4. BÖLÜM: RESMİ NİKAH İSTEMİYORUM

1011 Words
GÜLNİHAL ŞAHMERAN: Bir şekilde beni eve sokup tüm sokağa da adam koyarak gitmişti Boran, tavanı izleyen mavi gözlerim Odamın kapısını çalması ile devrildi. Gelen gidenlerden de, nasihat edenlerden de, konuşanlardan da nefret ediyordum. Daha gel demeden girmişti bir kaç tane kadın ile annem, saygısızlık yapmamak için yattığım yerden doğruldum. Aslında hiç bir şey yapasım yoktu da kendime saygımdan yapıyordum. Benim tek öfkem, sinirim, nefretim bir Boran Ağayaydı. Her şeyi ona yapacaktım. Onun için bunlara, gelenlere, gidenlere herkese şimdi ki gibi susup yine kafa sallamak amacıyla baktım. Onlar söylüyordu ben dinliyormuş gibi yapıp onaylayarak gönderiyordum ve tekrar yatıyordum. Dün Boran Ağa mehir olan altınları göndermişti bir sandıkla birlikte. Ardından da çeyiz geleneği olan saçmalıkla bir sürü kıyafet ve iç çamaşırı odama dolmuştu resmen. Hiçbirini açıp bakmamıştım öylece kutularıyla duruyordu yalnızca özel olarak gönderilen siyah kutuyu komidinin üstüne bırakmıştım. Boran Ağa ayrı olarak göndermişti ama içine bakmaya tenezzül etmemiştim. Yine ne saçmalıktı acaba? Umrumda değildi. Odaya kayınvalidem, annem ve Yaren gelmişti. Ardından da yardımcı kız elinde abiye poşetiyle girdi, “Keçemın, bindallın ve gelinliğini getirmişler. Sen yavaş yavaş hazırlan” Kız önce bindallıyı sonra gelinliği yan yana yatağıma bıraktı, dönüp bakmadım bile, ne istiyorlarsa, ne seçiyorlarsa dedikleri gibi sadece uyguluyordum. Parmağıma geçirdikleri pranga yetmiyormuş gibi bir de kukla gibi beni oynatıyorlardı. Berdelle evlenmiyor muyduk? Ne bu tantana anlamıyordum. Berdelle evlilik demek bir nikah kıyılır ve erkek evine götürülürdü, biterdi. Düğün, kına, isteme, çeyiz. Bunların hiçbiri asla olmazdı. “Ne gerek vardı?” diye baktım, “Eh kızım biz normal insanlar gibi değiliz, aşiretiz. Kimseye laf vermek istemeyiz. Herşey Turan aşiretine ve Boran Ağa’ya yakışır olmalı” dedi kayınvalidem güler bir sesle. Boran lafını duymam bile sinirlerimin zıplamasına yetmişti. Dişlerimi sıkıp “yine de gerek yoktu” dedim. “Bence de yoktu, ne de olsa Berdel. Bir nikah sana yeter de artar ama işte abim herşeyi yapmak istiyor” diye söylendi Yaren. Gözlerimi devirdim, çok mu meraklıydım abisine veya bu düğüne derneğe. Kendimi ne naza çekiyordum ne de bu durumdan memnundum. “Kızım...” diye kayınvalidem dürttü Yaren’i, “Sana buraya gelirken sus dedi ağabeyin. Sus kızım” Demek Boran, Yaren’i uyarmıştı. Ama yine de Yaren’in pek umrunda olmamıştı. “Tamam Daye” diye sustu. Daha doğrusu susturuldu. “Kızım sen kusuruna bakma, Yaren işte pek dilini tutamaz” diyerek Yaren’in susması için tekrar dürttü kayınvalidem. Çünkü her laftan sonra atlıyordu ortaya. Saçma sapan konuşarak iyice zıplatıyordu sinirlerimi. “Sen hazırlan kuaförde gelecek” dedi kayınvalidem ve hep birlikte çıktılar, onların çıkması ile gözyaşlarım da döküldü. Yatağımın yanına çöküp hüngür hüngür ağladım. Geleceğine, hayallerime ve herşeye. Ağladım, ağladım, ağladım. İçim dışıma çıkana dek ağladım. En sonunda çöktüğüm yerden ve bir daha kendime ağlamayacağıma söz vererek kalktım, duş aldım ve bana getirdikleri kırmızı bindallıyı giydim. Ne aynaya baktım, ne de başka bir şey yaptım, odaya gelen kuaför yüzüme bir ton makyaj yapıp, saçlarımı su dalgasıyla da dalgalandırarak büyük tacı kafama taktı ve en sonunda dudaklarımı ön plana çıkartacak kırmızı ruju da sürüp çıktı odadan. Gözlerim sonunda ayna da ki yansımama değdi, çok güzeldim, mavi gözlerim ve siyah saçlarımla kırmızı bindallı daha bir gösterişli olmuştu. Evet güzeldim, gösterişliydim, ama mutlu muydum? Hayır. Tabii ki Hayır. Sevmediğim, hiç bir zaman sevmeyeceğim adamla evlendiriliyordum. Midem kasıldı, yutkunamaz oldum. Her şey gerçekten böyle mi olacaktı. Ağlamamalıyım, Ağlamamalıyım. Kendine söz verdin Gülnihal Şahmeran, bundan sonra tek damla gözyaşı yok. O Boran Turan’a hayatı zindan edeceksin. Yeminler ettim, sözler verdim ve annemin gelmesi ile aşağı indik. Tüm avlu kadınlarla dolup sokağa dek taşmıştı. Zılgıtlar ve alkışlar eşliğinde indim aşağı ve gelin tahtına oturdum. Herkes halaylar çekti, eğlendi, oynadı. Yemekler yendi. Bir kaç kez beni oynamak için kaldırmak isteselerde kesinlikle reddettim. Hayatım alt üst olmuştu bir de kalkıp oynayacak mıydım? Bir çok genç, bekar kızın kinli gözleri üzerimdeydi. Muhtemelen şımarık davrandığımı ve Boran Ağa’yı hak etmediğimi düşünüyorlardı. Çünkü yüzlerinde ki ifadeden herşey apaçık okunuyordu. Asıl onlar değilde ben onların yerinde olmak istiyordum. Bir misafir gibi bir köşede oturup izlemek isterdim. Bu tahttada çok isteyen biri oturabilirdi pekala. Artık vakit gelmiş olmalı ki kapının önünde bir kargaşa yaşandı, davullar, zurnalar ve silah sesleri yankılandı, Kayınvalidem elinde kırmızı duvak ile yüzümü kapatarak annemle birlikte yanıma oturdular ve kapıdan Boran Ağa ile bir çok takım elbiseli adam elinde ki silahla girdi. Boran Ağa bir kez daha havaya bir el silah sıkıp ağır ağır kalabalığın içinden bana doğru adımladı. Boğazım düğüm düğüm olmuştu, buz gibi olan ellerimi birbirine sürtüp bu sıcak hava da ısınmaya çalıştım. Bedenim içten içe titriyordu. Bu adamdan ciddi anlamda korkuyordum ama baş indirmekte Gülnihal Şahmeran’a yakışmayacağından dik durdum. Kırmızı duvağın arkasından ikimizinde gözleri birbirine kilitlenmişti. Adımları önümde durdu, kayınvalidem elindeki yeşil örtüyü de onun omuzlarına kalkıp örttü ve Boran koca bedeniyle yanıma oturdu. Derin bir soluk alıp verdim, dibime giren adamın nefesini bile hissediyordum. Kokusu burnuma doldukça daha da sinirleniyor, öfkeleniyordum. Kızlar etrafımızda döndüler, ağıtlar yakıp, türküler söylendi. Gözümden bir damla dahi akmadı. Akıtmadım. İstemediğim Bir evlilik için artık gözyaşı dökmeyecektim çünkü bu kendime verdiğim bir yemindi. Bundan sonra onlar ağlayacaktı özellikle Boran Ağa. Elimi açmam için yanıma gelen kayınvalidem altını uzattığın da avucumu açtım, büyük altını avucumun içine koyduktan sonra tanımadığım genç bir kız kınayı yakıp elimin üstüne kırmızı güllü bir şeyle kapattı. Donuk ifadeyle yalnızca bakıyordum. Hareket dahi etmek içimden gelmiyordu. Bir an önce bıraksalardı odama çıksam diye içimden geçirdim. Bitsin, gitsin. Evleneyim herkes kurtulsun derdindeydim. “Kalk!” diye yanımda fısıldayan adam ile gözlerimi ona çevirdim dik dik kimseyi takmadan bakıyordu. “Kalk hadi.” Diye tekrarladı. Alkışların, silahların tekrar duyulması ile gözlerimi kapattım ve dediği gibi kalktım. O da benimle kalktı ve “Yaklaş.” Diye tekrar fısıldadı. Bu kargaşada kimse duymasa da Boran Ağa yine de sessiz olmayı tercih etmişti. Zaten dipdibeydik daha ne kadar yaklaşabilirdim ki. “Gel buraya....” diye daha ne olduğunu anlayamadan yüzümde ki kırmızı duvağı açıp ensemden tutarak dudaklarını alnıma bastırdı. Bir kaç saniyelik şaşkınlık yaşasam da kendimi hızla toplayıp “Bırak” diye dişlerimin arasından homurdandım. “Karımsın.” Diye bastırdı. “Berdel oldu, bitti her şey” dedikten sonra bir adım geri gitse de gözleri hâlâ üzerimdeydi. “Değilim, resmi nikaha asla evet demeyeceğim.” Diye ortaya bir bomba attım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD