1. BÖLÜM: KAÇIŞ

1090 Words
Nefes nefese koşarak kapıdan içeriye girdim. Nereye geldiğimi, buraya kadar nasıl koştuğumu bile bilmiyordum. Arkamdan beni kovalayan iki korumadan zar zor kaçabilmiştim. Girdiğim mekana baktığımda buranın bir gece kulübü olduğunu anlamam pekte uzun sürmemişti. Bir nevi kumarhaneye benziyordu. Buraya girerken gözüm hiçbir şey görmediği için kapının önünde koruma olup olmadığını bile farketmemiştim. Ama olsa beni buraya kadar sokmazlardı sonuçta. Bunu kafaya takacak kadar önemli bir konu olmadığına kanaat getirip geçiştirdim. Şimdi önceliğim karşımda ki girişte duran kapalı iki kapıydı. Birde yukarıya çıkan siyah merdivenlerdi. Nereye gideceğimi ne yapacağımı bilmediğim için bir kaç saniye kendime vererek düşündüm. En iyi şeyi yapmam gerekiyordu. Bir yere gizlenmeliydim. Birkaç saat burada saklanırsam arkamda ki korumaları da atlatmış olurdum. Kapalı kapılara başımı iki yana sallayarak baktım. Burası olmazdı. İçeride biri varsa ki, bence var. Burada beni tutmazdı. Hele arkamda ki orduyu duysalar beni bizzat elleriyle teslim ederlerdi. Arkamda kalan merdivenlere baktım, baktım, baktım. Buradan sonrası nereye çıkıyordu, hangi odalara gidiyordu belli değildi. Ama burada da kalamazdım. Bir şansım vardı. Ne olursa olsun kendimi o şansla korumalıydım. Yavaş ve sarsak adımlarla bir iki merdiven çıktım. Ayaklarımın altı bile zonkluyordu. Her yerim ağırıyordu. Ne kadar zaman koştum, kaçtım bilmiyordum. Tüm bedenim yorgunlukla heran yıkılacakmış gibiydi. Şu merdivenlere bıraksalar hiç düşünmez kafamı koyar uyurdum o kadar bitkindim. Merdivenlerin sonuna geldiğim de toplam on altı basamak çıkmıştım. Bu on altı basamak ya bana yeni bir kapı olarak açılacaktı ya da o eve geri gönderecekti. İkinci seçeneğin olmaması için de elimden ne geliyorsa onu yapacaktım. Her bir adımda yeni bir cehenneme adım atıyordum da haberim yoktu. Ayağımda ki spor ayakkabılar bile bana ağır geldiğin de ayağımı en sonunda yere sürte sürte ileriye doğru yürüdüm. Geldiğim katta sıra sıra kapalı siyah kapılar mevcuttu. Bu kapıların arkasında ne vardı merak etsem de açmadım. Sadece saklanacak bir yere ihtiyacım vardı ama bu katta da istediğim yeri bulamadım. Arkamı tekrar dönüp merdivenlere ilerledim. Kaç kattı bu yer bilmiyordum ama çıktıkça da çıkıyordum. En sonunda ortada kalmamak için sürekli etrafa baktım. Eğer üst katlarda hiç bir yer bulamazsam en sonunda merdivenlerin altına girecektim. Üçüncü kata çıktığım da uzunca bir koridor beni karşıladı. Yerler siyah renkle döşenmiş kapılar da gri renkliydi. Bu katın aşağı katlardan çok farklı bir havası ve atmosferi vardı. Bu kata çıkar çıkmaz burnuma dolan yoğun erkek parfümü beni rahatsız edecek yerde, bu parfümün sahibini deli gibi merak etti. Gerizekalı İpek sanane ki parfümün sahibinden. Salak mısın kızım sen, elimi yumruk yapıp iki kez başıma vurdum. Ben akıllanmaz biri olmuş çıkmıştım. Biraz daha oyalanırsam birine yakalanmam an meselesiydi. Kalbim sanki maratona çıkmış gibi hızlı hızlı atmaya başladığında boş koridorda yalnızca benim nefes sesim vardı. Birkaç küçük adımla karşı karşıya duran sağ da ki kapının yanına gittim. Kapı aralık bir şekilde duruyordu. İnanamıyorum sanırım kendime saklanacak bir yer bulabilmiştim. Nefesimi tutup kapının kulpunu kavrayarak kapıyı biraz daha açıp başımı o aradan içeriye soktum. Kendime o kadar güveniyordum ki şuan bu duruma ben bile şaşkındım. Hiç düşünüp tereddüt etmeden bilmediğim bir yerin kapısını açarak bakıyordum. İlk defa şans benden yana gülmüş olacak ki büyük, geniş odada hiç kimse yoktu. Kocaman bir çalışma masası hemen arkasında da duvara monte edilmiş bir sürü raf vardı. Siyah rafların üzerinde gözümü alacak kadar sıra sıra dizilmiş içki şişeleri duruyordu. Çalışma odasında içki şişeleri? Hemde bir değil yüz tane? Bana ne kadar saçma gelse de onlar için o kadar normaldi sanırım. Odaya girer girmez arkamdan yavaşça kapıyı kapatarak tuttuğum nefesim kurumuş dudaklarımın arasından firar etti. Bedenimi o kadar kasmıştım ki. Vücudum biraz da olsa rahatlayınca ağrılarım yavaş yavaş ortaya çıkıyordu. İlk başta ayaklarımın altı artık bir yere otur diye resmen dile geleceklerdi. Çalışma masasının önünde yalnızca karşılıklı iki tekli koltuk vardı. Dudaklarımı büzüp kocaman odada kendi etrafımda bir tur döndüm. Odanın içinde başka bir kapı daha vardı. Emindim buna, bu kadar büyük ve lüks mekanlarda başka odalarında varlığı her zaman olanaktı. Babam sayesinde bu kadar şeyi biliyordum. Sayesinde her gizli şey de onun başının altından çıkmıyor muydu sanki? Şuanda ki durumum bile onun yüzündendi. Beni rahat bıraksaydı, evlenmem için beni zorlamasaydı hatta benden habersiz beni bir başkasına vermeseydi belki de şuan da burada olmazdım. Kendi odamda kendi yatağımda keyif yapıyor olurdum. Ellerimi sinirle iki yanımda yumruk yapıp dişlerimi sıktım. Bıkmıştım, babamdan da bıkmıştım, çevresinden de bıkmıştım, herkesten bıkmıştım. Beni rahat bırakmamak için ellerinden geleni ardına koymuyorlardı. Ama ben o evden çıkarken kendime bir yemin biçmiştim. Bir daha asla eski İpek olmayacaktım. Babamın boyunduruğu altında, başkalarının yanında susup aman babama laf gitmesin diye yaptığım saçma şeylerden sıkılmıştım. Şimdi yeni bir benlik, yeni bir İpek olacaktım. Yirmi dört yaşındaydım ben ama bir kere bile ne gece hayatı ne de arkadaş çevrem olmuştu. Hepsi yasaktı. Sadece bana yasaktı ama. Ne garip ki abime hiçbir şey söylenmiyordu. O hep el üstünde tutulup benden fazla fazla bir hayat yaşamıştı. Ben ise dört duvarın arasında yirmi dört yılımı çürütmüştün. Elime ne geçmişti? Hiçbir şey. Babamın gözünde bile bir kademe bile yükselememiştim. Hiçbir şey yirmi dört yılıma değmemişti. Şimdi başıma ne geleceğini düşünmeden ani verdiğim bir kararla o evden koşarcasına kaçmıştım. Yeni bir hayata yeni bir benliği kaçmıştım. Tabii ardım da onca adamla. Belki bir gün belki bir kaç saat sonra bulacaklarını tahmin etsem de, o bir kaç saati bile kendi içimden geldiği gibi yaşayacaktım. Belki böylesi daha iyiydi. İyi olacaktı. Sonuna kadar kaçmak için de elimden geleni yapacaktım öyle hemen pes etmek yoktu. Düşüncelerimi bir kenara itip, odayı tekrar tekrar dikkatle süzdüm. İçimde ki his bu odanın içinde başka bir oda daha olduğunu haykırıyordu. Elimi duvarlar da sürte sürte gezdim. Bir çıkık, bir oyuntu olmalıydı. Ya da benim görmediğim başka bir şey. Tüm odayı ellerimle aradım, aradım. Ama yoktu bu odadan başka bir odaya geçiş yoktu. En son içkilerin dizili olduğu duvar kalmıştı. Burdan bakıldığında hiçbir belirti, çıkıntı yoktu. Belki son bir ihtimal, ordan da bir şey çıkmazsa tekli koltuğa kıvrılıp biraz kestirecektim. En azından o yorgunluğu üzerimden atıp tekrar kaçardım. Adımlarımı zorlukla içkili duvara götürüp ellerimle kontrol ettim. İçkili rafların arasında elim kaydığında gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Bulmuştum. Kendimle gururlanıp o çıkıntıyı iki elimle birlikte geriye ittim. Geriye doğru açılan kapıyla içimden sevinç naraları ata ata karanlık gizli odada bir ışık aradım. Ellerimle girişte ki duvarı kontrol etsem de bulamamıştım. Yalnızca bir cam vardı ve içeriye softta olsa renkli ışıklar vuruyordu. Bir iki adım da cama doğru gidip baktım. Aşağı katı çok net bir şekilde gösteriyordu ama cam siyahtı yani alt kattakilerin beni görmesi imkansızdı. Yine de fazla camın orada durmayarak açtığım kapıyı tekrar ardımdan kapatıp ara sıra gelen ışıklarla gördüğüm büyük yatağa adımlayıp bedenimi bir çuval gibi yatağın bir köşesine bırakıp gözlerimi artık yumdum. Kendimden o kadar habersizdim ki ardımda birinin olduğunu dahi anlayamamış uyumuştum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD