3. BÖLÜM: KAFESE DÜŞTÜN

1031 Kelimeler
ERVA ATEŞ: Aktan gittikten sonra atakana mesaj atmıştım çilingir lazım diye. Biraz gülüp dalga geçtikten sonra çilingir alıp gelmişti. Ve şuan evimdeyim. Aktanın haberi var mı? Tabi ki hayır. Yüzümde o anda bir gülümseme oluştu. Akşam çoktan olmuştu eve geldiğinde evde yoktum. Ne yapacaktı acaba? Merak edecek miydi? Sanmıyorum o HANZO hiç bir zaman beni ne merak ederdi ne de ben onu merak ederdim. Birbirimize karşılıklı duygular besliyorduk. İkimizde birbirimizden hoşlanmıyorduk. Ve elimde olsa bir kaşık suda boğardım uyuzun tekiydi. Ayağımın ağrısı düne göre geçmişti. Üstüne basabiliyordum en azından. Günlük rutin işlerimi halledip televizyonun karşısına geçtim. Televizyonda da normal izlenecek hiçbir şey yoktu. Bütün kanalları gezmeme rağmen içime sinen bir film bulamadım. Oflayarak odama gidip çalışma masamın üzerinde duran dizüstü bilgisayarımı alıp tekrar salona geçtim. Televizyonu sessize alıp kapatmadım. Işıksız kalamıyordum tek başıma. Bilgisayarı açıp arama motoruna romantik filmler yazdım. Karşıma çıkan filimlerle yüzümü buruşturmadan edemedim. Grinin elli tonu nedir ya... Bi ara herkes konuşuyordu ama ben gitmemiştim fragmanını bile izlememiştim sadece yurttan duyduğum kadarıyla çok fazla +18 içeren bir filimdi. Merak duyguma yenik düşerek izle butonuna bastıktan sonra ekranı büyültüp sesi son ses yaptım. Böyle filim izlemeye bayılıyordum. Kapının zili ve aynı anda kapıya vurulduğunda yerimden irkildim. Gözüm duvarda ki saate takıldı saat 23.11'i gösteriyordu neredeyse gece yarısı olmuştu kimdi bu saatte? Bilgisayarı kapatmadan yerimden kalkıp hoplaya zıplaya kapıya gittim. Ayağım ağırmıyordu ama yine de üstüne çok bastım mı sızlıyordu. Kapının deliğinden baktığımda ara lamba yanmadığı için hiçbir şey gözükmüyordu. Kapının üzerini kapatıp, kapıyı araladım. Ara lamba hala daha yanmadığı için göremiyordum. Sesim içime kaçmış gibi "kimsin" diyerek uzakta durarak cevap bekledim. "erva aç kapıyı" diyerek aktan konuştu. Ahh harika bir sen eksiktin diyerek geçirdim içimden. Ne arıyordu bu saatte bende. Kapıyı kapatarak kapıya vurduğum kilidi açıp tekrar kapıyı açtım. Aktan beklemediğim bir hareketle direk içeriye daldı. Arkasından baka kalmıştım. Salona girip benim az önce oturduğum koltuğa oturup kaşlarını çatıp bilgisayarıma baktı. Ne... Bir dakika bir dakika bilgisayara bakıyor ve ben az önce filmi kapatmamıştım. Allah kahretsin ya. Kapıyı sert bir şekilde kapatıp salona tek ayak üstünde zıplayarak girdim. Masanın üzerinde duran bilgisayarı tek elimle alıp kapağını kapattım. "neden özel eşyalarımı benden izinsiz bakıyorsun" sinirim sesimede yansımıştı. "bakmak zorunda mısın" dedim. "dominant erkek mi seviyorsun" diyerek rahatça oturduğu koltuğa iyice yayılıp üstünde ki deri ceketi çıkarıp koltuğun kenarına koydu. İçime kaçmış sesimle "yoo" diyerek devam ettim "ne alaka nerden çıkardın" Yaslandığı yerden kendini öne vererek gözlerimin en derinine indi. "filme bakılırsa hoşlanıyorsun" "filmi izlemedim" kendimi savunmaya geçmiştim hem de tanımadığım bir insana kendimi anlatmaya çabalıyordum. "öyle bir şey yok yani sadece filmi merak ettim" diyerek elimde ki bilgisayarı daha sıkı kavrayıp karşısında ki tekli koltuğa oturdum. "merak iyi değil başına bela alırsın" diyerek yamuk bir sırıtış oluştu yüzünde. "Merak edip etmeyeceğimi sana mı soracağım pardon" dedim. Elimle kendimi işaret edip "bu zamana kadar kendim geldim bu saatten sonra da kimse hayatıma müdahale edemez" diyerek elimde ki bilgisayarı sert bir hamleyle önümde ki masaya bırakıp oturduğum koltuğa yaslandım. Turuncu pijamalarımla bacak bacak üstüne atarak ciddi tavrımı sürdürme taraftarıydım. Konuyu değiştirerek "sen niye geldin gecenin bu saatinde" "hiç uygun bir davranış değil genç bir kızın evine bu saatte gitmek" dedim. Kaşlarını havaya kaldırıp "bir şey yapmıyoruz erva ben sadece konuşmaya geldim" diyerek kendini savunmaya geçti. Bu haline ne kadar gülmek istesemde gülümsememi saklayıp tavırlı halimle konuştum "ne konuşacağız bu saatte yarına erteleyebilirdin" dedim. "Erva konuyu saptırma ben buraya neden senin evde olmadığını sormak için geldim" dedi. Oturduğu yerde rahatsız tavırla öne biraz eğilip elinde duran telefonu masaya bıraktı. "Sende kalmam gereksizdi iyiyim ben o yüzden evime geldim" diyerek devam ettim "sen bunu bana telefonda ya da yarında sorabilirdin" dedim. "Salak mısın sen biraz" dedi. "ne" diyerek karşılık verdim. "Pardon neden salak olacakmışım" diyerek koltukta kıpırdandım. "Kızım sen evdesin diye ben anahtar almadan kapıyı çektim çıktım. Eve geliyorum çalıyorum kapıyı kimse yok ses yok. Bir şey mi oldu diye telaşlanıyorum sen kalkmış bana ben eve geldim diyorsun" sona doğru sesi ürkütücü bir hal almış sesi yükselmişti. Tamam kendince haklıydı haber vermemiştim ama ben nerden bileyim anahtarı almadığını. "Bilmiyordum anahtarı almadan çıkacağını" dedim. "hem sen neden söylemeden çıktın" bu sefer benim sesim yükselmişti. "ben sana evde kal dediğimi hatırlıyorum erva" "Tamam aktan konuşman bittiyse git tartışmak istemiyorum daha fazla" diyerek elimle git işareti yaptım. Kaşlarını çatıp kafasını olumsuz anlamda salladı. "Anahtarım yok sıkıntılı mısın kızım sen, ben ne dedim az önce sana" Kendi sorusunu kendi cevaplayarak "anahtarım yok" yamuk bir gülüş belli belirsiz yüzünde belirip kaybolduktan sonra devam etti "bu gece burada kalacağım" dedi itiraz istemeyen sesle. "arkadaşların..." dedim. Sesimi normal tutmaya çalışıp devam ettim "yok mu onlara gitsene" dedim. "yoklar o yüzden buradayım" dedi. "burada kalacağım bir itiraz kabul etmiyorum" diyerek oturduğu koltuğa yaslandı. "eğer bana biri bir şey derse sorumlusu sensin" dedim işaret parmağımı sallayarak. "Sen o çenenle kimseye laf söyletmezsin sıkıntı olursa yönlendir bana ben icabına bakarım" dedi. "başıma mafya babası mı kesildin" dedim. "uzatma başım ağrıyor uyuyacağım" diyerek oturduğu koltuğa uzanıp bir elini başının altına koydu. "Yarına sakla çenen yorulmuştur" dedi sinir bozucu sesiyle. "nasıl isterseniz Beyefendi ben uyumaya gidiyorum" diyerek masanın üzerinde duran bilgisayarımı da kucaklayarak odama adımladım. Odama girip kapıyı kapatarak elimde ki bilgisayarı çalışma masasının üzerine bırakıp derin bir nefes alıp yatağıma attım kendimi. Çok yorulmuştum bugün bu fiziksel bir yorgunluk değil bu ruhen bir yorgunluktu. Bu yorgunlukta hiç geçmeyecekmiş gibi hissediyorum. Sanki ömür boyu benimle yaşayacakmış gibi. Kurtulamayacakmışım gibi, ruhen yorgunluk bu olsa gerek dört duvar arasında kalmak ve ruhunu dinliyerek kendini sorgulamak. Yattığım yataktan kalkıp dolabta duran battaniye ve bir yastık alıp sessizce kapalı olan odamın kapısını aralayıp çıktım. Salona girdiğimde aktan bıraktığım gibiydi yalnızca gözleri kapalıydı. Bir kaç dakika içinde uyumuş olamazdı ama ben yine de sessizce yanına gidip battaniyeyi üzerine örttüm. Başının altında duran elini yavaçça çekerek diğer elimde ki yastığı koydum. Arkamı döndüğüm de kolumdan çekilerek bir anda aktanın üzerinde buldum kendimi. Gözlerimi hayretle açıp "aktan uyumuyor muydun sen" dedim. Ellerimi aktanın göğsüne koyup kalkamaya çalıştığımda eli belimi sıkıca kavrayıp yerimden oynamama imkan tanımadı. "bırakır mısın aktan" dedim."Kafese düşen sensin ben sana uyuyacağım dedim sen kaşındın" "Sadece üşürsün diye be..." sözümü tamamlamama müsade etmeyip kendisi konuştu "bu gece benimle uyuyacaksın eğer konuşma girişimi gibi saçma bir yola başvurursan senin için sonucu kötü olur uyarmadı deme. Şimdi sessizce uyu" diyerek gözlerini kapattı. 
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE