6. BÖLÜM

1150 Kelimeler
Genç adam otelin en üst katındaki odasından net bir şekilde tüm çevreyi görmesine rağmen elindeki dürbünle Melodi’nin olduğu telesiyej koltuğunu takip ediyordu. Burada olduğunu okuduğu an yüzü nasıl bir ifadeye büründü bilmek istiyordu. Ama bunun imkânı yoktu. Uzaktan onu takip ederken düşünceleri yıllar öncesine gitti. 7 YIL ÖNCE- Les Trois Vallees, Fransa Val Thorens, Avrupa’nın en yüksek tatil beldesiydi. Ailece her yıl mutlaka kayak yaparlardı. Ama bu yıl okuldaki matematik yarışmasında bu tatili kazanmışlardı. Her katılımcı ise tatile bir yakınını getirme hakkına sahipti. O da kuzeninin yanında gelmişti. Bölge, her seviyeden kayakçı için uygun pistlere sahipti. Merkez, %17 yeşil, %29 mavi, %33 kırmızı ve macera arayanlar için %11 siyah pistlere sahipti. İlk kez bu bölgeye gelmişlerdi. Dağların eteklerinde tam 29 köy vardı. Birkaçını görme şansları olmuştu. O gün neredeyse akşama kadar kayak yapıp yorgun düşmüşler, pistin alt kısmında yere oturmuşlardı. Hemen arkalarında acemiler kayak yapmayı öğreniyordu. Kendi aralarında muhabbet ederlerken şen bir kahkaha sesi ile arkasına döndü, sesin sahibini gözleri ile buldu. Arkası onlara dönüktü, pistte kaymaya çalışırken düşmüş olan babasına gülüyordu. Genç adam bunu adamı gördüğünde anladı. Adam ayakta durmayı beceremeyince ayakları kızaklarla birlikte havada, poposunun üzerinde ellerinden destek alarak aşagıya kaymaya çalışıyordu. Genç kız öyle keyifliydi ki bu keyifle olduğu yerde bir tur döndü. Hâlâ gülüyordu. Kızıl saçları ve efsaneye dönmüş muhteşem yeşil gözleri vardı. Soluk benizliydi. İsveçli veya İngiliz olmalıydı. Böylesi bir güzelliği daha önce görmemişti. Sesinin tınısı bile insanı büyüleyen bir tondaydı. “Baba ya. Yemin ediyorum şu an pist ağlıyor.” Kızın konuşmasını duyunca dudakları kıvrıldı. Kız bir Türktü, böylesi bir güzelliği daha önce Türkiye’de gördüğünü hatırlamıyordu. Kuzeni de onun baktığı yöne başını çevirince “Bizim Mustafa hoca değil mi bu?” diye arkadaşlarına gösterdi. Gerçekten poposu yerde, ayakları havada aşağıya inmeye çalışan Mustafa hocaydı. Buna hepsi güldü. Herkes hocasının hâline gülerken onun aklında yalnızca kızıl saçlı kız vardı. Yaşı yirmi ikiydi, kız da tahmini on altı veya on yedi olmalıydı. Çok kızla birlikte olmuştu. Hızlı bir hayat yaşadı da denilebilirdi. Ama böylesi güzel bir kız hiç karşısına çıkmamıştı. Sesi, kendinden de güzeldi. Oğlum sübyancı mısın sen be, dön önüne diye kendine içinden telkinler verdi ama gözlerini bir an olsun ondan ayıramadı. GÜNÜMÜZ Genç adam yıllar öncesine dalıp gitmişken elinde tuttuğu dürbün Melodi yerine dağları gösteriyordu. O gün kuzeni ile kar tatiline gitmese Melodi’yi asla tanıyamayacaktı. Gerçi Melodi, aklına ve kalbine işlediğinden beri bir daha eskisi gibi olamamıştı. Birçok kadını yatağına kadar almış ama ileri gidememişti. Ne yaptıysa Melodi’yi aklından ve kalbinden söküp atamamıştı. Hayatı rezaletti. An ve an onu takip ettirmişti. Bilmediği hiçbir anı yoktu. Sırf bunun için çalıştırdığı bir adamı bile vardı. Geçen yıla kadar dayanabilmişti. Karşısına çıkmanın yollarını düşünürken aklına gizli bir hat ve klasik bir yöntem gelmişti. Bıkmadan usanmadan şansını deneyecekti. Eğer işe yaramazsa mutlaka karşılaşmaları için mükemmel bir tanışma planlayacaktı. Normal hayatta bir araya gelme imkânları dahi yoktu. Üniversitesi biter de bir işe girer belki o yolla tanışırız diye firsat kollasa da aklı bir karış havada olan sevdiceğinin istediği tek şey gezmekti. Asla çalışmak değildi. O mükemmel buluşma için tüm planları kendisi yapacaktı. Otelde rezervasyon yaptığını haber alınca Afrika’ya gitmeden onu görmeyi kafasına koymuştu. Telefonuna gelen mesaj sesiyle genişçe gülümsedi ve telefonunu eline aldı. Melodi onun yaklaşık on beş dakika önce yazmış olduğu sen zirvedesin mesajına karşılık “Ben her zaman zirvedeyim ve sen sonsuza dek beni aşağılarda bir yerlerde izlemek zorunda kalacaksın. Uzaktan bakacaksın ama asla yanına varmayacağım.” yazdı. XYZ; Bir şeyi net söyleyeyim. İster zirvede yanında olurum ister olduğum o aşağılara seni alırım. Şunu bil, yanımda olacaksın. Melodi bu mesajı okuduğunda oldukça sinirlenmişti. Bu adam resmen haddini bilmeyen arsızın tekiydi. O sinirle “Hangi odadasın? Oda numaranı söyle.” yazdı. XYZ; Böyle sinirli yanıma gelmeni tavsiye etmem. MELODİ; Ne o korktun mu? XYZ; Böyle sinirli olduğunda, yani o gözlerin ışık değil de alev saçarken yapmak istediğim tek şey, acı tadındaki dudaklarını öpmek. Belki zehir saçmaktan vazgeçerler diye. O bitmek tükenmek bilmeyen zehri emerek dudaklarından almak... Melodi mesajı okurken tuhaf bir şekilde gerilmişti. Onun tarafından öpüleceğini düşünmek allak bullak olmasına yetmişti. Mesajı okuyup hızlıca çevrimdışı oldu. Buraya sinir olmaya değil kayak yapmaya gelmişti. Melodi, o gün akşama kadar kayak yaptı. Ertesi gün zaten kahvaltı yapıp otelden çıkacaktı. Her yeri resmen hamlanmıştı. Küvete sıcak su doldurarak su soğuyana kadar içinde kaldı. Ardından hazırlanıp güzel bir akşam yemeği yedi. Karda mangal yapan insanlar, ateşin başında halay çeken gençler etrafa enerji saçarken onların yanına gitti. Biraz eğlenmek onun da hakkıydı. Herkes arkadaşlarıyla gelmişti. Kendisini yalnız hissetse de buna aldırış etmedi. Sakince anın tadını çıkarmaya başladı. İnsanlar mutlu ve huzurlu görünüyordu. Herkes birbiri ile muhabbet ediyordu. Bu da onun canını sıkıyordu, hayatında ilk kez biri ile konuşmaya ihtiyaç duyuyordu. Tek başına yola doğru indi kardan adam yaptı. Bu onun neredeyse bir saatini almıştı. Kardan adam ile beraber öz çekim yaptı. Sonra kardan adamı tek çekip sayfasına yükledi altına da “Bu dünyada içi dışı bir adam var. O da kardan adam.” yazdı. Anında yorumlar gelmeye başlamıştı sanki insanlar kardan adam bekliyor gibiydi. Kardan adamını orada bırakarak odasına çıktıktan sonra aynanın önündeki ısıtıcıya su koydu ve kendisine bir kahve yaptı. Ardından üzerine battaniye alıp soğuk havaya aldırış etmeden balkona çıktı. Sandalyeye battaniye ile birlikte kuruldu ve telefonunda biraz gezindi. XYZ’nin mesaj sayfasına girerek bir müddet önceki mesajları okudu. Onunla konuşmak saçmalıktan başka bir şey değildi. Fakat sebebini bilmediği bir şekilde onunla konuşmanın iyi geldiğini hissetti. Gerçekten konuşmaya bu kadar aç mıydı? Arkadaşlarının çoğunu geride bırakmıştı. Herkes bir yerlere savrulup gitmişti. Ya da savrulan oydu. Çünkü birçok arkadaşı hâlâ görüşmeye devam ediyordu. Bay Bilinmez ise ona sürekli yazıp duruyordu. İçine dolan yalnızlık onu gerçekten boğarken klavyeyi açtı ve “Gittin mi?” diye soran bir mesaj yazdı. XYZ anında çevrim içi oldu ve hemen yazıyor iletisi göründü. XYZ; Hava alanına geçiyorum, bir saat sonra uçağa bineceğim. Bir şey mi oldu? MELODİ; Hayır bir şey olmadı. Olması mı lazım? XYZ; Hayır, hayır. Sen öyle durup dururken yazınca merak ettim. İlk kez yazıyorsun. MELODİ; Senden sonra kendime birini buldum, haber vermek istedim. XYZ; Ne birini bulması, kim? Melodi bunun üzerine kardan adamla öz çekim yaptığı fotoğrafı ona gönderdi. Ardından yazıyor iletisi göründü. XYZ; Sen benim aklımı almaya mı niyetlendin? MELODİ; Kardan adamı da kıskanmazsın yani... XYZ; Kıskanırım. Aklımdayken söyleyeyim, kardan adamın krallığı güneş çıkana kadardır. MELODİ; Bu lafı da dediğine göre anladım kıskanırsın. Sen de bir fotoğraf at. XYZ; Böyle tatlı tatlı istersen kendimi de atmak zorunda kalırım. Şimdilik bununla yetin. Bunu yazdıktan sonra hava alanının dış hatlar girişini çekip attı. Melodi fotoğrafı görünce “Ah, ah, şimdi orada olmak vardı.” yazdı. XYZ; Doğru mu diyorsun? MELODİ; Yemin olsun doğru diyorum. XYZ; Tamam, bir saat sonra oradaki açıklığa helikopter göndereceğim. Burada olman iki saati bulur uçuşumu da erteleyeceğim. Melodi gelen mesajı gördüğünde kısa süreli bir körlük yaşamıştı. Öyle ne kadar mesaja baktı bilmiyordu. Bay Bilinmezin ciddi olup olmadığını düşünüyordu. Ekrana bakmayı sürdürürken bir mesaj daha geldi. XYZ; Pilotu aradım, koordinatları aldı. Sen de hazırlanmaya başla. Melodi sessizce ekrana bakarken oturduğu sandalyeden kalkıp içeri geçti.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE