1 SAAT ÖNCE
ARSLAN DEMİR KARA:
Telefonum titreyince cebimden çıkarıp baktığımda kaşlarım çatıldı.
ÜSTEĞMEN ARIYOR...
Yazısı belirmişti ekranda üsteğmenimi tanırdım önemli bi sorun olmadığı sürece aramazdı.
Su'ya baktığımda uyuyordu. Uyanmaması için dışarı çıkıp cevapladım.
"buyurun üsteğmenim önemli bir sorun mu var" tamda tahmin ettiğim gibi çıktı.
"evet var demir hemde çok önemli" bi sorun bitmeden diğeri başlıyordu.
"dinliyorum üsteğmenim" sıkıntılı bir nefes verip konuştu "iyi dinle beni demir bulduğun doktor... Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama... Bulduğun doktoru arıyorlar ve bu doktorda bütün bilgiler var sakın bırakma gözünün önünden ayırma hatta ben bir ekip yolladım sivil halde hastanede bulunacaklar"
Tamda tahmin ettiğim gibi ama ne yazık ki doktor konuşmuyordu. Düşüncelerimi şimdilik bir kenara atıp üsteğmenimin dediklerine dikkat ettim.
"bak demir seni tanırım bilirim ne yap et bu doktordan bilgileri al vatanımız için çok önemli bu doktorun peşindeler ve doktoru ortadan kaldıracaklar gözünü dört aç sakın ama sakın bir hata bile yapma"
"emredersiniz üsteğmenim benim ekibimin izni bitmişti eğer uygunsa hastaneye yollar mısınız"
Bütün hepsine bu süreçte çok ihtiyacım olacaktı. Doktorun güvenini kazanmalıydık. Zor olsa da başarmaktan başka bir yol yoktu bizim için vatanımız için.
"gönderirim demir en kısa zamanda görüşmek üzere Allaha emanet ol" sizde deyip kapattım telefonu.
1 SAAT SONRA:
"GİTMİYORSUN DEDİM BİTTİ" biraz sert olmuştu ama yapacak başka bir şeyimde yoktu.
Gözlerini sıkıca yumup bana sırtını dönerek uzandı yatakta.
Haklıydı kızmakta ama gönderemezdim tehlike altındaydı göz göre göre ölüme terk edemezdim.
Eğer doğruları söyleseydim bu sefer de kendi canına zarar vermek isteyebilirdi. Bir daha aynı şeyleri yaşamamak için her şeyi yapardı.
"özür dilerim ben bi anda oldu istemeden oldu" hıçkırık sesi gelince kahrolmuştum. Yine bir keşke geçirdim içimden Keşke Söylemeseydim.
Oturduğum koltuktan kalkıp su'yun yüzünü çevirdiği tarafa geçtim. Beni gördüğünde gözlerini kapatıp arkasını döneceği sıra kolundan yakaladım.
"bağır çağır hatta vur ama bana yüzünü çevirme" gözlerini açıp bana baktı söylediklerimde ciddi olup olmadığımı tartar gibi bi yüz ifadesi vardı ama ben söylediklerimde her zaman ciddiydim laf olsun diye söylemezdim.
Yüzüme sert bi tokat inince haketmiştim.
HAKLIYDI
KIZAMAZDIM
BAĞIRAMAZDIM.
Kendinden de böyle bir şey beklemiyormuş gibi elini hemen kendine doğru çekip "özür dilerim bi anlık sinirden oldu gerçekten özür di.." sözünü bitirmesine elim engel oldu.
Özür dilenecek bir şey yapmamıştı ben bunu haketmiştim dudağında olan elimi itip tekrar konuştu "özür dilerim istemeden oldu"
"tamam sorun değil su ama bende özür dilerim bağırdığım için" şuana kadar sayılı insandan özür dilediğimi hatırlıyorum çünkü kimseye özür dileyecek bir haraket yapmamıştım.
"tamam özür dilemen bittiyse hazırlan bende çıkış işlemlerini yaptırayım"
"benim eve gitmem lazım"
"daha sonra konuşalım bunları her şeyi anlatacağım ama şimdi olmaz" anlatmaktan başka çarem yoktu. Hiçbir şey bilmezse benden kaçabilirdi ve bu sefer sorumlusu ben olurdum.
"peki nereye gideceğiz, biz şuan neredeyiz" güzel soruydu bende aslında düşünmemiştim nereye gideceğimizi ama aklımda bir yer vardı "biz şuan Şırnaktayız şu anlık karargaha gideceğiz daha sonra da benim evime gideceğiz"
Burada uzun süre kaldığım için bir ev tutmuştum, bazen karargahta bazen de başımı dinlemek için evimde kalıyordum.
***
Yeni taşındığımız karargaha girdiğimde karşımda Acil Toplantı Salonu yazan tarafa doğru ilerledim, arada sa sürekli Su'yu kontrol ediyordum. Başını öne eğmiş bir şekilde iki adım gerimden beni takip ediyordu.
Salona girmeden önce bize doğru gelen Ali'yi gördüğümde onu bekledim. Önümde selam verip elinde ki kartı uzattı "bu sizin komutanım acil salona girişler için"
"sağol Ali" gözümle su'yu işaret edip "ali sen burda beni bekle Su" yun bir şeye ihtiyacı olursa hallet" dedikten sonra salona girdim.
Sırtı bana dönük önünde ki beyaz tahtaya bir şeyler yazıyordu "üsteğmenim" diye seslendiğimde elinde ki kalemi bırakıp bana döndü, önünde selam verip konuşmama devam ettim "üsteğmenim doktor evine gitmek istiyor eğer her şeyi anlatmazsam kaçabilir"
Sıkıntılı bir nefes verip elini alnına götürüp ovalayarak konuştu "biliyorum ama sende olacakları biliyor olmalısın, anlat ama gözünün önünden ayırma... Cezanı da biliyorsun doktoru konuşturana kadar askerlik yapmayacaksın"
En büyük sıkıntı da buydu, doktoru konuşturmaktan başka çarem yoktu "emredersiniz üsteğmenim, en kısa zamanda görüşmek üzere" elimle selam verip salondan çıktım.
Başını öne eğmiş tırnaklarıyla oynayıp beni bekleyen su'yu gördüğümde gülümsedim. Gülümsemem kısa sürdü çünkü beni ayakta bekliyordu, hastaydı oturup dinlenmesi gerekiyordu ama ahmak aliyle ayakta bekliyordu, emanet edende suç zaten.
Bana mal mal sırıtan aliye ters bir bakış atıp Su'ya dönerek konuştum "doktor ne demişti su 'kendini yorma' demedi mi" kafasını kaldırıp başını sallayarak beni onayladı "peki sen neden ayaktasın"
"Komutanım ben dedim ileride oturma alanı var gel seni götüreyim otur a..."sözünü kesip su konuşmaya başladı" sen beni burda bekle dedin ben o yüzden gitmedim" yüzünü aliye çevirip bakınca alide onayladı "evet komutanım o yüzden gitmedi"
Benim söylediğim her kelimeyi dinliyor demek ki, bu huyu hoşuma gitmişti. Su'yun elini tuttuğunda elini çekeceği sıra daha sıkı tutup karargahtan çıkardım.
***
Benim evim 3 katlı binanın 3. Katıydı eve girdiğimizde su gözlerini evde gezdirip peşimden salona girdi. Elimle oturması için koltuğu gösterip bende onun karşısında ki tekli koltuğa oturdum.
"sana her şeyi anlatacağım ama önce söz vermen lazım" mavi gözlerini umutla bama çevirip konuştu "ne sözü vereceğim" diye neşeyle sordu.
"kısa bir süre yanımda kalacağının sözü" mavi gözlerini benden çekip ellerine dikti "neden" diye fısıltıyla sordu sesi zoraki çıkıyordu "her şeyi anlatacağım ama bana bir söz vermelisin" ağlamaklı bir sesle "söz" dedi.
"ağlarsan anlatmayacağım" gözünden bir damla yaş süzüldüğünde hemen eliyle silip "tamam ağlamayacağım" eliyle tekrar gözlerini silip mavi gözlerini yüzüme çevirdi, gözleri kızarmıştı ama ağlamıyordu.
"bak... Nerden başlayacağım bilmiyorum ama sana her şeyi eksiksiz anlatacağım" diyip sustum gözlerini benim devam etmem için kırptı "izinsiz sınır dışına çıkmışım ve seni tesadüfen buldum izinsiz çıktığım için ceza aldım... Bu cezayı daha sonra anlatacağım, dün üsteğmenimle konuştum bir kaç terörist senin peşine düşmüş senin bildiğin bir şeyler olduğu için seni yok etmek istiyorlar" yüzünü incelediğimde hiç bir mimik oynamamıştı bende tekrar devam ettim "o yüzden bir zaman yanıma kalmalısın ve bu zamanda bana yardımcı olmalısın"
Bu kadar anlattığımda sonra ilk defa tek kelime edip cevap vermişti "ben sana nasıl yardımcı olacağım ki" dedi.
"bana orada tutulduğun sürede neler oldu, ne duydun, sana ne yaptılar bana anlatmalısın" şaşırmış gibi bir nida çıkarıp konuştu "ben bu konu hakkında konuşmak istemiyorum" sesi sonlara doğru fısıltı gibi çıkmıştı.
Biliyordum kolay olmayacaktı ama bende pes etmeyecektim "benim cezam bu, istediğin zaman konuşabilirsin benimle... Ben seni her zaman dinlerim" şimdiden sıkmak istemiyordum eğer şimdi zorlarsam konuşması için, yalan söyleyebilirdi. Bana önce güvenmesi lazım daha sonra kendi isteğiyle konuşurdu.
"teşekkür ederim... Ben..." konuşmasını sürekli kestiği için ben konuştum "rahat olabilirsin, ihtiyacın olan bir şey varsa söyle çekinme" dediğimde mavilerini bana dikip konuştu "duş almalıyım eğer senin içinde bir sakıncası yoksa"
"hayır yok banyo sağdan ikinci kapı bir şeye ihtiyacın olursa seslenmen yeterli" dediğimde başını sallayıp "teşekkür ederim" dedi ama mırıltıdan bir farkı yoktu.
RÜYA SU YILDIZ :
Ilık su beni biraz dinlendirmiş ve üzerimde ki o hastane kokusunu atmıştı. Ellerimde ki sargıları açtığım için yaralarım sızlıyordu ama bunu umursamayıp suyun eşsiz tadını çıkardım.
Su yavaş yavaş soğumaya dönüyordu ama çıkmak istemedim, bi anda kapı tıklatılınca yerimde irkildim. Su sesinden dolayı gelen sesi duymuyordum. Kabini biraz aralayıp kafamı uzattım bu sırada demir konuşunca içim rahatladı bu sıralar çok tedirgindim "duydun mu beni" dediğinde ben hiçbir şey duymamıştım su sesinden dolayı ama tekrar etmesine gerek yoktu "evet duydum" dediğimde demir konuşmayı bitirmiş olmalı ki tekrar sesini duymadım.
Su iyice soğumuştu titriyordum bundan dolayı ama bu üzerimde ki çizikler ve yaralar silinsin kalmasın diye biraz daha kalmayı tercih ettim.
Çıktığımda demirin koyduğu kendi tişörtü ve eşofmanı üzerime geçirdim, ince oldukları için dişlerim birbirine çarpıyor ve soğuk sudan dolayı titriyordum.
Salona girdiğimde demir yoktu koltuğun üzerinde duran battaniyeyi hemen alıp üzerime sardım ama hala titremem devam ediyordu.
Biraz uyusam geçerdi belki ikile koltuğa kıvrılıp bacaklarımı üşümemem için kendime çekip gözlerimi uykuya teslim ettim.
ARSLAN DEMİR KARA:
Su duşa girdiğinde bende mutfağa geçip bir şeyler hazırlamak için dolaba yöneldim menemen malzemelerini dolaptan çıkarıp sudan geçirdikten sonra doğradım. Tavayı ısınması için ocağa koyduğumda ocak yanmadı, doğalgaza baktığımda elektrikler gittiği için yanmadığını anladım. Aklıma hemen Rüya geldi.
Banyonun önüne geldiğimde Su sesi geliyordu. Kapıya iki kere vurup seslendim "su elektrikler yok acele işini bitir" ses gelmeyince bir kez daha kapıya vurup konuştum "duydun mu beni" dediğimde "evet duydum" diye seslendiğinde rahatlamıştım.
Telefonum cebimde titrediğinde çıkarıp baktım 1 mesaj gelmişti
GÖNDEREN; GİZLİ NUMARA
MESAJ; Bıkmadın mı kendi canını ortaya koymaktan...
Elimde ki telefon tekrar titrediğinde yine gizli numaradan mesaj vardı.
GÖNDEREN; GİZLİ NUMARA
MESAJ; Ama bu sefer ki SÜPERMANLIĞIN kısa sürecek..
Sinirden elimde ki telefonu daha sıkı kavradım nerden öğrenmişlerdi su'yu, salona girip ceketimi alıp evden çıktım ben gelene kadar su duştan çıkmış olurdu o yüzden gitmesin diye mecburi kapıyı üzerine kilitleyip karargaha doğru arabayı hareket ettirdim.
Karargaha girdiğimde herkes kendi işiyle ilgileniyordu.
"Komutanım" diye arkamdan nefes nefese gelen Ahmet'di. Bende onu arıyordum iyi olmuştu karşılaşmamız, önümde selam verip derin bir nefes alıp konuşmaya başladı "Komutanım, bende sizi arıyordum... Nasıl söyleyeceğim.."
"ağzında lafı geveleyip durma Ahmet ne söyleyeceksen söyle" dediğimde kendini toparlayıp eline ki telefonu gösterdi. Elime alıp baktığımda benim evimi gösteren hatta suyun duşa girmeden önce konuşurken alınmış bir video, demek evime kamera yerleştirilmiş, video bittiğinde Ahmet konuştu "Komutanım.. Üzgünüm... Nasıl söyleyeceğim bilmiyorum ama..." lafını kesip benim nabzımı ölçer gibi yüzüme bir iki saniye baktı tekrar kafasını telefona çevirip konuştu "Komutanım ben söyleyemeyeceğim... Buyurun siz izleyin" elime aldığım telefonda video banyoyu gösteriyordu içimden bütün küfürleri geçirip videoyu hemen kapattım.
Elimde ki telefondan sinirimi çıkarma amaçlı elime vurup konuştum "bunlar kim Ahmet, nasıl evime kadar girmişler, bu kadar rahat hemde" diyip sustum "Komutanım araştırıyoruz bi de unutmadan gelen mesajları okuyun"
Elimde ki açıp gizli numaradan gelen mesajları açtım 3 mesaj vardı
GÖNDEREN; GİZLİ NUMARA
MESAJ; Çok sevdiğiniz komutanı uyarın yoksa biz uyaracağız...
GÖNDEREN; GİZLİ NUMARA
MESAJ; Bu videoları izletin de aklı başına gelsin doktoru bize en kısa zamanda versin..
Dişlerimi sıkıp diğer gelen mesajı okudum
GÖNDEREN; GİZLİ NUMARA
MESAJ; Bu videoları iyi izlesin eğer vermezse doktoru bize bu videoların üzerinde güzel bir oynama yapıp basınla tüm Türkiye' ye yayarız
Elimde ki telefon titrediğinde yeni bir video ve 1 mesaj vardı, video yüklendiği için mesajı okudum
GÖNDEREN; GİZLİ NUMARA
MESAJ; Doktoru bize vermediğiniz her gün için pişman olacaksınız.
Video yüklendiğinde hemen videoyu oynattım, videoda su uyuyordu ve başında maskeli bir adam vardı elinde ki bıçağı yüzüne sürüp kameraya doğru el salladı o anda video bitmişti ve aynı zamanda bende bitmiştim.