8. BÖLÜM

1114 Kelimeler
Reyondaki kız Ateş’in dediğine bozulunca biraz daha ileri giderek “Şu kadın, raftan çantasına bir şey götürdü.” Dedi ve biraz daha kabalaştı. Eslem şoke olmuş bir şekilde Ateş’e bakarken ne diyeceğini bilemedi. Gerçekten utanmıştı. O sırada Melodi’nin telefonuna bir mesaj daha geldi. Ardından da telefon ısrarla çalmaya başladı. Melodi olanlara aldırış etmeden telefonunu çıkarıp açtı. Ablası “Neredesin kızım ya. Mesaj yazdım, bakmadın. Her zaman hemen cevap verirsin. Sana da mı bir şey oldu?” diyerek telaşlı bir şekilde konuştu. “Bir sorun yok ne oldu? Kime bir şey oldu ki?” “Teyzem kalp krizi geçirmiş. Annemler Karsta bir hastanedeler. Akşama ancak bilet buldum. Haberin olsun.” “Tamam. Arayacağım seni. Şimdi kapatmam lazım.” Telefonunu tekrar çantasına götürürken kız “Madem bir şey almadın, göster çantanı. Akşama kadar kimlerle uğraşıyoruz.” Dedi. Geçen gün bir hırsızlık olmuş patronu onun hesabından kesmişti. Utanmaz kadın üç bin liralık bir bardağı çantasına alıp götürmüştü. “Çantamı filan açmıyorum. Bir şey almadım ben.” Allah’tan etraflarında kimse yoktu. Melodi zaten yerin dibine girmişti, daha fazla utanmak istemiyordu. O sırada Kayla araya girerek “İleri gidiyorsunuz hanımefendi. Almadım diyor ya.” Dedi, kıza deli gibi sinir olmuştu. “Gösterme çantanı.” Bunu diyen Ateş’ti. Kız biraz daha sesini yükselterek “Polis çağırıyorum. Avukatı mısınız siz?” dedi. “Evet, avukatıyım.” Ateş o an çoktan Melodi’nin avukatı olmaya karar vermişti. “Bir avukata ihtiyacım yok.” Ateş’e imalı bir bakış attı ve telefonunu tekrar çıkarıp polise ihbarda bulunmak için bağlanmayı bekledi. Oldukları mağazanın ismini verip beklemeye başladı. Ateş ise pür dikkat onun ne yapacağını bekliyordu. Kız cidden tuhaf bir öz güvene sahipti. Sakince bekledi. O da Kayla da oradan ayrılmak istemedi. Emniyetten birkaç kişi geldi. Memur ne oldu diye sormadan kız, “Bu kadından şikayetçiyim. Çantasına bir şey attı. Aransın istiyorum.” Dedi. “Harbi safsın he, bu memuru buraya neden çağırdım sanıyorsun. Çantamı tabii ki de onun yanında açacağım.” Memura dönüp devam etti. “Bu kadın bir şey çaldığımı iddia ediyor. Lütfen arayın, müsaade ediyorum.” Melodi memurun üzerini aramasına izin verdi. Ateş ve Kayla ona hayranlıkla bakıyordu. Eslem ise hâlâ şaşkındı. “Üzerinde hiçbir şey yok.” “Nasıl yani yok. İyice baktınız mı?” Kız fena hâlde bozulmuştu. “Siz çantasına koyduğunu gördünüz mü?” “Hareketleri şüpheliydi.” Kız resmen dumur olmuştu. Ve şimdi sıra Melodi’deydi. “Boşa mı polis istedim. Şimdi şahidim de var. Şikayetçiyim memur bey. Unutmadan sadece bununla kalmayacağım. Tazminat davası da açacağım.” Ateş’in keyfi daha çok yerindeydi. Polisler tutanak tutarken olanları sakince izliyordu. İş mahkemeye intikal edecekti. Birlikte kapının önüne çıktılar. O sırada orada olmayan patronu da gelmişti. Bundan sonrasını da o aptal düşünmeliydi. “Geçmiş olsun. İyi hakkından geldin.” Bunu diyen Kayla idi. “Allah’ın hatsiz paçozu. Mahkemede görüşeceğim onunla. Uzlaştırma da kabul etmeyeceğim. Densiz.” Melodi bunu sinirle söyledi. Kızıl saçlarını ise bir tur karıştırdı. Gözleri resmen alev saçıyordu. O sıra Ateş “Eslem, arkadaşını biraz sakinleştir.” Dedi. “Melodi de bizim şirkette çalışıyor. Uluslararası ticaret bölümünde.” Ateş bu kez bakışlarını Melodi’ye çevirip “Bölümünü severek okuduğunda emin misin? Buradan bakınca sıkı bir avukat gibi duruyorsun. Yanlış departmana almışız seni, desene.” Dedi. “Yüksek lisansımı uluslararası ticaret hukuku üzerine yaptım. Beraber ders çalıştığım arkadaşım yüksek sesle bağırarak hukuk çalışırdı. Anayasa hukukunu filan da onun sayesinde öğrendim.” “Çok iyi, bir kahvemi içmeye bekliyorum. İş detayları konuşalım.” Melodi ona cevap vermedi. Kayla ve Ateş oradan giderken Eslem “Kızım şu an bayram yapıyor olman gerekirdi. Resmen kaplanın inine davet edildin. Bu adamın gözüne girdiysen, yerini garantiledin demektir.” Dedi. Keyifli görünüyordu. “Teyzem kalp krizi geçirmiş. Şu an inan keyfim yok. İşe dönsek.” Melodi’nin daha fazla konuşası yoktu. Şirkete doğru yürürlerken annesini aradı. Teyzesinin yoğun bakımda olduğunu ama durumunun şu an iyi olduğunu öğrendi. İçi bir az olsun rahatlamıştı ama aklı hâlâ annesi ve teyzesindeydi. Dalgın bir şekilde otururken odasının kapısı tıklandı. Başını kaldırıp baktığında Alper ile göz göze geldi. Elinde bir tepsi içinde de fincanlar vardı. Melodi ona başıyla onay verince Alper içeri girdi. “Merhaba, Melodi. Ben Alper, biraz canın sıkkın duruyordu. Sana kahve getirdim.” “Teşekkür ederim. Gel.” Alper kahvenin birini onun önüne bıraktı. Diğerini de kendine alıp masanın önündeki sandalyeye oturdu. Tepside birkaç çeşit çikolata da vardı. Onları da Melodi’nin önüne koydu. Melodi konuşma başlatmak için kibarca “Aynı üniversitede okumuşuz.” Dedi. “Evet biliyorum, geçen bayağı bir dikkatli baktım. Ama sonra çıkarttım. Benim mezun olduğum yıl gelmiştiniz siz. Alttan bir dersim vardı.” “Anladım, ben pek hatırlayamadım açıkçası.” “Unutmak pek mümkün değildi. Bir arkadaşın vardı, çocuğun biri ayrılıklarında kızdan gezerken harcadığı paraları istemişti. Sen de tüm okulun önünde ona harcadığı parayı verip, 25 kurusu da herkese göstere göstere ‘Bu da muhabbetinin bedeli olsun.’ Demiştin.” Bu anıya ikisi de gülmüştü. Ufak da olsa kahve molası bittikten sonra Melodi çıkmak için hazırlandı. Ablası şu sıralarda uçağa binmek için hava alanına gitmiş olmalıydı. Ne yaptığını sormak için onu aramayı ihmal etmemişti. Bay Bilinmezden gelen tam beş mesaj vardı. Bugün mesajlara girip bakmak aklının ucundan dahi geçmemişti. Otobüs eve doğru yol alırken mesajları okumaya başladı. XYZ; Orada mısın? XYZ; Hadi güzelim cevap ver. XYZ; Mel... XYZ; Neden telefonuna bakmıyorsun? Melodi’nin zaten canı sıkkındı. Bir de durup ona laf yetiştiremezdi. Ama şimdi günün yoğunluğu geçmiş yine bir başına kalmıştı. Yalnızlık tüm ruhuna işlerken “Yoğundum ve kötü bir gündü. Kötü değil rezaletti. Gerçi senin kesin haberin vardır.” Yazdı. Melodi’den bu itiraf gelince Bay Bilinmeyen “Her iki olay için de geçmiş olsun. Neden Kars’a gitmedin?” diye sordu. “İlk ve en önemli sebep, hafta sonu paranın dibine vurdum, ablama bana da bilet al diyemezdim. İkinci sebep işe yeni başlamam. Daha kimden izin isteyeceğimi bile bilmiyorum. Belki de izin vermezlerdi. Maaşıma zam işime son vermelerini istemezdim. Daha bir haftam dolmadı. Bu işi başarmak zorundayım.” XYZ; Anladım. MELODİ; Sadece anladım mı diyorsun? Bence kesinlikle anlamadın. İşine gelince uzun uzun yazmayı iyi beceriyorsun. XYZ; Sakin olur musun? Ben seni göndereyim desem, senden bunu mu istedim deyip fırçayı basacaktın. Sessiz kalmayı tercih ettim. MELODİ; Anladım... Bunu yazdıktan sonra hafifçe gülümsedi. Ardından durağa yaklaştığı için oturduğu yerden kalktı. Otobüsten inip yavaş yavaş eve yürümeye başladı. O sırada telefonu cebine attı. Eve geldiğinde evde kimse yoktu. İçinin sıkıntısını anlatacağı, konuşup dertleşecek birinin olmaması berbattı. XYZ; Konuşmak ister misin? Mesaj bölümüne girip Bay Bilinmeze “Sadece dinler misin?” yazdı. XYZ; Hem de hiç sorgulamadan. Ama eğer konuşalım dersen konuşabiliriz. MELODİ; Ben konuşsam sen dinlesen yeter. İçimden bir ses konuşmayacağını söylüyor. XYZ; Bu esrarengiz konuşmalar hoşuma gitse de bir yöntem bulabilirim. O sıra Melodi’nin telefonu çalmaya başladı. Arayan Bay Bilinmezdi. İçindeki heyecanı bastırarak telefonunu açtı ve “Alo.” Dedi. KITABIN TAMAMI GOOLEPLAY KİTAPTA
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE