6. BÖLÜM

1464 Words
Asmin biraz sonra öleceğini hissederken ufak masum bir öpücük teninden sessizce uzaklaştı, bir dakika bile gözünü açmadı. Kapı sertçe kapanmış gibi geldiğinde dehşete düşerek yataktan kalktı ve ışığa uzandı. Hızla düğmeye bastı, şükürler olsun ki yanmıştı. Derin derin nefesler alırken eli kalbinin üstündeydi. Ne kadar gerçekçi bir rüyaydı bu böyle çok şükür ki rüyaydı. Hızlıca kalkıp büfeye gitti, böyle rüyalar görmeyeli neredeyse üç yıl olmuştu. Bir bardak suyu bir kerede içti ve odaya geri dönüp zorla uyumaya çalıştı. Gece bir türlü uyuyamadığı için sabah da çok zor kalkmıştı, kısacası bugün çalışmak kâbus gibi olacaktı. Gece gördüğü rüya yüzünden oldukça tedirgin olmuştu bu yüzden ekiple buluşana kadar ara ara arkasına bakmıştı. Tekrar aynı felaketleri yaşamaktan deli gibi korkuyordu. Acaba sapığı yeni biri değilde eskilerde kalan biri miydi? İşte artık çok daha fazla tedirgindi. İçi bir tuhaf oldu ve midesi bulandı. Üçgen bungalov evlerin önce içinden sonra dışından çekim yaparak tüm evleri kapsayan bir görüntü çektiler ardından buradaki işleri bitirmiş oldular. Ekip toparlanırken Asmin çadıra geçip üzerini değiştirdi, dışarı çıktığında yönetmen mavi gözlü dev ile konuşuyordu, 'Hayret konuşabiliyor demek...' diye düşündü. Asmin, "İyi akşamlar Hocam." diyerek yanlarından geçerken Hoca onu durdurdu. Asmin dönüp bakınca da: "Bir dakika Asmin." dedi. "Buyurun Hocam.: dedi ve yanlarına doğru yaklaştı. "Bu akşam dağda mangal yapacağız ufak bir çekim de olacak, saat sekizde restoranın önünde buluşuyoruz." Asmin, "Tamam Hocam," dedi ve yoluna devam etti, mavi gözlü dev ise onlar konuşurken cebinden çıkardığı telefonuyla meşgul oldu. Eve geri döndüğünde yanıma aldığı giysileri gözden geçirdi, hepsi rahat giysilerdi. Kot bir pantolon ve beyaz belden bağlamalı bir gömlek çıkartarak yatağın üzerine koydu ardından bir kahve yaparak salona geçti ve Sema'nın telefonunu tuşladı. "Canım ben de şimdi seni arayacaktım biraz önce stüdyodan çıktım İzmir konserinden sonra kayıt yapacaksınız çünkü adamımız o gün müsait," diyerek direk konuşmaya girdi. "Tamam sorun yok biliyorsun sadece onunla çalışıyorum." "O zaman ben suyu medyanın kulağına kaçırıyorum." "Reklam işi sende süsleyebildiğin kadar süsle." ********* Saat yedi buçuk gibi telefonun alarmının çalmasıyla uyanan Asmin banyoya giderek yüzünü yıkadı ardından hafif bir makyaj yapıp odaya geçerek üzerini değiştirdi. Evden çıkarken saat sekize on vardı yavaş yavaş yürüyerek ekibin yanına geldi. Herkes tam olduğunda restoranın karşısındaki yürüyüş yolunu takip ederek mangal yapılan yere geldiler. Tesiste kalan tüm misafirler oradaydı ve herkes ellerinde içecekleri ve ekmek arası ızgarayla ayakta muhabbet ederek yiyorlardı. Ekipçe ızgaranın başına geçtiklerinde ızgaranın başındaki adam sırayla ekmeklerini verdi, bir grup genç de yere oturmuş hem çalıp hem söylüyorlardı. Asmin ekmek arası ızgaranı aldı ve oturacak yer bakındı, aynı anda biri gelip içecek tutuşturdu eline. Tam oturmak için bir taş görüp onun yanına gidecekti ki kontrolsüz hareket etmesi yüzünden aynı yöne giden adamla çarpıştı. Bu mavi gözlü devdi ve neredeyse ezilecekti, yere düşürdüğünü tahmin ettiği içeceğimi gözleri aradığında, Altan şişeyi eline uzattı. Onu hangi ara tutmuştu anlayamadı. İkisi de konuşmadan aynı yöne yürüdü, Asmin taşa oturdu Altan da taşın bir adım yanındaki adamın yanına geldi, Asmin'e yan dönük adama da yüzü dönüktü. Hem oturup hem içeceğini tutmaya çalışan Asmin bir yandan da yemeğe çalışıyordu. Bu Asmin'in en nefret ettiği yeme şekliydi. Yemek yerken konforu severdi o, tam bunları düşünürken Altan elini şişeye uzattı ve şişeyi Asmin'in elinden aldı, Asmin ekmeğini ısırdığında şişeyi geri uzattı. Asmin bir yudum içti adam tekrar elinden şişeyi aldı ve bu Asmin ekmeğini bitirene kadar böyle devam etti. Adamda muhteşem bir görsel dikkat hafızası vardı, karşısındaki adamla koyu bir muhabbet içinde olmasına rağmen bakmadan Asmin'in yemeğini kontrol etmişti. Bir de çarpıştıklarında şişeyi tutmuştu. 'Vay mavi gözlü devimize de bak sen ne maharetleri varmış...' diye düşünürken adının seslenilmesiyle kafasını o yöne çevirdi ve filaş patladı. Bir sürü resim çekilmenin ardından şarkı söyleyen yirmili yaşlardaki çocukların yanına geçip oturdu ve onlarla birlikte şarkı söylemeye başladı. Aynı anda kamera kayıtları da yapıldı, hem de doğal olmuştu. Bir kıvılcım düşer önce, büyür yavaş yavaş Bir bakarsın volkan olmuş, yanmışsın arkadaş Dolduramaz boşluğunu ne ana ne gardaş Bu en güzel, bu en sıcak duygudur arkadaş Ortak olmak her sevince, her derde, kedere Ve yürümek ömür boyu, beraberce, el ele Olmasın hiç o ta içten gülen gözlerde yaş Bir gün gelip, ayrılsak bile seninle arkadaş Yollarımız ayrılsa bile seninle arkadaş Yanlarından kalktığında arayan var mı diye telefonuna baktı. Sesi kısıktı şarkı söylemeye başlamadan kısmıştı çünkü, bir mesaj iletisi vardı ve kim olduğunu düşünmeye gerek yoktu. "Özledim hem de çok özledim." "İnsan varlığını yakından hissetmediği birini nasıl özleyebilir?" "Hiç bilmediğin bir duyguyu hissetmek benimkisi, anlayacağın bilinen bir duygudan daha şiddetli benim sana olan özlemim çünkü bilmediğim bir duyguya olan bir açlıkla özlüyorum seni." "Korkarım ki hep aç kalacaksın." "Tam on beş gün sonra bebeğim aramızda hiçbir engel kalmayacak." "Benim damarıma sakın basmaya kalkma İstanbul'a dönmem, sadece dönmemekle kalmam arkama bile bakmadan terkederim bu ülkeyi, benim kaybedecek hiçbir şeyim yok; benim vazgeçtiğim şeyleri bilseydin eğer bu kadar haddini aşmazdın." "Benim olacaksın!" 'Of bu berbat durumdan nasıl kurtulacağım,' diye düşünürken beynindeki lambanın pirizine basmasıyla aniden yandı, ters köşe yapacaktı. Bunun için buradaki kalma süresini konser gününe erteleyip konserin bitişinden sonra yurt dışına bir bilet alacaktı sonra zaten onu bulamazdı, Avrupa'ya da turne için çağırıp duranlara olumlu cevap verdimi tamamdı bu iş. Turne en az bir yıl sürerdi o zaman zarfında her şey unutulup giderdi. Artık eve dönüp yatsa iyi olacaktı saatte bayağı geçmişti, yarın yorucu bir gün olacaktı, geldikleri yola doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Kısa bir süre sonra mavi gözlü devin yavaş adımlarla restorana doğru yürüdüğünü fark etti ve adımlarını biraz daha hızlandırarak ona yetişti bir teşekkür borçluydu çünkü. Arkasından, "Altan Bey," diye seslendiğinde adam durdu ama arkasını dönüp bakmadı, her zamanki gibi soğuk ve ürperticiydi. "Evet." dedi aynı soğuk tavırla. "Bu akşam yemek yerken yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. "Kim olduğuna bakmamıştım, önemli değil." dedi ve yürümeye devam etti Asmin ise onun arkasında tabiri caizse odun gibi kaldı. Onun arkasından bilgi işlem bürosuna gitti tesisin girişinde tek katlı tahta bir yapıydı, içeride uyuklayan bir kız vardı, kapı açılınca doğruldu. "Hoş geldiniz Asmin Hanım bir sorun mu vardı?" "Hayır bir sorun yok, ben tesisinizden çıkış günüm için yazılan tarihten on beş gün sonra ayrılmak istiyorum, bunun için müsaitlik durumunu öğrenmek istiyordum." Kız, "Hemen bakıyorum," dedi ve bilgisayardan bir şeyler yaptı ardından "Otelimiz uygun efendim." diye ekledi. "Öyle ise ben kalmak istiyorum, işlem yapabilir miyiz?" "Elbette, biraz beklerseniz sözleşmeyi çıkartayım." "Tamam bekliyorum," dedikten sonra yazıcıdan kağıtlar dökülmeye başladı aynı anda kız ödeme koşullarından bahsetmeye başlamıştı. İşi bittiğinde evrakları ona doğru uzatırken, "Şunları imzalamanız gerek," dedi. Asmin kâğıtları elinden aldı, hızlıca okudu herhangi bir tehdit içeren koşul yoktu, hızlıca imzaladı ve iyi akşamlar dileyerek çıktı ardından evin yolunu tuttum. ************ Üç gün sonra... Ekip bu sabah tesisten ayrılmıştı ve Asmin de derin bir nefes almıştı. Bu yüzden ilk soluğu otelin spasında alacaktı. Onların arkasından eve dönerek ufak bir çanta hazırladı, ilk gün çekimde verdikleri mayokiniyi iyi ki vermişlerdi çünkü yanında yüzmek için hiçbir şey getirmemişti. Otele geldiğinde hiç vakit kaybetmeden aşağı kata indi, dolaba eşyalarını yerleştirdikten sonra saunaya girdi ve kum saatini çevirdi içeride ondan başka kimse yoktu. Ateşe su damlatarak sıcaklığı artırdıktan sonra havlusunu dürüm yapıp başımın altına koyarak uzandım, sıcaklık tenimi yakmaya başlarken tüm kasları gevşiyordu. Artık yeterince terlediğine kanaat ettiğinde, kalktı ve kum saatine baktı. çoktan süre bitmişti, havlusunu da alarak çıktıktan sonra hemen yan kapıdan buhar banyosuna geçti, burada çok uzun süre duramazdı zaten, nane esansı ciğerlerine tamamen dolduğunda çıktı ve duşa girdi ardından havuz bölümüne geçerek şezlonga uzandı. Bir müddet dinlendikten sonra havuza girerek yüzdü, uzun zamandır tatil yapmamıştı ve bu ona çok iyi gelmişti. Acıktığını hissettiğinde havuzdan çıkmaya karar verdi ve soyunma odasına giderek üzerini değiştirdi ardından otelin restoranına ikinci kata çıktı. Açık büfe öğle yemeği vardı, hafif bir şeyler alarak cama yakın bir masaya oturdu ve sakince yemeğini yedi... Doyduğuma kanaat getirdiğinde telefonunu alarak ekrana baktı, bir mesaj vardı ve o aptal tarafından gelmişti. "12" yazıyordu, üç gündür sadece hayalinde ona kavuşacağı günü mesaj atıyordu, içinden kahkaha atmak geliyordu çünkü dönmediğinde yüzünün ifadesini görmek muhteşem olurdu. Yavaş yavaş restorana doğru yürürken bir mesaj daha geldi, hızlıca açıp okumaya başladı. "Gel seninle bir anlaşma yapalım." "Bak sen demek benimle anlaşma yoluna gitmek istiyorsun?" "Ben ciddi ciddi bir teklifte bulunacağım sana!" "Söyle." "Yarın buluşalım." "Bu nasıl bir anlaşma her şey senin çıkarına, ayrıca ben istanbul'da değilim." "Gel de geleyim." "Gel demiyorum ve buluşmayı kabul etmiyorum." "Sana son kez soruyorum isteğinle bir kez bir akşam yemeği yer misin benimle?" "Ya yemezsem?" "On iki günün sonunda tüm ömrünü ister zorla ister güzellikle benimle birlikte geçirmeye başlarsın." "Bir yemeğe bundan vazgeçeceksin yani?" "Hayır o yemekte seni ikna etmeyi düşünüyorum." "Üzgünüm seninle yemek yemeyeceğim." yazdı ve ardından dereye ayaklarını uzatarak küçük kaya parçasının üzerine oturdu. "Olacaklardan ben sorumlu değilim bebeğim ok yaydan çıktı bundan sonra benim kitabımda sensizliğe yer yok, son çıkış kapında olacağım ve nereden gidersen git bana çıkacaksın." Mesajı okuduğunda kaçıp gideceğinin rahatlığı üzerinden uçup gitmişti, kasılmıştı ve yüzü allak bullak olmuştu. Yanına çöken ağırlıkla korkusuna yenik düşerken sesin sahibini tanımasıyla derin bir nefes aldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD