Ellerim kulaklarımda, gözlerim sımsıkı kapalı, o şekilde kala kalmıştım. Odama kadar girmiş, boğazıma bıçak dayamıştı. Beni öldürebilecekken, sağ bırakmıştı.
"Fırat geri döndü." diye mırıldanırken kollarımda hissettiğim sıcaklıkla birlikte tüm gücümle çığlık attım.
"Bırak beni!"
O kollar vücuduma sarılmış, "Geçti." diyordu. Kim olduğunu bile idrak edemiyordum, gözlerimi açtığımda karşımda yine o adamın olmasından korkuyordum.
"Sakin ol." diyerek yüzümü iki elinin arasına aldığında gözlerimi hafif aralayarak kim olduğuna baktım. Poyraz'ı karşımda görünce hızla boynuna sarılıp ağlamaya başladım.
Sırtımı sıvazlayıp "Ben yanındayım." demesiyle az da olsa kendime gelebilmiştim. Yüzümü boynundan çekip yaşlarımı sildim. Yüzüme pür dikkat bakarken bakışları boynuma değmesiyle gözleri şap gibi açıldı. "Fırat!" diye tısladı dişlerinin arasından. Hızla yerimden kaldırıp banyoya götürdü. Elimi yüzümü yıkayıp boynuma su attı. Buğulu gözlerimle aynadaki yansımamdan az da olsa görebiliyordum. Kulağımın altından boynuma kadar derin olmayan bir çizik vardı.
Sımsıkı bana sarılmasıyla, tekrar ağlamaya başladım. Kulağıma, "Ne söyledi?" diye sordu. Her söylediği kelime aklıma mıh gibi kazınmıştı, beynimin içinde dönenler sormasıyla dudaklarımdan döküldüler.
"Azrail'ine merhaba de.."
"Bugün değil ama benden sana bir iz kalsın..."
"De ki onlara, Fırat geri döndü." dememle yüzümü göğsüne iyice bastırıp ağlamaya devam ettim.
Güçleri elleri sırtımı sıvazlarken, "Tamam geçti." diyordu. Ama geçmemişti, yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Kollarından hızla ayrılıp gözlerimi odaya çevirdim, evin tüm halkı bizim odamızda gözleri benim üzerimdeydi, Zişan hariç. "Zişan nerede?" Sordum endişeyle odaya girerken. Etrafta göz süzmeme rağmen Zişan çarpmamıştı gözlerime.
Elmas anne işaret parmağıyla kapıyı gösterip "Orada." demesiyle hızla dışarı çıktım. Kapının girişine çökmüş iki gözü iki çeşme ağlıyordu, hızla yanına eğilip sarılmamla o da sımsıkı bana sarıldı.
Omuzlarından tutarak kendimden biraz uzaklaştırdım. "Sana da bir şey yaptı mı?" diye sordum telaşla. Başını hayır anlamında iki yana salladıktan sonra göğsüme yerleştirdi.
Poyraz'ın sesi kulaklarıma ilişince yüzümü oraya çevirdim, Zişan milim kıpırdamamıştı yerinden hala başı göğsümde ağlıyordu. "Hadi aşağı." diyerek elini bana uzattı. Bende Zişan'ın koluna girecekken Yiğit benden önce davranarak onun koluna girip kaldırdı. Poyraz'ın uzattığı elini tutarak yavaş yavaş merdivenlerden inmeye başladık.
Avluda volta atarken korumalara bas bas bağırıyordu, birinin önünde durup "Lan bu adam benim evime nasıl giriyor!" diyerek Osmanlı tokadını yüzüne indirince olduğum yerde sıçradım.
Benim sıçramamla Helin de ister istemez sıçradı. "Ödümü kopardın!" diyerek baş parmağını damağına götürdü.
Abisi bağırıyordu ama benim sıçramam ödünü koparıyordu.
Poyraz, korumalardan hıncını aldıktan sonra kenarda duran korumalara, karşısındakileri alıp götürmelerini söyledi. Bir posta kendisi dövdü, bir postada onlara dövdürecekti belli ki.
Helin pansumanı bitirir bitirmez, Poyraz koluma girerek oturduğum yerden yavaşça beni kaldırıp merdivenlere yönlendirdi. Sudan çıkmış balık gibiydim, ne bir tepki verebiliyordum ne de bir şey söyleye biliyordum. Odaya girer girmez, "Duş almak ister misin?" diye sordu. Evet isterdim ama odada tek kalamazdım.
"Burada kalacaksın değil mi?!" dedim endişeyle. Gülümseyerek onaylamasıyla birlikte ağır adımlarla banyoya ilerledim. Sıcak bir duş aldıktan sonra bornozumu üzerime geçirdim. Kıyafetlerimi almamıştım ama umurumda da değildi. Aynada boynuma iyice baktım. Kulağımın altından hafifçe çizilmiş bir çizgiydi. Derin bir nefes alarak banyonun kapısını açıp giyinme odasına doğru ilerledim. Üzerime beyaz düz saten pijamaları mı geçirip yatağın üzerinde kara kara düşünen Poyraz'a bakmaya başladım.
Usulca yanına oturup "O kim?" diye sordum karşımdaki kitaplığa boş boş bakarken.
Yatağa uzanıp beni kolumdan çekerek başımı göğsüne koydu, saçlarımla oynarken anlatmaya başladı. "Fırat benim sağ kolumdu, iki yıl önce bir şeyler oldu o zamandan beri yoktu." deyip kestirip attı.
Göğsündeki yüzümü kaldırıp bakışlarımı gözlerine diktim. "Doğru düzgün anlat!" dedim sinirle, üstü kapalı anlatıyordu. Adam beni öldürmekle tehdit ediyor ama ben nedenini bilmiyorum. Zorla laf alıyoruz adamın ağzından.
Derin bir nefes aldıktan sonra başladı. Benim yanımda çalışırken Zişan'a göz koymuş." dedi. Kelimeler dudaklarından zorla dökülüyordu.
"Zişan da ona inanmış." dediğinde pijamamın kumaşını iyice sıktı.
Yumruk yaptığı elini tutup doğruldum. "Sakin ol, doğru düzgün anlat." dedim sakin tutmaya çalıştığım sesimle.
Yatakta doğrulup sırtını başlığa dayadı. "Sevmişler birbirlerini." dedi dudakları titrerken. Bir süre söylediğini sindirmeye çalıştı. "Bir gün kapıya dayandı, elinde çiçek çikolata, kızı isteyecek, anası babası yoktur, kimsesiz bir çocuktu, sokakta bulmuştum onu elinden tuttum o zamanlar, sonra kalleşlik yaptı."
Ben merakla onu dinlerken devam etti. "Babam vermedi tabi, kimsesiz adama kız vermem diyerek gönderdi, ama o vazgeçmedi." Bakışlarını boşluğa bıraktı, derin bir nefes alarak devam etti. "Kaçmaya karar vermişler akılları sıra, konağa girmiş Zişan ile el ele kaçacaklarken, yakaladım onları."
Titrek dudaklarıyla aldığı sıkıntılı nefesini sıkıntıyla verip devam etti. "Silahını bana doğrulup yolundan çekilmemi söyledi." dedi dolan gözleriyle bana döndü. "Zişan benim için neyse, o da öyleydi Çiçek!" derken gözlerinden bir damla yaş aktı. Hayretle onu dinlerken elimi yüzüne götürüp bir damla akan yaşını sildim ve boynuna sıkıca sarıldım.
Bir süre öyle sarıldık daha sonra kendini toparlayıp benden ayrıldı. Burnunu çektikten sonra devam etti."O gün beni öldürmeye yeltenseydi bile, ona zarar vermezdim. Ama yollarından da çekilemezdim." derken yatağın pikesini iyice sıktı. Yumruk yaptığı eline sarılıp anlatacaklarını dinlemeye devam ettim.
"O bana silah doğrultunca Zişan silahın önüne geçti, dağ gibi adam perişan olmuştu, sesi konağı çınlatırken babamlarda geldi olayın üzerine." dedi ve adem elması iki kere hareket etti.
"O gün kan döküldü bu konakta." dedi acı dolu sesiyle.
İşaret parmağını göğsüne vurup gözlerimin içine baktı. "Haşmet Ağa kızını tam burasından vurdu." derken ikinci damlası aktı gözünden.
Sanki o günü yaşıyordu karşımda, kucağına kardeşini almış gibi ellerine bakıyordu. Can çekişiyordu." derken yaşları ellerine çarpmaya başladı. "Kucağıma alıp hemen hastaneye yetiştirdim." Islak mavileri mavilerimi buldu. "Bir sene, tam bir sene hastanede yattı." dedi dişlerinin arasından.
"Zişan iyileşti, konağa döndü ama Haşmet Ağa'nın kızı onun için o gün öldü, o gün bugündür tek bir laf etmedi kızla." dedi dişlerini sıkarken.
Kaşlarını çatıp devam etti. "Fırat'ı o gün konaktan götürdüler, öldürdük dediler de bu adam nasıl hayatta!" diyerek yatağa sertçe yumrukladı.
Gözleri gözlerimi bulunca, "On altı yaşındaydı." dedi heceleyerek, "On altı!"
"Birazcık sabretselerdi, gözümü kırpmadan verirdim kardeşimi ona!" dedikten sonra yaşlar boşalmaya başladı gözlerinden. Elimle yaşlarını silmemle boynuma sıkıca sarıldı. Bende ona karşılık verip sıkıca sarıldım. Onunla beraber ağladık bir süre.
Haşmet Ağa'nın sesi konağı çınlatınca ayrıldık birbirimizden, yaşlarını silip hızla odadan çıkmasıyla bende peşine takıldım. Sesler Zişan'ın kaldığı kattan geliyordu, hızla sesin geldiği yere gidince şok olmuştum.
Haşmet baba Zişan'ı kolundan tutmuş sürüklerken kız salya sümük ağlıyordu. Poyraz hızla babasının kolunu kavrayıp "Ne yapıyorsun!" diye hesap sordu.
"Buradan gidecek!" diye bağırırken gözleri yuvalarından çıkacak gibiydi.
Zişan' ı babasının kolundan kurtarıp bana doğru iteklemesiyle hızla ona sarılıp yere çöktüm. Babasının burnunun dibine girip "Senin kızın öldü!" diye öyle bir bağırdı ki, duymasın diye ellerimle kulaklarını kapamaya çalıştım. Çok ağırdı yaşarken ölü olmak.
"O zaten öldü, ailemden başka kimseye ölü biri için zarar gelmesine izin vermem!" dedi dişlerinin arasından.
Poyraz, omuzlarını dikleştirip "Benim için ölmedi." dedi. "O benim kardeşim, benim kanatlarımın altında kalacak!" diye bağırdı.
Bir süre babasıyla birbirlerine öldürücü bakışlar attıktan sonra bakışlarını bana çevirip "Odasına götür!" dedi sinirden yumruk yaptığı elleriyle.
Koluna girip hızla ayağa kaldırdım, başını göğsüme dayayıp odasına doğru ilerledik. Yatağına yatırıp bende baş ucuna oturdum ve saçlarını okşamaya başladım. Gözlerimden akan her damla yaş sarı saçlarının arasından süzülüyordu. Onun yaşları benim pijamamı çoktan ıslatmıştı.
Onun bu halleri şimdi anlam kazanmıştı. Herkes tarafından ölü kabul ediliyordu, o da ona göre yaşıyordu. Sevdiği adam yerine ailesini seçtiği için bu cezayı layık görmüşlerdi. Bir zaman sonra öldü sandığı adam kanlı canlı karşısına dikilmiş meydan okuyordu.
Helin ile Poyraz'ı kapının eşiğinde görünce elimle yaşlarımı silmeye çalıştım. Helin koşar adım yatağa gelerek kardeşini doğrulttu ve sıkıca sarıldı. Poyraz ağır adımlarla yatağa gelip Zişan'ın tam karşısına oturdu.
Helin'den ayrılıp bakışlarını abisine dikti önce, bir süre bakıştıktan sonra öyle bir sarıldılar ki geçen zamanın tüm hasretliğini bir kerede attılar üzerlerinden. Hem ağladılar hem sarıldılar, ' küçüğüm ' diyerek saçlarını okşayıp doyasıya öpüyordu kardeşini. Kardeşlerine düşkündü, doğum günü olayında anlamıştım. Helin ne istese bir dediğini iki etmezdi ama Zişan ile tek kelime etmezdi, sebebi de buymuş demek ki. Koca bir yıl görünmez, duyulmaz olmuş bu evde. Göğsündeki kurşunu çıkartmışlar ama yüreğini dağlamış çoktan onun acısı, inşallah bundan sonra güzel zamanları olur, her şeyi unutturacak zamanları.
Bir süre odada sessizce oturup ağlaştılar daha sonra Poyraz kalkıp "Haydi." dedi yaşlarını silerken.
Helin, Zişan'a "Burada kalabilir miyim?" diye sorunca, oda başını ablasının göğsüne dayadı. Gözlerimden yaşlar akarken Poyraz elimden tutarak kaldırdı yerimden.
El ele odamıza giderken Yiğit'i gördük merdivenlerin başında kara kara düşünürken. Yanından geçerken Poyraz omzuna dokunup sıcak bir gülümseme gönderdi, Yiğit'te hızla yerinden kalkıp sıkıca sarılıdı ve "Özür dilerim." diye fısıldadı.
Poyraz'da karşılık olarak sırtına hafifçe vurdu. "Ne derdin olursa önce bana geleceksin." diyerek ayrıldı ondan. Oda başıyla onaylayıp merdivenlerden aşağı inmeye başladı.
Aralarındaki buzlar nihayet erimişti, bugün olan en güzel şey buydu sanırım.
Odamıza girer girmez yatağa girdik, beni koltuğunun altına alıp "İyi geceler uykucu." dedikten sonra saçlarımın arasına ufak bir buse kondurdu.
"İyi geceler başımın belası." diyerek gözlerimi kapadım.
Bugün Zişan için yakıyoruz.......
İnsta: adilece__
Twitter: adilece__
Wattpad: rabadile