20.BÖLÜM

1986 Kelimeler
20.BÖLÜM Esila bu durum karşısında başını yerden kaldıramazken, Rüzgar her şey normal ve bir sıkıntı yok edasına bürünüyordu. Pişkinliğin bu kadarına şapka çıkarak bir rahatlıkla “Ne olsun nene bir şey yok, sadece konuşuyorduk.” dedi. “Deyisin ki ben yanlış gördüm uşağum, öyle mi?” “Çeset Saddam doğri deyi, onun gözinden bir şey kaçarmi?” dedi ardından içeri doğru geçti. “Tamam, nene sen git ben de çıkıyorum şimdi.” diyen Rüzgar durumu kurtarmaya çalışıyordu. “Kiz zillu geç bakayum sen da buraya.” diyerek Esila’nın kolundan tuttu ve onu arkasına aldı. Ardından ona dönerek “Niye aldun ha bu uşağu odana de bakayum?” diye sordu. “Zorla girdi nene, iyi ki geldin.” “Ne zorla girmesi, o çağırdı beni(!)” diyen Rüzgar’ın sesindeki alay neredeyse ayyuka çıkacaktı. “Demek zorulan girdun ha eşek sipasu, ben edeceğumi bilirum.” dedi ve çıktı. Saadet Hanım’ın çıkması ile Esila sinirle Rüzgar’a yüzüne bakarak “Senin yüzünden rezil olduğumun farkında mısın? hakkımda neler düşünecek kim bilir.” dedi. “Sen şimdi başına gelecekleri düşün, kaş göz yapıyorum zorla diyorsun.” “Zorla değil mi yani?” “Ben seni koklarken yanağını kafama yaslamayı biliyorsun, zorla mı oldu şimdi?” “Pis Lazkopat, ne oldu? Nenenden korktun mu?” “Bence sen de korksan iyi olur, bakalım neyle gelecek karşımıza.” Esila’nın “Beni senden kurtaracağı kesin.” demesiyle odadan çıktı o dakikadan sonra uyuması mümkün değildi, toparlandı ve salona geçti. Rüzgar sağ bacağını sol bacağının üstüne atmış tekli koltukta oturuyordu, suratından kederli olduğu belli oluyordu. Sessizce geçip o da karşısına oturdu, ikisi de konuşmayarak odadaki sessizliği dinlediler. Bir süre sonra kapı açıldı, birkaç kişinin sesi geliyordu. En son olarak nenenin “Geçin ha vöyle bakayum.” diyen sesi yanlarına geldiğinde odayı çınlattı. İçeri geçirdiği adamlardan biri Atıf, diğeri ise caminin imamıydı. “Siz ikinuz kalkun bakayum oradan.” deyip onları kaldırarak ikili koltuğa geçirdi ardından adamlarda diğer koltuklara oturdu. Hepsi uyku mahmuru ne olduğunu anlamaya çalışırken herkesi şoke edecek cevabı “Kiy bakalum imam efendu habuların nikahuni, benum evumde eyle aşna fişna yok.” diyerek vermiş bulundu. “Ama Saadet nene…” diyerek ayağa fırlayan Esila’nın biraz önce uykusuzluktan kapanmak üzere olan gözleri fal taşı gibi açılmıştı. “Otur oturduğun yere zilli” “Nene bak yanlış yapıyorsun ikimizde evlenmeyi istemiyoruz.” diyerek araya giren Rüzgar hiç de hâlinden rahatsız görünmüyordu. “Ya afgurma, oni kızi yemeğe kalmadan önce düşünecektun.” Esila “Odaya zorla girmedi.” diyerek ayağa kalktı. “Ben bileyrum ha bu uşak sağa eyle dedirtiyi.” dediğinde Rüzgar kulağına eğilerek “Nikah kıyılmadan asla bırakmaz, bırak dediğini yapalım. Sonra boşanırız gece gece uğraştırmayalım, bildiğini okur şu an onu asla bir şeye ikna edemeyiz. Kendi doğru bildiği şeyden başka şeyi asla kabul etmez!” dedi. O dakikadan sonra karşı çıkmayan Esila nasılsa kimse duymadan kendi aralarında bu işi halledebileceklerini düşündü. Sessiz bir kabullenişin ardından nikah kıyıldıktan sonra muhteşem nene yeni fikirle karşılarına gelerek: “Yarin da hökümet nikahuni kıydik mi bu iş tamamdur.” dedi ve salondan çıkıp imamı yol ettiğinde Esila çıldırma noktasına merdiven dayamak üzereydi. Nene gidince Atıf yanlarına gelip “Sorun değil benim bu konuda bir fikrim var düzmece bir nikah hazırlayacağız nenem asla anlamaz!” dedi. “Bence mantıklı nenem anlamadan halledelim o zaman.” “Tamam o iş ben de dert etmeyin.” dedi ve Atıf da salondan çıktı. Onun ardından sinirle kalkan Esila odaya geçti ve zor bela uyumaya çalıştı. Esila belki iki belki üç saat uyumuştu ki kapı paldır küldür açıldı, gün daha yeni ağarmaya başlamıştı. Zor bela gözlerini açıp gelene baktı elinde bastonla nene kapıda bekliyordu, göz göze geldiklerinde “Hau elumdeki deynek ilan haşlayacağum seni kalk bakalum gelun dediğun bu kada yatar mı?” dedi. “Nene ya ben sana ne yaptım.” diyerek, erinerek kalktı ve oturdu. “Biraz daha hamsi gibi yatmağa devam edersan ben sana neler edeceğum görecesun.” “Tamam geliyorum.” diyerek kalktığında nasıl bir şeyin içine düştüğünü düşünüyordu. Bu yaşadıkları yirmi bölümlük televizyon dizisi olurdu. “Afferum kalk da hizmet ele biraz.” dediğinde çoktan üzerini değiştirmeye başlamıştı. Bu tatlı kadın ömre bedeldi ve ona kızamıyordu, kadının kendini sevdiren tuhaf bir tarafı vardı. Esila dün giydiği giysileri giyip odadan çıktı ve mutfağa doğru geçti. Fatma Hanım kahvaltıyı hazırlıyordu nene ise başında bekliyordu. Esila’yı görünce “Gel bakayum ha vöyle.” deyince. Yanındaki sandalyeye geçip oturdu. “Kuymak bilur misun?” “Evet biliyorum, annem küçükken yapardı.” “De bakayum annen nereli?” “Annem Egeli babam Akdeniz.” “Desana sen da bizum suyumuzdan değilsun. Napalum nasip, yap bi kuymak da yiyelum o zaman.” deyince müsaade isteyerek lavaboya gitti ve çabucak annesini aradı. Hızlıca tarif alıp kapattıktan sonra mutfağa gelip tezgâhın başına geçti ve malzemeleri bir araya getirip hızla yapmaya koyuldu. Fatma Hanım masaya son birkaç şeyi götürüp geri geldiğinde “Bir da hau uzayan tel peynurden koyalum daha güzel olur.” dedi ve tel peyniri ona uzattı, en nihayetinde ilk kuymak tecrübesi vukuatsız sona erdi. Elinde tava ile çardağa geçtiğinde herkes masada çoktan yerini almıştı. Tavayı masaya koyduğunda, Fatma Hanım da çayları koyuyordu, kuymaktan ilk saadet Hanım oldu. Tadına baktıktan sonra “Afferum gelun, güzel etmişsun.” deyince Rüzgar ile göz göze geldiler. “Hadi canım cidden sen mi yaptın?” diye soran Rüzgar “Niye? Beğenemedin mi?” diyen Esila’dan olumsuz ama ona göre olumlu cevabı aldığında sırf bunun için ona bir kere daha âşık olabileceğini düşündü. “Sus bakayum, kiz kısmisi kocasine cevap vermez.” diyerek laf sokma konusunda aşama atlayan Saadet Hanım, kendi kocasına olan davranışlarının farkında değil miydi acaba. “Nene sen gel İstanbul’da bizimle yaşa, belki susar ha bu kiz(!)” dedi alayla ama Esila’nın sitemli gözleri ile karşılaşınca gülümsemesi yüzünde dondu. “Afgurma da sen anani aradun mu oni de bağa.” diyerek Rüzgar’ın tavan yapan egosunu yerle bir etti. “Aradım, ‘Nenene söyle susuyorum hiçbir şey demiyorum.’ dedi.” “Vuh canına ekmek koduğum, iki lafu bir araya getiremeyrum demeyi da neymiş efendum suskunluğu asaletundenmiş.” dedi ve hayıflandı. *** Esila masa toplanırken Fatma Hanım’a yardım edip salona geçti. Rüzgar ve Atıf karşılıklı oturuyorlardı o gelince Atıf “Ben her şeyi ayarladım, muhtar öğleden sonra gelecek hesapta resmi nikah kıyacağız ondan sonra İstanbul’a gidersiniz, aman dikkat edin nenem anlamasın yemin ediyorum beni gebertir.” dedi. “Ne gerek bunlara, şimdi kalkıp gitsek.” “Kalkar İstanbul’a gelir benden demesi.” “Of ya…” diye söylenince Rüzgar söylenmeye başladı. “Merak etme ben de seninle bir ömrü beraber geçiremem zaten.” dedi ama buna pek emin değilim diyen bir eda vardı yüzünde. “Tabii Lazkopat, ben yollarına ölüyorum.” dediğinde Atıf kahkahayı patlattı. “Daha güzel bir tabir olamazdı.” dedi ve kalktı. Baş başa kaldıklarında konuşmuyorlardı ama Esila resmen dini nikâhlı kocası olduğunu bir türlü aklından çıkaramıyordu. Fırsatını kollayıp nene görmeden kendisini boşamasını isteyecekti. Etrafına bakındı ve Rüzgar’ın yanına geçti sessizce kulağına eğilip “Hadi boşa artık beni de şu şamata bitsin.” dedi. Eğer Rüzgar şu an ondan boşanırsa bir kez daha şansları olamayacağına ikisi de emindi. “Tamam, bir gecelik de olsa karım olman güzeldi Efulim, karım olarak son kez seni öpmeme izin verir misin? Ama bu kez karşılığını almak istiyorum. Yoksa seni boşamam(!)” diyerek gülümsedi ve sağ elini beline getirerek bir hamlede kendine çekti. Gözlerinin derinlerine bakarken dudaklarına yaklaştı. Sonuçta geçici olsa da kocasıydı, bunun rahatlığından mı bilmiyordu ama üzerinde tarifini bilmediği bir rahatlık vardı. Yavaşça dudaklarını araladığında Rüzgar bu fırsatı kaçırmayarak aralanmış dudaklarına kendi dudaklarını hapsetti. Öpüşlerine karşılık alan Rüzgar onu bu kadar yakından hissetmenin hazzını yaşıyordu. İlk kez bu kadar heyecanlandığını hisseden Esila bunun ona karşılık verdiği için olamadığına kendini ikna etmeye çalışırken olabilir mi diye düşünmeden edemedi. Rüzgar daha çok sokulup dudakları arasında dans eden ağzının içine doğru adını sayıklayarak ılık nefesini bıraktı. Karşılıklı olunca bu kadar baştan çıkarıcı hissettirmesi Esila’nın bilmediği duyguları keşfetmesine sebep olurken, aralarına giren bastonla kendilerine geldiler. Birbirinden ayrılınca bastonla önce Rüzgar’ı ardından Esila’yı dürttü, şaşkınca ikisi de yüzüne bakınca “Yedun bitirdun kizi uşağum, biraz da değneyimu ye de aklun başuna gelsun.” Dedi ve bastonla sırtına vurdu. “Of, nene ya bir rahat bırakmadın.” “Hayde bahçeye gelun bağlayalum başunuzi.” dediğinde peşinden bahçeye çıktılar. Atıf’ın kurmaca nikâhı tam tekmil bahçede kurulu onları beklerken, Esila her şeyin kusursuz göründüğünü düşünüyordu. Sahte nikâh muhtar tarafından kıyıldığında artık buradan gitmek için son adımları kalmıştı. Esila’nın hazırlayacak eşyası olmadığı için toparlanması da uzun sürmedi. Çantasını alıp bahçeye geldiğinde herkes çardaktaydı, vedalaştıktan sonra nene Esila’yı kenara çekerek “Gel bakayum, sana bi iki bişe diyeceğum.” dedi. “Buyur nene.” “Uşağum sağa emanettur bundan sonra oğa iyi bakasun emi!” “Tabi bakarım.” derken şuradan bir gideyim onun asıl icabına bakacağım diye düşünüyordu. “Gelup bakacağum oğa göre.” dediğinde Esila arabaya doğru yaklaşmıştı olumlu anlamda başını salladı ve elini öperek arabaya bindi. Trabzon macerasının sonuna geldikleri için derin bir nefes alıp arkasına yaslandı ve camdan dışarıyı seyrederek huzur bulmaya çalıştı. Havaalanına geldiklerinde Rüzgar’ın özel uçağına doğru yol aldılar. İlk kez özel bir uçağa binecek olan Esila, insanın kendini birinci sınıf hissettirmesine rağmen etkilenmediğini düşünüyordu. Uçağa binip emniyet kemerini bağladığında biraz aceleci davranarak “Hadi artık boşa beni, nene faktörü de ortadan kalktığına göre bir engelimiz kalmadı.” dedi. “Öpüşmemiz yarım kalmıştı ama…” “O orada kaldı hadi Lazkopat boşa beni!” dediğinde Rüzgar’ın düşünceleri birkaç akşam önce yapılan tanıtım gecesine gitti. Tanıtım gecesi, üç gün önce... Esila’nın, kırmızı etkileyici elbisesiyle ne kadar güzel göründüğünün farkında olup olmadığını düşünen Rüzgar Esila’nın onu katil etmek için böyle giyindiğini düşünüyordu. Bakışları sevdiği kadını süzerken yanına yaklaşan annesi yeni projeyi tebrik ettikten sonra yaşlı ve bakımlı kadının tüm dikkatini Esila’ya vermesini sağladı. “Projeyi onun sayesinde aldık.” “Güzel kızmış.” “Proje diyorum anne…” “Nasıl baktığını görüyorum oğlum.” “İyi o zaman git tanış bakalım gelinin olarak fikrin ne olacak?” “Doğru mu diyorsun?” “Evet doğru diyorum ama bunu ona hissettirme.” demesi ile annesi çoktan onların oturduğu bölüme doğru yürümeye başlamıştı. Uzaktan onları izlemeye devam ederken Serhat yanına geldi. Serhat “Rahatlamış görünüyorsun, dostum.” diyerek düşüncelerini böldü. “Hem de ne büyük rahatlama…” “Şimdi ne yapacaksın?” “Öyle bir şey yapacağım ki bir daha asla benden kaçma gibi bir lüksü olmayacak!” “Korkutuyorsun beni.” “Çeneni sıkı tutup Buse’ye bir şey anlatmayacağına söz verirsen anlatırım.” “Tamam söz.” “Araplarla olan toplantımızı Trabzon’da yapıp sadece onu toplantıya göndereceğim, zaten Arapların da istediği o, bu yüzden şüphelenmeyecek…” “Neyden şüphelenmeyecek?” diye soran Serhat endişeli bir şekilde Rüzgar’a bakmayı sürdürüyordu. “Toplantıdan sonra, araba bozulacak uçağa yetişemeyecek ve Atıf onu köye getirecek. Her şeyi ayarladım, gece odasına gideceğim Atıf neneme haber verecek sonrası malûm nenem bizi nikâh kıymadan asla göndermeyecektir.” “Hiç şüphelenmeyecek mi peki?” “Bu iki gün ondan uzak durup ilgilenmiyormuşum gibi davranacağım, aklına bile gelmeyecek.” “Sonuçta imam nikâhı, kimse duymadan onu boşaman için seni ikna etmeye çalışacaktır.” “Resmî nikâhta kıyacağım.” “Kabul edeceğini mi sanıyorsun, bence bu kadar ileri gitmemelisin.” “Kabul edecek çünkü sahte nikâh olduğunu düşünecek, unutmadan dostum daha da fazla ileri gidebilirim ama asla onsuz olamam! İkna olmak zorunda.” “İşlemleri nasıl yapacaksın?” “Nüfus kağıdını uygun bir zamanda çantasından alıp hatırı sayılır kişileri araya koyarak halledeceğim bu işi ve muhtarın nikâh kıyma yetkisi olduğu aklına bile gelmeyecek.” “Pes diyorum sana Rüzgar, her şeyi öğrenince sağ mı kalırsın yaşan bir ölümü olursun bilemiyorum. Sana bir dost tavsiyesi bu işten vazgeç o kız başka, seni buna pişman eder yanarsın! Sonra Serhat demedi deme. Zorla mı sevecek seni?” “Ben dedim ya güzellikle ya zorla...” *** Sinirle “Hadi ‘Boş ol!’ de.” diyen Esila Rüzgar’ın düşüncelerini böldüğünde Rüzgar kendinden emin bir şekilde gülümseyerek sevdiği kadının gözlerine baktı. “Bundan sonra kaderin kaderim, ömrün ömrüm ve ben iki dünya bir araya gelse de seni boşamayacağım Efulim...”
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE