Çaresizlik insanın kapısına bir kez geldi mi, bir daha gitmez derler soğuk kentin karanlık sokaklarında. Bir hüzün şarkısı çalıyordu şimdi eski kırık dökük radyoda; dede hatırasıydı çıkardığı ses bile geçmiş kokuyordu sanki. Duygu yüklü anlam dolu bir şarkı önce odayı sonra kulakları dolduruyordu ve soğuk kentin sokaklarında bir can daha çekişiyordu.
Kış aylarının sonu Mart ayının en soğuk zamanlarıydı. İstanbul hiç olmadığı kadar soğuktu bu gece ve genç kızın yüreğini hiç bir metanet cümlesi ısıtamazdı. Annesinin çok zamanının olmadığını bilmesi içini yakan en büyük yangınlardan biriydi.
Oturduğu banktan yanına koyduğu radyoyu eline alan Beril kalkıp gideceği sırada önünde dikilen beş kadının gölge yapmasıyla kalkmakta oturduğu yere tekrar oturdu. Kızlar baştan aşağıya zenginlik kokuyordu. Zengin birini nerede görürse tanırdı, orta öğretim dahil tüm okullarını burslu olarak en iyi okullarda okumuştu. Yüksek lisansını amerikanın en iyi okulunda yaptıktan sonra Türkiye'ye yeni dönmüştü ama iş hayatına başlayamadan annesinin hastalığını öğrenmesi tüm hayatını alt üst etmişti.
Bu hayatta annesinden başka kimsesi yoktu, okulu bitmişti artık annesini rahat ettirebilecekti fakat yaşlı kadın gün yüzü göremeden körü körüne gitmek üzereydi. Tek çıkar yol beş yüz elli bin lira bulmaktı. Bu rakam çalışarak ancak yıllar sonra biriktirebileceği altı haneli bir rakamdı.
"Merhaba Beril!" diyen sarışın kızdı. Gözü bir yerden ısırıyordu ama kim olduğunu çıkaramıyordu.
"Merhaba!" derken sesi tereddüt doluydu.
"Beni hatırladın mı? Aynı okuldaydık!"
"Hayır, hatırlayamadım!" dedi, tanımaya çalışan bir ifade yüzüne yerleştirerek.
"Aynı bölümde değildik ondandır."
"Konu ne peki?"
"Biraz araştırdım da, annenin ameliyat masrafları için bir miktar paraya ihtiyacın varmış!"
"Evet, var!"
"İstersen sana yardım edebiliriz!"
"Karşılığında ne istiyorsunuz?" diye sorarken, zekice cevap verdiğini gören kızlar memnun oldu. Çünkü aradıkları özelliklerden biri kızın zeki olmasıydı.
"Elbette bir şey isteyeceğiz ama yapamayacağın kadar zor bir iş değil!"
"Sadede gelin! Uzatmayın." derken ciddiyetini koruyordu.
"Güzel! Kararlı ve açık sözlü." diyen Esmer yeşil gözlü kız en az beş bin dolar olan çantasını bankın üzerine hemen Beril'in radyosunun yanına koydu.
"Evet öyleyim ve konuşurken lafı uzatanlardan hiç haz etmem!"
"Kaç dil biliyorsun? Duyduğuma göre okulu birincilikle bitirmişsin!"
"Madem mülakat yapacaktınız, daha uygun bir yerde buluşsaydık!"
"Demek işine öz saygın da var, üstelik cesursun da!" diyen kızıl saçlı kız pahalı ayakkabılarının topuklarını yere vururken Beril'in vereceği cevabı bekliyordu.
"Hiç şüphen olmasın! Sinirlenirsem karşıma kim çıksa tanımam!" derken ayağa kalktı ve meydan okurcasına kızların karşısına dikildi.
"Evet kızlar size söylemiştim, aradığımız her özellik bu kızda var!" derken Beril derin bir nefes alıp verdi. İyice sabrı taşmak üzereydi.
"Güzel! Daha ne olsun?" diyen aralarında en doğal görünen kızdı.
"Hem zeki, hem bilgili, dürüst, cüretkar, korkusuz, kararlı ve..." derken saçlarını tutan kız kumral olandı. Saçına dokunan eli tokatlarcasına itekledi.
"Tamamdır bu iş, ben ikna oldum!" diyen eli tokatlanan kızdı.
"İyi de beni kim ikna edecek!" diye bağıran Beril çileden çıkmıştı artık.
"Tamam, sakin ol! Eğer bizimle iş birliği yaparsan annenin ameliyat masrafını karşılayacağız ve kabul edersen kullanılacak ilaç hemen yarın yurt dışından Türkiye'ye gelmek üzere çıkacak!"
"Nasıl bir iş birliği bu?"
"Bir adam var! Onu kendine aşık edeceksin, sonra da çekip gideceksin!" dediğinde Beril güçlü bir kahkaha attı. Kızlar kahkahasından korkarken ilk başta konuşan kız ikna edici konuşmasını yapmaya başladı.
"Bak sakin ol! Senin paraya bizimde intikam almaya ihtiyacımız var ve bize senden başka kimse yardım edemez! Onun aradığı tüm özelliklere sahipsin."
"Böyle saçma şey mi olur! Ben öyle numaradan birini kendime aşık edemem."
"İşte bu yüzden seni istiyoruz, doğal olacaksın! Mutlaka dikkatini çekeceksin" diyen kızıl saçlı kıza bıkkınlıkla baktı. Başka çaresi yokmuş gibi hissediyordu, olduğu yerde hayıflandı ve ellerini saçlarının arasına getirerek saçlarını karıştırdı. Neredeyse ikna olmak üzereydi çünkü annesini kurtarmak istiyordu. Birlikte yaşayacakları günleri vardı.
"Hadi, kararını ver! Sonra da şartları konuşalım!"
"Biraz zaman verin bana düşüneyim!"
"Bizim zamanımız yok! Beş dakikan var karar ver, yoksa birini bulup davranış biçimini belirleyerek bu işi yaptırırız!" diyen esmer olandı.
Beril normal şartlarda asla yapmayacağı bu iş birliğini çaresizce kabul etmeye karar verdi. Annesi için yapacak başka hiç bir şeyi kalmamıştı.
"Tamam, kabul ediyorum!" derken derin bir nefes aldı, bir müddet içinde tutup efkarlı bir biçimde geri verdi. Bu yaptığı hayatında ilk kez kişiliğinden verdiği bir ödün oldu. Bunun rahatsızlığını ruhu kaldıramazken içinde taşıdığı keder taşınır cinsten değildi.
"Yarın sabah seni evinden aldırırız, Şimdi gidebilirsin!" diyen sarışın kıza tek kaşını kaldırarak baktı.
"Sakın bana bir daha emir vermeye kalkma! Paranızı kabul ettim köleliği değil," diyerek hızla yanlarından uzaklaştı.
Beril kederli bir şekilde yürürken kendine aşık edeceği adamı düşünüyordu. Ne yaptı ki bu kızar böyle intikam peşine düştüler, neyse neydi kızlar tamamen aptallardı. "İstedikleri özellikler bende vardı doğru ama ben erkek ruhundan anlamayan aşk nedir bilmeyen sadece ders çalışan gözlüklü ineklerden biriydim. Aklı sadece rakamlara çalışırdı, neyse neydi sonuçta bu işin olmayacağını onlar anlayana kadar vakit kazanıp paralarını geri verecek bir yol bulurum!" diye düşünürken yanından geçen adamın kendisine bilerek çarpmasıyla düşünceleri bölündü.
"Hey! Güzellik tanışmayalım mı?" diyerek cıvık bir şekilde konuştuğunda Beril yumruğunu sıktı. Cevap vermeden yoluna gitmek istese de adam gitmesine izin vermemekte ısrarcıydı.
"Çekil yolumdan, seni uyarıyorum!"
"Bak sen şu yavruya, ne güzelde ötüyor!"
"Bana bak, çekil git fena olacak!"
"Çok abarttın canım gel bir şeyler içelim! Kaynaşırsak devam ederiz." derken yanlarına yaklaşan bir diğer adam müdahale edeceği sırada Beril adama fırsat vermeden sağ yumruğunu adamın yüzüne sertçe geçirdi. Yurt dışında okuyup iyi eğitim almış olabilirdi ama o Kasımpaşa kızıydı. Adam beklemediği bu darbeyle Beril'in üzerine yürüyecekken sertçe diz kapaklarının arkasına yan tekme atarak sendelemesini sağladıktan sonra omzuna sertçe vurarak yere düşüşünü keyifle izledi.
"Sen başının çaresine bakıyorsun!" diyerek şaşkınlığını gizlemeyen adama sertçe bakarak:
"İstersen sende kaşınma!" diyerek yoluna devam etti.
***
Beril beş dişi şeytanın karşısına büyük bir toplantı odasında yuvarlak masanın başında oturduğunda, esmer olan kalkarak projeksiyonun başına geçti. Ardından konuşmaya başladı.
"Ben Seza, Affan Şadoğlu'nun üç ay sevgili olduğu kişiyim! En uzun birlikteliği benimle oldu. Her birimizin en çok sevdiği özellikleri topladığımızda ortaya sen çıkıyorsun cicim!"
"Bana cicim deseydin, üç gün dayanamazdım sana!" derken gözlerini deviren Beril tahammülsüz görünüyordu.
"Tamam uzatma! Asla yalan konuşmaz, yalan konuşanı sevmez! Dürüstlük onun için çok önemlidir, patavatsızlardan hoşlanmaz, ama açık sözlü insanları sever! Doğallıktan yanadır, zeki kızlardan hoşlanır. Karşısındakiler saygı gösterir ve yapmacıklıktan hoşlanmaz!"
"Kısacası bay mükemmelmiş! Hatayı neden kendinizde aramıyorsunuz?"
"Fikrini kendine sakla!" diyerek sertçe uyaran kızıl saçlı kıza ters bir bakış attı.
"Şunu anladık ki, en önemlisi zor kızları sever!"
"İşte bunu yaparım, hiç bir zaman kolay olmadım."
"Adamı kaçırma da!" diye safça soran kumral ve doğal olan kıza gülümsemekle yetindi.
"Evet kimdir Affan Şadoğlu? XP Yapay zeka teknolojilerinin yönetim kurulu başkanı! dediğinde Beril ilgiyle başını kaldırdı ve projeksiyona yansıyan resme baktı. Dün akşamdan sonra artık hiç bir şansının olmadığına emindi fakat bunu bu dişi şeytanlara söyleyecek değildi. Çünkü adam geçen akşam kendisine yardım etmeye çalışan adamın ta kendisiydi. O ne yapmıştı bir güzel adamı terslemişti. Adamın istediği özelliklere sahip olabilirdi ama kaba birinden hoşlanmayacağına emindi.