16. BÖLÜM

1048 Kelimeler
Sıkıcı kokteyl hâlâ devam ediyordu, Medusa ise mezat bir an önce başlasa da, Simon Petro Rodos'un Medusa adlı tablosunu alıp buradan gitsem diye düşünüyordu. Oldu olası daralırdı böyle yerlerden... Medusa boş gözlerle etrafına bakınırken bir an üç dört masa ötesine kaydı bakışları. Çok tanıdık bakışlardı onlar, içini yakan, burnunda tüten hasret kokusu gibi, sevdiği adamın gözleri... Medusa kısa bir bakışmadan sonra gözlerini kaçırdı ama içinden bir ses bangır bangır kulağına, "Sevdiğim çok özledim seni, sevdiğim ya kokun o da bıraktığım gibi mi? Ahh içimi yangınlarda bırakan sevdiğim." fısıldıyordu. Canının yanmasını iliklerine kadar hissediyordu. Mirza içindeki yangın ise "Yangınım, alev alev yandığım kadınım, sanki yıllardır görmüyorum o ırmak gözlerini, sanki yıllardır akmadı o ırmaklar bana, ahhh sevdiğim gül tenine doyamadım." diye haykırıyordu. Bu yangın nasıl geçecek bilmiyordu ama bundan sonra asla onun peşini bırakmayacaktı. Bir müddet sonra herkes içeriye alınmaya başladı ve bir kez daha buluştu ırmak gözleriyle gözleri. Bir sürü değerli parça, sahiplerini buldu, artık beni. istediğim tabloya gelsin sıra diye düşünürken tabloyu getirdiler ve adam konuşmaya başladı. "Sırada ki parçamız, Simon Petro Rodos'un Medusa adlı tablosu. Bu tablo Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi bir canavardır ve açık artıkmayı on bin dolardan açıyorum." Medusa heyecanla kartını kaldırıp "On beş bin dolar." dedi ve imayla gözlerine bakan Mirza'yla karşılaştı. Arkalardan biri hiç düşünmeden "Yirmi bin dolar." dedi. Medusa ise "Otuz bin dolar." dedi. Sonunda bir ses "Elli bin dolar." dedi, o an dalgınlığına geldi ve Medusa hiçbir şey diyemedi. Ve adamın "Medusa adlı tablo otuz üç numaralı konuğumuza, elli bin dolara satılmıştır." demesi Medusa'yı kendine getirdi. Kahretsin tablosunu Mirza mı almıştı yani? Bunu ona inat yaptığına bahse girebilirdi. Onunla bu konuda muhattap olacağını düşünüyorsa yanılıyordu. Medusa hızla kalktı ve lavabo tarafına yöneldi, arkasından gelmediğini görünce rahatladı. Titrek ve derin bir nefes aldı. Lavabodan çıktıp, asansöre doğru yavaşça ilerledi. Arkasından geleceğini düşünerek nasıl da yanılmıştı. Asansör gelmek üzereydi ve Medusa da acısında boğuluyordu... Arkasından yaklaşıp kendisine dolanan ellerle irkildi ve bırakması için debelendi ama Mirza onu bırakmıyordu. Kokusu hâlâ aynıydı, özlediği teni alev alev yanıyordu. "Kaçıp gitmeyi ne kadar da seviyorsun." "İşime gelince çok yaparım bunu." Onu tersleyerek dik durmaya çalışıyordu. "Konuşmamız lazım." "Sana ayıracak vaktim yok, şimdi bırak beni gideyim." "İyi git bakalım." dedi ve onu bıraktı, gelen asansöre hızla bindi ve arkasından gelmediğine emin olunca otelden çıkıp arabasına bindi ardından hızla oradan uzaklaştı. *** "Kaç bakalım bu kez nereye kadar gideceksin." Mirza onun arkasından söylenerek salona döndü. Tabloyu teslim aldı ve otelden çıktı. Tabloyu, vale tarafından getirilen arabasının arkasına koydu daha sonra da arabaya bindi. Yavaş yavaş ilerlerken Alp'i aradı... "Evet seni dinliyorum." "Evine geldi efendim, şu an yukarıda tek başına." "Adresin konumunu at bana." deyip telefonu kapadı, yaklaşık yarım saatin sonunda artık ona bir apartman mesafesindeydi. Siteden girişini Alp kolaylaştırmıştı, bu gibi durumlarda ne yapacağını iyi bilirdi. Dairenin kapısına geldiğinde heyecanı onu yerle bir ediyordu. Ne olursa olsun bu akşam vuslat sona erecekti. Kapıyı çaldığında kısa bir süre sonra açıldı. Medusa onu gördüğüne sevinmemiş olacaktı ki kapıyı hızla kapatmaya çalıştı. Mirza ayağını koyup kapatmasını engelledi ve kapıyı itekleyerek içeri girdi. İleri doğru ilerleyip cama doğru yaklaştı, manzara boğazı gösteriyordu. "Otelde asgari ücretle çalışan ve bir tabloya otuz bine kadar para verip Boğaz'da oturan birine göre garip bir durum." Bunları manzaraya bakarak söylemişti. "Neden geldin?" Bu muydu yani? Onca olan şeyden sonra neden geldin mi diyordu ona? Mirza sinirle "Hesap sormaya geldim." dedi. "Senin bana sorabileceğin tek şey kapının nerede olduğu." "Neden?" Mirza bağırmıştı, Medusa ise bir adım gerilemişti. Medusa, Mirza'nın ona olan özleminin onu ne kadar kışkırttığını asla tahmin edemezdi. "Neden kaçtın?" Sebebini onadan duymak istiyordu. "İnsanları tanımak için bir alt sınıfa inmek istedim, rahat bıraksaydın bir araştırma yapabilirdim ama bırakmadın, yokluğundan faydalandım ve kaçtım." Bu söylediklerinden sonra Mirza ne yapacağını bilmiyordu. Onu öpüşürken gördüğü için kaçmamış mıydı yani? Her neyse aksi bir durum bile olsa Medusa onun olmak zorundaydı, öyle kolay çekip gidemeyecekti. "Demek ayağına dolandım." diyerek kolundan tuttu ve sakince onu kendine çekti. Ayların birikimiyle ile ona sokulup hoc düşünmeden dudaklarını birleştirdi. Medusa karşı koymak istese de buna izin vermedi. Onu öyle özlemişti ki bu özlem hiç dinecek gibi durmuyordu. Onu usulca yere yatırıp üzerine uzandı ve boynundan emerek öptü. İz çıkacağına bahse girebilirdi, böylece aynaya baktığında aklına gelecekti. Dudaklarındaydı şimdi dudakları ve acı vere vere öpüyordu, bunu ona nasıl yapabilmişti. Canını yakmak istiyordu, tişörtünü çıkarmak için hamle yaptığında. Medusa onun ellerini tuttu ve çıkarmasına izin vermedi. Mirza onun göğüslerine doğru eğildiğinde başından itmeye çalıştı fakat o tatlı memelerini ısırmasını engelleyemedi. Canı çok yanmış olacaktı ki "Aghh." diye bağırdı. Mirza "Söyleeee!" diye bağırdı. "Ne söyleyim?" dedi o da tıpkı onun gibi bağırarak. "Beni sevdiğini." dedi aynı ses tonuyla. "Seni sevmek mi asla! Sevmeyi isteyeceğim son insan sensin." "O zaman seveceksin, bunu o kafana sok." "Senin gibi bir adama boyun eyeceğime, ölmeyi tercih ederim." "Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?" "Daha fazla nefret ediyorum." "Yalan söylüyorsun." "Ayrıca, senin de beni sevdiğin filan yok, sadece çekip gitmemi yediremiyorsun." "Seni mahvederim, bunu o kafana sok. Hissettiğim hiçbir şey karşılıksız değildi." O sıra zil çaldı, gözgöze geldiler. Mirza hızla üzerinden kalktı. Medusa da toparlanıp onu yatak odasına götürdü. Mirza, neden bu kadar endişelendi acaba, diye düşünürken sessizce kapıyı araladı. Gelen bir erkekti, çıkıp ağzını yüzünü kırmamak için zor tuttu kendini, ses hiç gelmiyordu. Aradan çok geçmeden Mirza'nın yanına geldi ve "Defol git evimden." dedi. "Kimdi o adam?" "Ben sana ne diyorum sen ne diyorsun, hayatımdan çek git!" dediğinde Mirza onu yatağa doğru çektive bir hamlede altındaydı artık "Şunu unutma, benimsin ve benim olarak kalacaksın." dediğinde Medusa ifadesiz bir şekilde onun yüzüne bakıyordu. Böyle bakmamalıydı çünkü yakıyordu bu bakışlar Mirza'yı. Bir müddet bakıştılar, sonunda Mirza yanına geçerek yattı. Onu zorla kolunun altına aldı ve sarıldı. Gözlerini kapayıp uyumaya çalıştı, gitmeyecekti. Medusa, içinden "Keşke onu bıraktığıma inat edip geri gelmiş olmasaydı." diye düşündü. Bugün izin verse yarın başka kadına gidecekti buna emindi. Nasıl da güzel sarılıyordu. Ne kadar da özlemişti onu, tenini... Mirza'nın gözleri kapalıydı, Medusa kalkmaya çalıştı, daha çok sıktı. Kalkmasına izin vermedi ve "Gelen kimdi?" dedi. Gözlerini açmamıştı. "Bilmek istemezsin." "O adamı..." Sözünü tamamlamadı. "Hiçbir şey yapamazsın." "Neler yapabileceğim hakkında en ufak bir fikrin bile yok." "Ne istiyorsun benden?" "Seni." "Alamayacağın kadar uzağım ben sana." Mirza sonunda "Yat ve uyu." deyip ona daha çok sarıldı. Zorla da olsa, istemiyor gibi dursa da uzun zamandır ilk kez bu kadar huzurlu uyuyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE