1. BÖLÜM: CİHAD GELDİ

1702 Words
Çalan telefonum ile yüzümü buruşturup yastığımın altından çıkararak bakmadan açıp mırıldandım "efendim." Saat kaçtı ya? Kimdi bu sabah sabah. "Deva neredesin kızım ya, bugün Yağmur ablanın evini temizlemeye gideceğiz ya" diye kulağım da bağıran Elif ile gözlerimi açtım. Yağmur abla ve Gökay abi haftaya evleniyordu. Ev bulmak için o kadar zorlanmışlardı ki mahalleden ayrılmak istemediklerinden ev arayışları da zorlaşmıştı. Çünkü herkesin kendi eviydi ve oturuyordu. Eşyalar alınmış, çeyiz hazır bir halde sadece ev bulma sıkıntıları vardı. Tabi bu iki gün önceye kadardı. Ne yaptılar nasıl oldu bilmiyorum ama Halil abilerin evi boşaltmasıyla onlar o evi tuttu. Halil abilerle pek anlaşamayan mahalleli uzun süredir zaten bunu bekliyordu. Ve sonunda da gitmişlerdi. Kızıyla da pek aram yoktu, uyuzun tekiydi. Burnu hava da bir halde sürekli kendini üstün görerek geziyordu. Sevmiyorduk zaten mahallece, bir elimin parmaklarını geçmeyecek kadar kiralık ev vardı. Birinde de onlar oturuyordu. Mahalleye kim gelirse sıcak karşılanırdı, buna onlar da dahil fakat onlar hep geri püskürtmüştü. Ne kızıyla, ne annesiyle, ne babasıyla hiç kimse anlaşamazdı. "Duyuyor musun beni" diye Elif'in sesinin tekrar kulağıma dolması ile "Tamam uyandım, birazdan gelirim" dedim. "Tamam ben birşeyler aldım geçiyorum şimdi, temizlikten sonra da bahçede yeriz" diye güldü. Ben de dün akşam kek ve zeytinyağlı yapmıştım kızlarla oturacağımız için. Zaten Yağmur abla hem heyecanlıydı hem de stresliydi, bugün temizliği bitirmeliydik ki yarın eşyaları gelecekti sonra da çeyizi gidecekti. Aslın da bitirirdik de kendimizi salmazsak. Yüsra ve Esma bir araya gelince susmak nedir bilmiyorlardı çünkü. "Ben de dün bir şeyler yaptım. Çatal tabak falan da alayım." Diyerek yerimden kalktım. "Olur güzelim kendine çok ağırlık yapma zaten yan evde ablam var oradan alırız" dedi. "Tamam, ben giyiniyorum. Görüşürüz" diyerek kapattım ve dolabımın karşısına geçtim. Kot pantolonlarım, elbiselerim, eteklerim... Bir çok şey vardı fakat temizliğe gideceğimizden evde giydiğim günlük çiçekli elbisemi aldım. Eşofman falan bana göre hiç değildi, dolabımda bile yoktu. Sevmiyordum. Kıyafetlerime özen gösteren biriydim. Evin tek kızı da olduğumdan alışverişime bir şey demiyorlardı. Zaten kendi paramı kendime harcıyordum. Diyetisyendim. Online beslenme danışmanlığı yapıyordum. Sosyal medyayla bayaa iç içeydim. Seviyordum bu işimi. Okulum bir yıl uzasa da bitirmiştim. O günleri hatırlamak dahi istemesem de kardeşiyle ve ablasıyla her gün yan yanaydım. İlk zamanlar görmek dahi istememiştim fakat ilgi çektiğinden kendimi toparlamış alışmıştım. Elif, Cihad'ın kardeşi, Emel'de ikisinin de ablasıydı. Cihad'la araların da 3 yaş vardı. Emel abla 35 yaşındaydı. Evliydi ve 2 tane de çocuğu vardı. Cihad terk etmeseydi biz de benim okulum bittikten sonra evlenecektik belki şu an 2 ya da 3 yıllık evli bile olabilirdik. Allah kahretsin ki her Allah'ın günü onu hatırlamaktan nefret ediyordum. Kalbimin hâlâ onun için atmasından nefret ediyordum. O beni yüz üstü bırakmıştı. Unutmalıydım, nefret etmeliydim. Fakat olmuyordu şu lanet olası kalbim kabullenmiyordu bir türlü. Her şey çok iyiyken bir anda ilişkimizi bitirip defolup gitmişti. Daha sonra da hapishaneye girdiğinin haberini duymuştum. O haberden sonra da bir daha ne yüzünü ne de sesini duymuştum. Bu konuyu ailesi dahi açmıyordu, kapanmış gitmiş gibiydi. Sanki hiç varolmamış gibi gitmişti. Benden, kalbimden, ruhumdan. Acılar bıraka bıraka ardını dönüp gitmişti. Beş yıldır tek bir haberini bile almamıştım. Hapisteydi ama ne için girmişti. Ne suç işlemişti bu adam, seri katil miydi? Manyak mıydı? Bir şey mi yapmıştı bilmiyordum ama her ne olursa olsun olsun o hapishaneye girmişti sonuçta. Kendimi toparlayarak elbisemi giyinip uzun kestane rengi saçlarımı da topuz yapıp çantama, telefonumu, şarj makinamı ve cüzdanımı atıp odadan çıktım. Yazın kavurucu sıcağı tüm eve yayılmıştı. Ev öyle sıcaktı ki nefes dahi alınmıyordu. Aşağı inip eve bakındım. Kimse yoktu mutfağa girince bahçeye açılan kapıdan baktım sesler geliyor keki ve zeytinyağlıyı çıkarıp tabaklara koydum ve üzerinlerini kapatarak büyük bir çanta poşete yerleştirdim. "Deva uyandın mı?" Diyen annem ile "evet, Yağmur ablaya gidiyorum" dedim. Bahçeye kafamı uzatarak bizimkilere baktım, annem yine herkesi toplamış çay içiyorlardı. Tüm kadınlar buradaydı. "İyi, iyi. Selam söyle" diyen annem ile kafamı sallayıp "söylerim, size de iyi eğlenceler" diyerek mutfaktan çıkıp girişten düz taban sandaletlerimi alıp hızla ayağıma geçirerek kapıyı çektim ve çıktım. Mahallede oynayan çocukların sesi ile ilerledim. Bir iki adım yürümemle, "Deva" diyen ses ile durmak zorunda kalıp arkamı döndüm. Semih abinin bana doğru adımlamasını izledim. Yanıma gelen bedeni ile kafamı kaldırıp yüzüne baktım benden neredeyse on-on beş santim uzundu. Bundan sebepte kafamı kaldırıyordum. Öyle kısa bir kadın değildim aslında ama mahallenin erkekleri heybetli olduğundan her şekilde yanlarında kısa ve küçük kalıyordum. "Nereye böyle?" Diye göz kırparak elimdekilere bakan Semih abiye gülümseyip "Kızlarla temizlik yapacağız abi." Deyip gülümsedim. "İyi, Yağmur da evlendi, bir sen kaldın kız" diye gülümseyerek benimle birlikte ilerledi. Ben o defteri çoktan kapatmıştım. Benim için tamamen kapanmıştı açılmamak üzere. Bir kere yanmıştım, bir daha asla yanmazdım. Diri diri ölmüştüm de kimsenin ruhu duymamıştı. "Hım..." Diye konuyu değişmek için mırıldandım ama pekte başarılı olamadım. "Sen de kimse yok mu? 26 yaşına geldin.." Diye sürdürdü. Derin bir nefes alıp acıyla bıraktım. "Yok abi, ben düşünmüyorum" "Biri canını mı sıktı?" Dedi hemen bir koruma tavrıyla kaşları çatık bir hâlde bana bakarak, onu inandırabileceğim bir gülümseme yerleştirdim dudaklarıma "hayır, sadece ben istemiyorum. Daha yüksek lisans falan düşünüyorum. Daha çok kariyeri odaklıyım yani, hayatıma kimseyi sokmak şuan için bana uzak" diye uzun uzun konuştum. "Güzel. Herşey istediğin gibi olur umarım. Rahatsız eden biri de olursa bir telefon uzağındayım" diye güldü. "Sağol" diye mırıldandım ve geldiğim evin önünde durdum. Konuşa konuşa kısa yolu tamamlamıştık. "Hadi kolay gelsin." Diyerek selam verip gitti ben de geldiğim bahçe kapısını açıp küçük bahçeyi bir kaç adımla bitirerek kapıyı çaldım. Kızlar gelmiş olmalıydılar, içeriden sesler geliyordu. Birinin koştur koştur kapıyı gelmesi ile kapı açıldı. Elif'ti. "Ay hoşgeldin, geç geç" diye kapıyı sonuna kadar açıp elimdekileri aldı. Daha ev temizlenmediğinden ayakkabılarımla girdim. Onlar da öyle dolaşıyordu zaten. "Bizde kızlarla dağılım yapıyorduk kim nereyi temizlesin diye..." Diyerek üst katta ki odaya gitmeden Elif getirdiklerimi mutfağa bıraktı yukarı çıktık. Odada temizlik malzemeleri ortaya konmuş bir şekilde güle oynaya konuşuyorlardı. Yüsra'nın beni görmesi ile "heh Deva'da geldi. Şimdi ne yapıyoruz?" Diyerek geldi bana sarıldı ve Yağmur ablaya döndü. "Valla bilmiyorum kızlar, sadece elimizi çabuk tutup hemen bitirmeliyiz, kim nerde iyiyse o işi o alsın" dedi ellerinin titremesinden bile belliydi stresi. Bugün bu iş kesinlikle bitmeliydi çünkü yarın tüm eşyası geliyordu, halısı serilip, perdeleri asılacaktı. "O iş bizde sen merak etme ablacım. Tadını çıkar" diye uzaktan öpücük atan Esma ile Yağmur abla derin bir soluk alıp verdi "size güveniyorum başlayalım o zaman" diye sonun da o da stresi ve gerginliği bir tarafa bırakarak sıcacık gülümsedi. Bir kova ve iki tane bez alarak ben camları halledeceğimi söyledim, Elif'de yerde ki temizlik malzemelerinden alıp banyoya falan halledeceğini söyledi. Esma ve Yüsra ise mutfağı aldı, dolaplar çok olduğu için ancak silinip temizlenirdi. Yağmur ablaya bir şey bırakmadık o sadece benim camları silip çıktığım odayı süpürgeye çekip yerleri paspaslayacaktı. Ve büyük evde müzik açıp camları dayayarak işimize koyulduk. Kamaşıyor gözlerim bebeğim Öyle gülmek olur mu gözünü seveyim Cennet dudaklarınmış Öp de öleyim Aşkmış adı nerden bileyim Böyle zulüm olur mu gözünü seveyim Adımı sorsan söyleyemem yemin ederim Ah ellerim titriyor Of bir ateş basıyor Özlemek bu dokunmakla geçmiyor Ah (Ne olur sevgilim) Öyle sev ki beni (Kanat kalbini) Mey diye içeyim (Doldur sevgilim) Kalbim tekliyor ay gel hasta gibiyim Model grubunun en sevdiğim müziklerinden biri kulağımı dolduruyordu. Mırıldanarak sokağa bakan büyük camı siliyordum. Dizimin altında olan eteğimi rahat edemediğimden biraz çekip kolumu uzatarak dış camı tüm gücümle sildim. Bakması ne zormuş ah o güzel yüzüne Toplamış yine bütün güneşi üstüne Kamaşıyor gözlerim bebeğim Böyle gülmek olur mu gözünü seveyim Cennet dudaklarınmış Öp de öleyim Cennet dudaklarınmış, Öp de öleyim diye tekrarladım. Kirlenen bezi yıkayıp tekrar camın pervazına çıkarak yarım kalan yeri sildim. Öyle kendimi müzikle birlikte kaptırdım ki temizliğe, bezi yıkayıp yıkayıp siliyordum. En son kuruladığım dış cam ile derin bir soluk aldım ve etrafa gözlerimi gezdirdim. Üzerimde bir izlenilme hissi vardı acayip bir şekilde. İyice baktım, kimse yoktu. Bu öğlenin yakıcı sıcağında çocuklardan başka kimse olmazdı zaten ama işkillendiğiminden kalçamın altına dek toplanan elbisemin eteğini aşağı çekerek bitmiş camı kapattım ve çıktım. Diğer camları da müzik eşliğinde sildim ve en sonun da kendimi mutfağa kızların yanına attım. "Bittim ben" diyerek çay için getirdikleri bardaklardan birini alıp kana kana su içtim. Uzun zamandır böyle bir temizlik yapmıyordum, kollarımın her yeri ağrıyordu. "Kızlar ellerinize sağlık, mis gibi oldu evim" diye yanımıza ellerini yıkamış ve işi bitirmiş bir şekilde gelen Yağmur abla ile "Aynen bitti, artık yarın da eşyaların gelir, sonra da çeyizini dizeriz" diye gülümsedi Elif. "Hadi hadi acıktım ben..." Diyen Esma ile hepimiz güldük ve bahçede ki küçük kamelyaya hepimiz bir şey taşıdık. En son ben bardakları almak için tekrar içeriye döndüm ve şekeri de yanına bırakarak bahçeye çıktım. "Emel ablayı aradın mı Elif?" Diye tabakları herkesin önüne bırakan Yağmur abla ile Elif kafasını salladı. "Geliyor geliyor." Diyerek tabağına bir şeyler alıyordu. Çayların yanına bıraktığım bardakları ben de doldurmaya başlamıştım. Kızlara teker teker çaylarını uzatıp ben de kendi çayımı alarak oturdum. Tabağımı Yağmur Abla tıka basa doldurmuştu maşallah, bu kadarını yiyemeyeceğimi ben de biliyordum. Sıcak çayımı avuçlarımın içerisine alıp bir yudum içtim. İçim yanıyordu hava öyle sıcaktı ki hiçbir şey hoş gelmiyordu şu an bana saçlarımı dahi tepeden iyice sıkıca topuz yapmıştım. Eve gider gitmez hemen duş alıp uyumak istiyordum. Bahçe kapısının gürültüyle açılması ile hepimizin gözleri telaşla bahçeye giren Emel ablayı buldu. Elif hızla yerinden kalkıp "abla iyi misin?" Diye telaşla baktı. "Çocuklar nerde bir şey mi oldu?" Diye bir soru daha sordu, hepimiz ayaklandık, öyle aceleyle bahçeye girmişti ki korkmuştuk. "Yok yok" diye elini göğsünün üzerine koyup derin derin soludu Yüsra hemen koşarak içeriden bir bardak su aldı geldi "yüzün bembeyaz abla" diye baktım. Yüsra'dan aldığı bardaktan bir kaç yudum alıp yüzünde ki gülümseme ile Elif'e döndü. "Cihad..." Diye dudakları arasından dökülen benim yangınım olan isim ile bu sefer ben buz gibi oldum. Ellerimi yumruk yapıp gözlerimi kaçırdım. Bu ismi duymayalı yıllar olmuştu, içime gömmüştüm ben o gün beni terk etmesi ile birlikte. "Ne oldu abime bir şey mi olmuş?" Dedi Elif, kalbim sancıdı. Her ne kadar ben dirensem de kalbim bana acı çektiriyordu. Silmek istiyordum, nefret etmek istiyordum. İliğimle kemiğimle ondan delicesine nefret etmek istiyordum. Onunla gelecek ile hayaller kurarken bir an da paramparça edip çekip gitmişti. Onu kendi ellerimle öldürmek istiyordum. Benim yaşadığım acının bin katını yaşasın istiyordum. "Hayır, hapisten çıkmış çok şükür. Geldi" dedi. O güldü, ben için için ağladım. O sevindi, ben delirdim. Bunca yıl sonra gelmişti. Hem de buraya. Ben daha yeni kendimi toparlamışken çıkıp gelmişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD