Hare Fransa'dan sessiz sedasız gelmesinin üzerine aynı sessizliği konakta da koruyordu. Yaptığı tek şey kitap okuyup internette tıp makaleleri okumaktı. Evdeki kişilerle gerekmedikçe görüşmüyor iyice sığındığı kabukta kalıyordu. Güneşin verdiği ılık sıcaklığı, sezlongta uzanmış teninin en uç noktasına kadar hissediyordu. Nur elinde tepsiyle gelip hemen yanındaki küçük masaya bir fincan kahve ve kurabiyelerin olduğu tabağı koydu. "Afiyet olsun gelin ağam." "Sana söyledim Nur bana böyle seslenme!" "Olur mu hiç, gelin ağam." "Olur, merak etme." "Sen de Hanım ağam gibisin, o da gelin geldiğinde bana Hanım diye hitap edin demiş. Annemler de Hanım Ağam demişler, sen de mi Hanım ağam diyelim istiyorsun." Hare "Yok itemiyorum, ne istersen de. Belli ki Hanım ağanız da öyle demek istememiş am