"Uyudu mu?" Dedim aşağı inen Gül'e bakıp kafasını sallayıp "ikisi de mışıl mışıl uyuyor"
Gözlerini büyütüp "Gel sende bakalım biraz konuşuruz." Koluma girip benim konuşmama fırsat tanımadan mutfağa doğru çekti.
"Otur sen, kahve yapayım ben. Nasıl içersin" kolumdan çıkıp tezgaha yönelip kahve makinasını çalıştırdı.
"Sade" diye yanıtlayıp bende mutfak sandalyesini çekerek oturdum. "Derin konular var sanırım." Dediğinde omzumu silkip "Bilmiyorum gerçekten Gül. Tam ilişkimiz düzene giriyor her şey yolun da diyorum. Başka bir şey çıkıp bizi alt üst ediyor." Diyerek yakındım.
"Yeni bir döngüye girdik kim sağ çıkar buradan inan bilmiyorum." Dedim sinirden ağladı ağlayacak duruma gelmişken kendimi sıktım.
Kahve bardaklarının yanına su doldurup çikolata da koyarak pişen kahveleri iki fincana da dikkatle döküp tepsiyi alarak yanıma gelerek o da bir sandalye çekip oturdu...
"Ne oldu? Gece gece büyük bir kavga etmişsiniz ki geldin. Normal de abim bir şekil de senin gönlünü alırdı. Ya da ne olursa olsun seni buraya getirmezdi böyle"
Derin bir nefes alıp sakin olmaya çalışarak "çünkü ikimizin de daha doğrusu benim kendimi dinlemeye ve hazmetmeye ihtiyacım var" dedim. Canım burnuma gelmişti.
Sus Erva, alttan al Erva. Sonra konuşursun Erva, o senin büyüğün saygılı ol Erva diyerek sürekli kendimi kontrol altına almaya çalıştım. Ve saygımı her zaman dedesine karşı hep korudum. Ama bu son noktaydı. Eğer kötüysem gerçekten kötü olurdum.
Ne demek başka kadın?
Aklıma geldikçe tırnaklarımı avuç içlerime batırıp sinirimi atmaya çalıştım ama nafile hiç bir şey fayda etmiyordu. Mutfak üstüme üstüme geliyordu. Boğazıma yapışan kazağı hırsla tutup çekerek derin derin nefes aldım ama yetmedi. Sanki nefesim boğazımda tıkanıyordu.
"Erva." korku dolu sese doğru bakışlarımı çevirip Gül'e baktım. Endişeli haliyle hızlıca oturduğu sandalyeden ayağı kalkıp yanıma geldi. "İyi misin? Abimi çağırayım mı? Ya da hastaneye gidelim?" diyerek üst üste konuşurken bir eliyle de alnımı kontrol etti.
"Kıpkırmızı oldun. Ateşin de yok ama."
Omuzlarımı bıkkınlıkla kaldırıp indirerek "Canım sıkkın Gül, her şey üstüme üstüme geliyor ve ben ne tarafa döneceğimi ne yapacağımı bilmiyorum." dedim. Sesim ağlamaklı çıkmıştı, moralim aşırı bozuktu. Bir şey olsa da ağlasam diye geçirdim içimden. Belki rahatlardım.
"Anlatmak istersen dinlerim Erva."
"Deden sözleşme göndermiş. Biz gelinleri olarak imzalamak zorundaymışız, sözleşme de ki maddeleri okusan çılgına dönersin. Bende bundan dolayı Aktan'la kavga ettim."
"Nasıl?" dedi şaşkın bir halde "abimle neden kavga ettiniz?"
"Çünkü anlaşamıyoruz, konuşmuyor benimle. Sadece sus dedi ya. Sus dedi." deyip yumruğumu sertçe masaya vurdum canım acısa dahi umrum da değildi. "abim mi?" dedi şaşkınlıklı.
"tamamen öyle söylemedi ama ima etti. Ve ben sözleşmeden de sebep iyice sinirlerim bozuldu. Nefes almaya ihtiyacım var Gül" dedim sona doğru sesimi kısarak. Bu öyle bir iki günde halledilecek şey değildi.
Biraz Aktan'dan uzaklaşmak istiyordum. "abim bu gece fazla sinirlendin diye getirdi ama bu bu geceyle biter Erva. Bunu sen de biliyorsun, istediğin kadar kal ama abim izin vermez. Elbet karşılaşıp, konuşup çözeceksiniz. Ve abim bunu ertelemez" diye yüzüme gerçekleri acımadan bir bir vurdu... Bunları bende biliyordum ama sadece üstünü örtüp kendi kafamı dinlemek için düşünmedim.
"İkinci kadın demiş resmen. İkinci bir kadına dini nikah kıyılacak diyor. Bu ne yenilir ne de yutulur Gül. Gerçekten bu artık sabrımın sonuydu. Bende bir insanım ve benim de bir sınırım var. Kabullenemiyorum. Bana aynı hak tanınsaydı Aktan yerin de sakince olup biteni mi izleyecekti. Tabi ki hayır, ortalığı birbirine katardı." dedim. Kendi sorduğum soruya kendim cevap vermiş bulanarak. Zaten Aktan bu sözleşmeyi yapmayı bırak kimin aklın dan bu şey geçseydi direkt öldürürdü.
Ben ve başkası kabul edilebilir nasıl değilse. Aktan ve başkası da benim için öyleydi. Yakardım onu da, her şeyi de.
Boğazımdan uzaklaştırdığım kazağın yakasını geriye bırakarak iki elimle zonklayan şakaklarımı ovdum. Gül de karşımda ki yerine tekrar geçerken söylenmeden edemedi.
"İkinci kadın mı?" diye o da şaşırmıştı. "Senin bir çocuğun var nerden çıktı şimdi bu. Elbette yine bebeğiniz olur, acelesi yok ki."
Bende bunu anlamıyorum Gülcüm.
"Dedenin saçma sapan sözleşmesi ve saçma sapan maddeleri. Şaka gibi ama gerçek. O gerçekte bizi birbirimizden koparıyor. O saçma kağıt parçası yüzünden kavga ettik." dedim.
Masanın üstünde ki kahve bardağını elime alarak dudaklarıma götürüp bir iki yudum aldım. Acı tad ağzımın içinde mayhoş etkisini bıraktığında bir yudum daha aldım. Bedenimi rahatlatıyordu.
"Sakin ol. Sakince düşünelim bi. Bak dedem eğer öyle bir sözleşme gönderdiyse abimi karşısına almış demektir. Belki de abim buna sinirlendi ve düşünmek için sessiz kaldı." dediğinde kaşlarımı çatıp aniden yükseldim. "Bana tavır yaptı." diye elimle kendimize işaret ettim. "Benimle konuşmadı, benim üzerimden sözleşme yapılıyor ben sessiz mi kalacaktım bu duruma." o kadar sesli konuştum ki, sesim mutfakta yankı yapmıştı.
"Erva." diye gözlerini büyüten Gül şaşkınlıkla ne diyeceğini bir kaç saniye düşündü. "Ne erva." diye çıkıştım. "Aktan ya kendini toplar ya da biz bu Döngü'de birbirimizden koparız."
Devam ettiremezdim böyle, sürekli kavga sürekli bir tartışma için de birbirimizi yıpratıyorduk.
"Erva sakin düşünemeyip kendini dolduruyorsun yalnızca. Bir sakin ol. Abim zaten ne olursa olsun kabul etmez. Bunu sen de biliyorsun, onun da düşünüp bir yol bulmaya ihtiyacı var. Dedem onu da yıprattı." diyerek açıklama yapıyor oluşunu izledim.
Tamam bazı yerlerde o da haklıydı onun da bu aralar çok üstüne gidiliyordu ama sinirini benden çıkaramazdı. Böyle bir hakkı yoktu.
"Bilmiyorum inan Gül. Artık benim için bu sona geldi. Sabredemiyorum" dedim gözümden akan yaşı artık durdurmayarak. Burnumu çekip elimde ki kahveyi bırakarak gözyaşlarımı sildim. "lütfen yapma Erva üzüntüden sütün kesilir." diye kolumu okşadı. Sertçe yüzümü silip yutkundum, yutkundum, tekrardan her şeyi kızım için sineye çekip yutkundum.
Çalan telefon ile Gül "abim arıyor" diye mırıldandı. Omuz silkip "şu an konuşmak istemiyorum" dedim. "Ama aç sen yine de, yoksa buraya gelir. Eğer geleceğim falan derse gelmesin bugün. Yoksa daha çok kavga ederiz." dedim. Gül gözlerini kapatıp açarak beni onaylandıktan sonra çalan telefonu kulağına götürdü.
Deli gibi ne yaptığını merak etsem de bunu yüzüme yansıtmadım. İstemiyordum şuan ve kararımdan da hiç kimse beni döndüremezdi.
"Hmm." diyen Güle baktım. Ne konuşuyordu, ne söylüyordu duymasam da Gül'ün yüzü düşmüştü.
"Tamam." dediğinde daha da dikkat kesildim. Ne olmuştu?
"Tamam söylerim ben. Sen gidince bana da haber ver" deyip telefonu kulağından çekerek kapattığında hızlıca araya girdim.
"Ne olmuş, nereye gidiyor?" dedim. Doğal olarak merak ediyordum. Sonuçta ne olursa olsun Aktan benim kocamdı.
"Söyleyeceğim ama önce sakin olacağına söz ver. Bak abimle de hiç bir alakası yok. En başından söyleyeyim sonra yükselip, bağırma."
En baştan bana uyarı yapmasına şaşkınlıkla baktım. Ne diyordu? Ne olmuştu da benim tepkimden çekiniyordu.
Söylediklerini es geçip "Ne olmuş." diye sabırsızca yineledim. "Aktan nereye gidiyor?" kelimelerin üzerine baskılayarak konuştum.
Gül ellerini iki yana açarak "Dedemin yanına gidiyor." diyerek pat diye söyledi. "Ne?" diye karşılık verdim. Böyle bir şey beklemiyordum çünkü. Ne demek dedesinin yanına gidiyor.
"Sözleşmeyle ilgili değil mi?" dedim. İçim içimi yiyordu. Ne saçmalamıştı dedesi yine.
"Evet ama duyduğunda çok şaşıracaksın." diye devam ettirdi. "Yekta'nın karısı sözleşmeyi imzalamış. Başka bir kadınla dini nikahı kıyılacak birazdan. Abim de yeraltına gidiyor."
Yekta'nın karısı sözleşmeyi imzalamış.
Beynimde dönüp duran bu kelimeden başka bir şey yoktu. Gözlerimi kapatıp ellerimi başımın iki yanına koyarak ovdum. Başım çatlıyordu sanki. Beynim yerinden çıkacak gibi hissediyordum.
Aklıma gelen şeyle hızla gözlerimi açarak "Aktan niye gidiyor?" dedim. Beynimi kemiren cümleler beni dehşete düşürmüştü.
"Başka birisi yok değil mi?" ayağı hızla kalkıp mutfakta sağa sola hızlı hızlı yürüdüm. Gül'de cevap vermeyince daha çok sinirlendim.
"Yok de bana?" sesimi o kadar yükselttim ki ben bile bu halime şaşkındım ama umrumda değildi.
"Başkası varsa o yeraltını hepsinin başına yıkarım."
Ellerimi iki yanımda yumruk yaparak hızlıca mutfaktan çıktım.
Başka birisi de vardı. Biliyordum. Olmasaydı Gül böyle sessiz sakin kalmazdı.
Dolu olan gözlerimi ağlamamak için tavana kaldırıp dişlerimi sıktım. Ağlamayacaktım, güçlü olacaktım.
Koluma dokunan ellerle hızla kendime gelerek yanımda bana tereddütle bakan Gül'e sinirli bir bakış attım.
Benden gizleyip saklamasına sinirliydim.
"Başka kadın falan yok. Sadece Yekta'nın nikahına katılacak. Orda konuşulup yeni kararlar alınacakmış. Bunu söyledi. Abim de ne döndüğünü bilmiyor yemin ederim. Sende böyle yapma lütfen." diyerek yalvaran gözlerle baktı.
"Nasıl yapmayayım Gül, nasıl yapmayayım sen söyle. Atakan sana bunu yapsa öldürürsün onu" o da kendini benim yerime koyunca gözleri döndü. Sinirle göğsü hızlı hızlı havalandı.
"Tamam..." dedi beni sakinleştiremeyeceğini anladığından. "istersen söyleyeyim abim seni de alsın. Karısı değil misin? Yanında ol"
Elimi tehtitvari Gül'e doğru sallayıp dişlerimin arasından "Sakın." diye baskıladım. "Sakın abine tek kelime etmiyorsun. Ben kendim gideceğim. Eğer ararsa, uyudu falan dersin. Ama kesinlikle oraya gittiğimi ben gidene kadar öğrenmeyecek. Eğer söylersen gerçekten bozuşuruz." diyerek resti çektim.
Ben kendim gidip, gerçekleri kendi gözlerimle görecektim. Ne dönüyordu, ne oluyordu kendim öğrenecektim.
"Beni arada bırakıyorsunuz Erva. Lütfen yapma böyle. Bak abim gelsin seni alsın. Birlikte el ele gidin herkese inat." başımı iki yana salladım. İstemiyordum. Zorla olacak değildi ya.
Gül bıkkınlıkla oflayıp ellerini göğsünün altında bağlayarak bana baktı. Bende hızlıca ceketimi ve çantamı alarak, ayakkabımı giyinip kapıyı açtım.
"Taksi olmaz. Burda ki korumalarla gideceksin. Yoksa abime söylerim." omzumun üstünden baktığımda "Bakma bana hiç öyle." durduğu yerde hareketlenip kollarını çözerek bana doğru geldi. "Eğer başına bir şey gelirse abim beni de öldürür. Hem burda taksi de bulamazsın. Gideceksen eğer korumalarla git. Yok gitmem dersen. Abimi arayacağım." diyerek kesin konuştu.
Bende zaten taksiyle gideceğimi düşünmemiştim. Hem taksi bulmak burda oldukça zordu hem de bu vakitte tek başıma taksiyle gitmek beni ürkütüyordu.
"Tamam, tamam." diyerek elimi havada gelişi güzel sallayıp kısa kestim. "Korumalarla gideceğim." diyerek kapıyı arkamdan çektim. Daha fazla konuşmaya dalarsak, geç kalacaktım.