2. BÖLÜM

1211 Words
Geleceğin prensi olan Borkan sabah hoşnutsuz bir biçimde uyandığında etraf sakindi fakat kafasının içi zil zurnaydı. Hayatında ilk kez bir kadına güvenmiş o da hayatının kazığını doksandan yüzüne çakmıştı. Güvenmek delice zorken tekrar güvenmek nasıl olacak kestiremiyordu. Sonunda bu kasvetten uyanmak için kalktı ve kalın perdeleri açtı. Boğaz'ın enfes görüntüsünü gözlerine hapsetti, boydan boya olan camı sürgüledi ardından ciğerleri dolana kadar derin bir nefes çekti. Tekrar içeri girdiğinde tableti açıp Bahreyn haberlerini incelemeye başladı. Cümle alem belli ki bu konuyu konuşuyordu, neredeyse başka haber yoktu. Yüzleşmek zorunda kalacağından emin bir şekilde telefonunu açtı, neredeyse bin WhatsApp iletisi vardı. Dikkate almadan ekranı kapattı, biraz düşündükten sonra sesli mesaj iletisi yapmaya başladı. Annesi de neredeyse yüz kez aramıştı. Bu angaryalarla uğraşmayı bırakıp aşağıya indiğinde Funda yani Elif Hanım'ın kızı kahvaltı masasını kuruyordu. Elif Hanım yıllardır onların yayında çalışan biriydi ve bu gün biraz kederliydi mutfak tarafından salona geliş şekli ele veriyordu hâlini. "Sen neler yaptın?" dedi azarlarcasına, bu kadın kiminle konuştuğunun farkındaydı ama yılların verdiği güvenle üzerine yürümekten çekinmiyordu. "Şimdi bir kez söyleyeceğim bir daha tekrarlamayacağım, çocuk azarlar gibi beni azarlamaktan vazgeçin! Yılların hatrı için bu kadar sakin söylüyorum." "Annen çılgına dönmüş bir ara istersen." "Canım istediğinde ararım, söyle ona aramasın beni ve kimseye cevap vermeyeceğim boşuna kendilerini yormasınlar, şimdilik bu kadar..." dedi ve kahvaltı masasına oturdu. Çayından son yudumunu alırken evin zili çalmaya başladığında, "Evet işte şimdi başlıyoruz," diye düşünerek masadan kalktı ve salona doğru yürüdü ardından gelene baktı gelmez olası biriydi. Birsu... "Evden dışarı çıkın!" diye hemen arkasında duran Elif Hanım'a uyarıcı bir emir gönderdi. Hızlıca dışarı çıktılar kapı kapandı ve Salman sakinliğini korumaya çalışarak konuşmaya başladı. "Ne işin var burada?" "Salman lütfen affet beni, seni ölesiye seviyorum." "Sen beni kandırdın. Sadece dürüst olabilirdin ama sen yalanı tercih ettin." "O kadar güzel bakıyordun, o kadar güzel seviyordun ki seni kaybedemezdim." "Kimse hayatımda olmadı dedin ve bana yalan söyledin, biliyor musun Birsu ben yalandan nefret ederim." "Seni çok seviyorum inan bana." "Ben bir kez bitti derim ve sen benim için bittin, unutmadan seninle birlikte kadınlara olan inancımda bitti şimdi defol git!" dedi ve merdivene yöneldi, Birsu'nun kolundan tuttuğu an kendini ondan kurtarmak adına silkelendi ve aldırış etmeden yukarıya çıktı. ... Gece tek başına bara geldiğinde kendine bu gece yanına yakışacak bir kız arıyordu. Bundan sonra nerede akşam orada sabahtı ve asla evlenmek yoktu, krallığın da canı cehennemeydi onu da istemiyordu. Hayatında ilk kez her şeyi elinin tersiyle itip pis bir başlangıç yapmak istiyordu. Onun için bu mekânı secmişti, ona bu başlangıç için kötü olmayı tercih edeceği bir kadın lazımdı. Bu gece tüm iyilikleri geride bırakarak kötü bir hayata merhaba diyecekti. Bunun için hiç olmadığı kadar kararlıydı. Yıllar önce geride bıraktığı hızlı yaşamına tekrar dönecekti, bunun için hiçbir alternatif yoktu. Barın yemek yenen bölümüne geçti, takım elbise de giyse Arap bağlamasını kafasından çıkartmadığı için bir Arap olduğu anlaşılıyordu, sadece paparaziler değil başka tanıyanlar da oluyordu ve onlardan birisi şu anda masasına geliyordu. Hem de esmer güzeli ama şu an havasında değildi bu gece istediği bambaşka biriydi. Bu günaha girmesine değecek biri olmalıydı. Yaptığı tövbeyi bozduğuna değmeliydi. "Prensim boş mu yanınız?" diye seksi bir şekilde soran kadına küçümseyerek baktı. "Dolu..." deyip tekrar önüne döndü kadın ise mecbur kalarak uzaklaştı ardından sahneye gelen kıza dikkatini verdi. Doğal bir güzelliği ve insanı büyüleyen bakışları vardı. Aradığı böyle bir şeydi çünkü bu gece tüm doğallığın içine edebilirdi, gri derin yırtmaçlı ve dikilmeyi unutulmuş göğüs dekoltesiyle enfes duruyordu. Ve sesi orta güzellikteydi, demek ki şovunu başka amaçlar için yapıyordu. Böyle yerlere neredeyse hiç gelmezdi. Kendisini tanıyıp ilgilenen garsonla göz göze geldiklerinde eli ile gel işareti yaptı. Korumaları ise uzaktan onu takip ediyordu. "Buyurun Borkan Bey." dediğinde kafasıyla kızı işaret etti ve konuşmaya başladı. "Şarkısı bitince masama gelsin." "Söylerim efendim." dedikten sonra sahnenin yanına yanaştı ve şarkının bitmesini bekledi, bitince de yanına yaklaşıp bir şeyler söyledi ardından eliyle Salman'ı işaret etti fakat kız tarafına bakmadan yanıtladı garsonu aynı anda biçimli dudakları sinirle aralanmıştı. Sonunda garson tekrar yanına geldiğinde sabırsızca cevabını bekledi. Yıllardır ilk kez bunu yaparak kendine ihanet edecekti. İçinde endişenin yanı sıra korku da vardı. Çünkü bir kadınla birlikte olmayalı neredeyse on yıl olmuştu. "Borkan Bey maalesef kabul etmedi." "Ne demek kabul etmedi, benim kim olduğumu bilmiyor mu?" "Kim olduğunuzu anlatmaya çalıştım ama dinlemedi." "Kendi bilir dedi ve kalktı reddedilmekten hiç ama hiç hoşlanmamıştı. Kızın şarkısını bitirmesini bekleyerek kendisi konuşacaktı ama mekânda olan bir hareketlilik sebebiyle korumaları yanına gelerek onu oradan çıkardılar. ... Bir yıl sonra... Ara sokağa motoruyla yavaş bir şekilde giriş yapan Duru park edecek yer arıyordu, fırından simit almak için çektiği eziyeti düşündü ama en güzel orası yapıyordu. O sıra kafası simit ve fırın ile meşgulken yanından geçtiği arabanın kapısı açıldı. Soldan gitmesi gerektiği hâlde sağdan gittiği yetmemiş bir de lüks otomobilin kapısı onun yüzünden içine çökmüştü. pek kendi içine çökmüş gibi değil de resmen Duru'un içine çökmüştü. Beş senelik maaşını verse ancak bu kapıyı öderdi, belki de ödeyemezdi. İçeriden çıkan adamı görünce şöyle bir süzdü farklıydı ve buralardan olmadığı belliydi dilini biliyor muydu? O bile şüpheliydi... Adam arabasının kapısını incelerken bir yandan söyleniyordu. Hiç uğraşacak vakti yok gibi derin derin soluklar alıp veriyordu. Sonunda Duru'ya bakıp, "Bu ne dikkatsizlik, ne yaptığınızın farkında mısınız?" diye sordu ama kafasındaki kaskı çıkarmaya çekinen Duru cevap vermedi. Sorusuna cevap alamayan adam bir hayli sinirli görünüyordu. Küçük dağları kendi yaratmış gibi bir tavırla, "Şu kafandakini çıkart ve yüzüme bakıp cevap ver!" dediğinde Duru kaskını çıkarttı ve dağınık saçlarını öne arkaya savurdu. "Neden önünüzü arkanızı kontrol etmeden kapıyı açıyorsunuz?" Böyle bir ithamda bulundu üste çıkarsa bir şansı olabilirdi, adam yüzünü tuhaf bir şekilde inceledi, tanıyor ama görmezden geliyor gibiydi. "Aklın beş karış havada olmasaydı açılan kapıyı görürdün çünkü ben kapıyı açtıktan sonra çarptın bu da demek oluyor ki kafan başka yerdeydi, ayrıca yolun bu tarafı bana ait. Kurallar ile ilgili bir sıkıntın var sanırım." Duru, "Sen de suçlusun," dedi ve motoruna doğru bir adım attı. "Hey, hey! Öylece çekip gidemezsin masrafı karşılamak zorundasın." "Bence senin sigortan vardır, mutlaka karşılar. Ayrıca bu arabaya binecek kadar zenginsin yaptırı ver işte." Duru yüzsüzlük konusunda aşama atlamış görünüyordu. "Birincisi hatalı olan taraf sensin, inşallah sigortan vardır ve kendi haklılığını kanıtlayarak masrafları şirkete ödetirsin. İkincisine gelince bu saydığım şartları tamamlayamazsan masrafları sen karşılarsın." "Bence bilerek yaptın, siz kesin bir çetesiniz ve bu işten yolunuzu buluyorsunuz." Adam, "Sen karşında kimin olduğunun bile farkında değilsin." dedi, her tavrı baştan aşağıya kibir doluydu. Kim olduğumu bilsen önümde eğilirdin diyen bir ifade taşıyordu. "Buradan bakınca pek bir şeye benzemiyorsun ama neyse..." Adam bunun üzerine telefonunu cebinden çıkararak bir numara tuşladı, karşı taraftan hat telefon açıldığında, "Fahir, gel..." dedi ve telefonu kapattı. Bu adama yem olamayacağını düşünen Duru hızlı davranmak zorunda olduğunun bilincindeydi ama o daha atak yapmadan dört tane adam arkasında belirdi. İşi daha fazla yokuşa sürmek istemeyen tarafına yenik düşerek hatasını kabul etmeye karar verdi. "Tamam sizi ararım, numaranızı verin." Adam Duru'nun bu söylemine bıyık altı gülerek karşılık verdi. Ardından, "Fahir sen onun numarasını al!" dedi. Duru bundan hiç memnun olmayarak burun kıvırdı. Mecbur kalarak telefon numarasını verdi. Nasılsa bir yolunu bulurdu. O bir çeteyse duru da sıradan basit bir vatandaş değildi. *** Fatih'teki küçük evinde günün sinir bozucu detaylarını düşünürken çalan zille toparlandı muhtemelen gelen Yasir idi, bu nedenle bakmadan kapıyı açtı. beklediği Yasir idi ama gördüğü o değildi. Hoşnutsuzca gelen adamın yüzüne baktı, sabahki adamın korumalarından biriydi. İşte bunu beklemiyordu, adam yememiş içmemiş peşine adam göndermişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD