4. BÖLÜM

1355 Kelimeler
Melodi düşünceli bir şekilde odasına geçerken okul yıllarında bir türlü peşini bırakmayan sürekli notlar yazıp duran Hasan Ali'yi düşündü. Kesinlikle o olmalıydı çünkü Allah'ın delisi her gün bıkmadan usanmadan mesajlar yazar sonra uzaklardan notları okuyup okumadığını izlerdi. Dört yıl boyunca notlar, hediyeler bırakmış ama bir kez olsun gelip kendisiyle konuşmamıştı. MELODI; Üniversiteden biri misin? Masasının başına doğru yürürken hemen ileti geldi. XYZ, sadece "😏" ifade mesajı atmıştı. Hayır ya da evet dememişti. Ama gönderdiği işareti düşününce olma ihtimali yüksekti. MELODI; Faka bastın, kim olduğunu anladım. Hasan Ali sensin değil mi? Melodi mesajı gönderdikten sonra bir müddet bekledi. Cevap gelmeyince dosyaların başına döndü. Sakince çalışmaya devam ederken vaktin nasıl geçtiğini anlamadı. Arşiv fikrinin gerçekten dahiyane olduğunu düşünürken dolaba koyduğu montunu giyiyordu. Daha eldivenlerini takmadan gelen mesaj sesiyle masaya yöneldi. XYZ; Onun gibi biri olmadığıma eminim. Dört yıl peşinden koştu, okul bitti bir daha karşına bile çıkmadı. Ben öyle değilim Mel... Bir kez peşinden gelmeye karar verdim ve bir daha geri adım atmayacağım. Unutmadan, sonunda durduğun yer tam olarak yanım olacak. Melodi onun yazdığı bu mesajı içeriğe girmeden ekrandan okudu. Daha sonra eldivenlerini ve beresini de takıp şirketten çıktı. *** İlk iş günü sakince bittikten sonra eve geldiğinde istediği tek şey yatıp dinlemekti. Fakat öyle olmadı çünkü abisi eşini ve çocuğunu alıp gelmiş, ablası da hiç hazzetmediği eniştesini getirmişti. Abisinin de ablasının da doğru eş seçimleri yapmadığını düşünüyordu. Hatta anneannesi gibi herkesin etlisine sütlüsüne kulp bulduğu için bir çöple evleneceğini de düşünmüyor değildi. Neyi beklediğini bilmeden birçok kişiyi reddetmişti. Bu özgür ruhlu olduğundan da başka bir şeydi. Hiç kimseyi istemiyordu. Belki de bunu özgürlüğü kısıtlanacağı için yapıyordu. Emin değildi. Annesi ve babası birbirini çok seviyordu bunu görebiliyordu ama asla aynı dilden konuşmuyorlardı. Bu zamanla annesinin yaşadığı hayatı mecburen kabul etmesine döndüğü için Melodi korkuyordu. Gerçekten dilini konuşamayacağı biri ile olmaktan korkuyordu. Annesi Eylül Hanım, mükellef bir masa hazırlamıştı. Bugün küçük kızının ilk iş günüydü ve bu da ailece kutlama yapmak için güzel bir sebepti. Yemek şen sohbetler içinde devam ederken Melodi'nin abisi Yuşa "Evet güzel ailem, bahisleri açıyorum. Bence Melo bu işe bir hafta dayanır. Sizce?" diye sordu ardından güçlü bir kahkaha bombasını masanın ortasına bıraktı. Melodi buna bozulsa da bir şey demedi. Daha kim bahis oynayacak merak ediyordu. O bunları düşünürken ablası İrem konuşmaya başladı. "Kendisine soralım bence, 'Ben yarın işe gitmiyorum.' diyecek." Melodi abisi ve ablasına ters ters bakarken babası Mustafa "Ben kızıma inanıyorum, onun isteyip de başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Yeter ki istesin." dedi ve bakışlarını Melodi'ye çevirdi. Dediklerine pek emin olmasa da kızını destekleme gereği duymuştu. "Hadi oradan zevzekler. Siz ne bilirsiniz. Siz babanızın, Melodi de benim kızım. O sadece bir şeyi isterse yapar." Bunu diyen annesiydi. Eylül Hanım kızını sonuna kadar destekliyor ne yaparsa yapsın arkasında duruyordu. Yuşa "Ama anne çifte standart uyguluyorsun. Çok ayıp." Hep beraber gülümsediler. Sonunda sıra Melodi'ye gelmişti. Sakince oturduğu sandalyede geriye yaslandı ve konuşmaya başladı. "Siz o küçük hayatlarınızda emekli olmak için sigorta gününüzü sayarken ben yeni işimde başarı merdivenlerini koşarak çıkacağım. Hee, unutmadan o merdivenleri çıkarken de dünyayı gezeceğim. Siz yaşlanıp emekli paranızla gezmeyi düşündüğünüz gün ben çoktan dünyayı görmüş olacağım." Bunu söyledikten sonra biraz önce abisinin yaptığı gibi güldü. Kimseden ses çıkmadı. İnansak mı inanmasak mı diye düşündüler. Emin olamamışlardı. Masa toplanıp herkes kendi hâlinde çayını içerken Melodi telefonunu eline aldı. Son gelen mesajı bir kez daha okudu. Allah'ın delisi üniversite kendisine âşık olan Hasan Ali'ye kadar hayatında bilgi sahibiydi. Bundan korkması gerekirdi ama korkmuyordu. Bir şey yapmak istese yapabileceğine adı gibi emindi. Her bilgiye vakıf olmasına rağmen Melodi ona cevap verene kadar her gün gönderdiği standart günaydın mesajları dışında hiçbir şey yazmamıştı. Zararsız olduğunu düşünse de kafası karışmıştı. Bu böyle nereye kadar devam edecek bilmiyordu. Allah'ın safı gerçekten ona olumlu cevap verene kadar yazmaya devam mı edecekti? Bunu düşünüyorsa Melodi onun aklına şaşardı işte. Melodi bu mesajlaşma oyunundan keyif almaya başlamıştı. Doğru dürüst arkadaşı olmadığı için vakit öldürüyordu. Bunu da ilk kez şimdi fark etmişti. Klavyeyi açarak "Bizim mahallede kuaför Necla'nın oğlu dışında genç erkek yok. O da bakkal Hayriye'nin kızına âşık. Üniversiteden biri olma olasılığın bayağı bir arttı. Hasan Ali olmadığına ve onu da bildiğine göre. Bizim bölümde bana açılanların hepsi reddi yediğinde başka birilerini buldu. Ya üst sınıftaydın ya da başka bir bölümde. Doğru analiz edebildim mi?" yazdı ve gönderdi. Çok geçmeden yazıyor iletisi göründü. Melodi ekrana bakarken abisi "Melo, sen bu kadar sessiz kalmazdın hayır mı?" diye sordu. "İşe başladım, durum değerlendirmelerim. Özel programlarım var." İrem "Çok yoruldun ablam sen yarın işe gitme. Bu kadar iş düşünmek ağır gelmiştir sana. Hani işi babam ayarladı ya zor gelmiştir sana. Sonuçta senin tercihin değil. Sen olsan geçen yaz olduğu gibi turist gezdirirdin." dedi. O sırada Melodi'nin mesaj sesi duyuldu ama Melodi telefona bakmak yerine ablasına cevap verdi. "Canım ablam, sen de keşke tercihlerini babama bıraksaydın da... Neyse..." Eniştesine doğru imalı bir bakış attı. Neyse ki o bunu fark etmedi. Melodi'nin ne demek istediğini Selin anladı ama bir şey söylemedi. Söylese biliyordu ki Melodi lafını esirgemezdi. Ufak bir sessizlik olunca Melodi dikkatini telefonuna verdi. XYZ; Bilmem Mel... Doğru analiz edebildin mi? Melodi bu mesajdan onun doğrudan kendisi ile alay ettiği izlenimine kapıldı. Sinirlenmişti, bunu ailesine yansıtmamak adına gülümsemesini yüzünden silmiyordu. Sakince "Çok şey bildiğini ve beni zorlayabileceğini mi sanıyorsun? Bence yapma, canını sıkarım ve unutmadan bu konuda çok da başarılı olabileceğini sanmıyorum. Ölümüne zorlarım, ölürsün..." yazdı ve gönderdi. XYZ, Melodi'nin mesajının ardından ilk önce ağzı açık gülümseme emojisi gönderdi ardından yazmaya başladı. Fakat o yazarken Melodi "Çok keyif aldın galiba? Devam et ama son gülen emin ol sen olmayacaksın." yazdı. Hemen onun ardından da mesaj geldi. XYZ; Hayır Mel... Henüz seni zorlamaya başlamadım. Şimdilik ısınıyorum ama ileride söz veriyorum zorlayacağım. Unutmadan son gülen kesinlikle ben olmayacağım. İkimiz olacağız. Melodi'nin içinden el işareti yollamak geçse de bunu yapmadı ve çevrimdışı olarak ailesiyle muhabbet etmeye devam etti. *** Ertesi gün Melodi sabah erken kalkıp, ilk iş olarak hazırlandı. Ardından alelacele kahvaltı masasına oturdu. Amacı babası çıkmadan ona yetişmekti. Babası masadan kalkarken "Beni de durağa bırakır mısın?" diye seslendi. Bir yandan da yemeğini yemeye devam ediyordu. "Acele etme boğulacaksın, daha üzerimi giyinmedim. Götürürüm seni de." Mustafa Bey odasına doğru ilerlerken Melodi, yavaşça yemeğe devam etti. En azından istasyona kadar yürümeyecekti. Zaten iş yeri metrobüs ile birkaç istasyon sonraydı. Arşivden alınacak bir yığın dosya vardı. Melodi, kabanını giyip çantasını da aldıktan sonra babasının peşinden dışarı çıktı. Baba kız, arabaya bindiklerinde ilk konuşan Mustafa Bey oldu. "Seni sıkan, yoran ve zorlayan bir şey olursa bana söylemekten çekinme. İlkokul çocuğu gibi tutup elinden seni zora koşan şeyle baş etmen için arkanda durmam ama destek olabilirim. Sana bakınca anneni görüyorum. Bu işi başaracağına şüphem yok. Aslında vardı ama dün akşamki konuşmandan sonra emin oldum. Dediğini yapacaksın." "Şüphen olmasın, bu işi bana bulduğun için teşekkür ederim. Şirket dış ticaret uzmanları ile beraber toplantılara gidiyormuş. Bu da demek oluyor ki, hayatımı kazanırken eğlenip gezebilirim." "Aklın fikrin gezmekte." "Ne yapayım, bu beni çok mutlu ediyor." "Hayatını düzene sok, gerisi mühim değil. Ben kızlarımın kendi ayakları üzerinde durmalarını istiyorum. Kendi başınıza bir şeyler başarın ben her zaman arkanızdayım." Mustafa Bey bunu söylerken yüzünde haklı bir gurur vardı. Kızlarına çok güveniyordu. Metrobüs istasyonuna geldiklerinde Melodi arabadan inmeden önce babası "Paran var mı?" diye sordu. "Ya, baba. Param var da." "Eeee?" Mustafa Bey dikkatle kızının yüzüne baktı. "Hazır kar yağıyor, tam kayak mevsimi. Hafta sonu Kartepe'ye gitsem diyorum. Ben ilk maaşımı alana kadar kar bile kalkar." "İn hadi in. Hesabına atarım." "Aslansın sen be!" Melodi bunu dedikten sonra babasını yanağından öptü ve arabadan indi. Dışarısı oldukça soğuktu. Hızlıca istasyona girerek beklemeye başladı. Beklerken de Bay Bilinmeze "Bu ancak senin avuntun olur. İnan bana yanımda gülen sen olmayacaksın. Sen önce az cesaretli ol da kim olduğunu söyleyip karşıma çık." yazdı. *** Melodi iş yerine yakın bir kahveciye gidip kahve aldı. Karlı bir İstanbul caddesine karşı karton bardaktaki kahvesinin Fotoğrafını çekip sayfasına yükledi altına da "Hava soğuk, yollar uzun. Bugün de kısmetimize kahve ile ısınmak düştü." yazdı. Kahvesini yudumlayarak şirkete doğru yürürken telefonuna mesaj geldi. Kahvesini sol eline alıp telefonunu çantasından çıkardı. XYZ; Kim bilir belki çoktan çıktım. Melodi, karşısına çıktıysa kim diye düşünürken arkasından bir el koluna uzandı. Bu dokunuş onu ölesiye korkutmuştu. Kısa bir süre arkasına dönmeye cesaret edemedi. Öylece bekledi ve içli bir nefes alıp verdi...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE