5. BÖLÜM PART1: DAĞ EVİ

1229 Words
*** Bu görüntülerden sonra beynim uyuşmaya başlamıştı. Ayaklarım benden bağımsız hareket edip karargahtan çıkmıştı bile, arkamdan seslenen Ahmet'i cevapsız bırakıp hızla park ettiğim arabamın kapısını açıp bindim, benimle birlikte aynı anda yanımda ki kapıda açılmıştı. Bu durumda yalnız değildim. Biliyordum kardeş dediğim insanlar ne olursa olsun hep arkamdaydılar. Arabayı son hız kullanıp kestirme yollara girerek eve sürdüm. "Komutanım peki şimdi ne yapacağız" dedi. Endişesi sesine de yansımıştı. "O doktoru benden kimse alamaz" dedim. Net bir cevaptı. Eğer ona birşey olursa bu sefer sorumlusu bendim, her ne olursa olsun onu yalnız bırakmamalıydık. Beynimi kemiren düşüncelerle eve ulaşmıştık. Sokağın orta yerinde arabayı durdurup vakit kaybetmeden indim. Arbanın kapılarını bile kapatmadan hızla apartmana girdim. Koşarak merdivenlere tırmandım, kaybedecek zamanım yoktu. Daireye ulaştığımda tahmin ettiğim gibi kapı yarı aralıktı. Elim belimde ki silahı kavrayıp ayağımla kapıyı ittirip sessizce girişi kontrol ettim. Kimse yoktu. Yine aynı sessizlikle salona girdim. O anda tüm bedenime bir rahatlama girdi. Su koltukta büzüşmüş uyuyordu. Sessiz adımlarla salondan çıkıp peşimden gelen ahmet'le birlikte diğer odaları aradık. Kimse yoktu ama bu bir göz dağıydı biliyordum bunun tekrar edeceğini ve o sefer bu kadar ucuz atlatamayacağımızı. *** "Ahmet sadece bu kadarla kalmazlar bence daha fazla var" diyerek elimde ki kamerayı inceledim. 1 saattir evdeydik bütün evi arayıp ancak 3 tane bulabilmiştik. Ama daha fazlası vardı. Ahmet mutfakta ki mermere yaslanmış, kafasını kaşıyarak "bilmiyorum komutanım ama bu ev güvenli değil bence bizde sizinle eşlik edip bağ evine götürelim su'yu... Siz zaten şuanlık askerlik yapmıyorsunuz merkeze uzak olamanız bence sizin için sorun olmaz ama yine de son söz sizde" diyerek yaslandığı mermerden ayrılıp mutfak masasının sandalyelerinden çekip oturdu. Haklıydı aslında bence bağ evi bu zamanda en uygunuydu. Hem kimse bizi rahatlıkla bulamaz hemde su'ya farklılık iyi gelebilirdi. "İyi fikir Su uyandıktan sonra gece çıkalım yola" dedim. "Komutanım biz sizin güvenliğinizi sağladıktan sonra döneriz. Tekrar buraları kontrol eder, ipucu ararız" dedi. "Sen haber ver diğerlerine o zaman, ben su'ya bakayım" diyerek oturduğum sandalyeden kalkıp ağır adımlarla kapalı olan salon kapısını aralayıp girdim. Su ilk baktığım gibi aynı şekilde kıpırdamadan uyuyordu. Koltuğa yaklaşıp yüzüne düşen saçlarını elimle kulağının arkasına yerleştirdim. Elim tekrar yüzünde dolandı. Ateşi vardı, üstüne örttüğü küçücük battaniyeyi sarılmış uyuyordu. Ama uykusunda huzursuz gibiydi kaşları çatıktı. Onu korkutmadan sessiz bir şekilde elimi yüzünde dolandırarak "su" dedim, sesim kısık çıkmıştı. Hiç kıpırdamadı tekrar ederek "su" diyerek elimi yüzünde gezdirdim. Gözlerini açmadan kısık sesiyle "efendim" diyerek konuştu. Kurumuş dudakları çatlak çatlak olmuştu. "ateşin var bir şeyler yiyip ilaç içmen lazım" diyerek açıklama yaptım. O beni hiç duymamış gibi tekrar uykunun kollarına bırakmıştı kendini. Tekrar elimi yüzünde gezdirip "su, hadi" diyerek üzerinde olan battaniyeyi tek elimle açtım. Su gözlerini zorlukla aralayıp bana dikti mavilerini. "üşüyorum" dediğinde yüzünü buruşturmuş iki elini dizlerinin arasına koymuş ısınmaya çalışıyordu. Tekrar elimi alnına koyduğumda ateşi bayaa vardı. "bir şeyler yiyip ilaç içmen gerekiyor ateşin var" dedim. Yüzünü asıp beni onaylayarak kafasını kaldırdı. "tamam" diyerek beni onayladı. "Güzel" diyerek gülümseyip su'yun kalkmasına yardımcı olup mutfağa ilerledik. "otur sen" dedim mutfakta olan sandalyeleri işaret edip "ben hallederim" "Yardım" dediğinde ellerimi iki yana sallayıp "gerek yok" dedim. "komutanım" diyerek mutfaktan içeri elinde küçük ses cihazıyla Ahmet girdi. Su'yu gördüğünde susup elindekini avucuna sakladı. Su ikimize baktıktan sonra yutkunmasını farkettim. Bir şeyler anlıyordu veya şüpheleniyordu. Korkuyordu o gözlerde o korkuyu görebiliyordum. Ortamın gerginliğini farkeden Ahmet konuşmaya başladı "merhaba su ben Ahmet" diyerek elini su'ya doğru uzattı. Su bana baktığında gözlerimle onay verdim. Biz bu raddeye ne zaman geldik hiçbir fikrim yok ama artık gözlerimizle anlaşıyorduk. Benden onayı alan su elini tereddütsüz Ahmete uzatıp sıktı. Artık su bana güvenerek hareket ediyordu. Buna içten içe sevinmiştim. Dolaptan çıkardığım atıştırmalık ve poğaçaları tabağa koyup çayıda bardaklara doldurduktan sonra masaya su'yun önüne koydum. Ahmet ve bana koyduğum çayları alıp su'yun yanında ki sandalyeye oturdum. Su kararsızlıkla bi önündekilere birde bana baktı. Kaşlarımla ye işareti yaptığımda yüzünü buruşturup eline poğaçayı alıp didiklemeye başladı. Ahmete göz attığımda hiç buralı olmuyordu elindeki telefonla bir şeyler yapıyordu. Bende su'ya dönüp elinde evirip çevirdiği poğaçayı alıp, ikiye bölüp küçük bir parçasını tereddütsüz su'yun ağzına götürdüm. Su ağzında poğaçayı zorla yutup elimde ki diğer bir küçük parçayı reddetti. "daha fazla yiyemeyeceğim" dediğinde başımla onaylayıp kalktım. Dolapta duran ağrı kesici ve ateş düşürücüyü alıp bir bardağa da ılık su doldurup su'yun önüne bıraktım. Ahmet ayaklandığında su ona baktı. Kaşımla kapıyı gösterip mutfaktan çıktım. Kapının önünde ayağımla ritim tuttuğum sıra Ahmet geldi. Elinde tuttuğu mikrofonu bana uzatıp konuştu "komutanım dinleniyoruz bu evde daha fazla kalamazsınız, konuştum ben az önce diğerleriyle size farklı araç gelecek sizin araçla gitmeyin" dedi. Başımla onaylayıp "bir saate hazırlanırız" dedim. "tamam komutanım" diyerek selam verdikten sonra gitti. Mutfağa girdiğimde su sandalyeye oturmuş başını ellerinin arasına almış bir şeyler mırıldanıyordu. Elimi yavaşça omzuna koyduğumda yerinde irkilerek başını bana çevirdi. "sakin benim" dedim. "1 saat sonra gideceğiz hazırlan" dediğimde, başını sallayıp "benim bir şeyim yok" diyerek yanıtladı. "peki o zaman dinlen biraz" dedim. "Tamam" dediğinde bir şey demeyip mutfaktan çıktım. ****** Her şeyi hazırladığımda telefonum çaldı. Tamda zamanıydı Ahmet arıyordu. Cevaplama tuşuna basıp kulağıma koydum. "komutanım geldik biz, ben geliyorum eşyalara yardım etmeye" dediğinde kapı zili çoktan çalmıştı. Telefonu kapatıp kapıyı açtığımda Ahmet gelmişti. Kapının önüne koyduğum iki valizi alıp selam verip indi. Su 1 saat önce dinlen dediğim zamandan itibaren uyuyordu. Sessizce kapalı olan salon kapısını açıp girdiğimde ikili koltukta uyumuş üstüne örttüğüm battaniyede aynı kalmışdı. Battaniyeyi üzerinden açmadan zayıf olan bedenini hiç zorlanmadan yavaşca kucağıma aldım. Bir iki bir şey mırıldanıp kafasını boynuma gömdü. Nefesi boynumu yakıyordu belli ki ateşi hala düşmemişti. Giderken eczaneye uğrayıp ateş düşürücü alırdım. Merdivenlerden yavaş yavaş inip su'yu sarsmadan aralık olan kapının arasından geçtim. Dışarısı buz gibiydi. Su bunu hissetmiş gibi burnunu boynuma sürterek iyice kendine yer edindi. Hızlı yürüyüp bize kapıyı açan aliyle birlikte arka koltuğa geçtim. Su'yu kucağımdan indirmemiştim. Çünkü belime sıkıca sarılmıştı, uyandırmak istemediğim için bende onunla birlikte arka koltuğa oturmuştum. Ahmet sürücü koltuğunda oturmuş yanında da selim vardı. Selim arkasını dönüp selam vererek "merhaba komutanım, nasılsınız" dediğinde başımı sallayıp kucağımda ki su'yu işaret ettim. Konuşursam su sesimden uyanabilirdi. Anlamış olmalı ki kafasını tamam anlamında sallayıp önüne döndü. Ahmet dikiz aynasından bana bakarak "komutanım bildiğiniz gibi bağ evine değil dağ evine gidiyoruz" diyerek konuştu. "evet orası daha emniyetli hem dinleniyorduk kesinlikle yerimizi bilirlerdi oraya gitmemiz aptalca olur" dedim. Bilerek bağ evi demiştik çünkü dinleniyorduk veya izleniyorduk. Hem dağ evi bizim için daha güvenli bir yerdi. Su'yun düzensiz nefes alışlarıyla aklıma ateşi geldi. Yanımda oturan ali'ye çok ses çıkarmadan konuştum "ali git bir eczaneden ağrı kesici al" diyerek gözümle su'yu işaret ettim. Bizi duyan sürücü koltuğunda ki Ahmet bir ara sokağa girip eczanenin önünde durdu. Yanımda ki ali sessizce kapıyı açıp inerken bende su'yu kontrol ettim. Elleri belime sarılı yüzü boynumda uyuyordu. Bu hali çok masumdu. Kırılgan bir yapıya sahipti su zaten. Bu aralar gözümden kaçmıyordu ben ne dersem onu yapıyordu. Bu huyu şuanlık ne kadar iyi gibi olsada gelecekte bir doktor olarak huyu kötü olabilir. Bu huyundan vazgeçirmem gerekiyordu. Ali geldiğinde Ahmet arabayı çalıştırıp ilerledi. Cebimde ki telefon titrediğinde su huzursuzca yerinden kıpırdanıp gözlerini araladı. Cebimde ki telefonu çıkarıp arayana baktım. Evet tam da sırasıydı. Zeynep arıyordu. Cevaplamayı reddedip mesaj kısmına girdim. Su hareketlenip kucağımdan kalkmak için hamle yaptığında elimle belini tutup durdurdum. Tekrar başını yavaşça omzuma bırakıp kapattı gözlerini. GİDEN: ZEYNEP MESAJ: MÜSAİT DEĞİLİM BEN SENİ ARARIM. Mesajı gönderip telefonu yanıma bıraktım. Bir dakika sonra tekrar telefon titrediğinde mesaj bildirimi gelmişti ekrana. Su'ya dikkat ederek yanımda ki telefonu alıp açtım. GELEN: ZEYNEP MESAJ: 1 AYDIR KONUŞMUYORUZ DEMİR. HEP MÜSAİT DEĞİLİM DİYORSUN VE DÖNMÜYORSUN. ****
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD