19. BÖLÜM

1392 Kelimeler
Hira yaşadığı şoku atlatamadan Mircan'ın kollarından nasıl sıyrılıp çıktığını bilemedi, aynı hızla çıkış kapısına yöneldi Mircan arkasından geleceği sırada kadın önüne geçti ve Hira Mircan ona yetişemeden dışarı attı kendini... Bahçe kapısına yönelmişti ki Hasan karşısına zebani gibi dikildi ve çıkmasına izin vermedi, demek ki Mircan arayıp çıkmasını engellemişti. Hira sinirle onun gözlerine bakarken "Hasan çekil önümden gideceğim, beni avaz avaz bağırmak zorunda bırakma!" dedi. "Gelin ağam olmaz içeri geçin lütfen." "Hasan!" "Gelin ağam beni zor durumda bırakmayın." "Hepinize soracağım bunun hesabını." diyerek arkasını döndü ve sinirli sinirli eve doğru yerleri aşındırarak yürümeye başladı. Tam eve gireceği sırada yapma bebek de evden çıkıyordu, kışkırtıcı bir biçimde gülerek önünde durdu ve sinsi sinsi konuşmaya başladı. "O benden vazgeçemez, nereden çıkıp geldin bilmiyorum ama sen gelip yapışmasaydın biz şimdi düğün hazırlıkları yapıyor olacaktık." Hira "İnan bana ölüyorum ben de burada durmak için, farkındaysan kapıdaki adamlar içerideki adamın emriyle beni göndermiyorlar, demek ki ben değil o istiyor diye buradayım." diyerek lafını doksandan çaktı. Onu alt etmiş bakışlarını gözlerine dikerek kapıya doğru yürüdü ve eve girdi. Mircan salonun ortasında ayakta dikiliyordu. Hira'yı gördü ve üzerine doğru gelip "Konuşalım." dedi. "Konuşulacak bir şey yok." Hira merdivenlere doğru yöneldi ve usulca çıktı. Tek tek odalara girip valizi olan odayı bulduğunda ilk iş olarak valizi açtı ama içi boştu. Dolabı açtı neredeyse yirmi takım elbise vardı. Mircan'ın takımları jilet gibi asılı duruyordu, şeytan at hepsini yere buruş buruş olsunlar diyordu ama yapmadı iblisin dediğini. Yan tarafı açtığında valizdeki eşyaları o tarafta duruyordu, askıdan saten geceliğini alıp giydi ve üzerine sabahlığı alıp banyoya geçti. Odaya geri döndüğünde Mircan yatağın üzerinde oturuyordu, ona ters ters bakıp sabahlığını çıkarttı ve yorganı kaldırp hiç konuşmadan yatağın içine girdi. Arkası ona dönük yatıyordu ama ayağa kalktığını ve dolaba yöneldiğini anlamıştı. Belli ki üzerini değişiyordu. Birkaç dakika sonra Mircan yorganı kaldırp onun yanına yattı. Hira hışımla yüzünü ona dönüp "Burada beraber yattığımızı tartacak insanlar yok, bu yüzden şimdi kalk ve git başka bir odada yat." dedi. "Yok öyle bir dava." Hira "O zaman ben giderim." dedi ve doğruldu. Mircan onu kolundan tutarak göğsüne doğru çekip başını da eliyle kendine bastırdı, şimdi Hira zorla onun göğsünde yatıyordu. Mircan "Buğlem benim evleneceğim kızdı ama evlendikten sonra bir daha görüşmedim, onu en son gördüğümde henüz tanışmamıştık." diyerek zorla Hira'nın dinlemesini sağladı "İlgilenmiyorum tamam mı?" "Kıskandın mı yoksa sen beni?" "Tabi ölüyorum kıskançlıktan." Alayla konuşmuştu ama hissettiği onu parçalama isteği kıskançlıksa kesinlikle onu kıskanıyordu. Mircan "En az senin Taha ile arandaki ilişki kadar masum." diyerek ufak bir imada bulundu. "Taha benim evlenmeye söz verdiğim biriydi ama hiç sevgilim olmadı ayrıca ben onu hiç sevmedim, iyi biri ve beni sevdiği için onun teklifine evet dedim." "Ne yani sevgilin değil miydi?" Mircan bunu duymanın rahatlığıyla heyecanlanmıştı. Hira, "Neyse bir önemi yok." deyip konuyu kapamaya çalışmıştı ama onun kapamaya hiç niyeti yoktu. "Demek o kıl kuyruğu sevmedin hiç." deyip kendine daha çok çekti Hira'yı, az önce sevgilisi gelen kendisi değilmiş gibi şu an ona sıkıca sarılıyordu. "Kapa çeneni Mircan Ağa." Hira'nın sesi uyarı doluydu. "Neden kaçmayı düşündün peki?" "Aptalsın tamam mı Mircan, koca bir aptal, onunla kaçmak gibi bir niyetim yoktu, Mardin'de olduğunu ve beni almaya geldiğini yazdı, hayır dedim laftan anlamadı." Mircan "Şerefsiz." diyerek araya girdi. "Ben de dediği yere gidip gelmeyeceğimi yüzüne karşı söyledim, yeni gelin gibi trip atmasaydın bana anlatacaktım." dediğinde Mircan keyifle güldü ve koca ellerini saten geceliğinin üzerinden teninde gezdirmeye başladı. "Rahat dur Mircan Ağa çok sinirliyim sana." "Vicdansızın kızı, seni tanıdığımdan beri yanıyorum, kaç zamandır elime kadın eli değmedi." Hira merakla, "Kaç zamandır?" diye sordu. Ve bunu ciddi anlamda sormuştu. "Sizin eve geldiğimiz ilk gün, son kez başka kadın oldu, dürüstçe verilmiş bir cevaptı bu ve ona güvenmesi için söylediğine emindi. Hira gülümseyerek "Üzgünüm, benden iş çıkmaz sana." dedi ve yanında yokmuş gibi davranmaya başladı. Mircan onu göğsünden yatağa doğru sertçe iterek üzerine uzandığında Hira neye uğradığımı şaşırmıştı, ellerine hafif baskı uygulayıp açıkta olan boynuna doğru eğildiğinde göz göze geldiler. Hira tek gözünü kapatıp sevimli bir şekilde baktığında Mircan çoktan dudaklarını onun teninde gezdirmeye başlamıştı. Elleri, Hira'nın bacaklarında dolanırken tutkuyla dudaklarına yaklaşıp yumuşakça öpmeye başladı, elini bacaklarının arasına doğru getirdiğinde Hira hızla doğruldu ve "Olmaz." dedi. Mircan, "Neden?" diyerek hayal kırıklığıyla onun gözlerine baktı. "Özel günümdeyim çünkü." "Hay benim şansıma." Mircan yıkılmış hissediyordu ama Hira hâlinden gayet memnundu. "Asıl benim şansım." "Bana bak sen benimsin ve daha derinden de benim olacaksın, şimdi kurtuldun. Ama bir dahakine kurtuluşun olmayacak. Ve sen de isteyeceksin." "Hiç de bir kere, öyle bir şey yapmam ben." "Buna pek emin olma, teninin her zerresi beni istediğini belli edecek, şu an olduğu gibi." Mircan haklıydı ve Hira bundan hiç hoşlanmamıştı. Bunun için yalancı bir sitemle "Kalk üstümden." diyerek onu düşürmeye çalıştı ama hiç kıpırdamadı. Mircan "Özel gününde olabilirsin ama bu biraz eğlenmeyeceğimiz anlamına gelmez." diyerek doğruldu ve yatağın başlığına yaslanarak onu da kaldırdı ardından bacaklarının arasına Hira'nın oturmasını sağladı. Hira'nın bedenini kendi adeleli kaslarına yatırdı ve tüm bedenini harekete geçiren dokunuşlar yapmaya başladı, diğer eli de göğüslerinde âdeta dans ediyordu. Hira'nın bedeni, evet diyordu ama ruhunun da evet demesini istiyordu. Bu konuda açık olsa Mircan onu anlar mı diye düşünürken istemsizce inledi bu hoşuna gitmiş olacaktı ki aynı şekilde inleyerek Hira'yı boynundan öptü. Hira yüzünü birden ona dönünce göz göze geldiler. Mircan onun bakışlarından bir şey demek istediğini anladı ve sabırla konuşmasını bekledi. "Aramızdaki çekimi inkâr edemem ama bir şey eksik." "Neymiş o eksik olan gelin ağam." "Tamam, bedenim evet diyor ama ruhum inkâr ediyor." "Senin ruhunun alemine gider oraya zorla girerim, bahsettiğin sevmekse seveceksin!" "Zorla mı?" Mircan "İster zorla ister güzellikle." dedi ve yanağımdan makas alıp göz kırptı. "Sevmiyorum." dedi gayri ciddi bir tavırla. Mircan "Seversin, seversin. Hem sevmenin zorlası mı olur. Yürek tanır seveceği insanı. Ben beklerim merak etme." dedi ve yatıp yanına onu da çekti ardından huzurlu bir uykuya birlikte daldılar. Ertesi gün... Hira sabah uyandığında Mircan'ın kendisini süzen bakışlarıyla karşılaştı ve gülümseyerek o da karşılık verdi. Birlikte boğaza karşı harika bir kahvaltı yaptıktan sonra sahilde yürüdüler. Dış etkenler olmadan sadece ikisi vardı. Hira ve Mircan'dı onlar ve liseli sevgililer gibi dolaşıyorlardı. Düğün saati yaklaşırken hazırlanmak için eve döndüler. Çok geçmeden kuaför de geldi. Hira duş alıp çıktı ve kuaförü odaya aldı, önce makyajını ardından saçını yapan adam daha sonra gitti. Siyah, sırt dekolteli Mircan'a zorla aldırdığı elbiseyi giyindiğinde hâlinden memnun, aynada kendini seyretmeye başladı. Tam odadan çıkacağı sırada Mircan odaya girdi ve Hira'yı görünce duraksayıp "Bu elbiseyi sadece bana giyebileceğini o gün sana ima etmiştim." dedi. "Ben de gece yatarken bu kadar kapalı giyinmegiğimi söylemiştim. Mircan "Ona bir şüphem yok, görmediğim çok yerin kalmadı" deyip odadan çıktı. Hira da çantasını alıp aşağıya indi, aynı anda dış kapıdan Mircan içeri girdi. Hira onun ne ara çıkmış olduğunu düşünürken Mircan kolunu hafifçe kırarak Hira'nın kendi koluna girmesini bekledi. Arabaya geldiklerinde etrafta hiç bir adam yoktu, demek ki bilerek göndermişti adamları. Arabaya bindiklerinde çok şey konuşmadılar ama her durdukları ışıkta Mircan onun elini tutup öyle bekledi ışığın yanmasını. Düğünün yapılacağı mekana geldiklerinde misafirlerin yürüdüğü kırmızı halının üzerinde kolkola salınarak içeri girdiler ve kızların kendileri için ayırdıkları yere doğru ilerlediler. Hoş sohbetler eşliğinde düğünü seyrederken. Hira kendi düğünlerini anımsadı, istememiş olsa da rüya gibi bir düğünü olmuştu. O gün istemediği ama bugün yanında olmaktan keyif aldığı bir adam, tüm gerçekliğiyle yanında oturuyordu. Gelinle damadın ilk danslarından sonra diğer çiftler dansa kalktığında Mircan Ağa Hira'nın hiç beklemediği bir hareket yaparak onu dansa kaldırmak istedi. Hira, ufak bir dokunuşla uzattığı elini tutarak kalktı ve zoraki yaptıkları danslarından sonra ilk kez isteyerek dans etmeye başladılar. Onun sıcaklığını hissetmek Hira için çok güzeldi. Mrcan ona ne düşündüğünü sorduğunda gerçek duygularını söylemekten çekinmedi. ve "Sıcaklığını hissetmenin çok güzel olduğunu düşünüyordum ağam." dedi. Mircan gözlerini kısarak "Senin o ağam diyen dilini yerim." dedi. "Olmaz konuşamam o zaman." dedi gülümsedi, aynı şekilde gözlerine bakıp Mircan da karşılık verdi ve daha çok sokulup dans etmeye devam ettiler. Masaya döndüklerinde Mircan, cebinden titreyen telefonunu çıkartıp konuşmak için hiç oturmadan salondan dışarı çıktı. Mircan telefonla konuşmak için dışarı çıktığında balkon tarafında sigara içen insanlar vardı, onların ters köşesine geçip son arayanı aradı. Nakliyeyle alakalı gümrükte çıkan bir sorun olduğu söylenilince hiç düşünmeden Levi'ye aktardı konuyu ve salona geçti. Mircan giderken slov çalan şarkı şimdi hızlı bir parçaya dönmüştü ve çığlıklı alkışlar eşliğinde birileri dans ediyordu. Önce masaya baktı, kızların hiçbiri masada yoktu. Daha sonra dans edilen pisti incelediğinde kısa süreli bir şok yaşadı. "Benim gelin ağam mı kızların önüne geçmiş dans eden?" Bunu kendisine sesli bir şekilde sordu ama onu yanıtlayan gören gözleriydi.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE