DEVA:
2 Gün Sonra:
O günün üzerinden tam iki gün geçmişti. Ben dün ne evden çıkmıştım ne de yatağımdan. Hiç bir şey yapasım gelmiyordu. Günlerce yatmak istiyordum sadece ama bugün Yağmur ablanın çeyizi gidecekti evine ve beni de bekliyorlardı.
Üzerimde ki nevresimi itekleyip yatağımdan kalktım zor bela. Yağmur ablaya söz vermemiş olsam hiç yerimden kalkmazdım ama mecburdum. Şimdi gelmiyorum desem neden diyeceklerdi?
Neden Deva? Kendimde bir cevap veremiyordum ki bir başkasına cevap vereyim.
Ne diyecektim Cihad geldi, daha doğrusu kocam geldi ve ben karşılaşmak istemiyorum mu?
Bu nikah meselemizin sonu ne olacaktı en korktuğum oydu. Cihad deliydi, durulmazdı. Birşey çıksa, birşey söylense karım diye ortaya atılırdı.
Telefonuma gelen bildirim sesi ile kendimi zor bela toparlayıp, aklımda ki düşünceleri silerek telefonumu aldım. Kızlardan mesaj vardı, üstün körü okuyup kalkarak odamdan çıkıp banyoya girdim.
Evde ses seda yoktu, abimler ve babam dükkana geçmişlerdir saat bayaa geç olmuştu çünkü. Annem ise muhtemelen ya bahçedeydi ya da ahiretliği Sevim teyzedeydi. Ne de olsa Cihad gelmişti hâlâ mutluluğunu paylaşıyordu. Daha dün mahallede onun için sabah ezanıyla kurbanlar kesilmiş ve tüm mahalleliye, hatta üst mahalle ve alt mahalle de olmak üzere herkese kapı kapı dağıtılmıştı.
Soğuk suyu bir kaç kez yüzüme çarpıp kurulayarak çıktım ve tekrar odama döndüm. İçimde ki ses gitme, yatağına dön dese de içimdeki sesi susturarak dolabımın kapağını açarak kıyafetlere göz attım.
Canım hiç bir şey istemese de zor bela dolabımdan yırtmaçlı siyah eteğimi ve askılı bluzumu alarak tekrar kapattım. Çeyiz işinden sonra çarşıya insem iyi olurdu, dört beş gün kalmıştı düğüne ve ben hâlâ ne giyeceğimi bilmiyordum.
Bir de kına vardı, kına gecesi mahallede olacaktı. Düğün ise Gökay abinin tuttuğu mahalleden bayaa uzakta büyük bir düğün salonundaydı.
Üzerimi giyinip saçlarımı tepemden toplayarak güneş gözlüklerimi, cüzdanımı siyah çantama koyup telefonumu da alarak odamdan çıktım.
Evde kimse olmadığından vestiyer de asılı duran evin anahtarını da çantama attım. Annem kendi anahtarını alıp almadığını bilmiyordum ne olur ne olmaz diyerek güvene aldım. Dış kapıyı açarak siyah spor ayakkabılarımı alıp kapının önünde giyindikten sonra kendimi son kez düzeltip kapıyı çektim.
Bahçeye çıktığım da mis gibi çiçek kokuyordu. Annem çiçeklere oldukça iyi baktığı için her yaz renk renk bahçemiz çiçek açıyordu. Derin derin nefes aldım, içime o kokuyu çektikçe yüzümde sebebsiz bir gülümseme peyda oldu.
"Deva." Diyen sesle kapalı gözlerimi aralayıp bahçe kapısının önünde duran Yılmaz abiye baktım. Elif'in imkansız olan aşkıydı, sevdasıydı. Elif hep kendi içinde yaşamıştı bunu, bizden başka kimse bilmiyordu.
"Efendim abi" dedim gülümseyerek. "Ömer'le Orhan nerede?" Dedi.
"Bilmem, muhtemelen dükkana gitmişlerdir babamla" dedim. Abimler genellikle babama yardım için gidiyorlardı, babam artık çok yaşlanmıştı tek başına yapamıyordu. Abimlere geçmişti bir nevi dükkan, herşey onlardan soruluyordu.
"Bakarım, sağol" diye gitti.
Bende adımlarımı hızlandırıp Yağmur ablaların evine geldim ve kapıyı çalarak bir kaç saniye bekledim, hemen ardından ise Yüsra açmıştı kapıyı. "Hoşgeldin" diyen Yüsra ile spor ayakkabılarımı çıkarıp yeni sarılan beyaz halının üzerine bastım ve çantamı girişte ki askılığa asarak girdim.
Ev curcurana olmuştu, ben biraz geçikmiştim Çeyiz büyükler ile gelmiş yavaş yavaş yerlerine koyuluyordu. "Çok mu gecikdim ya" diye dudaklarımı büktüm.
"Yok yok, zaten bir sürü şey var herkes bir tarafta başka bir şeyle ilgileniyor. Biz mutfaktayız hadi gel" diyerek koluma girdi ve alt katta ki mutfağa soktu.
Bizim kızların hepsi buradaydı. Esma'nın boyu uzun olduğundan üst dolaplara yeni kutularından açılmış tabakları koyuyor, Elif ise alt çekmeceleri düzenliyordu. Çoğu iş bitmiş gibi gözüküyordu.
Gelen büyükler ise salonda oturmuş düğün hakkında konuşuyordu. "Yağmur abla nerede?" Diye bakındım etrafıma, "yatak odasını düzenliyor, kıyafetlerini falan dolaba yerleştiriyor" dedi Elif son çekmeceyi de kapatarak boş kolileri iç içe koyup ara hole çıkardı.
"İşler bitti neredeyse, çarşıya mı insek?" Dedi Elif bize bakarak, "Bende aslında çarşıya inmeyi düşünüyordum" dedim ve Yüsra ve Esma'ya baktım.
"İyi olurdu da biliyorsunuz kadınların gün sırası yarın biz de, annem hayatta izin vermez" dedi Yüsra reddederek. "Eee benim çarşıda işim yok size yardıma geleyim" dedi Esma'da.
"Şu elbise işi olmasaydı yardıma gelirdim" dedim mahcubiyetle, "Ay ne olacak, siz gezin. Biz Esma'yla hallederiz" diye öpücük attı. "Ama yarın gelin bize, tek başıma bırakmayın beni o yaşlı canavarların arasında"
Hep birlikte gülerek kalan işleri de el birliğiyle halledip Yağmur Ablayla vedalaşıp çıktık. Esma ve Yüsra kol kola girip giderken Elif'te üzerime değişeceğim diye beni de çekerek onlara götürdü.
Gitmek istemediğim, hatta köşe bucak kaçtığım evin yine kapısına kadar gelmiştim. Ben ne kadar kaçsam da sanki beni ona itiyorlardı.
Umarım Cihad evde değildir diye düşünüyorum. Elif iki kez üst üste zile basıp hemen ardından da eğilip spor ayakkabılarını çıkarmaya koyuldu.
"Deva kapı önünde mi kalacaksın. Sende çıkar ayakkabılarını." Dediğin de kollarımı göğsümün altında toparlayıp üstten üstten yerde ki Elif'e bir bakış attım.
"Ben burda beklerim. Giy, çıkar zor oluyor " dedim dudak bükerek."Saçmalama Deva. İki dakika bile almaz."
"Ama-"
Kapının sertçe açılmasıyla yerimde irkilerek kapıya baktım. Cihad geriye doğru tam gidecekken beni fark etmesiyle olduğu yerde durup saniyeler içinde kararan göz bebekleriyle gözlerimin içine baktı.
Elif,"Hadi Deva" diyerek bir şeyler daha söyledi ama ne söylediğini bile idrak edemiyordum. Çünkü karşımda ki Cihad gözlerini bile bir saniye kırpmadan, kollarımı birleştirdiğim yere yani göğüslerimin açıkta kalan yerine bakıyordu. Kollarımı birleştirdiğimden dolayı bluzdan öylece belli oluyordu.
Yutkunup hızlıca kollarımı çözüp "Ben gelmeyeceğim" dedim mırıl mırıl mırıldanarak.
"O zaman iki dakika da hemen hazırlanıp geliyorum" Dedikten sonra içeriye girip saniyeler içinde gözden kayboluşuna baktım.
Cihad ise tek bir saniye olsun harelerini benden çekmemiş aksine baştan aşağıya tüm bedenimi süzmüştü ağır ağır. Onun gözlerini üzerimde hissettikçe bedenim karıncalanıyor yerimde duramıyordum.
"Sikeyim Deva..." Diyen Cihad ile gözlerim yerinden çıkacak kadar açıldı, içeri de Elif vardı bağırarak konuşmasına karşın öfkeli bir halde "bağırma" diye dişlerim arasından mırıldandım.
"Bu ne hal" diye yine benim uyarımı göz ardı ederek tam dibimde bitti ve kapıyı ara bırakacak şekilde kapattı. Dipdibe duran bedenlerimize bir bakış atıp geriye adımladım ve sokağa baktım. Çocuklardan başka kimse yoktu, birinin bizi böyle görmesini asla istemiyordum.
"Anlamadım" dedim, kaşlarımı havalandırarak. Öfkeli bir gülüş peyda oldu dudakların da ve hemen akabinde kayboldu, kemikli suratı kasıldı, alnında ki derin yarası tekrar bu hareketiyle gözüme çarptı, "neyini anlamadın Deva, göğüslerin apaçık bir şekilde ortada" diye üzerime doğru bir adım attı, yutkunup "Elif gelecek saçmalama" diye korkuyla kapıya baktım.
"Sen bana cevap ver bana" diyen adama karşı, "açık falan değil Cihad bu birincisi, ikincisi inan seni zerre ilgilendirmiyor bunu daha kaç defa sana söyleyeceğim bilmiyorum ama benimle ilgili bu saatten sonra seni hiç bir şey ilgilendirmez" diye başımı dik tuttum.
Bunca yıl sonra karşıma geçmiş ve hiç bir şey olmamış gibimi davranacaktı. Bu muydu cidden.
Güldü. Ama bu gülüşün altında yatan siniri apaçık ortadaydı. "Bu kıyafetlerini değişeceksin Deva. Yoksa ben bizzat değişirim" dedi, "değişsene" dedim meydan okuyan bir tavırla "yapsana, ama yapamazsın Cihad. O eskide kaldı."
Tam dudaklarını aralamıştı ki Elif kapıdan şen şakrak bir halde çıktı, dişleri sıkılı Cihad öfkesiyle Elif'e döndü "Nereye gidiyorsunuz siz?" Dedi.
"Çarşıya ineceğiz" dedi Elif Cihad'ın bu öfkeli tavrına karşılık şaşkınlıkla baktı sadece.
"Bekleyin ben bırakırım"
"Gerek yok" diye atıldım ama hemen akabinde Elif'te "Ay çok iyi olur, hava çok sıcak zaten" dedi. Cihad'da zaten pek beni takmayarak içerden cüzdanını ve arabasının anahtarlarını alarak kapıyı çekip çıktı. Koluma giren Elif'e ters bir bakış atıp "gerek yoktu" diye homurdandım. "Ne olacak sanki, sırtında taşımıyor ya bizi. İki dakika çarşıya bırakır." Dedi, benim takıldığım Cihad'ın bizi götürmesi, Elif'in anladığı ise ona zahmet vereceğimizdi.
Ne zahmeti zaten, sırtında da taşısa götürecekti.
Kapının önünde ki arabaya Elif ile bindik, her ne kadar mahallede yaşasalarda onların geliri bayaa yüksekti. Babasının Trabzon'da şirketi vardı. Uzun süredir burada yaşadıklarından bu evi ve mahalle sıcaklığını bırakıp gitmek istememişlerdi. Babası ise hem Trabzon hem İstanbul arası mekik dokuyordu. Trabzon'da şirketlerinin olmasının sebebi gemicilikle ilgili olmasındandı. Burada da şubesini açacaklardı fakat büyük işleri oradaydı.
Hareket eden araba ile kafamı çevirip yola döndüm. Arabanın içi bile Cihad kokuyordu. Nefes almak için kemdi tarafımda ki camı yarıya kadar indirip temiz havayı içime çektim. Ben uzaklaştıkça o dibime giriyordu. Ben kaçtıkça o daha da yakınımda bitiyordu.
Ben nasıl dayanacaktım. Ne yapacaktım. Allah'ım ne olur yardım et diye dua ettim. Yoksa başa çıkamam bu sevdamın yüküyle.
***
"Bu nasıl?" Diyen Elif'e döndüm, Avm'ye gelmiş üst katta ki mağazaya çıkmıştık.
Parantez açıyorum Cihad ile birlikte, kendisinin bir işinin olmadığını ve bize eşlik etmek istediğini söylemişti. Elif ise bu teklife balıklama atlamıştı, derdi Cihad'ın kartını kullanmaktı. Hayır sanki kendi kartı yoktu. Sinir ile yanımda ki adama bir bakış attım, Elif bir kaç elbise alıp kabine yönelmiş bizi ise koltuklara oturtmuştu. Neymiş ikimizde bakacakmışız beğenirsek alacakmış. Daha sonra da ben elbise deneyince onlar bakacakmış.
Kadının masaya bıraktığı kahveler ile nezaketen teşekkür edip Elif'in giydiği gece mavisi elbisesine baktım. Askılı ve kısa bir elbiseydi, kısa olmasından sebep uzun bacakları daha bir ortaya çıkmış ince bedenini ise elbise sarmıştı.
"Çok güzel oldun" dedim gülümseyerek cidden güzel olmuştu, saçlarını da dalgalandırsa mükemmel olurdu.
"Yaaa, ben de çok beğendim bunu" dedi kendine aynada bakarken.
"Beğenmedim" diyen Cihad'ın sert sesi ile ikimiz de ona döndük "Niye abi?" Diye dudaklarını büken Elif elbise de bakınarak bir kusur arada. Ama yoktu. Elbise gayet mükemmeldi, neyini beğenmemişti acaba.
"Çok kısa. Olmaz. Başka bak" dedi.
"Kına gecesinde giyineceğim bunu, bence çok güzel" dedi diklenerek. "Olmaz dedim" diye tekrarladı.
Sinirle ayağını yere vuran Elif "Saçmalama abi, ben bayıldım bunu alacağım"
"Al tabii, ama bak bakalım giyinebilecek misin?"
"Saçmalıyorsun şuan" diye ben atıldım, evet kıskançtı hem de fazlasıyla mevcuttu bu onda ama bu fazlaydı.
"Gayet ciddiyim" diye o kara gözlerini benim mavilerimle çakıştırdı. "Konuş Deva'm konuş" diyen Elif ile "kadınların arasında olan bir eğlence" dedim.
"Ama açık alan, tüm mahallenin serserileri orada olacak. Çok giymek istiyorsa başka yerde giysin. Mahallede olmaz" diye ketum ifadesini hiç bozmadan mağaza görevlisine döndü, "bu elbiseyle birlikte diğer giydiği elbiseleri de paketleyin"
"Ben bunu alıyorsam giyeceğim abi." Dedikten sonra kabine girdi. Arkasından söylenmeye devam eden Cihad'a göz devirip, ayağı kalktım. Aslında Cihad'ın yanında bir şey almak istemiyordum ama yine de bir bakmak için elbiselere bakındım.
"Aklınızda herhangi bir renk ya da model var mı?" Diyen kadına bakıp "hayır" diye yanıtladım. Aklımda hiç bir şey yoktu. Öyle çok abartılı bir şeyde istemiyordum zaten. Sade, düz bir şey olsa yeterdi.
Kadın askıların arasından yeşil saten kısa bir elbise çıkardı. Dümdüzdü ama göğüs dekoltesi fazlaydı bence. "Ayyy ne güzel" diye atılan Elif "bence denemelisin, senin vücuduna mükemmel olur" dedi. Kadında Elif'in sözleri ile bana fırsat tanımadan aldı gitti kabine. "Bayaa açık" diye başka elbiseler baktım, "almasan da bir denemelisin bence, çok hoş bir rengi var, beyaz tenine çok yakışır. Aslında bu renklerde bakmalısın" diyerek o da elbiselerin arasına daldı tekrar.
Zümrüt yeşili bir kaç elbise daha gönderdi kabine bende siyah askılı bir elbise, sütlü kahve tonlarında kısa bir elbise ve kiremit rengi bir elbise gönderdim ardından da kabine geçtim.
İlk olarak yeşil saten kısa elbiseyi üzerime giyinmek için sutyenimi dahi çıkardım önü çok çok fazla açıktı elbisenin tüm albenisi göğüs dekoltesiydi zaten, uzun kollu uçuş uçuş olan bir eteği vardı sadece. Elbiseyi giyinip önün de ki küçük gösteriş amaçlı konulmuş kurdelesini de bağlayarak kendi kendime bakmaya çalıştım. Kabinin içinde ayna olmadığından elbisenin üstümde duruşunu bile göremiyordum.
Dışardan Seslenen Elif "Deva bakayım bende" diye seslendi. "Hmm." Diye mırıldandığım da "Efendim" diye bağırdı tekrardan.
"Tamam" diyerek kabinden elimi göğsümün üzerine kapatarak çıktım. Burada erkek bir çalışan yoktu ama sağolsun Cihad vardı, "Ohaaa" diye bağıran Elif gözlerini büyüterek "mükemmel olmuşsun." Dedi. "Bence hemen almalısın. Varya..." Diyerek elini ağzına kapattı."Bu kına gecesini yakıp yıkacaksın. Diğer kınalar da bulamadık ama bu kına gecesinde kesinlikle sana bir kısmet bulacağız" dediğinde yutkunup öylece kaldım. Ne evet diyebildim ne de hayır.
Evet desem, Cihad'ın gözleri üstümde konuştu konuşacak bir halde tetikte bekliyordu. Hayır desem, Elif asla bunun peşini bırakmaz hayatımda ki kişinin kim olduğunu öğrenene kadar kurcalardı. En sonunda omuz kırıp "Bakarız." Diye yanıtladım. "Alıyorsun yani elbiseyi" dedi tekrardan.
"Alıyorum" dedim. Cihad oturduğu yerden kalktığında Elif'e doğru seslendi "Elif, cüzdanımı arabada unutmuşum güzelim. Bi otoparka gidip gelsene"
"Olur, hemen gidiyorum" Dedikten sonra eliyle bana dönüp öpücük atarken "Ben öderim hepsini gerek yok gitmene" dedim. O giderse Cihad'la kalacaktım. "Saçmalama Deva, abim ödeyecek" Dedikten sonra daha fazla benim konuşmama fırsat tanımadan arkasını dönerek gitti.
"Bu elbiseyi giyersen yemin ederim o gece ikimizin de mahşeri olur"
"Bizim mahşerimiz 5 yıl önce oldu ve o gece ikimizde son kez birbirimize dokunduk. Bir daha asla olmayacak." Dedim kendimden emin bir halde, "O gece görüşeceğiz Deva. Eğer o gece bu elbiseyi üstünde görürsem, gözüm hiç kimseyi görmez yemin olsun seni alır çıkar giderim"
"Yanımda bir başkası varken mi?" Dedim.