2. BÖLÜM

734 Kelimeler
i********:: Yazar editör Semra İmamoğlu Takipte kalırsanız sevinirim. Mina sabah saat sekizde her ne kadar odası sayılır bilmiyordu ama ofisteki odasındaydı ama onun holding öküzü hâlâ görünürlerde yoktu. Telefonunun tiz sesiyle irkildi, sabahın köründe kim arıyordu ki? 'Melek anne...' hayırdır diye düşünerek telefonu açtı. "Melek anne!" "Kızım akşam gelir misin?" Mina'nın, "Tabi Melek annecim gelirim," dediğini duyacak şekilde holdingin öküzü gelmişti. Onunla uğraşmamak adına kısa keserek telefonu kapadı. Efe, Mina'nın kapadığını görünce "Ana kuzusu olduğunu anlamıştım zaten." dedi, işte bunu demeyecekti. Onun annesi yoktu ki, hiç olmamıştı da; Melek annesi onun sadece annesi değildi. Mina gibi bir sürü kişinin annesiydi. Yardımlarını unutamayacağı tek insandı ve bu geri zekâlı adam bilip bilmeden konuşuyordu... Mina'nın sessizliğine karşılık "Anneni de alıp gelseydin." dedi ve bundan keyif alan bir hâli vardı. Mina o anda açtı ağzını yumdu gözünü... "Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Sizin haddinize mi düştü benim anne mi sorgulamak!" "Biri sana cesaret hapı mı verdi?" "Neden? Cesaret mi gerektiriyor size bağırmak, eğer öyleyse bunun için cesarete hiç ihtiyacım yok!" "Şimdi güzel çeneni kapa ve bugünkü programın üzerinden geçelim." Adam Mina'nın gözünde sersem, pislik, kendini beğenmiş bir ayıydı. Mina bilirdi ona haddini bildirmeyi, şu şirketten çıkışını bir sağlasın ağzına geleni sayıp gidecekti. Mina yüzündeki nefreti bir saniye bile silmeden Efe'nin yanına gidip günü özet geçti ve ardından odadan çıkıp kendi lanet odasına yürüdü... Rutin bir gün ilerliyordu, saat on iki gibi sarışın taş gibi bir kadın geldi. Mina deftere baktı, Sevda Erdinç ile öğle yemeği yazıyordu. Kadın samimi bir şekilde sarılıp Efe'yi yanağından öptü. Efe yanındaki kadın ile çıkarken Mina'nın tarafındaki kapıyı açıp "Karşıdaki restoranda olacağım, saat birde kapısında ol." dedi ve çıktı. Mina, yakındaki kafelerden birine gidip bir kahve içti ardından da az bir tost yedi. Artık yeme alışkanlığını düzeltmek zorundaydı ama nasıl olacağı konusunda bir fikri yoktu. Saat bire gelirken restorana yaklaşmak üzereydi. Mina restoranın önüne geldiğinde göz ucuyla içeri baktı, çok lük görünüyordu. İçinden 'Benim para suyunu çekmeden şuraya geleyim bir kere en azından gitmedim demem.' diye düşünürken. Bir gürleme sesi, "Hadi gidiyoruz." dedi. Arkasından gelen ses ile irkilen Mina Efe'nin peşine doğru yöneldi. Restoranın kapısında duran siyah makam arabasından çıkan adam holding öküzünün kapısını açtı, binince de kapadı. Mina da öne oturdu, ardından yola koyuldular. Gebze'de bir sanayi bölgesine geldiler ve bir fabrikanın önünde durdular. On dakikalık bir yürümenin sonunda ancak fabrikanın içinden ofis bölümüne geçebilmişlerdi. Dün Mina'nın elini öpen kibar adam onları görünce ayağa kalktı. Adam yakışıklıydı ama Efe kadar değildi. Mina ikisini neden kıyasladığını düşünürken bir yandan da kendine kızıyordu. Genç adam, "Hoş geldin kuzen, siz de hoş geldiniz kuzenimin güzel asistanı." deyip Mina'nın elini öptü. Mina vay be iki kuzen bu kadar farklı inanılır gibi değil diye düşünmeden edemedi. Efe Mina'ya "Su getir." diyerek seslendi Mina su istemek için odadan çıktı. Bu iş onun işi değildi ama özel konuşacaklarını düşündüğü için suyu alıp yavaşça odaya döndüğünde iki kuzen kahkahayla gülüyordu. Mina onlara yaklaşıp suyu Efe'ye uzattı, genç adam Mina'nın yüzüne bile bakmadan suyu aldı ve içti ardından hep beraber imalat bölümüne indiler. Fabrikanın isler içinde olan bir bölümünden sonra banka kasası gibi kapısı olan bir odaya girdiler. Kasa odanın içindeki ışıklar açılınca Mina gözlerine inanamadı. Işıkların vurmasıyla pırlantalar elmaslar, yakutlar, safir ve sayamayacağı bir sürü taş pırıl pırıl parlıyordu. Holding öküzü taşlara sevgiyle yaklaşarak avuçlarının arasına aldı ve "Harika olmuşlar Murat tam istediğim gibi." dedi. "Her zaman kuzen işimiz iyi taş yapmak." "Yeni tasarım yapıyorum çok mükemmel bir şey olacak bunun için biraz taş alacağım." "Al kuzen bunlar senin taşların." "Sen Zonguldak'a ne zaman gideceksin, işlemek için yeni maden durumu nasıl." "Bu yılı karşılayacak kadar var." "İyi işçilik yapın piyasada bizim tasarımlardan daha kaliteli bir koleksiyon görmek istemiyorum tüm koleksiyon birinci sınıf taşlarla olacak diğer kırık taşları isteyen yatırımcılara verirsiniz tüm lekesiz taşlar benim." Murat, "Her zaman ki gibi," deyince Efe, kadife bir kutuya bir avuç taş attı hoşuna giden diğer taşlardan da adetli aldı. O sıra Mina kendisine bakan Murat'ın bakışlarıyla karşılaştı. Genç adam, "Dokunmak ister misin?" diye sordu. İşlenmiş taşları gösteriyordu. Mina kesin ve net bir tavırla "Hayır." deyince Murat tebessüm etti ve "Şimdiye kadar bu odadaki taşlara kayıtsız kalan tek kadınsın." dedi. Mina, "Bir taşa ancak bir taş kadar değer veririm," deyince iki erkek de çözemediği bir tavırla gözlerine baktı. Murat telefonu çalınca kasa odadan çıktı. Mina da holding öküzünden işaret bekliyordu fakat Efe çıkmak için hiçbir girişimde bulunmuyordu. Mina arkasını döndüğünde Efe onu kolundan tuttu ve içeri geri çekti... Yorumlarınız çok değerli votelerinizi bekliyorum sevgiler...
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE