3. BÖLÜM

1027 Kelimeler
i********:: yazar editör Semra İmamoğlu Takipte kalırsanız çok sevinirim. Mina Efe'nin onu çekmesiyle neye uğradığını şaşırmıştı, neydi şimdi bu? Efe onun elini sıkıca kavradı ve taşlara doğru götürdü. Mina kendini sıktı ve çekmesini engeldi, Efe ateş gibi yanan gözlerini onun gözlerine dikti ve elini taşların üstünde bırakarak, "Dokun!" dedi. Bu taşlar onun için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Mina sonunda dayanamayarak ortalama elli karatlık bir taşı eline aldı ve "Benim göremediğim neyi görüyorsunuz bu taşlarda?" dedi. "Sen ne görüyorsun ki?" "Sadece bir taş." "Böyle bir tek taş istemez misin?" "Fark etmez, ben yeminimi parmağımda taşımam." "Ya çok iyi bir oyuncusun ya da." dedi ve duraksadı sonra devam etti. Mina önemli bir şey söyleyecek diye beklerken, "Ya da tam bir aptalsın." dedi. Aptal mı demişti ona? İşte bunu demeyecekti, Mina sinirle taşı iki parmağının ucuyla tutarak "O taş bir madenken satmayı denediniz mi? Satamazsınız, onu yalnızca bir tüccar alır. O da işlemek için. Madeni işleyince ortaya bir sanat çıkıyor ama sizin içinizden değerli bir pırlanta çıkamayacak kadar değersizsiniz o yüzden bir taşın pahasından bana bahsetmeyin, satılsanız para yapmazsınız yani." dedi bir kerede. Ve kelimeler o an sinirle çıktı ağzından. Pişman oldu ama artık çok geçti "Bu dediğine pişman edeceğim seni." diyerek üzerine yürüdüğü sırada Murat içeri girdi ve "Gidelim mi?" dedi. Mina o an kurtulduğunu düşünmüştü ama yarın ne olacak hiçbir fikri yoktu. Fabrikadan çıktıklarında şirkete dönmediler. Kendisini eve bırakmayı teklif ettiler ama Mina bunu kabul etmedi. Melek annesine gidecekti zaten, uygun bir yerde inmek istediğini söyleyip indi ve Melek annesine gitti... Canı sıkkındı, Mina sebebini sorduğunda iflas ettiklerini söyledi. Ne olacaktı şimdi, nasıl yaşardı bu kadın parasız? Mina hiç düşünmeden "Anne biliyorsun yurt dışındaki o yarışmadan kazandığım parayla aldığım bir evim ve arabam var onları satışa çıkaracağım işinizi görür mü bilmiyorum ama bir delik kapatır belki." dedi. "Yok kızım, kabul edemem." "O zaman benim evime taşınıyorsun, anlaştık mı?" "Yük olurum sana." "Olur mu annem ne yükü hem ben de boş eve gelmemiş olurum." "Tamam bu olur işte." İşte bu saatten sonra o lanet işten çıkma şansı yoktu. Ona hayatını veren bu kadına bu kadarını borçluydu ve bir yıl sabredecekti, iş bulunca da çıkacaktı. Hayatı resmen altüst olmuştu asistanlık yapan tek dış ticaret uzmanı sadece oydu, üstelik tam bir holding öküzüydü... ************** Mina sabah odasına geçtiğinde Holding öküzünün sekreteti yanına geldi ve "Efe Bey yukarda, oraya çık." dedi. Ona emir verecek kadar neye sahip bu ucube acaba diye düşünürken kız, "Asansöre bin şifre kutusu var sıfır elli bir yaz." dedi ve çıktı. Onun ardından asansöre bindi. İçinden, 'Demek bir şifreyle giriş yapılıyor yukarıya, acaba ne var orada?" diye düşünmeden edemedi. Asansör durduğuda kapı tam aksi yönden açıldı, Mina ürkek adımlarla içeri girdi ve kolidoru takip etti. Cam sürgülü bir kapı vardı onu görünce açıldı, ordan da geçti. Tam labirent gibi bir yerdi. Sonunda bir kapıya daha geldi, onda da şifre vardı. Bilmediği için tıkladı, bir müddet sonra kapı açıldı ve içeri geçti. Girdiği kocaman bir odaydı bir köşede yatak vardı diğer köşede ufak bir çalışma atölyesi ve bir köşede de büyük bir kasa kapısı vardı. Tıpkı bankadaki kasalar gibiydi. Efe atölye kısmında inceden bir çalışma yapıyordu ve pür dikkat yaptığı işe vermişti kendini. Mina, 'Aman Allah'ım bu ne kadar çekici bir adam böyle!' diye düşünüyordu ama kafasındaki o lanet sesi susturmak zorundaydı. Gelen sesle irkildi, Efe, "Orada öyle dikileceğine bir kahve getir." demişti, Mina çantasını ve defteri bırakıp masanın üzerinde duran kahve makinasının yanına giderek bir fincan doldurup getirdi. Kahveyi verdiğimde "Ne bekliyorsun?" dedi. Çok fazla kabaydı ve Mina bu tavırları karşısında delirmek üzereydi. "Gideyim mi?" "Of Allah'ım bela mısın sen ya? Bu günkü programı geç." Aptal Mina... dedi kendi kendine ve programını okudu. Sonuç olarak dörde kadar hiçbir şey yoktu. Dörtte bir toplantı ve akşam bir yemek vardı. Of! Mina'nın iç sesi delirmek üzereydi. O orada bir şeyler yapıyordu Mina ise saf gibi bekliyordu, bir müddet sonra kalktı ve manzaraya doğru yürüdü. Muhteşem görünüyordu istanbul. Efe, "Akşam ki yemekte bulunmanı istiyorum." diyerek daldığı manzaradan Mina'yı alıp çıkardı. Mina onu başıyla onayladı ve hâlâ ayakta manzarayı izlemeye devam etti. Efe ise keyifle işini yapıyordu. Mina kendine kahve almak için makinenin başına gitti, bir tane de ona bırakacakken çalan telefonu bir anlık dikkatini dağıttı ve bir iki damla kadar kahve masaya döküldü. Efe ters ters bakarak, "Bu kadar sakar olmak zorunda mısın?" diye sordu. Mina onu pek de ciddiye almadan telefonuna doğru ilerledi ve çantasından çıkardı. İngiltere hattıydı, arayan kim acaba diye düşünerek telefonu açtı. Karşıdan açılma sesini duyan kadın konuşmaya başladı. "Hi, are u Mina Ates(merhaba Mina Ateş mi)?" Mina, "Yea,who s it? (kimsiniz)" dediğinde Efe işiyle meşguldü bu yüzden rahat bir şekilde konuşmaya devam etti. "I'll calling a talk show to England" (ingilterede bir şov programından arıyorum) "I'm listening to u." (dinliyorum) "The programe chanel want to u for an hour." (program kanalı bir saat için sizi istiyor) "What s the subject."(konu nedir) "Clever people." ( zeki insanlar) "İt can be." (olabilir) "25.000 dollars for an hour." ( bir saat için 25 bin dolar) "I'll come." (geleceğim) "I'll call u again." (tekrar arayacağım) (elbette) dedikten sonra Mina telefonu kapadı. Efe ise hiç istifini bozmamış hâlâ çalışıyordu. Kısa bir süre sonra tekrar telefonu çaldı, aynı kadın arayıp programı anlattı ve gününü söyledi. Fransızlarla olan görüşmeyle aynı zamandı. Mina buna memnun oldu, holding öküzü burada yokken o da gidip gelirdi. Efe odadaki sessizliği bozmak istercesine, "Acıktım artık yemek işini hallet." dediğinde Mina programdan alacağı paranın Melek annesine yarayacağını düşünüyordu. "Nereden almamı istersiniz?" "Almayacaksın şaşkın kız, söyleyeceksin ve gelecek." "Bana bir kez daha sakın böyle yakıştırmalar yapmayın." "Sen bana kafamı tutuyorsun?" "Daha fazlasını yapmamı istemiyorsanız bana saygı gösterin. Sizin çalışanınızım köleniz değil!" "Nasıl istersem öyle davranırım." "Size bu hakkı kim veriyor? Dolgun cebiniz mi yüksek egonuz mu?" "Birisinin vermesine gerek yok, bu böyle işine geliyorsa." "Gelmiyorsa ne yaparsınız, kovar mısınız? Kovun çünkü umurumda değil o lanet sözleşmeyi imzalamasaydım geldiğim gün gidecektim buradan, hadi söyleyin o mükemmel cümleyi kovuldun! Deyin hadi!" Mina'nın sabrı iyice taşmıştı ve kovuldun demesini bekliyordu. Efe işe bundan keyif almış gibi duruyordu. Efe sonunda hiçbir şey demeden yerinden kalktı ve karşısında durdu. Elini onun yüzüne doğru uzattı Mina ne yaptığını kavramaya çalışıyordu. Efe'nin usulca çenesine dokunmasıyla irkildi, saatlerdir çalışan o sıcak parmaklar soğuktan ürkmüş tenine değiyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE