Hira bakışları ile oyunun bittiğini onlara hissettirirken, "Şimdi burada kendimizi kandırmayalım sizin o köhne yaşantınıza isteyerek gelmediğimi biliyorsunuz, alışveriş filan yalandan işler istemiyorum, tek istediğim bir çevrem var İstanbul'da adıma yakışır şekilde bir düğün başka hiçbir şey istemiyorum," demesiyle Mircan'ın analığı sinir olduğu için haddini aşarak ağzını açtı ve konuşmaya başladığı sırada Mircan susması için elini kaldırdı.
Bilirdi herkes onun keskin çizgisini, yaşlı kadın, konuşmaya başlamadan sustu...
Mircan büyüklere ciddiyetle bakarak, "Ne istiyorsa yapılsın, Mardin'deki düğün için de nasıl yapılması gerekirse biliyorsunuz hazırlıklarınızı yapın." dedi.
Hira sakince oturmak zorunda kaldı, böyle bir tepki beklemiyordu. Mircan karşı çıksaydı daha çok üzerlerine gelecekti amacı zaten işi yokuşa sürmekti. Mircan buna müsaade etmemek için, işi uzatmadı ve kestirip atarak sonuca bağladı. Hem böylesi onun da işine geliyordu, iş yaptığı insanlar buradaydı.
Mirzan Ağa bu kez Zelal Ağa'yı muhatap alarak ona döndü ve "O zaman bu pazar burada haftaya da Mardin'de yapalım düğünü." deyince Hira'nın gözleri kısıldı ve saldıracak boğa gibi bakmaya başladı.
Tekrar bir şey söyleyecek oldu ama bu kez dedesinin keskin bakışlarıyla lafı ağzında kaldı. Levi'nin kulağına eğilip bir şeyler söylerken tekrar hırkasının yakası düştü.
Her ne söylediyse Levi sırıttı sonra Mircan'ın gördüğünü fark edip dudağını ısırıp gülümsemeyi kesti ve konuşmaya başladı.
"Bu süre erken dede, bu kadar kısa sürede davetiye bile bastıramayız, Mirzan Bey iki hafta sonra burada olsun dört hafta sonra da orada, demesiyle Mirzan Ağa biraz düşündü Mircan onu biraz tanıyorsa kabul edecekti ama Hira tekrar eğilip Levi'ye bir şey söyledi.
Her ne söylediyse adam ciddiyetini korumak için çaba veriyordu ve bu Mircan'ın sinirine dokunmuştu. Araya girip, "Buradaki düğün için iki hafta uygun üçüncü hafta Mardin'de düğün yapılması uygundur." dedi. Hira o anda cüretkâr bakışlarını Mircan'ın gözlerine nefretle dikti, aynı ifadeyle o da ona karşılık verdi.
Ehlileştirilmeyi bekleyen vahşi bir kısrak, Mircan onunla hakkıyla ilgilenecekti...
Mircan'ın dediği herkes tarafından onaylanınca, dikkatini bile vermediği ufak ayrıntıyı konuştu büyükler.
***
Hira hâlâ çikolata kutusu elinde bir yandan yerken, kardeşi olduğunu düşündüğü kızın gözlerine bakmaya çalıştığını fark etti. Belli ki bir sıkıntısı vardı. Sakince ayağa kalktı ve kıza hitap ettiğini belli edecek şekilde, "Ben isteklerimi yazıp sana vereyim." dedi ve kızı da kaldırdı.
Onlara bakan gözlere aldırış etmeden üst kata doğru çıkmaya başladılar. Sesleri duymayacakları kadar uzaklaştıklarında, "Bana bir şey mi söylemek istiyordun öyle hissettim?" dedi.
"Badem mideme dokunuyor, tatlıdan yedim içine koyulmuş görmediğim için anlamadım, lavaboyu kullanabilir miyim?"
Hira, "Tabi." dedi ve kendi odasına doğru yol gösterdi. O lavaboya girince Hira da yatağa uzandı, kapı açılınca da doğruldu.
Kız etrafa bakarak çıktı banyodan ve "Odan çok güzelmiş." dedi.
"Teşekkür ederim tasarımını ben yaptım."
"Tasarımcı mısın?"
"Hayır, eğitmenim."
"Ben de mimar olmak olmak istiyorum ama..." dedi ve sustu.
Hira, "İzin vermiyorlar değil mi?" diyerek sözünü tamamladı.
"Abim..."
Hira yine araya girerek konuşmasını devam ettirmeden, "Abin zaten dediğim dedik birine benziyor." dedi.
"Şey abim aslında öyle biri değildir."
"Boş ver şimdi onu, benim adım Hira."
"Ben de Zişan."
"Memnun oldum."
"Ben de." dedi ve gülümsedi, sevgili görümcesi çekingen bir kızdı.
Görümce görümce görmeyim seni ömrümce derler ama Hira sevmişti bu tatlı kızı...
Aşağı indiklerinde oradakiler kendi hâlindeydi. Annesi zoraki Dilan Hanım ile konuşmaya çalışırken abisi ve o ağa bozuntusu, sahi adı neydi? Merak edip sormamıştı bile...
Abisi ile ne konuşuyorlar bilmiyordu ama ağa bozuntusunun keyfi yerindeydi. Adama alıcı gözle baktı da Şule'nin dediği kadar yakışıklıydı.
Levi ne söyledi Hira bilmiyordu ama ne dediyse ağa gülmüştü, vay abisine bak düşmanıyla nasıl da konuşuyordu...
Zişan annelerin yanına giderken Hira da onların yanına giderek ağanın keyfini bozmaya karar verdi.
Onlara yaklaştığında iki yakışıklı erkek de Hira'ya baktı, yanlarına gitmesini beklemediklerinden ne diyeceğini bekliyorlardı.
Hira elimi abisinin beline koyarak ağa bozuntusuna baktı ve "Ziyaretin kısası makbuldür, aileni alıp gitsen de biz de rahatımıza baksak, daha dışarı çıkacağız bu akşam." dedi.
İşte hedefi tam ortasından vurmuştu, Mircan'ın gözlerindeki karartı bir an Hira'yı ürkütse de onu sinirlendirmiş olmaktan keyif almıştı.
Keyfi Levi o muhteşem soruyu sorana kadar devam etmişti. "Ne programı güzelim?"
Hira hızlıca düşünüp hemen, "Seninle değil abi!" dedikten sonra buna pişman olacağı cevabı ağa bozuntusu verdi.
"Biraz geç olmadı mı?"
Ona neydi, geçse geç o ne karışıyordu ki?
Hira umursamaz bir şekilde, "Pek sayılmaz," dedi abisi onun omzundaki elini hafifçe sıktı. Bilerek yaptığını anlamıştı.
Mircan, "Neyse, Levi yarın bizim şirkete bekliyorum o zaman seni, bu konuda detaylı konuşalım," diyerek Hira'yı yoksaydı ve içeri doğru geçip aile fertlerini kibarca kaldırdı.
Gittiklerinde derin bir nefes alan Hira odasına çıktı, bu oyunun parçası olan hiç kimseyi görmek istemiyordu.
Çok geçmeden de Levi yanına geldi. Asla hayır diyemeyeceği tek insan oydu, gülerek içeri girdi ve tekli berjele oturdu.
"Senden korkulur tamam mı, neler yaptın öyle; taş olsalar çatlarlardı iyi sabrettiler."
"Aman, abi boş ver şunları."
"Mircan ağa geceleri, çıkmayı sevmiyor galiba," dedi ve gülümsedi demek adı Mircan'dı, öyle bir türkü vardı diye düşündü sonra da boş verdi.
"Resmen adama defol git dedin."
"Yine olsa yine derim, şurada ne kaldı üç hafta sonra onu kovamayacağım bir yerde olacağım."
"Gel buraya şöyle sıkı sıkı sarılayım sana, elimde olsa asla bırakmazdım seni bunu biliyorsun değilmi?"
"Biliyorum." deyip o da sıkıca sarıldı abisine ve o gece neredeyse sabaha kadar muhabbet ettiler.
Bu evde en çok onu özleyecekti, dertleşmek istediğinde odasına sorgusuzca girdiği abisi kilo metrelerce uzağında olacaktı.
*
**
Mircan Hira'nın bir gecede ne kadar ileri gidebilecek ise o kadar gittiğini düşünüyordu.
Şimdi ise işlerini sıralaması lazımdı, üç haftalık maraton yarın başlıyordu, ailesi yarın yola çıkmadan Zişan'dan hanımefendinin listesini alması lazımdı.
Saat on bire gelirken salonda oturan Zişan'ın yanına geldi diğerleri çoktan yatmışlardı.
"Ne yapıyorsun burada tek başına? Gelseydin ya yukarı."
"İşin vardır belki, rahatsız etmek istemedim."
"İşim yoktu, şu yaptığınız liste nerede? Bir bakalım neler istiyor hanımefendi."
"Liste filan yok abi, midem rahatsız oldu bademden bir sıkıntım olduğunu anlayıp yukarı çıkartmak için öyle bir bahane uydurmuş."
"Gözlerim yaşerdi, dikkate bak(!)"
"Abi."
"Efendim."
"Biliyorum ikiniz de istemiyorsunuz, sizin için çok zor olacak."
"Sen bunları düşünme."
"Abi."
"Yine ne var?"
"Abi beni de böyle verirlerse ne yapacağım?"
"Senin bir abin var bunu unutma, eğer sana baskı yapıyorsa o anan olacak kadın bana bunu söyle sakın saklama, saklamazsan işler karışmadan her zaman yapacağım bir şeyler olur."
Zişan, "Tamam," deyince ona sıkıca sarıldı. Onun Zişan'dan başka kimsesi yoktu...
Ertesi gün...
Mircan, bugün Hira'nın iş yerine kısa bir ziyaret yapacaktı, Buğlem de sabahtan beri arıyordu ama açmıyordu. Mircan açmıyor o ısrarla yine arıyordu, bu işi nasıl bitirecek bilmiyordu. En iyisi hiç aramamaktı.
Hasan iş yerinin adresini verdikten sonra oraya gitmek için ofisten çıkan Mircan'ın tam iki saati vardı. İki saat sonra da Levi gelecekti, bir anda her yanını onlar sarmıştı, bir ay önce böyle bir şey olacağını duysa, rüyada mıyım diye kıçını kontrol ederdi. Belki açık kalmıştır diye...
Yazılı adrese geldiğinde tabelaya baktı. Himela Girl Center yazıyordu içeri girdi ve masada oturan kıza adını yeni öğrendiği gelecekteki karısına geldiğini söyledi.
"Merhaba Hira Karadağ ile görüşecektim."
Genç kız, "Tamam bir saniye bekleyin ben çağırayım," dedi kalktı yerinden ve sürgülü kapıdan içeriye girdi.
Bir müddet sonra kız geri gelip "Az önce seanstan çıkmış duşta olduğunu söylediler, biraz bekleteceğiz sizi." dedi ve yerine oturdu.
Bu kadın manyak mı neydi? Kim olduğunu bilmediği bir adama içerideki birinin duşta olduğunu söylüyordu. Mircan gerilmişti. Vakit geçsin diye masadaki sağlık dergisini alıp okumaya başladı.
Mircan, "Kim gelmiş?" sesiyle kafasını kaldırdığında onu gördüğü için şaşıran gözleriyle karşılaştı...