"Ben de zaten anlamıyorum sorunun YD bölümünden kaynaklandığını anlamak bu kadar zor mu? Hareket kabiliyetini sağlayabilmesi için yazılımın YD bölümünün y14662zpd ar10gh şeklinde değiştirilmesi gerek!" Deyip sustuğunda tüm gözler ona çevrilmişti. Hiç kimse yorum yapamazken Affan kaşlarını çatarak "Ne dedin sen?" Diye sordu. Onun boş olmadığını anlamıştı ama sıradan bir asistan olmadığı da açıktı.
"Aslında bir şey demek istemedim!" Diyerek geri adım atsa da bundan rahatsızdı.
"Dedin!"
"Evet dedim, inkar edemeyeceğim! Her şey açıkça ortada sorunun nereden kaynaklandığı belli, bence ona odaklanın!" Dediğinde Affan kısa bir süre için bu konuyu kapattı.
"Evet, şirketimin dahiyane mühendis ve yazılımcıları sizler bu konu da ne düşünüyorsunuz?" Diyerek imalı bir soru yönelttiğinde adı Sergen olan:
"Beril hanıma katılıyorum!" Diyerek onayladı.
"Yazılımı deneyebiliriz bunu işleyebiliriz!"
"Güzel! Çalışın ve tekrar konuşalım." Dedikten sonra odadan çıktı.
"Bir asistana göre fazla şey bilmiyor musun?" Diye soran Sergendi. Beril o an geçenki toplantıda da karşılaştıklarını sma kendisiyle hiç konuşmadıklarını anımsadı.
"Belki de gerçek bir asistan olmadığım içindir!"
"Nasıl yani?"
"Şimdi gitmeliyim!" Diyerek oradan çıkıp hızlıca odasına geçti. Affan'ın önünde bir işle meşgul olduğunu görerek rahatladı fakat kendi CV'ni incelediğinden habersizdi.
Telefonun çalmasıyla irkilerek camın arkasındaki Affan'a baktı ardından ahizeyi kaldırdı.
"Efendim!"
"Gel!" Diyerek telefonu kapatınca Beril tedirgin bir şekilde yerinden kalkarak diğer odaya geçti.
İçinde tarifi mümkün olmayan bir sıkıntı vardı. Yaramazlık yapıp yakalanmış çocuklar gibi mahçup hissediyordu kendini. Ürkek bir biçimde Affan'ın masasının karşısında beklemeye başladığında Affan onda gördüğü bu mahçupluk tavrını sevmişti. Karşısında ilk kez çekinerek duruyordu ve bu sebepsizce memnun olmasını sağlıyordu.
"Anlat!"
"Ne anlatayım ki?" Diye sorarken hızlıca bir bakış atıp gözlerini kaçırdı.
"Elimdeki CV'in!"
"İşe başladığım Günde elimdeydi ama o zaman ilgilenmediniz, odağınızda işe referansla giren işe yaramaz biriydim sadece!" Diyerek dudaklarını büzdü.
"Neden söylemedin?"
"İlgilenmediniz ki!"
"Madem aracılar vardı, kendi işin için neden başvuru yapmadın?"
"Daha önce istedim ama şirketinizin bir mühendise ihtiyacı yoktu. Üzerine çalıştığım bir projem var bittiği gün onunla gelirsem bir şansım olacağını düşünmüştüm hep! Asistanlığa gelince bu işi yapma sebebim paraya ihtiyacım olmasıydı." Diyerek tamamıyla dürüst bir cevap vermişti.
"Nasıl devam edeceğiz şimdi? Robot mühendisi bir asistanım var sen olsan ne yapardın?"
"Ben olsam yol verirdim!" Dediğinde bu dürüstlüğü karşısında şen bir kahkaha atan Affan devam etti konuşmasına.
"Ben öyle fevri kararlar vermem! Önce düşünürüm, sonra sebep ve sonuç ilişlisini tartarım!"
"Ne kadar programlı bir tarzınız var!" Diyerek çok sıkıcısın tavrı takındı.
"Bence burada kalmak istiyorsan burun kıvırmamalısın!" Dediğinde Beril hızlıca yüzünün ifadesini değiştirerek:
"Tabi, o zaman ben size bir kahve getireyim!" Dedi ama Affan başını olumsuz anlamda salladı.
"Yemek!"
"Hayır!" Dedi tekrar başını salladı.
"Immm, masaj yapsam! Bu konuda çok iyiyimdir fin masajı bilen bir arkadaşım vardı!"
"Bak buna hayır demezdim ama her yer cam, kimseyi hakkımızda konuşturmak istemeyiz değil mi?"
"İsterlerse konuşmayı denesinler, sonuçlarına katlanırlar."
"Ayakta kaldın otur!" Dediğinde Beril şaşkınlığını gizleyemedi Affansa hissettiği her ifadeyi yüzünde görmekten memnundu.
"Evet, otur! Sonra ciddi anlamda konuşalım!" Dediğinde yavaşça önündeki masaya oturdu.
"Şirkette bir mühendise ihtiyaç olmadığı açık, hele ki robot mühendisi bir asistana ihtiyacımız olmadığı daha açık!" Dediğinde ayaklanarak.
"En iyisi ben hiç oturmayım!" Diyerek kalkacağı sırada Affan eliyle otur işareti yaptı. Beril geri otururken hâlâ rahatsızdı.
"Şu on beş günlük deneme süren devam etsin! Sonrasına bakarız!" Diyerek temkinli kararını sunması üzerine Beril burun kıvırarak.
"Bana yine getir götürcülük göründü."
"Bu zaman içerisinde fikirlerinden elbetteki faydalanmak isteriz, CV'indeki gibiyse potansiyelin XP ailesinde mühendis olarak yürüyebilirsin!"
"Başka bir alternatifim olmadığına göre!"
"Bir de beğenmiyorsun! Dışarıda bu pozisyonda çalışmak isteyen binlerce kişi vardır."
"Aman canım, sizde hiç şakadan anlamıyorsunuz!" Diyerek mübalağa yaptığında, Affan aldık başımıza belayı der gibi başını sallıyordu.
"Tamam şimdi, işinin başına dönebilirsin!"
"Peki, iyi çalışmalar" Diyerek kalktıktan sonra lavaboya güden Beril odasına geçmeden önce Melisa'nın yanına uğradı.
"Biraz boşluğum var bir kahve içsek mi?"
"Nasıl içersin?"
"Sade olsun!"
Melisa kahveleri söyleyip Beril'e döndükten sonra yavaşça konuşmaya başladı.
"Affan bey CV'ni istedi!"
"Biliyorum, deminden beri odasındaydım!"
"Farkındayım, neden istemiş peki?"
"Bakmadın mı?"
"Hayır!"
"Güzel, demek ki bu iş yerinde dedikodu yapan sen değilsin!"
"Ne oldu ki?"
"Çenemi tutamamam yüzünden robot mühendisi olduğumu öğrendi!"
"Robot mühendisi mi?"
"Evet."
"O zaman ne işin var asistanlıkla!"
"Çok uzun hikaye!"
"Peki sonuç ne?"
"Hâlâ asistanım!" Diyerek güçlü bir kahkaha atmıştı ve bu tüm bölümde yankılanmıştı. Affan sese baktığında daha önce böyle içten gülen birini görmediğini düşündü.
"Sabahtan beri anlamadığım bir şekilde dedikodun dönüyor, ona ne diyeceksin Peki?"
"Ne diyorlar?"
"Donanım konusunda bilgi vermişsin, diğer firmaların gönderdiği ajan olduğunu düşünüyorlar."
"Bu millet kafayı yemiş!" derken hâlâ gülüyordu.
"Seninde pek akıllı olduğun söylenemez hani!"
"Ben hissettiğim gibi yaşıyorum, buna delilik diyorsan kabul ediyorum!" Derken yanlarına Sergen geldi.
"Ooo zeki kızımız da buradaymış!" Diyerek cıvık bir şekilde muhabbetlerinin içine daldığında Beril delici bakışlarını ona göndermekten çekinmedi.
"Şirketin terasında mı olmam gerekiyordu? Bu kadar şaşırdığına göre!"
"Neyse boş ver! Bu günkü davranışın çok etkileyiciydi. Etkisinde kalmadım desem yalan söylemiş olurum!"
"İlginç ben yerinde olsam nerede hata yaptığımı düşünürdüm!" Dediğinde Melisa gülmemek için kendini zor tuttu.
"Asi, ne kadar da iyi!" Diyerek açıkça kur yapan Sergen çığırından çıkmış gibiydi. İlk geldiği gün bile dikkatini çekmişti, Berili seksi ve güzel bulmuştu. Bu günkü davranışından sonra zeki olduğunun da farkına varınca istenilenilecek nadir Kadınlardan olduğunu düşünmüştü.
"Müsaadenizle benim yapılacak işlerim var!" Diyerek sakinliğini korumaya çalışan Beril elindeki fincanı masaya koyarak odasına geçiyordu ki Sergen arkasından seslendi.
"Müsait olduğunda birlikte bir kahve içelim!" Dedi ve bunu Affan da dahil herkes duymuştu.
***
Beril odasındaki telefonun çalmasıyla ilk önce Affan'a baktı fakat elinde ahize yoktu. Kim olduğunu düşünerek açtı. Arayan girişteki görevli kızdı.
"Merhaba Beril hanım Ege Deniz adında biri sizinle görüşmek istiyor bilginiz var mı?"
"Tamam, gelsin!" Dedikten sonra telaşla telefonunu aldı eline Ege'den gelen tam yedi çağrı vardı. Uzun süredir telefonuna bakmadığını fark etse de iş işten çoktan geçmişti.
Ege'yi gören Beril yerinden kalkarak önce kapıyı açtı ardından kucakladı arkadaşını.
"Neredesin kızım sen ya? Arıyorum açmıyorsun!"
"Kötü bir şey yok değil mi? Anneme bir şey mi oldu?"
"Sakin ol annen iyi, annem yanında şu an! İmzalaman gereken evraklar var, onları getirdim. Onun için aradım, işinden olma diye ben geldim."
"İçim rahatladı ver imzalayayım!" Dedikten sonra okudu, ilaçlar ile ilgili bir kaç belgeydi. İmzalayıp geri verdi.
"Bir şey içer misin?"
"Yok teşekkür ederim, kalkacağım NiLayla buluşacağım!"
"Hiç sevmiyorum o kızı biliyorsun değil mi?"
"Zaten ayrılmak istediğini söyledi, belki de son görüşmemiz olacak!" Diyerek hüzünle baktı arkadaşına.
"Aman sana kız mı yok! Ben sana bulurum birini." Dedikten sonra cesaret vermek için elini tuttu. Bunu fark eden Affansa bu duruma sinirlendiği için gergindi.
"Sen önce kendine birini bul! Görende bir sürü arkadaşın var sanacak!"
"Öyle deme bir gün benimde arkadaşım olacak ve sana söz veriyorum, sende onu çok seveceksin! Seni ben evlendireceğim!"
"Aptal!" Dedi ve yanağından makas alarak kalktı.
Günün sonunda kendini yorgun hisseden Beril bir an önce eve gitmek istiyordu.
***
Eve geldiğinde evin içinde ışık olması gerilmesine sebep olsa da açık bırakmış olabileceğini düşünerek kendini sakinleştirdi. Ama içeri girdiğinde ki tıkırdılar kalbinin hızlı hızlı atmasına sebep oldu.
"Gel, biziz! Endişelenmene gerek yok!" diyen Nurdu. Birde bu dişi şeytanlar vardı. Yorgunken hiç çekilesi halleri yoktu. Bir an önce konuşup gönderse hepsi için iyi olacaktı.
Beril ilk olarak eve nasıl girdiklerini sorduğunda kilidi değiştirdiklerini öğrenince gereken cevabı verip sinir olduğu için hiç bir şey anlatmayarak cezalandırdı onları.
***
Ertesi gün işe gelmeyen Affan tüm işlerini iptal ettirince o gün yapılacak işleri diğer günlere yayan Beril, boş boş oturmaktan sıkıldığı bir günü bitirdiğinde alel acele işten çıktı. Annesinin uyanması an meselesi olduğu için uyandığında mutlaka yanında olmak istiyordu.
Hastaneye geldiğinde ilk iş olarak Ege'yi sordu fakat bir ameliyatta olduğunu öğrenince direk annesinin yanına geçti. Normal odaya alınan annesinin yanına mikrop kapmaması için hiç kinse alınmıyordu. Camın arkasından sevgiyle yatan annesine bakıyordu.
Gözlerini kırpmaya çalışan kadını fark ettiğinde neredeyse camdan içeri girecekti. Yaşlı kadın tamamen gözlerini açtığında Beril uzaktan öpücükler atmaya başladı annesine. Kızının bu haline gülümseyen kadın acılarını belli etmemeye çalışıyordu.
Sonunda dayanamayan Beril içeri ses gönderen tuşa basarak megafona yanaştı ve içten "Günaydın, annem!" Dedi. Gözlerini kırpan kadın oldukça mutluydu çünkü kızını bu dünyada yalnız bırakıp gitmemişti.
Beril annesi uyuyana kadar orada bekledikten sonra zorla camın önünden ayrıldı. Asansöre binerken zorla tuttuğu göz yaşları birer sicim gibi kayıp dudaklarına kaydılar. Asansör durduğunda toparlanmaya çalışıp yavaşça çıktı içinden. Aynı sürüyen adımlarla dışarı çıktığında Affan'ın kapıda biriyle konuştuğunu gördü. Günlerdir iş yerinde gördüğü ciddi halinden eser yoktu üzerinde. Aksine dağınık ve çok sıradan görünüyordu.
Affan cümlesini bitirip içeri gireceği sırada Berille karşılaşınca önünde gelip durdu.
"İyi akşamlar Affan bey!" Diyen Beril'in gözleri hâlâ buğuluydu.
"Sanada!" Diyen diğer gözlerde de keder vardı.
İkisininde konuşmaya gücü yoktu o yüzden başka hiç bir şey söylemeden ayrıldılar. Beril hastanenin bahçesinde bir bankta düşünceli bir şekilde oturuyordu. Eski radyosunu çantasından çıkarıp nostalji bir parça buldu ve gözlerini kapatarak dinlemeye başladı.
Daha küçük bir kızken babası ölmüştü, şimdide annesini kaybederse bu hayatta tutunacak hiç bir dalı kalmazdı. Ailesinden öğrendiklerini hayat felsefesi olarak benimseyip hayatı boyunca hissettiği gibi yaşamıştı fakat son günlerde hiç içinin rahat etmediği bir işe bulaşmıştı. Pislik bir kez bulaştı mı silinmez diye düşünürdü ve bu yüzden bir daha temiz kalamayacakmış gibi hissediyordu kendini. Şeytan bir yerde anlat her şeyi kurtar diyordu fakat geriye dönemeyeceği kadar büyük bir adım atmıştı. Düşünceler Zihni'ne akın ettiğinde duygu yüklü şarkıda bitmek üzereydi. Bir damla yaş sol gözünden süzülürken aklına babasının "Eğer yaş sol gözünden akıyorsa acıdan ağlıyorsun!" Dediği geldi ve bir damla daha takip etti biraz önce süzülüp giden inci tanesini.
Diğer şarkı başlarken iç çeken Beril bir elin yüzüne değmesiyle çektiği nefesi geri veremedi. Aynı anda nefessiz kalarak kalbi hızla çarpmaya başladı.