18. BÖLÜM

1037 Kelimeler
İki gün çok çabuk geçmişti ve Medusa'nın ailesi İzmir'e dönmüştü, bu gelişlerinde onlara doyamamıştı. Belki de haftaya fırsat bulursa o giderdi yanlarına. Bir kahve alıp balkona çıktı ve uzakların verdiği huzuru seyretmeye başladı. Kendini o kadar huzurlu hissediyordu ki bunun tarifi yoktu. Bir müddet sonra zil çaldı 'Huzur demiştim ama ya!' diyerek yerinden kalktı. Evine davetsiz gelebilecek tek kişi Mirza'ydı ve huzurunu bozacağına hiç şüphesi yoktu, zil ısrarla iki kez daha çaldı ve ardından "İçeridesin biliyorum." sesi geldi. Medusa bunu bildiğine emindi istihparatı sağlamdı, istemeye istemeye kapıyı açıp balkona doğru yöneldi. Mirza da arkasından içeri girerken "Ne biçim bir hoş geldin bu." dedi. "Hoş geldiğini düşünmüyor olabilirim mesela." "Herkes gitmiş yalnız kalmışız, kucağıma atlaman gerekirdi." Medusa derin bir nefes aldı onun bu rahatlığından nefret ediyordu. "Tabi ben de ne eksik diyordum." Madusa'nın bunu demesiyle Mirza onu balkondan içeriye çekti ve içeri doğru kibarca sürükleyip koltuğa yatmasını sağladı. Daha sonra kendisi de ayak ucuna oturdu. Medusa kalkacaktı ama izin vermedi. Gözlerini onu görmemek için kapadı ve bir müddet öyle bekledi. Mirza'nın hiç sesi çıkmıyordu. Onu ciddiye almıyor gibi davranıyordu. Ellerini de göğüslerinde birleştirmiş onun tepkisizliğine tepkisiz kalıyordu. Nasılsa gidecekti. Mirza içinden 'Ellerini bağlamış aklısıra beni görmezden geliyor.' diye geçirdi. Ve bir müddet umursamaz tavırlarını izledi. Israrla açmıyordu gözlerini, Mirza'nın gideceğini düşünüyorsa yanılıyordu. Mirza daha fazla dayanamadı ve bacaklarının arasından üzerine doğru usulca uzandı, Medusa neye uğradığını şaşırmıştı. Aynı anda dehşetle açtı gözlerini ve ona baktı. Mirza onun bu hâlinden nefret ediyordu. Kendisini istemediğini gösteren bu ifadeden nefret ediyordu. Eğer için ufacık bir inanç olmasa onu bırakır giderdi ama sevildiğine dair inancı tamdı. Bilmediği onu nasıl ikna edeceğiydi. O ateş gözler kendisiyle karşılaştığında Mirza daha fazla duramadı ve delice, çılgınca öptü onu. Medusa karşılık vermiyordu, kendisinden uzak durması için bir çaba da sarf etmiyordu. İşte Mirza bu yüzden ne yapacağını bilmiyordu. Mirza sonunda hızla dönüp koltuğa yattı ve onun tam da kendi göbeğinin üzerine oturmasını sağladı. Aynı anda onu öpmeyi de bırakmamıştı. Mirza'nın elleri onun yüzündeydi ve onu kendine çekmişti, fırsat elindeyken ne yapacağını merak ediyordu. Eğer isterse kalkabilirdi. Ama hiçbir şey yapmıyordu, Mirza ilk kez ipleri onun eline veriyordu ve ne yapacağını deli gibi merak ediyordu. Medusa bir müddet ne yapacağını bilmeden öylece durdu, kafasını toplamış olacaktı ki kalkmak istedi. Ama Mirz ona izin vermedi, öpmesin tamam ama öylece dursun bu bile kendisine yeterdi. Koltuğa bastırtığı kolu bayrak gibi sallanıyordu, 'Bu kadar ürkme lütfen sevgilim.' diye düşünerek çekildi onun altından ve lavobaya gitti. Döndüğünde Medusa koltukta oturuyordu, Mirza mutfağa geçip su içti. Medusa'nın yanına gelirken ona da bir bardak getirdi, yüzüne bakmadan aldı ve bir iki yudum içti. İfadedizliği Mirza'yı öldürebilirdi. Artık dayanamadı ve "Neden konuşmuyorsun?" diye sordu. Medusa sessiz çığlıklar atarcasına "Git, seni görmek istemiyorum." dedi. Mirza kalbinin ta ortasından yara almış gibi hissediyordu. İçinde tuhaf bir yangın vardı. Kendisini gerçekten görmek istemiyor muydu? Mirza onu delice özlerken Medusa onu istemiyor muydu? Sanki ölmüştü ve üzerine toprak atan da sevdiği kadındı. Telefonunun çalmasıyla düşünceleri bölündü. Beklediği telefon gelmişti. Sakince açıp "Kaç uçağı?" diye sordu. Karşı taraftan "On." yanıtını alınca kapattı. Ayağa kalktı ve "Antalya'ya gidiyorum, gitmeden seni görmek için gelmiştim ama yine limon tadındasın." dedi ama Medusa hiçbir şey demedi. Mirza kapıya doğru yöneldiğinde hâlâ istifini bozmamıştı, kızgın hissediyordu. Çıktı ve sertçe kapıyı kapadı. Kapı sanki kafasına 'Dan!' diye çarpmıştı. Bir müddet hareket edemedi ve hâlâ elinde duran suyu bir kerede içti. Bu su onun ateşini söndürmeye yetmezdi; çünkü kor alev gibi yanıyordu içi... Bu muydu yani? Gitmiş miydi şimdi? Demek onunla ilgili doğru bir karar vermişti. Kolay düşmediği için hemen pes etmişti. Ya da o kadına gitmişti. Her neyse gitmişti işte. 'Aptal Medusa, niye üzülüyorsun ki istediğin çekip gitmesi değil mi zaten, gitti işte... Rahatsın artık, offf gitme sevgilim, gitme...' 'Yine kara geceler, yine kabusla uyanacağım sabahlar. Ne olurdu sanki gerçek sevdiğin ben olsaydım?' Düşünceleri çalan zille bölündü. Mirza geri mi döndü yoksa diyerek hızla kapıya kalktı ama gelen Nilay'dı ve ona sevdiği adamı hatırlatıyordu. Nilay habersiz gelmezdi bir şey mi oldu acaba diye düşünürken "Burada bir kafeye gelmiştim, konuşuruz diye düşündüm, umarım rahatsız etmiyorumdur." dedi. Medusa kapıdan çekilirken "Ne rahatsızlığı gel." dedi ve ona sarıldı. İçinde taşıdığı kocaman bir acısı vardı ve ağlamamak için kendimni zor tutuyordu. Nilay belli belirsiz yüzüne baktı ve "Senin neyin var kuzum? Yüzün kireç gibi." dedi. Medusa sıkıca tekrar sarıldı ve "Lütfen sorma, geldiğin için sağ ol hiç iyi değilim ben." deyince Nilay ona daha çok sarıldı ve ardından içeri geçtiler. "Anlatmak ister misin?" Evet isterdi ama nasıl, biriyle paylaşmaya çok ihtiyacı vardı. Nilay "Anlat rahatlarsın." dediğinde artık kendini tutamadı ve anlatmaya başkadı. "Biri var." "Bunu hissediyordum, ne yaptı pislik sana." "Sorgusuzca hayatıma giriyor." "Kov gitsin, senin taktiğin bu ve işe yarıyor." Nilay bunu deyince kendini tutamadı ve kahkahayla güldü, haklıydı çünkü... "Evet böyle gül işte." "Tabi ki kovdum, defalarca istemediğimi söyledim ama laf anlamıyor, benim için doğru biri olduğuna inansam, seline bırakacağım kendimi ama inanmıyorum." "Seviyor musun peki?" "Hem de çok, hem de ilk kez böyle bir duygu yaşıyorum." "Dene o zaman, her zaman kontrol edemezsin hayatı." "Denersem eğer, üzüleceğim." "Denemezsen sana neler yaşatacağını bilemeyeceksin." "Doğru ama ben kimseye bugüne kadar, her neyse bununla başa çıkabilirim." İçindeki güçlü kız tekrar dışarı çıkmıştı. "İşte bak yine o sert kabuğun içine kapadın kendini, belki kötü ama bu yüzden sana hayranlık duyuyorum." Birlikte Mirza'nın ardından huzurlu bir akşam geçirdiler. Nilay kalkacağı zaman "Hemen hazırlanıyorsun ve gidiyoruz." dedi. Medusa şaşkınca "Nereye?" diye sordu. "Bize gidiyoruz." "Rahatsızlık vermek istemem." "Ne rahatsızlığı, kimse rahatsız olmaz senden hem annem de seni tanımak istiyor." "İlk kez bir arkadaşımda kalacağım desem inanır mısın?" Nilay "Konu sen olunca kesinlikle inanırım, kendine has bir yapın var." deyince Medusa gülümsedi, kısa süre geçmesine rağmen onu iyi tanıyordu. Kısa zamanda Nilay da onun için öyle olmuştu, bugüne kadar en uzun konuştuğu ve en çok şey paylaştığı kişiydi. Demek ki tadını bilmediği arkadaşlık böyle bir şeydi. Arkadaşlık başka bir kadının sana kıskanarak bakması yerine üzülerek bakmasıymış, tanıdığı arkadaşlar onu çekemeyen arkadaşlar olmuştu hep, ilk kez bir arkadaşı onunla aynı dili konuşuyordu. Abisi kim olursa olsun Madusa'nın Nilay'ı kaybetmeye hiç niyeti yoktu. Çünkü Nilay yıllardır özlemini çektiği dosttu. Medusa ufak bir çanta hazırlarken, Nilay alt çekmeceleri açtı, bir şey arıyor gibiydi. Bikinileri gördüğünde "İşte bunlar lazım." diyerek çantaya attı. Demek bir fikri vardı, eğlenceli zaman geçirecekleri kesindi... Nilay ile aksi mümkün değildi zaten.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE