ÖNİZLEME; GECELİK 🔥🫦

783 Kelimeler
Zişan ADAR; “Ooo Zişan hanım..” diyen sese başımı kaldırdım ve yutkunarak önüme düşen siyah uzun saçlarımı geriye iteledim. “Bu saate kadar beni mi bekledin..” derken siyah hareleri baştan aşağı bedenimi süzdü. Giydiğim siyah askılı gecelik, uzun olsa da çokça iddialıydı. Geri çekilmek yerine gözlerinin içine baktım, “Evet…bekledim” dedim cesurca. Her gün sırtımı dönüp yatmaktan sıkılmıştım. Hele halasının kızı geldikten sonra değişen tavırları beni daha çok sinirlendirmişti. Evli olduğumuzun farkında olmalıydı. Ben onun karısıydım, o da benim kocam. Canpolat Adar benim kocamdı. Üzerinde ki gömleğinin düğmelerine giden uzun parmaklarına gözlerim kaydı, dilimi dudaklarım üzerinde gezdirip yutkundum. Uzun boyu, yapılı vücudu. Esmer teni, siyah saçları, siyah gözleri ve kirli sakallarıyla tam bir bütün gibiydi. Evliliğimiz zoraki olsa da olmuştu. Ben vardım. Bunun artık farkına varmalıydı. “Yat uyu!” Derken gözlerini benden ayırıp üzerinde ki gömleği çıkardı ve eli kemerine gitmişken hızlı adımlarla ona doğru gidip elini tuttum. Başımı iki yana salladım, saçlarım yüzüme düştü. Buram buram içki kokusu geldi burnuma. Kaşlarımı çatarak dudaklarımı büzdüm. “Yine içmişsin…” dedim iğneleyici bir sesle. İçimde bir kırgınlık, bir öfke kabarıyordu. Beni görmeyip şişeye sarılmasına içim sindiremiyordu artık. Canpolat başını kaldırdı. Siyah gözleri öfkeli, buz gibiydi. Dudaklarının kenarı belli belirsiz titredi. “Karışma! Git yat uyu.” dedi. Sesinde öyle bir kesinlik vardı ki, başka bir kadın olsa susar, korkar çekilirdi. Ama ben değildim. Onun karısıydım, yatağında yalnız kalmaktan yorulmuştum. Halasının kızı geldikten sonra daha da delirmiştim, farkında değil miydi? Omuzlarımı diktim, göğsümü gererek gözlerinin içine baktım. “Uykum yok.” dedim inadına, dudaklarımda inatçı bir tebessüm belirdi. Gözlerim onun yüzünden göğsüne, oradan da güçlü kollarına kaydı. Çıplak teninden yayılan sıcaklıkla birlikte keskin içki kokusu ciğerlerime doldu. Elimi kaldırıp sert göğsünde dolaştırdım. Kaslarının altında yatan gücü hissetmek ürkütücüydü ama beni aynı zamanda çıldırtıyordu. Dudaklarım kurudu, yutkundum. Parmak uçlarım göğsünden yavaşça aşağı kayarken, gözlerim onunkilerin içine kilitlendi. Tam pantolonunun düğmesine inmiştim ki, bileğim bir anda demir gibi bir elle kavrandı. Canpolat’ın nefesi sertçe yüzüme vurdu. “Yeter… zorlama Zişan.” dedi dişlerinin arasından hırlayarak. Sesindeki öfke, aynı anda arzuya karışıyordu. Gözlerimi kısıp onu izledim. Dudaklarım kıvrıldı. “Ya zorlarsam?” dedim meydan okur gibi, dudaklarım fısıltıya dönüşmüş, sesim titrek ama cesurdu. Gözlerindeki siyah parıltı aniden değişti. Bir karanlık, bir vahşi gölge belirdi. Başını hafifçe salladı. Sonra öyle hızlı davrandı ki, ne olduğunu anlamadan bileğimden tuttuğu gibi beni yatağa itti. Sırtım çarptığında nefesim kesildi. Üzerime eğildi. Geniş gövdesiyle tüm ışığı kesmişti. Yüzüme, dudaklarıma, boynuma öyle yakın bakıyordu ki kalbim çırpınan kuş gibi atıyordu. “Zorlarsan…” dedi fısıltıyla, boğuk ve sert bir sesle. Dudakları neredeyse dudaklarıma değerken gözlerini kıstı. “Altıma alırım o zaman, karıcım.” Bir an için nefesim boğazıma düğümlendi. İçimdeki öfke ile arzum birbirine karıştı. Dudaklarımı ısırıp gözlerimi ondan ayırmadım. Beni tehdit ediyor gibiydi ama bu tehdit damarlarımda ateşe dönüşüyordu. Canpolat’ın elleri kollarımı yatağa bastırmıştı. Nefesi yüzüme vuruyordu. Gözlerimin içine öyle yakıcı bakıyordu ki, bakışları bile bedenimi titretmeye yetiyordu. “Bırak…” dedim fısıldayarak ama sesimdeki istek saklanamıyordu. Alaycı bir tebessüm belirdi dudaklarında. “Bırakayım da yine kaçıp sırtını mı dönesin?” diye sordu. İçimde bir şey koptu. Onun umursamazlığı, alkol kokusu, beni görmezden gelişi… Hepsi birikti. Ama o an, onun altında oluşum, gözlerindeki karanlık, nefesindeki sıcaklık her şeyden baskındı. “Kaçmayacağım.” dedim hırçınca. Sesim titremedi. Gözlerini biraz daha kıstı. Yüzünü boynuma yaklaştırdı. Nefesini hissettim, dudaklarıma dokunacak sandım ama yapmadı. Bekletti, beni sabırsızlaştırdı. Ellerini kollarımdan çekip bileklerime kaydırdı. Sertçe kavradı. Bedenim onun ağırlığı altında kıpırdayamıyordu. İçimdeki inat kabardı. Çırpınır gibi hafifçe kımıldandım. “Beni zorla susturamazsın.” dedim. Başını kaldırdı, gözlerime dik dik baktı. “Zorla değil…” dedi boğuk bir sesle. “Sen zaten istiyorsun Zişan.” Dudaklarım aralandı. İtiraz etmek istedim ama kelimeler boğazıma düğümlendi. Çünkü haklıydı. İstiyordum. Onu, beni fark etmesini, karısı olduğumu hissettirmesini istiyordum. Parmaklarını saçlarıma daldırdı. Yüzümü kendine çevirdi. Dudaklarını aniden dudaklarıma bastırdı. Öyle sert, öyle sahiplenici bir öpücüktü ki nefesim kesildi. Kalbim hızla çarptı, elim istemsiz göğsüne yapıştı. Öpücüğünü derinleştirdi, nefesimi söküp aldı. Başım döndü. Tüm bedenim onun sıcaklığına, kokusuna esir oldu. İçimdeki öfke bile eriyip gitmişti. Dudaklarını çektiğinde alnını alnıma yasladı. Nefes nefeseydik. “İnadın beni deli ediyor.” dedi kısık bir sesle. Benim de sesim titriyordu ama geri adım atmadım. “Sen de beni görmezden geliyorsun. Ben senin karınım Canpolat. Bunu unutma.” Gözlerindeki karanlık biraz yumuşadı ama hala vahşi bir ateşle yanıyordu. Dudaklarını boynuma götürdü. Öpüşleri sertti, iz bırakır gibiydi. Nefesim hızlandı, elim saçlarına daldı. “Bırakmam seni Zişan.” dedi boynuma gömülmüş halde. “İstesen de istemesen de benim karımsın.” Sözleri sertti ama sesindeki titrek tutku beni daha da sarhoş etti. Gözlerimi kapattım. Kalbim bedenimden fırlayacak gibiydi. O an biliyordum, ne kadar kavga etsek de, ne kadar incitsek de birbirimizi, bu ateş bizi yakıp kül edene kadar sürecekti.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE