7

1705 Words
Hayat beni her defasında şaşırtmayı başarıyordu. Bir hafta içinde evlenmem cabasıydı, bir de dağ ayısı kocam öyle bir şey yapmıştı ki, aynen şu moda girdim; Ferhat dağları deldi Şirin şok. Gece boyu, rahat bir uyku çekemedim tabi ki, acaba gelir mi falan düşüncesiyle yarı uyudum çoğu uyandım. Ama gelmedi, iyi ki de gelmedi. Bu olaydan tek çıkarım şu yöndeydi; ben bu adamı ne kadar istemiyorsam o da beni o kadar istemiyordu. Bu da bana özgürlük demek oluyordu. Belki bir gün beni boşardı. Evet bu şehirde boşanmak mümkün değildi fakat mucize diye bir olay vardı. Mucizeler beni bulur muydu? İnşallah bulurdu. Giyinme odasından, dizlerimin üzerinde siyah, üzerine çiçek desenleri olan, şifon elbisemle çıkıp makyaj masama ilerledim. Hafif bir makyajla ağzımı yüzümü toparladıktan sonra derin bir nefes alıp odadan ayrıldım. Konağı bilmediğim için tam olarak nereye gittiğimi de bilmiyordum doğrusu. Siyah işlemeli demirleri olan merdivenlerden tutunarak yavaşça inmeye başladım. Konak çok büyüktü ve çok gösterişliydi. Dört katlıydı, balkonları geniş ve ferahtı. Her katta ayrı ayrı oturma yerleri vardı. Tahminimce evli olan çiftlerin katı kendine aitti. Bir ayağımı kaldırıp tutunduğum demirlerden aşağı avluya baktığımda ise kocaman bir fıskiye gördüm. Bizim evimiz böyle değildi. Tek katlı ve küçüktü bizim çekirdek ailemize göreydi. Ben zaten burayı gezsem herhâlde bir günde bitiremem. Birinci kata geldiğimde evin halkını dışarda otururken buldum. Birinci katın balkonu diğer katlara göre daha genişti, ortada büyük bir yemek masası, en dipte de oturma grubu mevcuttu. Yavaşça yanlarına ulaştığımda "Günaydın." dedim sessizce. Haşmet Ağa'nın beş çocuğu vardı. En büyükleri Arife Urfa'nın ileri gelen ailelerinden Aslan'ların geliniydi. Sonra Poyraz, ondan sonra ise Nas yani Ferhat'ın zeki yavuklusu geliyordu. Ondan sonra ise Helin adında yirmi yaşında kız kardeşi, onun küçüğü ise on sekiz yaşında olan Zişan sonuncuydu. Helin, kocaman gülümsemesiyle "Günaydın yenge." derken elimden tutup yanına oturttu. "Günaydın gelin hanım." dedi Elmas teyze. Kaçamak bakışlarımı Poyraz'a çevirdiğimde gözlerimiz kesişti, bir süre birbirimize baktıktan sonra dikkatlice üzerimi süzdü. Beni süzerken kaşları da aynı hızla çatıldı. Burnundan delice nefes alarak, ayağını hızla sallamaya başladı. Kim bilir ne derdi var! Haşmet Ağa'nın, "Haydi sofraya." Lafıyla herkes oturduğu yerden kalkıp masaya doğru ilerlediler. Ben tam olarak nereye oturacağını bilmediğim için kendimi arkada bırakıp herkesin oturmasını bekledim. Masanın sağ başında Haşmet Ağa, sol başında Poyraz oturuyordu. Anlamış olmalı ki sağ tarafındaki sandalyeyi göstererek, "Otur." dedi. Çok kibar adamsın Poyraz alkışlıyorum seni, 'Buraya oturabilirsin.' desen çok kaba bir tavır olurdu zaten. Benim tam karşımda amcası Eşref, yanında eşi Dila abla, onun yanında da Elmas teyze vardı. Benim yanımda ise Helin, onun yanında da Zişan oturuyordu. Haşmet Ağa'nın, "Afiyet olsun." Sözüyle herkes kahvaltısını etmeye başladı. Herkes adamın ağzından çıkacak lafa bakıyordu resmen, boşuna ağa olmamış bu adam, çok sert bir yapısı var. Eşinin aksine kara kaşlı, kara gözlü, sert bakışlı, yaşına göre gayet fitti. Onun karşısında konuşan her kim olursa olsun, muhtemelen uzaktan konuşur. Korkutucu bir ifadesi var. Herkes afiyetle kahvaltısını ediyordu, ben ise daha elime çatalımı bıçağımı bile almamıştım. Önümdeki boş tabağa bende boş boş bakıyordum. Boş olan tabağıma peynir konulduğunu görünce gözüm oraya kaydı, çattık kaşlarıyla, "Ye" Emretti. Uff kibarlığa bak, kendini aştı. Gözlerimi devirip "Yer misin?" Düzelttim kibarca. Sözümle beraber kaşları daha çok çatılmıştı, dikkatlice yüzene bakıp 'daha ne kadar çatıla bilir ?' diye düşünmedim değil. Haşmet Ağa, "Tatile gidecek mısınız oğul?" diye sordu. Poyraz ile baş başa bir tatil mi? Düşüncesi bile korkunç! "Hayır." dedi tok bir sesle. Ağzındaki lokmayı çiğnerken, " Akşam dışarda yersiniz o vakit. Gezdirmiş olursun hem gelini." dedi Haşmet ağa. Poyraz da onaylarca başını sallayıp bana döndü. "Bittiyse gelir misin?" derken buram buram ima barındırıyordu sesi. Bende onu başımla onaylayarak sofradan kalktım. Odaya geldiğimizde kapıyı sertçe kapatıp beni duvara yasladı, donup kaldığımda aramızdaki mesafeyi hızla kapattı. N'oluyoruz lan! Öfkeyle yüzüme bıraktığı soluklar, tenime yakıcı bir his bıraksa da portakalımsı kokusu içimde bayram sevincini yaşatıyordu. Portakal mı? Bir erkek portakal kokar mı ya? Portakalın kokusu bu kadar güzel miydi? Çiçek kendine gel kızım, adam seni duvara yaslamış sen ne düşünüyorsun?! "Bu elbisenin boyu ne nasıl giyebildin bunu?" dedi bir eliyle elbisemi gösterirken. Derince yutkunduktan sonra anca kendime geldim. Ellerimi göğsüne yerleştirip itiklemeye çalışsam da milim dahi kımıldamamıştı. "Ne varmış boyunda?" dedim zor çıkan sesimle. "Ne mi varmış?" diye bağırdığında gözlerimi şap gibi açtım. "Hiç giymesen de olurmuş!" "Giyeceğim kıyafetlerin kararını ben veririm sen değil. Benim kocam olman her şeye karışacağın anlamına gelmez!" dedim ve tekrar iteklemeye çalıştım ama nafileydi. Kasılan çenesi, beliren boyun damarları ve alnının ortasında belirmiş damarı  ne kadar öfkelendiğini ortaya koyuyordu ve bu benim sinmeme sebep olmuştu. Bundan fırsat bilerek ellerini başımın iki yanına yerleştirdi. Gözlerimin içine korkutucu şekilde bakarken duvara bir yumruk atmasıyla olduğum yerde sıçradım. Öfke yüklü mavilerini mavilerimin içinde gezdirirken, "Her şeyine karışırım! Sen benim karımsın ve kendine çeki düzen vermek zorundasın! Tekrarı olursa daha farklı konuşuruz!" Tüm gücümle onu ittirmeye çalıştım ama yerinden milim oynamadı. Patlamaya hazır öfkemle göğsüne vurdum. "Ne yaparsın döver misin, söver misin? Ne yaparsın?!" diyerek diklendim. Biraz geriye çekilip üsten üsten bakmaya başladı. "Sence ben sana el kaldırır mıyım?" diye sorduğunda mavi gözleri kısılmıştı. "Sence ben buna izin verir miyim?" dedim kendimden emin bir tavırla.  Söylemimle başını iki yana salladı, derin bir nefes alırken "Ya sabır!" dedi. Kapının koluna uzandığında bana yan bir bakış attı ve daha sonrasında odadan çıktı. Çıkmasıyla beraber sinirle yerimde tepinmeye başladım. Adama bak açık açık beni tehdit ediyor, hadsiz. Sen kendini ne sanıyorsun? Ruh hastası, megolaman, sosyopat, insan müsvettesi, ruh hastası... Sinirle olduğum yerde tepinip "Sonco bon sona ol koldoror moyom!" Hayvan Herif!!!!!!! Hızla pencereyi açıp derin derin nefesler alırken, konağın kapısını öyle sert çarptı ki olduğum yerden zıpladım. Ruh hastası adam. Ferhat! Seni hiç affetmeyeceğim oğlum. Kocanım diyor bana Ferhat, elinde sonunda bu adam benimle birlikte olmak isteyecek. O zaman ne bok yiyeceğim Ferhat! Bu adam bana hayatı zindan ediyor Ferhat! Bu konuyu açsam ne tepki verir acaba? Ne diyeceğim neden şey etmedin mi? Tövbe estağfurullah. İstemiyorum, boşanalım, desem çeker vurur herhalde. Benim bu konuyu halletmem lazım. Bana dokunmasına izin veremem. Kapımın çalınmasıyla düşüncelerimden arınıp "Gel." komutumla kapının eşiğinde kocaman gülümsemesiyle Helin duruyordu. Ellerindeki kahveyi başıyla gösterdi. "Kahve içeriz demiştim ama." dedi kocaman gülümsemesiyle "Tabi tabi gel buyur." derken yanımdaki boş yere hafifçe vurdum. Oda koşarak sehpaya kahveleri bırakıp gösterdiğim yere oturdu. "Ağabeyimle tartıştınız herhalde sinirliydi." dedi kahvesinden bir yudum alırken. Dudaklarımı yamultup "Çok mu belli oluyor?" diye sordum umursamazca. Onunla kavga etmiş olmam umurumda bile değildi, o benim umurumda bile değildi, EVET UMURUMDA BİLE DEĞİLDİ! Başıyla alay eder gibi onayladı. "Yani şimdi seslerinizi söylemiyorum oda duyuluyor. Halinizden de belli oluyor." dedi. Seslerimizi mi duymuşlar al bir rezillik daha. Birbirini sevmeyen iki insanı evlendirirseniz böyle olur işte. Büyükler der ki evliliğin ilk ayları bal ayı olurmuş bizimkisi zulüm ayı, daha bir gündür evliyiz ama kavga etmekten başka bir şey yapmıyoruz. Sevdiğim bir adamla evlenseydim belki her şey daha güzel olurdu. Gerçek bir evliliğim olurdu. Resmen hayatımın içine ettiler. Pardon, puşt Ferhat etti. Omuzlarımı silkmekle yetindim sadece, dizime dokunup "Merak etme zamanla alışırsınız, abim iyidir hoştur ama biraz sinirlidir." dedi gülümserken. Senin abinin sinirine sıçayım. "Biraz mı?" dedim gözlerimi devirip. Adam bildiğin sinir küpü. Sosyopat ruh hastası. Havadan sudan muhabbetlerden sonra Helin, heyecanla bağdaş kurarak bedenini bana doğru çevirdi. "Yenge, sana bir şey söyleyeceğim ama aramızda kalacak söz mü?" dedi heyecanla, başımla onaylayarak devam etmesini söyledim. Dudaklarını ısırıp normale çevirdikten sonra, "Selim var ya yenge." dedi tereddütle. "Selim?" Bir sürü Selim var hangi Selim. "Amcanın oğlu olan Selim." Amcamın oğlu domuz Selim evet. "Ne olmuş Selime?" dedim merakla. Elleriyle siyah saçlarını kulaklarının arkasına götürdü, heyecanlı olduğu her halinden belliydi. Bir önündeki kahveye bir de bana baktı. "Yenge biz tanıştık onunla." "Eee.." Bir omzunu kendine çekerek ellerini bağdaş kurduğu bacaklarını arasına koydu, maviş gözlerini bana dikip "Sevgili olduk." diyerek sırıttı, tövbe bismillah. Bunu bana niye söylüyorsun zalımın kızı. Hışımla oturduğum yerden kalktım. "Abin ile baban duymasın Helin, ikinizi de keser valla!" derken elimi boynuma götürüp kesiyor gibi yaptım. Bir Ferhat muhabbetini daha kaldıramazdı yüreğim. Buradaki insanların sevgi anlayışına şahit olmuştuk neticede. Sevgisiz insanlar, taş kalpliler. Şu hayatta neyi değiştirmek istersin diye sorsalar; Bu insanların zihniyetini cevabını verirdim. Hızla oda da dönerken stresten parmaklarımı kemiriyordum. Helin kolumdan tutarak durdurdu beni. Gözümün içine bakıp "Söylemezsin değil mi? " Sorusuna karşılık olarak kaşlarımı çatarak gözlerine baktım. "Böyle bir şey söylenir mi hiç deli misin?" dedim ve kolundan kurtulup volta atmaya devam ettim. Bir berdel daha mı ? Allah korusun.. Selim'in kız kardeşi de yok. Yanarız alim Allah. Kanepeye oturup bacak bacak üstüne attı, kızdaki rahata bak sanki dert benim derdim. Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra, "Bir şey olmaz yenge, nereden duyacaklar merak etme sen." dedi fincanı geri tepsiye bırakırken. "İnşallah." dedim sıkıntıyla. ☘️ Akşam saat yediydi, Helin ile sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini hiç anladım doğrusu, onun varlığı bu konakta bana iyi gelecekti anlaşılan. Yemeğe gideceğimizi bildiğim için hazırlanmış Poyraz beyin teşrif etmesini bekliyordum. Üzerimde siyah, oldukça şık duran vatkalı bir takım vardı. Saçlarım at kuyruğu, makyajım ise çok abartılı değildi. Bence gayet hoştum. Şık bir yere gidebileceğimizi düşünerek şık bir şeyler tercih ettim. Kapının açılmasıyla önce  portakal kokusu girdi içeriye daha sonra iri bedeni çarptı mavilerime. Yüzüme suratıma bakmadan banyoya doğru ilerlemesine sinirlenerek telefonumu elime alıp koltuğa sinirle oturdum. Haspam. Aslında burada bu model erkek dolu, sizde diyorsunuzdur; sen oranın kurallarını, zihniyetini biliyorsun. Neden bildiğin halde bu kadar sinirleniyorsun veya neden kendinden ödün vermiyorsun? Diye soruyorsunuzdur. Hemen cevap veriyorum. Öncelikle nerede olduğunuzun veya ne şartlar altında büyüdüğünüzün bir önemi yok. İnsanlara göre kendinize şekil vermemelisiniz. Bulduğunuz yerde katı kurallar olabilir ama herkes aynı zihniyete sahip değildir. Ben asla buradaki insanların düşünce yapısına ayak uyduramadım. Ailemden de kaynaklanan bir durum bu. Evet onlarda çok rahat değil ama bu kadar sıkı da değil. Bu yüzden giyim tarzım ve düşünce yapım kendime has, ne ailem ne de başka biri bunu değiştiremez. Doğru bir tanedir. Doğru olan da benim. Her zaman kendime şunu söylemişimdir; bir gün gelecek, buranın insanları değişecek. Buna da ben sebep olacağım. Buna gerçekten inanıyorum ve başaracağımı biliyorum. Hayallerimden vazgeçmiş değilim. Kapı sesini duymamla refleks olarak bakışlarım o yöne döndü. Bismillahirrahmanirrahim. Belinden düşecek gibi duran siyah havlusu oldukça cüretkardı. Saçlarından akan su damlalarıyla nefesimi tutuğumda damlacıkları izlediğimin farkında bile değilim. Şakaklarından çenesine, oradan kaslı göğsüne damladı su damlacıkları, karın kaslarından havlusuna kayarken sertçe yutkundum. Ne yapıyorsun kızım! Adama saldıracak gibisin kendine gel. Hızla bakışlarımı üzerinden çektim. O hala olduğu yerde dururken, bakışlarının üzerimde gezdiğini hissedebiliyordum. Yorumlarınızı da benden esirgemeyin lütfen İnsta: adilece__ Twitter: adilece__ Wattpad: rabadile
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD