“Beni delirtme…” derken tırnaklarımı ensesine saplayarak inledim. “Yarın sabah göndereceksin Polat!” Dedim adını kısaltarak.
“Siktir Zişan, altımdayken bile kıskanıyorsun” diye içime sertçe çarptı. “Immm!” Diye inledim.
“Kıskanmıyorum” dedim öfkeyle reddedip. Gözlerimin içine bakarken beline sardığım bacaklarımı tutup omuzlarına aldı ve içime daha sert, daha hızlı girdi. Gözlerim kaydı, kafam geriye düştü ve tırnaklarım onun boynundan düşüp çarşafa sarıldı.
“Kıskanmıyorsun?” Dedi inanamazca.
“Sadece hareketleri hoşuma gitmiyor” diye mırıldandım.
“Kalacak! Uzun bir süre burada kalacak” dedi ve kalçalarıma parmaklarını sararak sıktı, sinirle dişlerimi sıktım. Kanım kaynıyordu, hem öfkeyle, hem şehvetle.
“Neden? Beni delirtmek mi istiyorsun?” Dedim ve inledim. “Hoşuma gidiyor, sen kıskanınca daha da ateşli oluyorsun. Ve ben bu ateşi her gece istiyorum” deyip sert parmakları kalçalarımdan belime kaydı ve sıkıca tutarak içime kendini itti.
“Her gece seni istiyorum Zişan…” diye üzerime eğilerek boynuma kirli sakallarını sürttü, daha da hızlandı. Daha da sertleşti.
İlk günden bugüne bizim evliliğimiz düşman ailelerin barışması üzerine karar verilen bir evlilikti. Hatta evlenmeden kaçmak bile istemiştim ama Canpolat Adar, yani kocam beni kıskıvrak yakalamıştı.
30 yaşında olan Canpolat Adar, düşman ailede ki 24 yaşında ki benimle evlenmişti. Ve o’nu artık dize getirmenin zamanı gelmişti. Daha karısı Zişan Adar’ı tanımıyordu. Ama tanıtacaktım.