Mirza, Medusa neden böyle bakıyor acaba diye düşünürken yüzünden geçen kara bulutu görebiliyordu. Kıskanmış olabilir miydi? Tabi ki olamazdı öyle bir duyguyu bir an bile hissetmemişti ondan...
Bir an gerçekten kıskanmasını istedi ama kıskanılacak bir durum yoktu ortada acaba kardeşi olduğunu biliyor muydu?
"Tamam bebeğim yeter bu kadar." dedi ve Medusa'yı süzdü, tepkisini çözemiyordu. Merak içinde yattığı yerden kalkıp tişörtünü giydi.
"Bu kadar için üstünü çıkarmaya değmezdi şımarık, ilgi manyağı seni."
"Tamam bugünlük bu kadar yeter siz de keyfinize bakın."
"Bu arada Medusa sana anlattığım kız! Hani beni kurtaran."
"Öyle mi? O zaman benim bir taneme yardımcı olan bu küçük hanımı ve bir tanemi yarın akşam özel bir akşam yemeğine davet ediyorum," dediğinde Medusa, ''Ben teşekkür ederim hiç gerek yok.'' dedi. Yüzünde allak bullak bir ifade vardı, Nilay da ısrar edince mecbur kalıp kabul etti ve ardından müsaade isteyip gitti.
Onun ardından bir müddet odada durup Mirza da onun yanına gitti. Kapıyı ikinci kez tıklamasında açtı, ona dokunmayalı iki-üç saati geçmişti ve özlemişti. Bunun için kapıyı açar açmaz dudaklarına yapıştı. Medusa karşılık vermemek için kendiyle savaşıyordu.
Efe onu bıraktığında resmen hırlayarak konuşmaya başladı. ''Seni aşağılık pislik, demek bir sevgilin var ve benim peşimde dolanıyorsun."
"Her şeyin bir açıklaması vardır."
"Bunu o kıza yapamazsın tamam mı."
Efe, "Sana yapabilir miyim yani?" dediğinde okkalı bir tokadı suratına yedi. hakketmişti doğrusu.
"Ben kendimi korumasını bilirim, sen merak etme."
"Ona bir şüphem yok üç adamı rahatlıkla yere serdiğine göre merak etmiyorum, başka bir şey için bana ihtiyacın var mı?" diye sorup öptü. Medusa onu göğsünden itekledi ve ''Git buradan.'' deyip ayağa kalktı.
Acayip keyif almıştı bu hâlinden, sinir etmek için devam etti konuşmaya...
"Şuan burada olmak istiyorum."
"Yarın başka yerde öyle mi? Ben senin tanıdığın kızlara benzemem tamam mı şimdi çık yoksa fena olacak."
"Ya çıkmazsam," dediğinde buna Mirza'yı pişman edeceği hamleyi yaptı ve üzerine doğru yürüdü. Her hâli nasıl da güzel ve çekiciydi, üzerinde güç kullanabilecek olması aklından farklı fantezilerin geçmesine sebep oluyordu...
Hamle yapacağı sıra ''Tamam pes ediyorum.'' dedi.
Medusa, "Nihayet." dedi ve arkasını döndü işte bunu yapmayacaktı! Mirza hızlıca yaklaşıp belinden sarıldı ve yatağa yatırıp üstüne uzandı, işte bunu hiç beklemiyordu. Mirza tüm gardını düşürmüştü şimdi kıpırdamadan altında yatıyordu. Mirza ellerini belinden yukarı parmak uçlarıyla usulca değerek çıkıyordu, Medusa ürperdiğinde bunu hissetti.
"Gider misin artık."
"Tamam gidiyorum ama şimdilik," deyip hızlıca bir öpücük kondurdu alnına ardından odadan çıktı...
Medusa'nın hayatında ilk kez bir arkadaşı oluyordu o da berbat durumdaydı. Buradan gitmesi lazımdı hem de hemen, ortadan kaybolsa bulamazlardı da.
Kafasında kırk tilki dolanıyordu ve Medusa ne yapacağını bilmiyordu ve artık biraz uyumalıydı.
Ertesi sabah...
Medusa sabah Mirza'nın aramasıyla uyandı ve onu kahvaltıya çağırdı. Medusa gelmeyeceğini söyleyince, zorla gelir alırım demesi üzerine istemeye istemeye odasına gitti. Her an Nilay görecek korkusuyla dikkat ederek ilerliyordu.
Balkonda mükellef bir masa kuruluydu Medusa inat etmişti ve onunla konuşmuyordu, masaya oturduklarında Mirza, ''Bir günaydın da mı, yok?'' deyince Medusa sert bir tavırla ''Günaydın.'' dedi.
"Hep böyle tavır mı yapacaksın bana?"
"Hakkediyorsun!"
"Bence hakketmiyorum."
"Hayatında biri varken, neden başka bir kişiye bulaşıyorsun ki? Ben beklentisi olmayan biriyim yüz sene de geçse boyun eğmem ve bir gelecek istemem." dediğinde Mirza ağzının içinden geveleyerek, ''İstemezmiş.'' deyip dudak büktü, lanet olasıca keyif alıyordu bu hâlinden.
?Sence Nilay hakkediyor mu? Bu duruma düşmeyi?"
"Asla hakketmiyor, o çok mükemmel biri."
"Eee ne diye oyun oynuyorsun be adam?"
Mirza, "Hadi çok konuştun ye şimdi yemeğini," dediğinde kalkıyordu ki Mirza kolunu sertçe tuttu ve delici bakışlarını gözlerine dikerek:
"Sakın ama sakın kalkmayı deneme!"
"Ya kalkarsam?"
"Sonuçlarına katlanamazsın." deyip kolunu bıraktı.
Medusa, istemiyordu ama gidemiyordu da ne yapıyordu bu adam ona böyle!
Manzara çok güzeldi, hiç konuşmadan o yokmuş gibi davranıp yemeğe devam ediyordu ki Mirza, ''Ege tarafına gidelim birkaç gün tekneyle.'' dedi ve teknede yaşadıkları anları hatırlatırcasına bacaklarına dokundu.
"Seninle bir daha o tekneye binmeyeceğim."
"Göreceğiz." dedi aynı ifadeyle ve serçe çenesinden çekip bastırarak kısa bir öpücük kondurdu dudağına ve ''Neni deli ediyorsun.' deyip kalktı ardından içeri geçti.
Mirza'nın telefonu çalıyordu, açtı fakat sessiz konuşuyordu belli ki Medusa'nın duymasını istemiyordu, belli belirsiz bir şeyler duyuyordu ama bağlantı kuramıyordu, en son kapamadan önce ''Sen nasıl iş yapıyorsun, bu nasıl bir şey ki hâlâ net bir şey söylemiyorsun?'' dedi ve attı koltuğa telefonu ardından hızla Medusa'nın yanına gelip ''Kimsin sen?'' diye bağırdı.
"Beni mi araştırıyorsun sen?" dedi pis bir ifadeyle.
"Evet, ama hiçbir şey yok hakkında, adın Medusa değil mi senin?" dediğinde onu deli edecek şekilde gülüp hiçbir şey demedi. Mirza bunun üzerine:
"Evet değilsin!" dedi, iyi bir ipucu bulmuşçasına memnun oldu.
"Kimsin sen ve bana neden bir hayalet gibi yaşadığını anlat."
Hayalet mi demişti? Biliyor olamazdı, rastgele söylemişti!
"Böyle yaşamayı tercih ediyorum."
"Gerçek adın ne?"
"Gerçek adımın bir önemi yok çünkü bu ismi kullanıyorum."
"Beni zorlama."
Onun tek bir adı vardı ne saçmalıyordu, güçlü bir kahkaha atıp masadan kalktı ''Neden gülüyorsun?'' diyerek arkasından geldi.
"Neden gülüyorsun?" dedi tekrar.
"Senin bu saçmalamana gülüyorum, sana ben istemezsem hiçbir şekilde bana ulaşamayacağını söylemiştim, ama adımı saklayarak yapmıyorum bunu adım Medusa ve artık gitmeliyim."
"Git bakalım ama bu konu böyle kapanmayacak."
"Tamam kapanmasın." derken hâlâ sinir bozucu bir şekilde gülüyordu.
Mirza, "Git!" diyerek itekledi onu fena hâlde sinirliydi. Daha fazla sinir etmemek için hızlıca oradan çıktı.
Bu ara nazlı müşteriler de çağrı atmıyordu boş boş dolanıyordu. Biraz yüzse ne olurdu ki?
Ne olacaktı, kovulursa kovulsun, işine gelirdi, pembe mayokinisini giyip uygun bir pareo çekti üzerine ve havuz başına indi. Havlusunu bir şezlonga koyup pareosunu çıkardı, ardından bir müddet yüzüp havuzun kenarına yanaştı.
Çıkacağı sıra Nilay'ı başında bekler buldu, elini beline koymuş ''Bensiz havuza indin demek, kimse yok diye bende yüzmüyordum.'' dedi gülerek ve havuza geldi birlikte iyi vakit geçirdiler. Nilay sıcak ve samimi bir insandı vicdan azabı çekti bir anda ona karşı...
Medusa odaya döndüğünde hemen hazırlanmaya başladı çok az vakit kalmıştı.
Saçlarını tepede sıkı topladı, gözlerinin ön planda olduğu bir makyaj yapıp, sırtı tamamen açık mini dapdar saks mavisi bir elbise giydi. Çok seksi olduğuna bahse girebilirdi, siyah stiletto ayakkabı ve çantasıyla kombinini tamamlayıp odadan çıktı ardından lobiye indi. Üzerindeki gözler kendini harika hissettiriyordu.
Çok geçmeden Nilay da geldi ve birlikte Mirza'nın onlara ayarladığı arabaya bindiler, gidecekleri yere onları şoför bırakacaktı.