BÖLÜM 3

1672 Words
20.09.2013 Cuma Dünya insanlar için bir sınav kağıdıdır. İyilik ve kötülük şıklardır. Sonunda insan iyilikleri seçmiş, iyi bir insan olmuşsa cennetle ödüllendirilir, muazzam getirilerinden faydalanma lüksüne sahip olur. Kötülükleri seçen ise cehennem ile cezalandırılır. Yanmak dışında bir getirisi yoktur. Nefes hep iyi bir insan olmak için uğraşmıştı. Ama Allah derdi ki; hakkını savun! O da her zaman hakkını savunmuş ama kimsenin kötülüğü için uğraşmamıştı. Kendisini ezdirmemiş, kimsenin kendisini üstün görmesine izin vermemişti. Ama o da insandı; istekleri, hayalleri vardı. Oysaki insanoğlu bilmez miydi? Hayaller gerçek olmazdı... Amcasına karşı elini kolunu bağlayan nedenler vardı. İlk nedeni kardeşiydi, o da etkilenir ve Nefes ile aynı kaderi paylaşırdı. Sonra okulu vardı. Babasına söz vermişti. Okulunu bitirecek ve kimseye ihtiyacı olmadan özgür bir hayat yaşayacaktı. Şimdi gitmek istiyor, boyun eğmek istemiyordu ama parası yoktu. Gittiğinde ne olacaktı? Daha reşit bile değildi ikiside. Kız başına gece sokaklarda ne yapacakklardı. Sapığı, alkoliği, uyuşturucu bağımlısı bitmezdi. Şimdilik iş sahibi olana kadar idare etmek zorundaydı. Amcasının çağırması üzerinde Hayat ile birlikte salona gelmişlerdi. Yengesi ve Berat yan yana oturmuş burnundan soluyarak, içeri giren iki kardeşe bakıyordu. Berat'ın yumruk yiyen sol yanağı koyu kırmızı olmuştu. Nefes tüm gücü ile vurmuştu. Güçlü bir kızdı. Kendini koruyabilecek kadar kuvvetliydi. Nasıl olmasındı? Gençlik yılları hep kendisini Berat'tan korumak zorunda olmakla geçmişti. Şu an onları umursayacak kadar vakti yoktu. Amcası kendisini öldürecek gibi bakıyordu. Salondaki tekli koltuğa yayılmış, bir yandan elindeki tespihi sallıyor bir yandan da sigarasını içiyordu. Aslında bu halinden korkmamıştı. İnatla dimdik duruyordu. Burnu da gururlu bir şekilde havadaydı. O yanlış yapmamıştı, neden korksundu? "Duymayacağımı mı, sandın?" Off duymuştu işte ama orada kötü bir şey yapmamıştı. Sadece adamlar hayatını kurtarmış, o da teşekkür etmişti. Tamam adamla uzun uzun bakışmış, adamlar gayet samimi bir şekilde konuşmuştu ama bakmak suç sayılmamalıydı. Sonuçta göz hakkı diye bir şey vardı ve öyle yakışıklı bir adama kim olsa bakardı. Öte yandan adamların samimi konuşmasına karşın tersleyerek karşılık vermişti. Bunları düşünse de belli etmedi. İnkar en iyi savunmaydı sonuçta değil mi? "Ne duydun ki amca?" Amcası hıhlayarak güldü. İnanmazcasına kaşlarının altından baktı. Dudakları kıvrılmış alay eder gibi gülüyordu. "Bir de ne yaptığını bilmiyormuş gibi mi, davranacaksın? Yoksa hangi yaptığını mı, soruyorsun? Kim bilir ne haltlar çeviriyorsun bizim daha bilmediğimiz." Nefes ellerini arkada kavuşturdu. Başı hala dik, gözlerini ayırmadan cesaretle amcasına bakıyordu. "Bir şey yapmadığım için soruyorum." Amcasının dudaklarından "Hah!" diye öfkeli bir nida döküldü. "Bir şey yapmamışmış." Elini kaldırdı ve Berat'ı gösterdi. İki kardeşin yüzü yana döndü. Ana oğul masummuş gibi oturmuş, küçük Emrah gibi bakıyorlardı. "Bu oğlanın hali ne Nefes? Utanmıyor musun, er kişiye yumruk atmaya?" Nefes şaşkınca bakakaldı. Amcasının söylediklerine mi şaşırsın, yoksa Berat'ın dakka geçmeden kendisini ispiyonlamasına mı şaşırsın bilemedi. Kaşları şaşkınlıkla kalkmış, yüzü masum bir hale bürünmüştü. "Berat kendisini koruyamamış yetmemiş de, bir de çocuk gibi gelip sana mı, şikayet etti beni amca?" "Ne yapsaydım, kadına el mi, kaldırsaydım baba?" diye savunmaya geçti hemen Berat. Yerinde dikleşmiş bir gözü Nefes'teydi. Bu masum, şaşkın haliyle ne kadar sexi görünüyordu acaba haberi var mıydı? Nefes göz devirdi. Elleri yine kaşınmaya başlamıştı. "Yumruğu yememen için vurmama mani olman yeterli olurdu." diye tersleyerek cevap verdi Nefes. Berat tam ağzını açmış cevap verecekken babası Mahmut elini kaldırdı ve avuç içi karşıya gelecek şekilde durdurdu. "Yeter! Nefes Berat'tan özür dileyeceksin ve bir daha böyle bir şey olmayacak." "Hah!" Aynı nida bu defa Nefes'in ağzından dökülmüştü. "Oğlun hem yerli yersiz odamıza dalacak hem de ben ondan özür dileyeceğim öyle mi? Asla!" Mahmut'un yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirdi. Berat ona bu kısmını anlatmamıştı. Tüm suçu Nefes'e yüklemiş, kendisine durduk yere vurduğunu söylemişti. Hatta artık büyüdüğünü ve okulu da bırakması gerektiğini eklemişti. "Ne oldu amca? Sustun!" dedi kinayeli bir şekilde Nefes ve küçümsercesine bakmaya başladı. Başı hafif yan yatmış, gözleri kısılmıştı. Deminden beri zor susan, dile ağzına sığmayan, konuşmak için fırsat kollayan yengesi atıldı. Ne yani oğlu hem yumruk yiyip hem de suçlu mu, çıkacaktı? "Nolmuş girdiyse? Abisi değil mi, Berat onların? Neyi sakınıyorlar ondan? Yarın elin heriflerine açarlar fingirdeye fingirdeye!" Berat öfkeyle annesine döndü. Ne abisi? Abi de nereden çıkmıştı? Öte yandan Gülseren'e gün doğmuştu. Oğlu bu sürtükten vazgeçmeliydi. "Ne abisi anne? Ben onun nereden abisi oluyormuşum?" "Nereden abisi olmuyorsun Berat? Emmiyin kızı o senin." Nefes yengesinin saçma atılımı üzerine umursamazca ana oğulun atışmasını izlemeye başladı. Gülseren kendi kazdığı kuyuya düşmüştü. Şimdi oğlu ile arası açılacaktı. Öte yandan Nefes savunmasını elden bırakmadı. "Okuldan geldik, üzerimizi değiştirmek için odamıza gitmiştik. Hergün aynı şeyi yaparız ve Berat abi ile daha önce aynı şeyi yaşadık, biliyordu yani okuldan gelince üzerimizi değiştirdiğimizi. Ama yine de odamıza geldi ve kapının kilitli olmasına rağmen içeri girmeye çalıştı. Gitmesini, üzerimizi değiştirdiğimizi söylediğimizde de gitmedi, ısrar etti. Ben kendimi savundum. ER KİŞİNİN karşısında soyunsa mıydım, yani?" Er kişiyi özellikle vurgulamıştı. Er kişiye yumruk atılmıycağını savunan zihniyet, karşısında soyunulmasına temelli karşı çıkardı. Kötü bir adam olsa da amcası en azından konuyu kapatırdı. ? Hayat ve Nefes akşam yemeğinden sonra yine odalarına çekilmişlerdi. Zaten diğerleri ile hiç otumazlardı. İlk başlarda gidiyorlardı yanlarına ama sürekli öksüzlüğü, yetim oluşu başlarına kakılıyor, kendilerine muhtaç oldukları gözlerine sokuluyordu. Bu sebeple vaz geçmişlerdi. Nefes'in düşündüğü gibi amcası bir şey diyememiş, konu kapanmıştı. Ama sonrasında Hayat su içmeye giderken amcasının Berat'ı azarladığını duymuştu. "Bir daha onların odasına dalmayacasın Berat! Eksik anlattığın yetmezmiş gibi kendini de savunamıyorsun. Hadi bana çekmedin, ananada mı, çekmedin acık? Senin yüzünden sustum kaldım küçücük kızın karşısında. Uzak dur ondan." Berat'ın savunacak bir şeyi yoktu. Ana oğul susmuş uzun uzun azarlarını yemişlerdi. Mahmut'unsa gözünde büyütüğü mükemmel ailesi, sivri dilli, küstah yeğenine cevap verememişti. "Gerçi sizin de bir suçunuz yok. Pabuç gibi dili var namıssızın." diye de eklemiş, kendi içini rahatlatacak bir şeyler bulmuştu. "Küçük değil o baba. Bakma öyle ufak tefek olduğuna, büyüdü serpildi. Okula giderken bütün Urfa'nın gözü onda. Kocayı bulur yakında." demişti Berat bir atakla. Nefes'in okula gitmesini istemiyordu. Kız kısmının okulda ne işi vardı ki. Ayakları sandalyeden yere değdi mi? Hemen kocaya verilmeliydi. "Kes sesini Berat!" diye susturmuştu Mahmut. Tabi Nefes'in okumasını istediğiden değildi . Kardeşi Mehmet kızlarını okutması karşılığında, mallarının yönetiminin verilmesini vasiyet etmişti. Kanuna göre de vasiyetin dışına çıkamıyordu. Nefes 18 yaşına gelmişti gerçi, yakında babasının mal varlığının yönetimini ele alacaktı ama hala Hayat'a kalan miras'ı yönetebilirdi. Hayat duyduklarını hemen ablasına anlatmıştı. Birlikte konuyu değerlendirmişlerdi. "Gerizekalı! Ona neyse benim okulumdan." En büyük hayaline Berat gibi bir asalağın ket vurabilecek olması canını sıkıyordu. Kendisi okumamış bir baltaya sap olmayı bile denememişti. Nasılsa hazırdan gelen babasının parası vardı. Ona konacaktı. Şimdi de işe güce gitmez, öğlene kadar yatar, akşam kadar kahveyi beklerdi. Ama kafasına takılan amcasının neden onlara uymadığıydı. Kötü ve aynı zamanda geri kafalı bir adamdı. Babasının aksine kızların okumasına karşıydı. İkisi de aynı ana babadan olmuştu ama nasıl zıt karakterlerdi anlamladıramıyordu. Babası ne kadar ileri görüşlü, iyi kalpli, kızlarına düşkün bir adamsa; amcası aksine o kadar sığ, o kadar kötü ve erkek egemen bir düşüncedeydi. Bir süre buna kafa yordu ama sonuca ulaşamadı. Sonrasında sabahki yaşadıklarını Hayat'a anlattı. Birlikte olayın kritiğini yapmaya başladılar. Yatağın üzerinde ellerindeki çay kupalarıyla, bağdaş kurmuş, birbirlerine dönük olarak oturuyorlardı. "Abla boşver." dedi hayat havada elini sallayarak. "Kimse görmemiştir, hem görse ne olacak adam arabanın altında kalma diye yardım etmiş." "Olsun Hayat yaa! Urfa küçük yer. Dedikoducu çok etrafta. Miletin derdi biziz." "Öyle deme abla be! Hep mi bize, hep mi bize! Bir kerecik de şans bizden yana olur belki. Duymaz kimse." Hayat elini çenesinin altına koyup ovuşturmaya başladı. Dudakları büzüldü ve gözlerini tavana dikip düşünmeye başladı. Derin bir nefes aldı ve verdi. Sonra yine söze girdi. "Hemmm sen bu adamı tanımıyorsun öyle mi?" "Cıks." dedi Nefes. "Ama bütün Urfa'yı tanıyacak değilim ya." Başını sallayarak onayladı ablasını Hayat. Doğru söylüyordu. Bütün Urfa'yı tanıyamazdı sonuçta. 21.09.2013 Cumartesi Nefes mutfakta atıştırmalıklar hazırlıyordu. Hayat ile birlikte yiyeceklerdi. Bugün okul olmadığı için evdelerdi. Yengesi ve Berat'la salonda yemek yemek istemedikleri için odalarına sandviç ve çay götürecekti. Tezgahta işe dalmış hazırlık yaparken arkasında bir kıpırtı hissetti. Evdeki görevlilerdir diye üstelemedi ama gelen yaklaştı ve tam arkasında durdu. Gelen kişinin nefesleri saçlarına çarpmaya başlamış ve bebek saçlarının uçuşmasına sebep olmuştu. Sonra poposunda bir erkek eli hissetti. Bunlar neredeyse bir saniye içinde olmuştu. Adam gelmiş ve Nefes'in poposunu sıkmıştı. Neye uğradığını şaşıran Nefes, öfke ile eline bir bıçak alıp arkasını dönmüştü. Öyle hızlı dönmüştü ki saçları uçuşup arkasındaki kişiye çarpmıştı. Gözleri çakmak çakmak olmuş, burnundan soluyordu. Bıçağı dik bir şekilde karşısındakine tutmuştu. Ve tabi ki tacizci sapık Berat'tı. Pis bir sırıtmayla, bedenini hafif geri eğmiş, Nefes'in öfkeli ama ona hala sexi gelen yüzüne bakıyordu. Nefes'i üzerindeki dar, kalçalarını bütün zerafeti ile ortaya çıkarmış skini jean ile görünce dayanamamıştı. O da öyle açmasaydı canım, o açıyorsa dokunmak da Berat'ın hakkıydı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun be!" diye gürledi Nefes. Bıçağı ileri doğru itti hızla ve devam etti. "Sen kim köpeksin de bana dokunma cürettinde bulunuyorsun şerefsiz!" "Şşş!" dedi ve elini hala sırıtan dudaklarına 'sus' dercesine götürdü. "Ama gülüm babamları buraya toplamak istemeyiz değil mi?" "Toplanınca ne olacakmış gavat? Bir de beni tehtid mi, ediyorsun!?" dedi yine öfkeli bir şekilde şarlayarak. Bir yandan da elini belli belirsiz, 'ne olmuş yani' dercesine sağa sola sallamıştı. "Sence beni mi, suçlarlar seni mi?" Dudağının kenarı yana kıvrılmıştı. "Sende böyle giyinmeseydin. Erkek adamım ben, sen açarsan ellemek hakkımdır." Bunu duyunca Nefes'in sinirleri daha da zıpladı. Kimse tacize uğramamak için giyimini değiştirmek zorunda değildi. Bir kadın hayatını erkeklerin isteklerine göre şekillendiremezdi. Elindeki küçük meyve bıçağını hırsla Berat'ın koluna sapladı. Burnundan soluyordu. Yaptığı yanlış bir şeydi belki ama hak edene hak ettiği gibi davranmak yanlış değildi. Şeref yoksunu mahlukat hak etmişti. Berat acı ile inledi. Bu beklediği bir şey değildi. Ne kadar gözü kara olursa olsun, buna cesaret edemez diye düşünmüştü. Kolundaki bıçağa götürdü elini ve koluna baktı. Kanlar süzülmeye başlamıştı. "Sen ne yaptığını sanıyorsun geri zekalı." Nefes birden masum bir şekle büründü. Kaşları kalktı, dudakları olumsuzca büzüştü. Gözlerini bir-iki defa kırptı. "Sen öyle arkadan yaklaşınca ne yapayım refleks olarak kendimi korudum Berat abi. Sonuçta ilk defa biri bu kadar yakınıma girdi." sonra yüzü yine eski halini aldı. Ürkütücü bir şekilde konuşmaya devam etti. "Bana bak eğer bunu benim yaptığımı söylersen ya da aynı şeyi bir daha tekrarlamaya kalkarsan, tam kalbine saplarım bıçağı," dedi. Hiçbir şey olmamış gibi tezgaha dönüp çayları doldurdu ve tostları da alıp her şey yolundaymış gibi çıktı mutfaktan. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD