20. BÖLÜM

935 Kelimeler
Mircan elinde olmadan hayranlıkla Hira'yı izledi ve izledi... Hira dans bittikten sonra kendilerine bakan alıcı gözlerin arasında Mircan Ağa'nın delici bakışlarıyla kendisine baktığını fark etti. Sessizce kalabalığın içinden çıkarak Mircan'a doğru yürümeye başladı. Hira, gözlerini ondan ayırmıyordu o ise gözleriyle Hira'yı takip edenlere nefretle bakıyordu, aralarında yarım adım mesafe kalana kadar yürüdü ve önünde durdu. Hira'ya kim bakarsa baksın, onun geldiği yer belliydi. Hira ona meydan okuyan gözlerle baktığında Mircan oturdukları masaya yönelip Hira'nın çantasını aldı ve ona verdi. Ardından elini tutup, o benim dercesine salondan çıkardı. Arabaya bindiklerinde daha fazla kendini tutamayarak konuşmaya başladı. "Dans ettiğini bilmiyordum." "Bilsen ne değişecekti ki?" "Tabi, çıkıp yine oynayacaktın." "Evet, hem neden olmasın?" "Bundan sonra oynamayacaksın." "Ben dans hocasıyım, dans benim için bir tutku bunu engelleyemezsin." "Bundan sonra yalnızca bana oynayabilirsin." Bunu söylerken imalı bir şekilde gülmüştü. "Dans benim için bir tutku, asla vazgeçmem." "El alemin adamlarının karşısında kendini böle sergilemene izin vermem. Sen ne kadar dikkat çekici olduğunun farkında mısın? Seni kıskanıyorum." Böyle bir itiraf beklemeyen Hira şaşırsa da onu umursamadı. "Zaten o lanet köyde on gündür sadece bir odada Ayşe ile zumba yapıyorum haberin var mı? Boğuluyorum bunu görmüyorsun bile." "Haberim yok olsa mutlaka izlemeye gelirdim, böyle bir görsel şöleni kaçırmak istemezdim doğrusu." Mircan bu kez sevimlice gülmüştü. "Aptalsın sen Mircan Ağa." "Hiçbir zaman akıllı bir adam olduğumu iddia etmedim." "Dama çıkıp oynamazsam bana da Hira demesinler. Gelmiyorum Mardin'e ben." "Sabah dokuz uçağıyla gidiyoruz gelin ağam, arkadaşımın düğünü var." "Benden kıskandın." "Neyi senden kıskandım." "Benden gördün ve arkadaşına düğün yaptın." "Tabi ben zorladım adamı zaten git kızı al diye, zaten başkasını seve seve o kızla evleniyor." "Desene kader ortağısınız." "Biraz daha farklı." "Neymiş farkınız." "Boş ver." "Söyle söyle içinde kalmasın." "Boş ver şimdi şimdi Akif'i, sen eve gidince bana oynayacak mısın ondan haber ver." Bunu çapkın bakışlarla söyleyen Mircan, tutkuyla gözlerini kıstığında Hira ondan etkilenmişti. "Avucunu yalasın Mircan Ağa." Hira dediğinin aksine Mircan'ın kendisini öpmesini istiyordu. Mircan bunu hissetmiş gibi elini hızlıca onun başınının arasına götürüp aynı hızda kendine çekti ve öptü. Hira da onun davetkâr dudaklarına çabucak bıraktı kendini. Bir adama böyle çekilmek akıl alır gibi değildi. Mircan bir müddet sonra kendini ondan uzaklaştırıp arabayı çalıştırdı. "Bana bak Mircan Ağa sana benden iş çıkmaz." Hira bu dediğine kendi de inanmadı. "İyi, başka bir kapıya gideyim o zaman." "Seni ellerimle boğarım." "O zaman istediklerimi vereceksin." "Savaşmadan asla! Hem başka birine gitmeyeceğini biliyorum." "Hem savaşırız hem sevişiriz gelin ağam. Senden başkası bana haram." "Aptal! Hiç utanman yok." "Çok saygısızsın kocana karşı, çok..." "Sus tamam pes ediyorum, daha da bir şey demiyorum." Mircan "Doğru ben de istiyorum dememek için kendini zor tutuyorsun." dedi ve bıyık altı gülmeye başladı. Hira hiç sesini çıkartmadan yola baktı ve sessizce eve gitmeyi bekledi. Mircan gerçekten haklıydı. Ertesi gün... Uçaktan indiklerinde saat on buçuğa geliyordu, alandan onları Hasan almaya gelmişti. Hira bu dam ne ara kaybolup ne ara ortalığa çıkıyor anlamıyordu. Daha dün akşam onlar düğüne gitmeden kapıda bekliyordu. Konak geldiklerinde sakindi ve görünürlerde kimse yoktu, yukarı çıktıklarında Hira burayı özlediğini fark etti ve annesinin bir lafı geldi aklına. "İnsanın çulu neredeyse aklı da oradadır." İstemeyerek de gelmiş olsa burası artık onun eviydi, arkasından odaya giren bu adamsa hayatının neresinde henüz bilmiyordu ama merkezine yerleşmek üzere olduğunun da farkındaydı. Hira duş alıp dinlendikten sonra akşamki aniden karar verilen düğüne hazırlanmaya başladı, kırmızı kalem dizlerinin altında bir elbise ve ona uyumlu ayakkabılarını giyip saçlarını maşa yaptıktan sonra hazırdı. Fazla makyajı sevmediği için doğal görünüm uygulaması yapmıştı. Solonda oturup Mircan'ın gelmesini bekliyordu, ondan önce Ayşe geldi ve "Hoş gelmişsen gelin ağam. diyerek sevinçle yüzüne baktı. Hira onu özlemişti. "Hoş buldum Ayşe gel," dedi ve yanını işaret ederek oturmasını bekledi. "Çok güzel olmuşsun Gelin Ağam." "Sağ ol Ayşe, anlat bakalım ne var ne yok." "Akif ağabey ile Rojgül'ün düğünü erkene alındı ortalık biraz karışık sadece." "Nasıl yani." "Akif ağabeyin bir sevdiği vardı, Rojgül ablayı isteyerek almıyor, bir doktor var onun yüzünden kavga filan çıkmış." "Yine şu lanet töreleriniz değil mi?" "Maalesef Gelin Ağam ama Mircan ağamla siz öyle misiniz? Ağam senin kıymetini biliyor, o birine kin güderse veya sevmezse asla çevresinde istemez o işiyi." Ağasını da hemen araya sıkıştırmıştı. Hira "Hay ben senin ağana." dedi. Onun dediğini duyacak şekilde Mircan içeri girdi. Ayşe hemen ayağa kalktı. "Sabırlı ol gelin ağam geldim işte, bir dakika bile bensiz duramıyorsun." Hira "Tabi nerede kaldın diye yollara bakıyordum ben de." deyip ayağa kalktı. Mircan ise "Sen ne kadar güzel olmuşsun böyle hanım hanımcık." dedi ve Ayşe'ye aldırmadan onu belinden tutarak kendine çekti ve iyice ona doğru sokuldu. Ayşe her zaman ki gibi utanıp odadan kaçtı. Dün geceki kıyafetinden sonra bugün giydiği fazlasıyla hanımefendiydi. Mircan yeni traş olmuştu ve erkeksi kokusuna yakışan losyonu Hira'nın başını döndürmeye başlamıştı ki Mircan "Gidelim." diyerek ondan uzaklaştı. Âdetlerin yerine getirildiği sıradan bir düğündü, sıradandı çünkü o gelin de Hira gibi sürülerek evleniyordu, kaderleri aynıydı ama onun gözleri çok kederli bakıyordu. Adı Rojgül'dü ama gülmüyordu. Hira o an yanında Mircan'a gülümseyerek bakan Akif'e baktı, aynı güzellikte bu kadına bakmıyordu, başka sevdiği vardı o da kurbandı belli ki ama bu kız canı yanacağa benziyordu. Hira o an biraz dişli olup ona acımasızca bakan adama dünyanın kaç bucak olduğunu göstermesini diledi. Hira kendi hikâyesinin sonun nasıl biteceğini bilmiyordu ama onun hikayesinin sonunun mutlu bitmesini kalbinin en içinden diledi. Eve döndüklerinde mutlu değildi, çünkü aklı Rojgül'deydi, üzerini değiştirip giyinme odasından çıktığında Mircan yatağın üzerinde uzanıyordu. Sakince yanını işaret ederek Hira'yı çağırdı. Hira tam onun yanına gideceği sırada konağın kapısının ısrarla çaldığını duydu. Mircan da endişelenmiş olacaktı ki hiç düşünmeden çardağa çıktı. Hira da üzerine hırka alarak arkasından çıktı. Birkaç dakika içinde tüm konak ayaklanmıştı, Hasan kapıyı açtı ve ayaklarının önüne her yanı yara bere içerisinde bir kadın yığıldı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE