Değerli okuyucularım, 1 dk ayırıp lütfen okuyun. Beni i********: üzerinden takip ederseniz çok memnun olurum. Sevgiler...
İnstagram: yazar editör Semra İmamoğlu
Adamı tanıdığından beri ilkez yüzünde bir ifade yakalamıştı ama ne olduğunu çözememişti. Sonunda "İyi misiniz?" diye sordu ardından Asmin'in yüzüne baktı, gecenin karanlığında mercan karası gibiydi gözleri ve soğuk bakışları Asmin'i tedirgin ediyordu. Cevap veremedi, olayın şokunu hâlâ üzerinden atamamıştı.
Tekrar, "İyi misin?" diye sordu.
Kekeleyerek, "E... ev... evet." diyebildi.
Adam, "Size eşlik edeyim." diyerek bisikletin desteğini indirerek öylece bıraktı ardından Asmin'in yanına geldi. Asmin yürüyünce o da yürüdü ve evin önüne gelene kadar hiçbir şey konuşmadı, bu adamın konuşmak ile ilgili bir sıkıntısı vardı yada asosyal bir tipti, okulun ezikleri olur ya öyle ama duruşu gayet karizmatikti o yüzden bu fikri kafasından attı. Adam resmen esrarengiz ve merak uyandırıcıydı.
Evin önüne geldiklerinde Asmin, teşekkür etmek istedi ama odağında değildi bu yüzden kararsız kaldı ve ne diyeceğini bir müddet bilemedi. Gitmeyişi kapıyı açmamış olmasındandı bunu kapıyı açtığında arkasını dönmesinden anladı. Kapıyı kapatacaktı ama kapatmadı. Asmin, "Bu arada ben Asmin, eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim." diye seslenerek durmasını sağladı, adam arkasını yarı döndü Asmin yüzünün yarısını görüyordu.
Hafifçe dudakları aralandı "Altan." dedi ve yürüyüp gitti.
Mavi gözlü deve yeterince vakit harcamıştı, şimdi odaklanması gereken başka bir konu vardı o da sapığıydı. Onun suyuna giderek kendinden uzaklaştırmalıydı ancak böyle rahat edecekti. Onun da aralarında bir şey olmayacağına inanması lazımdı.
İlk önce günün pisliğini üzerinden atmak için duşa girdi ardından salona geçip bornozla oturdu, üzerini giyinmeden bornozla durmak onu her zaman rahatlatırdı. Telefonunu aldı ve geriye yaslandı ardından mesaj bölümüne girdi.
Sesli mesaj tuşuna basarak konuşmaya başladı, oldu olası mesajlaşmayı sevmezdi zaten.
"Öncelikle iyi akşamlar bay sapık, seninle önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum," dedi ve gönderdi. Çok geçmeden yanıt geldi.
"Ben senin o güzel sesine ölürüm, söyle bebeğim seni dinliyorum." yazmasıyla tekrar kaydetme tuşuna basıp konuşmaya başladı.
"Bana karşı olsn duygularının hayranlık olduğunu düşünüyorum ve lütfen kendi içinde bunu büyütmekten vazgeç olur mu? Ben aşka ve erkeklere kapılarını kapatmış biriyim benimle olmaz üzülmeni istemiyorum, lütfen yoluna bak daha mutlu olacaksın," diyerek tuştan elini çekti ve konuşma karşı tarafa gitti, mavi işaret geldiğinde yazıyor iletisi hareket etmeye başladı.
"Sen! Sensizliğin beni öldüreceğinin farkında bile değilsin, beni sensizlikle terbiye etmeye kalkma ben zaten yıllardır sensizliğin ağırlığıyla eziliyorum..."
Mesajı okuduktan sonra ister istemez gerildi, böylesine saplantılı bir sevgi ona geçmişinin en tozlu sayfalarını hatırlatıyordu ve tarihin tekerrür etmesinden ölesiye korkuyordu, Asmin saplantılı bir aşkın ilk kurbanıydı. Acıyasa en babasını görmüştü, aşk ise en can yakanını görmüştü...
Bir çift aşk dolu gözde nefret, bir çift nefret dolu gözde pişmanlık olmuştu...
Şimdi saplantılı bir aşka yeni kurbanlar ekleyemezdi, geçmişin peşini bırakmamasına izin veremezdi, aynı kaderi yaşamaya boyun eğemezdi. Aynı kaderin altında can çekişemezdi...
"Beni anlamıyorsun." yazdı ve gelecek mesajı beklemeye başladı.
"Bütün hayatımı seni anlamaya harcayabilirim, beni seni anlamamakla suçlama, sen yıllardır anlamaya çalıştığımsın."
"Ben artık yatıyorum senin laf anlayacağın yok."
"Duyduğum en son ses senin sesin gördüğüm en son yazı senin yazın, bundan daha huzurlu bir gece olamaz bebeğim, sen de bir kez olsun beni düşün. Uzaklarda bir yerlerde bulacağına eminim."
Son mesajı okuyup kapattıktan sonra odaya geçip pijamalarını giyindi ardından yatağa yatıp düşünmemeye çalışarak gözlerini kapattı ve uykunun sımsıcak kollarına bıraktı kendini...
***********
Asmin sabah kalktığında hızlıca restorana gitti. Ekip yine bir arada kahvaltı yapıyordu, onun ise ilk tercihi her zaman yalnızlık olduğundan başıyla selam vererek dereyi gören bir tarafa oturdu ve keyifli bir kahvaltıya imza attı.
Hep beraber toparlanırken çekim yapacakları yere doğru yol aldılar. Çadır bu kez tepelerde bir yerlerdeydi ve karadenizin muhteşem manzarasına bakıyordu, manzaraya doymaya fırsat kalmadan çadırın içine girip hazırlanmaya başladı. Onun hazır olmasıyla fotoğraf ve kamera çekimleri başladı, bugün düne göre biraz daha zorlu geçiyordu, tepede hem rüzgâr vardı hem de bankların olmadığı kısım engebeliydi, burası Asmi gibi insanların kafa dinleyeceği cinstendi o yüzden topuklu giymek ayakta durmasını oldukça zorlaştırıyordu.
Şartlar bugün işleri geç bitirmelerine neden olsa da saat beş olmadan çekimler bitti ve ardından aşağıya indiler. Restorana geçtiklerinde akşam yemeğini eve alıp alamayacağını sordu, alabileceğini duymak muhteşem bir şeydi bu yüzden hiç vakit kaybetmeden eve geçti ve duş alıp televizyonun karşısında pineklemeye başladı.
Bu iş bazen Asmin'i oldukça yoruyordu, hepi topu bugün çektikleri sahneler beş dakika oynayacaktı ve neredeyse sekiz saat uğraştırmıştı. Neyse ki evdeydi hem de bir mantar evde. Elinde kumandası ve keyif yapıyordu.
Gelen mesaj sesiyle kendi kendine söylenmeye başladı, dilini eşek arası sokaydı da rahat rahat uzanıyorum demeseydi.
"Sana olan özlemim ne zaman bitecek?" diye yazan bu mesajı görmezden gelmek istiyordu fakat bu mümkün olmuyordu.
"Sapıklığında bir raconu var bu ne tavırlar ya?"
"Bana sapık deme diye daha kaç kez söyleyeceğim sana acaba? Ben sapıklık yapmıyorum sadece sevdiğim kadına sahip çıkıyorum ve onu çok özlüyorum."
"Sen gerçekten akıllı bir adam değilsin."
"Biliyorum, akıllanmak için senin icazetine ihtiyacım var ama sen delileri seversin, gözü kara sevgilim benim."
"Adın ne?"
"Neden sordun?"
"Sana sapık dememi istemiyorsun ya ne diyeyim bir adın var herhalde."
"Sevgilim de bana..."
"Sapık cidden iyiymiş."
"Sinirleniyorum ama?" yazıp yüzünü buruşturan emoji gelince mesaj bölümünden çıktı ve telefonu sessize alıp gözlerini kapattı yorgunluktan hemen uyumuştu zaten.
Saat sekiz gibi gelen yemeğe zor bela uyandı ve kalkıp kapıya gitti.
********
Ertesi sabah...
Geçen gece çok erken yattığı için sabahın altısında saat çalmadan uyanmıştı ve bugün ekiple buluşma saati sekizdi yani tam iki saati vardı, bu da demek oluyordu ki meditasyon yapmak için tam bir saat vakti vardı.
Streç siyah bir tayt ve üzerine pembe büstiyer giyip kapının girinişdeki ufak halıyı alarak dışarı çıktı, yeşillik alana halıyı serdi ve bağdaş kurarak oturdu, iki elini dizlerinin üzerine koyarak parmaklarıyla kurdela işareti yapıp gözlerini kapattı ve burnundan nefes alıp ağzından vermeye başladı.
Temiz hava ciğerlerine doldukça vücudu rahatlıyordu ve yavaş yavaş tüm çakraları açılıyordu, nefesinin açıldığına kanaat getirene kadar öylece bekledi ardından gözlerini açıp vücudunu esnetmeye başladı.
Ayağa kalkıp parmak ucuna basarak yükselirken ellerini de havaya kaldırmıştı ki mavi gözlü devi gördü koşarak geliyordu, biraz yakınlarında durdu ve boynundan çapraz asılı matarayı çıkartıp su içmeye başladı, dökülen su belli belirsiz üzerindeki tişörtü ıslatıyordu, aldırış etmedi.
Dün görünürlerde yoktu iyi de olmuştu ya neyse, soğukluğu nedensizce ürpermesine sebep oluyordu...
Bugün ilk gördüğü mavi gözlü devdi, günü hayra karşı ola inşallah, koşmak için tekrar harekete geçtiğinde "Altan Bey!" diye seslendi, adam kafasını kaldırdı ve buzlanmış koyu mavi gözleriyle kısa bir bakış attı Asmin'in gözlerine ve konuşmasını bekledi, insan "evet" filan derdi. Asmin bekledi ama demedi demek, tarzı böyleydi demek ki.
"Tesisinizde tatil yapmanın koşulları nelerdir acaba? Yılın hangi aylarında hizmet veriyorsunuz?" diye sorduğunda, tekrar kısa bir bakış gönderdi gözlerine, korkmadı dese yalan olurdu.
"Bu tarz işlemlerle bilgi işlem bölümümüz ilgileniyor ben vaktimi bunlarla harcamıyorum, ayrıca reklam tanıtımında bu bilgilerin olması lazım sanırım henüz bilgilendirilmediniz," dedi ve arkasını dönüp gitti.
Asmin de arkasından içeri girip sorduğu soru için kendinden utandı.
Bugün çekimde üçüncü günleriydi ve bugün restoran tarafında çekime başlayacaktılar ve yönetmen iki günde biteceğini söylemişti.
Hazırlandıktan sonra ilk derenin aşağı kısmından çekime başladılar, bisiklet parkurları ve atv kiralama tesisini çekerek önce bisilette ardından atvde çekim yaptılar. Bu sürüşlerin çoğunu dere kenarında gerçekleştirdiler. Bugün daha çok göz önünde olduklarından Asmin ile resim çekilmek isteyen birkaç kişi olmuştu onun dışında herkes tatilini sessiz bir biçimde sürdürüyordu. Buranın da en güzel yanı buydu işte herkes kendi hâlindeydi.
Köprünün oraya geldiklerinde bugünkü çekimi bitirdiler, yarın restoran ve meydandan devam edecektiler...
Dün en son sinirlendiğini söyleyen sapığından bugün ses seda yoktu ve bu güzel bir şeydi, kendisini unuttuğunu bilmeye gerçekten çok ihtiyacı vardı.
Ertesi gün, kaldıkları yerden çekimlere devam ettiler ve restoran bölümünü bitirip dinlenmeye çekildiler böylece çekimde dördüncü günleri de tamamlanmış oldu.
Son üç günün bir kısmı mantar evlerde bir kısmı üçgen evlerde bir kısmı da otel kısmında çekilecekti ki en büyük iş oradaydı aktiviteler uzun bir zaman alacaktı. Belki oradaki çekim bir gün uzayabilirdi.
Gece saat on bire gelirken kalem kağıdı alıp oturan Asmin gelişi güzel yazmaya başladı.
"Kafesler içindeyim bırak beni deli gölüm...
Yangınlar peşindeyim yandığım doğru...
Ayağımda ayakkabım elimde çantam yok atmışım kendimi sokağa...
Koşuyorum battıkça taşlar kanıyor ayaklarım...
Kaybolup gidiyor içimde bir çocuk...
Bugün bu akşam tüm şehir bana haykırıyor terk et bu şehri diye...
Ama ben gitmeyeceğim işte burdayım ayaktayım...
Ama ben gitmeyeceğim işte burdayım ayaktayım..."
İşte bu harika olmuştu, tekrar tekrar okudu ve kafasındaki melodiyle mırıldanmaya başladı, süper bir single olurdu ve bu şarkı yaza damgayı vururdu. En azından Asmin öyle umuyordu.
Kağıda baktı ardından arka bahçeye çıktı Sema'yı arayıp açmasını bekledi, beklerken de oldukça sabırsız görünüyordu. Üç kez çalmanın ardından telefonu açan Sema uykulu bir ses tonuyla konuşmaya başladı.
"Beni mi gördün rüyanda Asmin?"
"Hayır görmedim canım kalk bir beste yaptım dinle istiyorum."
"Tamam hadi başla dinliyorum," demesiyle melodik bir şekilde kafasındaki seslere kulak vererek önce gitarını tıngırdattı ardından okudu ve Sema'nın yorumunu beklemeye başladı. Ses gelmeyince, "Olmuş mu?" diye sordu.
?Deli misin sen? Olmuş mu ne kelime tek kelime ile mükkemmel hemen single yapalım."
"Sen Ali'nin olacağı bir güne stüdyodan randevu al ve ara beni olur mu?"
"Tamam o iş bende yarın dönerim."
"Şimdi uyuya bilirsin iyi geceler." dedi ve kapattı telefonu, gelen mesaj dikkatini çektiğinde mesaj bölümüne girerek baktı. Mesaj o şarkı söylerken gelmiş olmalıydı.
"Hiç merak etmedin değil mi dün neden hiç yazmadığımı?"
"Hayır merak etmedim, belki vazgeçmişsindir diye düşündüm."
"Düşünmüşsün ya bu bile yeter bana ama ben sana kırıldığım için yazmadım."
"Sapıksın, hem de en triplisinden, ben senin gibisini de hiç görmedim."
"Yine yapıyorsun yapma bunu bana..."
"Yaparsam ne olur?"
"Nasılsa elime geçeceksin o zaman göstereceğim ben sana neler olacağını."
"Senden korkmuyorum."
"Ölümüne savaşırız o zaman."
"Şu an çok keyifliydim ve bu güzel anımı bozdun."
"Neden keyifliydin?"
"Harika bir beste yaptım." yazdıktan sonra pişman olsa da bir beste yaptığını söylemiş bulundu.
"Söyler misin benim için?"
Asmin, "Söyleyemem." dedikten sonra telefonu çalmaya başladı arayan oyd sebepsizce kalbi çarpmaya başlamıştı. Korkudan mı, heyecandan mı bilemedi.
"Dinliyorum," dedi sesi boğuk ve derinden gelmişti, güven veren bir ses tonu vardı ama Asmin güvenmeyi bırakalı çok uzun yıllar olmuştu. Şarkıyı o an söylemeye karar verdi, uzun tutarsa belki yerini tespit edebilirlerdi.
Telefonu hoparlöre vererek gitarı aldım ve şarkıyı söyledi, bittikten sonra tekrar kulağına götürdü ve konuşmasını bekledi ama konuşmadı.
Asmin'in, "İnsan bir teşekkür eder." demesiyle güçlü bir kahkaha attı, o kadar içten gülmüştü ki etkilenmedim dese yalan olurdu.
Dayanamayarak, "Aptal!" dedi ve kapattı telefonu ve sonra kapattığı için pişman oldum. Tespit için bu kadar süre yeterli olmayabilirdi.
"Bu şarkıyı bana ithaf edebilir misin? Benim olsun lütfen?" yazdı ve umuyorum işareti gönderdi.
"Olsun Allah'ın cezası sana olsun yeter ki sus."
"Teşekkür ederim." yazdıktan sonra hiç bir şey yazmadı, içeri geçti ve direk yattı.
Asmin gece, uykusunun en güzel yerinde irkilerek uyandı dışarıdan ışık gelmiyordu, baş ucu lambasına uzandı. Yakmaya çalıştı ama yanmadı, demek elektrikler kesilmişti.
Kapıdaki silueti fark ettiğinde hızlıca yatağın içine gömüldü ve gözlerini kapatmadan ona baktı gecenin karanlığında yüzünü seçemiyordu. Gözlerini hızla kapattı ve uyumaya çalıştı, hırsızsa bir an önce ne alacaksan alıp defolup gitsin istiyordu.
Adım seslerinden yavaş yavaş yaklaştığını hissediyordu ama kıpırdamıyordu, boğuşmak mantıklıca değildi. Bir an önce ne alacaksa alıp gitmeliydi. Yüzüne doğru eğildiğini ılık nefesinin yüzünü yalamasıyla anlayan Asmin deli gibi korkuyordu...
Dudaklarının dudaklarıyla teması kısa süreli nefesini kesmişti ve deli gibi korkmasına rağmen hareketsiz yatmaya devam ediyordu.