Duru bir an nefes almayı unutarak, sessizce bekliyordu. Salman sonunda kısık ses tonuyla boğuk bir şekilde, "Haramsın!" dedi, hâlâ Duru'nun kulağının dibinde duruyordu. Acı çeker gibi bir hâli vardı.
Duru anlamaya çalışarak, "Haram, derken?" dedi, sesi hâlâ tedirgindi. Haramın ne demek olduğunu biliyordu ama ona neden haram olduğunu anlamakta güçlük çekiyordu. Ya da bu konuda fazlaca cahildi.
Salman, "Yani sen ateşsin, sana dokunamam!" dedi ama sanki dokunmak istiyor gibiydi, anlayamadı onu ateşli mi buluyordu yani? Kafası iyice karıştı bu yüzden sormaya karar verdim.
"Seni yakar mıyım yani?"
Duru safça sorduğu bir sorunun nereye gittiğini Prens, "Sen nasıl bir ateşinin olduğunun farkında bile değilsin, ama ben ateşe maşasız dokunmam! Sen bana haramsın!" dediğinde anladı.
"Vay be demek haram olduğum için bana dokunmuyorsun? Bu dokunulmazlığı sevdim!"
"Sen adamı günaha sokarsın!" dedi ve masasına doğru yürüdü, Duru da yerine geçip oturdu ardından haramın anlamını tam manasıyla öğrenmek için arama motoruna yazıp sayfaların açılmasını bekledi.
Ne kadar zaman geçirdi bilmiyordu ama öğrendikleriyle bu konularla ilgili hiçbir şey bilmediğini anladı. Evet haram diye bir şey vardı bunu biliyordu ama yaptırımlarının bu kadar ağır olduğunun farkında değildi. Bir erkeğin bir kadına haram olduğu için dokunmaması ise son zamanlarda yaşayan erkeklerin yanında bu adamın bambaşka oluşuydu. Oysaki gazetede okuduğu haberler onun hakkında bambaşka yalanlar söylüyordu. O zaman o kadar kızla gazeteye çıkmanın ne anlamı vardı, bu niyetle düşünen bir insanın popüler olmak için magazin sayfalarına konu olmak isteyeceğini de düşünmüyordu. O zaman kimsin sen be adam! diye düşünürken kafasını kaldırıp masada oturan adama baktı kendi hâlinde işleriyle ilgileniyordu.
Onunla ilgili ön yargılarını yenmek istemiyordu çünkü bu ön yargılar yıkılırsa ne olacağını kestiremiyordu sadece ateş olan Duru değildi bu adam da bir ateşti. Onun ülkesindeki kadınlar gibi olamazdı çünkü o bir Türktü ama Turkiye de Müslüman bir ülke peki neden bu adamlar gibi onlar da gönderilen kitaba ayak uyduramıyordu?
Dayanamadı ve sormaya karar verdi.
Tüm cesaretini toplayıp tekrar karşısında oturan adama baktığında onun da kafasını kaldırıp kendisine baktığını gördü. Bu onu cesaretlendirdiğinden hemen söze girerek, "Ülkenizde her erkek ya da her kadın senin bu davrandığın gibi mi davranır?" diye sordunda o muhteşem gülümsemesini yüzüne yerleştirerek konuşmaya başladı.
"Hayır, haram herkese haramdır ama bunu sadece bazı insanlar koruyabilir, tıpkı senin ülkende olduğu gibi burada da eminim bunu koruyan insanlar vardır korumayanların olduğu gibi. Hem neden bu kadar takıldın bu konuya."
"İlgimi çekti yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum."
"Biz bunlara Allah'ın yasaları diyoruz!" deyip tek bir cümle de kestirip attı. Kısacası ona bilmediğin işlere karışma der gibiydi.
Duru ileri giderek, "Peki ya sevgiliniz olduğunda ne yapıyorsunuz?" dedi, bunu ciddi ciddi sordu ama cevap vereceğine pek emin değildi.
Prens, "Bunlar bırak da bana kalsın." diyerek Duru'nun gözlerine çarpık bir gülümseme gönderdi. Duru dalga geçtiğine neredeyse emindi.
Sonra tekrar bilgisayara gömüldü ve araştırmaya devam ettim kısa bir süre sonra yönelttiği soruyla tekrar ona döndü.
"Peki siz sevgiliniz olduğunda ne yaparsınız?" dedi, yüzündeyse eğlendiğini belirten bir gülümseme vardı.
"Bırakın da o da bize kalsın Salman Bey," diyerek ona kendi sözlerini hatırlattı. Aynı anda prens güçlü bir kahkaha attı ardından yerinden kalkıp Duru'ya doğru yürümeye başladı. Bu Duru'yu korkutsa da aldırış etmedi, adam duruşuyla şuan onu etkisi altına almayı başarmıştı. Ama unutmaması gereken bir şey vardı onun yanına neden geldiği bu yüzden kafasını saçma sapan şeylerle doldurmamalıydı.
"Kafanı bu konularla meşgul etme eğer biraz daha bilgisayarın başında oturmaya devam edersen gideceğimiz toplantıya geç kalacağız," demesiyle sağ alt köşedeki saate baktı. Üçe geliyordu dörtte bir toplantıları vardı ve oraya gitmeleri gerekiyordu.
Onlar odadan çıkarken kattaki herkes kendinden geçmiş bir vaziyette çalışıyorlardı. Duru başıyla Zehra'ya selam verdi ve gülümsedi ardından sarıklıyla beraber asansörlere doğru yürüdüler. Prensin biraz önceki samimiyetinden hiçbir eser kalmamıştı aynı donuk adam geri gelmişti, bu da aralarındaki mesafeyi hatırlaması için iyi bir neden oluyordu o patron ve geleceğin kralıydı Duru da onun yanına gönderilmiş bir çalışandı. Ona göre davranacaktı, işi bunu gerektirirdi. Her şeyden önemlisi eğer biraz önceki gibi olmaya devam ederse sorun yoktu fakat onu ilk tanıdığı günkü gibi damarına basarsa o zaman olacaklardan da Duru sorumlu değildi.
Geldikleri bir Alüminyum fabrikasıydı fabrikanın en üst katına çıkarak toplantı odasına geçtiler aşağıdan gelen sesler toplantı odasının kapısının kapanmasıyla kesildi ardından oval masaya doğru ilerlediler masanın başındaki adamların ellerini uzatarak hoşgeldiniz demelerine küçük prensin arkasından tokalaşarak karşılık verdi. Son anda gözüne takılansa sarıklının Duru'nun diğer adamlarla tokalaştığı eline bakmasıydı. Anlam veremese de önemsemedi muhtemelen birkaç saat önce tartıştıkları konu ile alakalıydı, tahminlerinde yanılmıyorsa şuan öğrendiği bilgilerin bir kulağından girip diğer kulağından çıktığını düşünüyordur.
Duru toplantı başladığında sessizce dinlemeye karar verdi ve Zehra'nın ona verdiği özel not defterine bazı önemli gördüğü noktaları not aldı. Duru bu asistanlık işine alışıyor muydu ne!
Duru içinden 'Demek Bahreyn'in diğer bir gelir kaynağı da alüminyummuş, adamlar ne zengin topraklara sahip, umarım bir gün Türkiye de yeraltı kaynaklarından aynı şekilde kazanç sağlayabilir.' diye geçirdi.
Sarıklının verdiği teklifleri iyice not aldıktan sonra böyle işlerin nasıl gittiğini kafasında tartmaya başladı. Önemliydi sonuçta! Ayrıca öğrenmek öğrenmektir ona bir zararı olmazdı. Verdikleri teklif Duru'nun dudağını uçuklatsa da adamlar hiç tereddüt etmeden kabul ettiler ve anlaşma imzalandı.
Fabrikadan çıktıklarında saat beş buçuğa geliyordu. Bu da sarıklının işini beşte bitirme tezini bugünlük bozulmuş oluyordu. Arabaya bindiklerinde ilk konuşan Salman, "Bu akşam yemeği dışarda yiyeceğim." dedi.
"Not mu alayım." dedi bugün iyicene saflaşmıştı.
"Hayır bu saatten sonra gerek yok!" dedi sesi sert ve kararlıydı.
Duru, "Küçük prensimiz acaba benim ne yapmamı isterler?" diyerek alayla sordu.
"Senin için serbes zaman, ister gider evde yemeğini yersin istersen dışarda yersin ama en geç sekizde evde ol."
"Yok canım başka! Hem ayrıca benim yapılacak işlerim var yeter! Daha fazla seninle uğraşamayacağım."
"Unutma bana ödemen gereken bir borcun var ve bu yüzden dediğim her şeyi yapmak zorundasın."
Duru'nun, "Ne görgüsüz çıktın sen be! Durdur arabayı daha fazla seninle burada vakit harcamak istemiyorum," demesiyle sağ tarafta uygun bir yere arabayı çekti, Duru hızlıca indi ve ters ters yüzüne baktı.
"Unutma sekizde." dedi ve gazı kökleyerek oradan uzaklaştı.
Yürürken patronu aramasında hiçbir sakınca yoktu en azından konuşması için ona vakit kazandırırdı, hızlıca büyük çantanın içinden çıkardığı telefonu sağ eline aldı ve patron yazısının üzerine tıkladı. İki çalmadan sonra telefon karşı taraftan açıldı.
"Demek sonunda müsait olabildin?"
"Evet ancak müsait olabildim seni dinliyorum."
"Her şey yolunda mı?"
"Adamlarla fırsatını bulup konuşamadım ben şuan sahadayım ve adamın yanında."
"Adamın yanında olman çok iyi gözünü dört aç ve unutma çatlak içerde bunu fark etmek için sadece on beş günümüz var!"
"Peki aksi bir durum olursa?"
"Aksi bir durum olma şansı yok eğer bu adama bir şey olursa Türkiye de bir çok şeye karışır. Ve ben amirlerime hesap veremem bu iş ülkemiz açısından çok önemli. O adama hiçbir şey olmayacak!"
"Tamam."
"Evi öyle bir güvenlik duvarıyla kaplı ki uzaktan dinleme yapamıyoruz sana gönderdiğim tablet sayesinde bütün kamera sistemlerine girebilecek ve evi rahatlıkla dinleyebileceğiz ama bunu sadece sen yapabileceksin çünkü en fazla elli metreyi dinleyebiliyoruz, evdeki alıcılar sayesinde uzaydan görüntü alamıyoruz."
"Peki ben evde değilken ne olacak?"
"Şuan en önemli aşama ev çünkü diğer dışarda olduğu alanlarda senin sayende takip edebiliyoruz."
"Her şeyi anladım iyi güzel de bu kadar güvenlik duvarı içerisinde bu adamı öldürebileceklerini nasıl düşünüyorlar?"
"Çatlak içerde tahminlerime göre bunu çok güvendiği biri planlıyor."
"Tamam, Bu işte hataya yer vermeyeceğim sana söz veriyorum."
"Sana güveniyorum sonra görüşürüz!"
"Teşekkür ederim güvenini boşa çıkartmayacağım iyi akşamlar."
Telefonu kapattıktan sonra sahil kenarındaki nohut pilavcı dikkatini çekti ve o yöne doğru adımlarını hızlandırdı. Uzun zamandır nohut yememişti gerçi annesinden iyi de kimse güzel yapamazdı ya neyse, onun yemeklerini yemeyeli de neredeyse on beş yıl olacaktı.
Yemeğini yedikten sonra çantasından patronunun ona verdiği tableti çıkardı eve girmeden biraz kurcalasa iyi olacaktı fakat manzarayı önüne değil arkasına aldı arkasından geçecek herhangi birinin tabletin içerisinde olanları görmesine izin veremezdi.
Şifre her zaman onun makinalarına konulan şifreydi, yüksek sesle "Kara Duman." dedi aynı anda ekrandaki kilit açıldı ve ana sayfa önüne çıktı normal tablet sayfası değildi. Dosyaların içini inceledi ilk dosya ses kayıtları için ayrılan bölümdü, ikinci dosya ise küçük prensin evine ve işyerine ait görüntü kayıtlarıydı fakat görüntü alamıyordu muhtemelen patronun dediği gibi elli metrelik bir mesafede olması gerekiyordu, yoksa asla görüntü alamayacaktı. Son baktığı dosya ise bütün görüntüleri kaydedip şirkete aktarması için bir kanaldı.
Tableti çantasına koyarak yavaşça yürümeye başladı, pilavın verdiği ağırlıkla midesinde baskı oluşmaya başladı ve bu ağırlığı ancak bir spor kaldırabilirdi. Eve gittikten sonra ya bahçede çıkar sporunu yapardı ya da biraz dışarıya çıkıp koşardı. O yüzden adımlarını hızlandırdı ve zenginlerin deyimiyle yalının yolunu tuttu.
Kapıyı açan Funda idi ve her zamanki gibi ters ters suratına bakıyordu. Onunla konuşacak hiçbir şeyi olmadığından hızla yanından geçip yukarıya kendisine verilen odaya girdi. Ufak çantasını açtı içinden spor için getirdiği kıyafetleri çıkardı ve giyip tekrar aşağı indi.
Bu kıyafetiyle spor salonunda spor yapmış olsa da zenginlerin deyimiyle buralar elit yerler olduğu için spor giysilerinin yadırganmayacağını düşündü. Alt tarafı bir tayt ve büstiyerdi.
Kapıdan çıkmak için hamle yaptığında biraz hızlı olmalıydı ki karşısında kaya gibi dikilen adama çarparak durmak zorunda kaldı.
Sizce kitabımız nasıl gidiyor, değerli yorumlarınızı esirgemezseniz, i********: dan da takip ederseniz sevinirim sevgiler...
@yaza editör Semra İmamoğlu