5

1033 Words
Ben aynaya bakıyorum ayna bana bakıyor, tekrardan bakıyorum yelpaze gibi kirpiklerden de göremiyorum o ayrı da ben kendime aval aval bakarken odama annem girdi. Annemin gözleri dolarken, dayımın kızı Burçin,  "Niye ağlıyorsun teyze?" Sorarken annemin koluna cimcik attı. "Kızıma ne yaptınız diye ağlıyor kadın!" diyerek aynadaki yansımamı gösterdikten sonra devam ettim.  Şu halime bak! Çiçek den eser yok, tanıyamadı tabi kadın palyaço ya döndüm!" Annem omuzlarımdan sıkıca tutup "Çok güzel olmuşsun, o yüzden duygulandım kuzum." dediğinde göz devirdim. Eminim öyledir anne, eminim. "Haydi yazmayı takalım misafirler bekliyor." dedi gözündeki yaşları silmeye çalışırken. "Ana gözünü seveyim, beni böyle indirme aşağı!" dedim acınası bakışlarımla ama tabi ki Zühre sultana işlemedi. Ters ters bakışlarından sonra al yazma yüzüme örtüldü, bende son kez aynada kendime baktım. Üzerimde lacivert, oldukça fazla gösterişli bir bindallı vardı. Saçlarımın kıvırcıklığı da bu gösterişe eşlik ediyordu. Bu arada kafam kadar olan taç, eyvah diyorum. Makyajımı ne siz sorun ne de ben söyleyeyim. Gelen herkese beni rezil edeceklerdi. Annemin kolunda merdivenlerden inerken çalan türkü hüznümü gün yüzüne çıkardı. Şöyle diyordu o meşhur türkü; Kınayı getir aney Parmağın batır aney Bu gece misafirim Koynunda yatır aney Yüzümü çevirip anneme baktığımda oda yazmasını yüzüne kapatmış usul usul ağlıyordu. 'Bu gece misafirem.' derken ağlamamın şiddeti daha da arttı. Bu gece bu evde misafirdim, babasının çiçeği, annesinin gül goncasının son günüydü bu gece. Yarın bambaşka bir hayata adım atacak olmam ayaklarımı prangalama isteği doğuruyordu, ayaklarım dünden razıydı bu duruma. Görüp görebileceği en kara güne adım atacaktı yarın, yarın benim mezarıma gitme günüm olacaktı. Kim mezarına bile isteye gitmek isterdi ki? Avludaki gösterişli taht sandalyelerden birine beni oturttular, birine ise Nas'ın oturmasıyla kızlar elindeki mumlarla etrafımızda dönmeye başladılar. Teyzem kınayla beraber dizimin dibindeki yastığa oturup elimi yumruk yaparak avcuna aldı. " Gelinler ellerini açmıyor!" demesiyle bütün kızlar hep bir ağızdan bağırmaya başladı; "GELİNLER ELLERİNİ AÇMIYOR!" "GELİNLER ELLERİNİ AÇMIYOR!" Elmas teyze yavaş yavaş yanıma gelerek iki avcumun içine de kocaman altınları yerleştirdi. Kınalar yakıldı, kadınlar avlunun ortasında hazırlanan piste oynuyor ben ise oturduğum yerde ağlamamı durdurmaya çalışmakla meşguldüm, karşıdan Poyraz'ın yengesinin bana doğru geldiğini görünce elimdeki peçeteye yaşlarımı silip yüzüme kocaman bir gülümseme taktım. Elini omzuma koyduğunda, "Ağla ağla açılırsın." dedi sıcak bir gülümsemeyle. Daha sonra derin bir nefes alıp "Zordur bilirim." Uzaklara daldı. İsmi Dila idi. Poyraz'ın amcasının hanımı, amcası çok ufak yaştayken annesi, babası ölmüş ağada ona abilik değil babalık etmiş. Bildiğim kadarıyla beraber yaşıyorlar. Çocukları olmadığı için amcasının kuma aradığı bütün kadınların ağzında sakızdı, bekar kızların çoğu ona kuma gitmek için yarış yapıyordu. Bu kadının dışı bile bu kadar hüzünlüyken kim bilir içinde ne fırtınalar kopuyordur. Gece boyu Elmas teyzenin eşliğinde misafirlerle tanıştım, tebrikleri aldım. Hiç kalkıp oynamadım, normalde kınalarda düğünlerde kurtlarımı dökercesine oynasam da bugün o günlerden biri değildi. Gece bittiğinde evde sadece yakın arkadaşlarım ve yakın akrabalar kalmıştı. Yardım için iki gündür bizde kalıyorlardı zaten. Kızların da değimiyle gece benim odamda bekarlığa veda yapacaktık. Konağın kapısının aniden açılmasıyla babam, ağabeyim ve Ferhat salına salına konağa girdiler. Bugün damatların sıra gecesi vardı. Orada içip sarhoş oldukları hallerinden belliydi. Annem söylene söylene babamı odasına çıkartırken abimde beni kolumdan tutup kimsenin olmadığı bir yere çekti, olduğumuz yerde aniden bana sarıldı ve "Engel olmadım. Özür dilerim." diye fısıldadı. Sarılmasına içtenlikte karşılık verirken yaşlarım çoktan boca olmuştu. Derin bir nefes alarak benden ayrıldığında yüzümü ellerinin arasına aldı. "Sen benim biricik kardeşimsin, bu evden gitsen de ben senin her zaman arkandayım." Gözlerinden akan yaşları silip bu sefer omuzlarımdan tuttu. "Ne derdin olursa ne sıkıntın olursa ilk bana geleceksin, sen benim canımsın, seni kimsenin üzmesine kırmasına asla izin vermem. Anladın mı beni?" dedi.  Kollarımı, sıkıca boynuna dolayarak ağlamaya devam ettim. Orada öyle ne kadar sarıldık, ağlaştık bilmiyorum ama bana çok iyi geldi. Abim ile birbirimize benzerdik tip olarak, ruh olarak. Oda kumral saçlı, mavi gözlüydü. Biz anneme benzerken Ferhat tam tersi babama benziyordu. Normalde serttir, sinirlidir ilk defa ağladığını gördüm desem yalan söylemiş olmam, o kadar üzülmüş ki gideceğim diye gardını önümde ansızın düşürdü. Abimden ayrılıp odama girdiğimde, kızları yer yataklarını yapmış, yatakların için kıkır kıkır gülerken buldum. "Ne yapıyorsunuz burada beraber mi yatacağız?" Sordum, kaşlarımı çatarak. "Beğenemedin mi Çiçek hanım?" dedi Rahşan gülerek. Rahşan benim amcamın kızıydı, kara kaşlı, kara gözlü çok güzel bir kadındı. Bu hayattaki en değer verdiğim insanlardan biridir. Can dostumdur. "Beğenemedim Rahşan hanım." dedim alayla karışık. Ela eliyle 'Geç bunları.' yaparken, "Çıkarın şu üzerindekini patlayacağım artık!" diye yakındığımda, hepsi bir ağızdan gülmeye başladılar. Rahşan ile Duygu bana doğru gelerek üzerimdekileri çıkarmaya başladılar. Ela ile Duygu da en büyük halamın kızlarıydı. Duygu iki yaş büyüktü kardeşinden, geçen yıl görücü usulü evlenmişti. Yaşı daha on dokuzdu. Ela ise nişanlıydı, deli gibi seviyordu Mustafa'sını dua edelim de açmasın ağzını.. Banyomu yapıp pijamaları mı giydikten sonra odaya girdim. Hala odada gülüş cümbüş gidiyordu. Ellerimi bellime yerleştirip "Haydi haydi uyuyacağım, yarın sabahın köründe kalkacağız yine, yorgunum valla!" "Biraz daha oturalım yatarız." dedi Rahşan, elimden tutup yatağa çekti. "Vallahi yorgunum bak çok uykum var." "Doğru söylüyor kız, yarın gecede uyuyamayacak zaten rahat bırakın1" dedi Burçin imalı ses tonuyla. Burçin ise dayımın kızıydı, yirmi sekiz yaşında dört çocuk annesiydi. O kadar klas bir kocası vardı ki anlatamam size. "Niyeymiş o? Mışıl mışıl uyuyacağım valla." dedim keyifle. Oda da kıkırtı sesleri yükselirken Duygu, kendini dizginleyip girdi lafa; "Hee uyursun uyursun damat uyutur sanki!" "Niye uyutmasın ki?!" dedim boş bulunup tabi daha sonra jeton düştü. "Kız senin yarın gerdek gecen ya onu diyoruz."  dedi Ela bıkkınlıkla. Şaka! Doğru ya... Gerdek gecesi diye bir şey var değil mi? "Nerede o Ferhat!" diye fırlamıştım ki ayağa, Rahşan yakaladı kolumdan. "Dur dellenme!" "Hayatımı sikti piç, lan ben nasıl! Allah'ım ben işin bu tarafını hiç düşünmedim! Vazgeçtim ben, kaçalım buralardan. Ferhat'a başka kız buluruz!" Soluksuz konuşmamı tiyatro izler gibi izlediler bildiğin, hani biri de kalkıp bavul falan hazırlamaya girişmedi. "Saçma sapan konuşma be! Nereye gidersen git bulurlar sizi." Ela'nın umursamaz tavrına dişlerimi sıkarken Duygu girdi bu sefer araya. "Korkma korkma acıtmıyor." "Ne diyon kızım sen!" diye diklenmiştim ki Burçin araya girdi. "Sakin olun be! Haydi yataklara, sende çıkar aklında saçma sapan şeyleri. Görmeyeli ağzında bozulmuş bakıyorum." "Öyle oldu!" dedim öfkeli bakışlarım Burçin'e kaydığında. Yatağa girerken kanımın çekildiğini hissettim. Ne yapacaktım ben yarın? Bir yolunu bulmak zorundaydım. Asla o adamın olmayacağım, asla bana el sürmesine izin vermeyeceğim. Yorumlarınızı bekliyorum canlarım  Keyifli okumalar  İnsta: adilece__ Twitter: adilece__ Wattpad: rabadile
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD