4. BÖLÜM

1875 Words
Asmin'in sıkıntılı bekleyişi sürerken nihayetinde gereksiz konuşması bitti. Adam soğuk bakışlarını üzerine dikti ve aynı yüzündeki ifade gibi buzlu bir ses tonuyla konuşmaya başladı, duruşu gibi sesi de boğuk ve ürperticiydi. "Bu tarafa gidemezsiniz bu bölge şu an kullanılmıyor ve denizle olan emniyeti kurulmadı, aşağısı uçurum." Asmin "Siz de o taraftan geliyorsunuz?" dedi ve bu bir soruydu. Sonra pişman oldu onu ne ilgilendirirdi ki? "Benim ne yaptığım sizi ilgilendirmez," dedi ve yanından geçip gitti, mecbur Asmin de geri döndü. O an gelen mesajla istemsizce tedirgin oldu, önünden yürüyen buzdolabıyla aralarında üç dört metre mesafe vardı. "Sana olan özlemimi nasıl gidereceğimi bilmiyorum, bir sarıldı mı dur durak bilmeyeceğim, kollarım yorulana, sen sarılmamdan keyif alana dek bırakmayacağım seni ve teninin kokusunu içime çekip ömrümü uzatacağım, seni çok özlüyorum, hem de çok ve isterdim ki şu anki iç çekişimi duy." Bir önceki mesajındaki tehditvari konuşmadan eser yoktu, dengesizce bir tutarsızlık vardı gönderdiği mesajlarda. "Böyle bir şey hiçbir zaman olmayacak bunu o kafana sok ve beni bir daha rahatsız etme!" yazdı ve gönderdi, artık ciddi anlamda korkuyordu. Yürüyen buz kütlesi restoran tarafına giderken Asmin de mantar evler tabelasından sağa doğru döndüm ve eve yürümeye başladı. Yarın erken kalkacağı için bu gece erken uyuyacaktı fakat temiz hava bir türlü uyumasına izin vermiyordu. Evdeki büfeye doğru gitti içini açtı, paket içecek türleri vardı. Bir neskafe alarak dolaptaki temiz sudan ısıtıcının içine koydu ve kaynamasını bekledi. Su kaynayınca büfeden bir fincan alıp nesfkafeyi boşaltı. Fincanı alıp salona döndüğünde televizyon en kısık seste açıktı, kumandayı eline alıp kapattı boşuna çalışıyordu zaten... Kahveden bir iki yudum alıp orta sehpaya koyduktan sonra masanın üzerine koyduğu girarını alıp tekrar koltuğa oturdu. Yeni yaptığı bestenin notalarını çıkartması gerekiyordu ve bunun için de bu ortam harikaydı, uykusu da yoktu, daha ne olsun? Ortalama bir saat çalıştıktan sonra gitarı kenara koyup ince battaniyeyi üzerine alarak koltuğa uzandı. Telefonu alıp saati altıya kurdu tekrar sehpaya koyacağı sırada mesaj sesi geldi. Sadece "Asmin.." yazıyordu mesajda, cevap vermediğinde ikinci mesajı yolladı. "Görüldü yazıyor neden cevap vermiyorsun, sen de benim gibi uyuyamadın mı?" O an gülse mi ağlasa mı bilemedi. Gördüğü en tuhaf sapıkla karşı karşıyaydı. "Ne istiyorsun?" "İyi misin?" Sonunda dayanamayıp "Yazmazsan daha iyi olacağım." yazdı. "İnsan sen nasılsın diye sorar." "Merak etmiyorum." "Ben söyleyim o zaman seni düşünüyorum." "Sormamıştım." "Olsun... bil ki aynı gök yüzünün altında seni düşünüp özleyen biri var." "Of! Bir saattir nota çıkartıyorum ve başım şişti bir de seninle uğraşmayayım, işine bak ve beni rahat bırak." "Benim için de beste yapar mısın?" "Kimsin ki sen? Ve benden ne istiyorsun?" "Seni ölesiye seven biri." "İnsan tanımadığı birini sevebilir mi? bence kendini kandırıyorsun." "Üzülme bebeğim yakında tanışacağız." "Cok üzüldüm biliyor musun? Ayrıca tanışmayacağız." "Boş ver bunları kendini anlat bana anlat ki biraz içim soğusun seni senden dinleyeyim." "B3n kendini seven ve kimseye eyvallahı olmayan biriyim unutmadan benim hayatımda aşka yer yok bu yüzden benden uzak dur, istediklerinin karşılığı bende yok!" "Sen değil misin çiçekleri, renkleri, delileri seven bir de delilikleri." "Ne var bunda?" "İşte o deli benim, tüm renklerimle tüm deliliklerimle bütün çiçekleri yoluna sermek için geldim." "Hayatımda sapıklara yer yok." "Hayatının tamamı benim olacak, bende hayat bulacaksın ve benim olacaksın." Bu mesaja cevap vermedi nur topu gibi bir sapığı olmuştu ve durmuş onunla muhabbet ediyordu. ********* Asmin saatin çalmasıyla gözlerini anında açtı hava yeni yeni aydınlanıyordu, o kadar dinç uyanmıştı ki sanki beş saatlik uykuyla ayağa kalkmış olan kendisi değilmiş gibiydi... Yatak odasına giderek önce kısa bir duş aldı ardından saçlarını kurutup üzerini giyindi ve restoranın yolunu tuttu, Asmin gittiğinde tüm ekip oradaydı ve aynı masaya oturmuş kahvaltı yapıyorlardı, her zaman uzak durmayı sevenlerdendi bu yüzden ayrı bir masaya oturup serpme kahvaltının servis edilmesini bekledi. Bu güzel kahvaltı için tam on beş dakikası vardı, buluşma saatleri yaklaşmıştı. Böyle olmasına rağmen yavaş yavaş yemeğini yemeğe devam etti. Ekip toparlanmaya başladığında çayından son yudumunu alarak ayağa kalktı ve restoranın önüne çıktı. Yanına ilk gelen kostümcüsü Sevdaydı, enerjik esmer yeşil gözlü frapan bir kadındı. t Türklere benzemeyen benziyle oldukça dikkat çekiciydi. "Günaydın Asmin." "Günaydın." "Hazır mısın bu günkü tempoya?" "Hazırım, burası çok güzel asla sıkılmayacağım." "Ekibimiz de iyidir çok eğleneceğine eminim." Asmin, "Umuyorum ki öyle olacak," derken selam vererek makyözü geldi. "Merhaba Nur." Kızın,"O zaman biz önden yürüyelim asıl iş bizim işimiz çekim alanını onlar hazırlarken biz de hazırlanalım." demesiyle karşıdaki patikadan aşağıya doğru inmeye başladılar neredeyse beş yüz metre aşağıya yokuş indiler, bir de burayı çıkmak vardı tabi. Tahtadan yapılmış ok sağı gösteriyordu ve "Saklı cennet." yazıyordu, sağ tarafa döndük ve biraz daha indiler resmen ormanın dibine gelmiştiler ve muhteşem çam kokuları geliyordu, artık asfalt yol bitmişti ve bittiği yerde bir işaret daha vardı onun önünde durup biraz arka kısımdaki çadıra geçtiler. Bu ekibin çadırıydı belli ki orada hazırlanacaktı. Onlar çadırın içerisinde Asmin'in hazırlanmasıyla ilgilenirken dışarıdan ekibin sesi geliyordu belli ki çekim alanına geçiyorlardı. Asmin kendisi için özel alınmış mayokiniyi üzerine giydikten sonra üzerine siyah şifon pareoyu alarak çadırdan çıktı. Ayağında ayakkabısı vardı ama parmak arası terlikler Sevda'nın elindeydi onları bu ormanın içinde giymek berbat olacaktı, patikadan aşağıya korkuluklara tutunarak yavaşça indiler. Son patikayı döndüklerinde gördüğü manzara onu büyülemişti. Deniz suyunun kayalıklar arasında oluşturduğu koy gerçekten cennetten gelmiş gibiydi, kısım kısım yeşiller sarkıyordu saklı denizin içine ve burası tek kelime ile muhteşem görünüyordu. Asmin spor ayakkabılarını çıkartıp parmak arası terlikleri giydikten sonra yönetmenin komutuyla kayalıklara kurulmuş merdivenden küçük iskeleye indi ve yönetmenin komutlarını beklemeye başladı. "İlk önce fotoğraf çekimi yapacağız ardından kamera çekimi, biz fotoğraf çekimini tamamlarken Sergen kamerayı ayarlayacak," dedi ve yardımcısıyla birlikte çekimlere başaladılar o sırada adı Sergen olan dolly gripi yukarıdan koy'un içine doğru kurmaya başlamıştı. İki saatin sonunda neredeyse iki yüz poz çekmişlerdi ve sonunda kamera kaydına geçmişlerdi. Yönetmen koltuğuna geçip ekrandan onu takip ederken bir yandan da komut veriyordu. "Daha doğal Asmin hadi kendini ver biraz." "Hocam bir dakika ara lütfen konsantre olamıyorum." Adamın, "Tamam bir dakika ara." demesiyle Asmin gözlerini kapatıp derin derin nefes aldı ardından "Hazırım Hocam ama yazılı metne bağlı kalmak istemiyorum lütfen doğaçlama yapayım olur mu? Beğenmezseniz metni uygulayalım böyle daha iyi hissedeceğim." dedi. Adamın, "Tamam, kayıt," demesiyle merdiveni tuttu ve kameraya bakışlarını çevirmeden etrafına hayranlıkla bakındı ardından kamerayı odak alarak doğaçlamasını yapmaya başladı. "Nefes mi almak istiyorsunuz? Öyle ise doğru yerdesiniz, göğe uzanan çam kokularının arasında saklı cennetin serin sularında kendinizi bir anne kucağındaki gibi huzurlu hissetmek istiyorsanız hepinizi Huzur Köyüne davet ediyorum, Huzur köyü sözde değil ruhunuzda huzurun yeri," dedi ve pareosunu çıkartarak suya atladı. Sudan çıktığında yönetmenin sesini duydu. "Kestik!" Asmin de aynı şekilde, "Olmadı mı Hocam?" diye bağırdı. "Oldu Asmin harikaydı biraz mağaranın içine doğru git komutumla suyun içine dal ve nasıl istiyorsan çık ama seksi olsun, ayrıca atlaman süperdi." "İzmirliyim Hocam ben ama seksi olamam," dedi ve işine odaklanmaya çalıştı. Yönetmen, "Bir şey yapmana gerek yok zaten öylesin," dedi, altmış beşli yaşlarda tombul espirili bir adamdı. Dediği gibi mağaranın içinde durduğu yerden balıklama suya dalarak yüzdü ve çıkmaya çabalamadan suyun kaldırma kuvvetiyle başını yukarı kaldırarak suda süzüldü ve başınnı geri atarak çıktı. Yönetme, "Harikasın Asmin, hadi toparlanıyoruz şimdi yokuşa geçin, Asmin sen de kostümünü değiş ve gel." diyerek koltuğundan kalktı, ekip toparlanmaya başlarken onlar da çadıra döndü. Yardımcıları onu hazırlarken bir yandan telefonuna bakan Asmin menajerinden gelen üç çağrıya baktı. Hızlıca kulaklığını takarak geri arama yaptı. Genç kız telefonu açtı ve "Alo," dedi. "Beni aramışsın." "Nasıl gidiyor diye merak ettim, iyimisin?" "Evet harikayım burası mükemmel iyi ki gelmişim çekimdeydim açamadım telefonu yukarıda bırakmıştım." "İyi olmana sevindim, tadını çıkart bu arada bir konser teklifi geldi." "Ne zaman?" "İkibin on altı mezunları için Izmir dokuz eylül üniversitesi tam bir ay sonra." "İzmir mi?" "Evet canım bu konuda hassassın biliyorum ama Berki de görmen için iyi bir şans ne dersin?" "Tamam sen ayarla." "Tamam programımıza not alıyorum iyi eğlenceler," dedi ve kapattılar. Asmin hazır olduğunda saat bir buçuktu, yokuşa doğru çıkarken set çoktan kurulmuştu. Asmin yanlarına geldiğinde hiç vakit kaybetmeden çekime başladılar, yürüme alanlarında manzara gören kısımda ve ormanın içinde bir sürü resim ve kamera kayıtları yapıldı. Saat dörde gelirken çalışmayı bıraktılar ve serbest zamana geçtiler. Yokuşu çıkıp restoranın oraya geldiklerinde Asmin artık bittiğini hissediyordu. Bir kahve içip eve öyle geçecekti, aynı teklif Sevda'dan da gelince restorana geçtiler. İçeride çok kimse yoktu kısa sürede kahveleri gelmişti. Kahvelerini içerken Nur kapıyı işaret ederek mavi gözlü devi gösterdi, adam tek başına arka taraflarda bir masaya oturdu, oturur oturmaz masasına servis açtılar. "Bu adama bayıldım ama biraz soğuk, normalde erkeklerin çabuk dikkatini çekerim ama bir kez bile bakmadı." diyerek Nur gözleryle onu süzdü. "Ama çok seksi kızlar inkar edemezsiniz en az bir doksan da boyu var, ayrıca konuşmaması ona ayrı bir hava katıyor," diye karşılık verdi Nur'a Sevda. Asmin şaşkınlığını saklamayarak, "Merhaba da mı demiyor canım böyle olmaz ki..." dedi. "Aman Nur boş ver şimdi onu bize bakmaz böyleleri, burnu kaf dağında işte." Asmin, "Sıradan bir tip işte kızlar bence kahvelerinizin tadını çıkartın bu kadarını hak ettik." diyerek araya girdi yoksa mavi gözlü devden bahsetmeyi sürdüreceklerdi. Asmin ikinci kahveyi alırken kızlar kalktılar ve yalnızlığıyla baş başa kaldı, yani en sevdiğim hali... Dalıp giderken sessizce kahvesini içmeye devam etti, işte huzur buydu. Ormanlık alanın huzuruyla bugünkü yorgunluğunu tamamen unutmuştu şimdi sıra eve gidip duş almaktaydı. Tuzlu su hâlâ üzerindeydi sanki, masaya koyduğu telefonunu alarak arka cebine koydu ve kalktı, neredeyse restoranda kimse kalmamıştı. O an anladı ki saatlerdir burada oturuyordu. Yemek yiyip gitse bu akşam bir daha yemek için buraya gelmese iyi olacaktı bunun için dışarıda biraz oyalanmaya karar verdi. Köprü tarafından meydana çıktı ve biraz dolaştı ardından tekrar restoran kısmına dönüp dereye yakın taşlardan birine oturup ayaklarını suya uzattı. Akan su sanki masaj yapıyormuş gibi ayaklarına iyi geliyordu, mesaj sesiyle kenarda duran ayakkabısının içinden telefonunu aldı, muhtemelen sapığıydı sabahtan beri mesaj yazmaması son günlerde biraz anormaldi. Sadece "Özledim" yazmıştı. "Ne bitmez özlemin varmış..." "Yüreğine girdiğim güne kadar bu özlem bitmeyecek!" "Desene hayatın boyunca bir özlem içerisinde olacaksın." "On dokuz gün kaldı bebeğim." "Gelmeyeceğim İstanbul'a." "Ben gelip alırım seni." "İşin yok mu senin?" "Şimdilik senden başka işim yok." "Artık cevap vermeyeceğim sana yazma!" diyerek mesaj sayfasından çıktı ve ayaklarını sudan çıkarttı. Ayakları kuruyana kadar bir müddet havada tuttu ardından ayakkabılarını giyinerek restorana geçti. Hızlıca yemek sipariş ederek gelmesini beklediği anda bir mesaj daha geldi. "Benimle böyle konuşma!" yazmıştı ama Asmin ona cevap vermedi. "O mesajları görüp görmezden gelme!" yine cevap vermedi. "?" soru işareti gönderdiğinde uygulamadan çıktı, telefonun sesini kıstı ve gelen yemeğine odaklandı. Harika doğa, akan şelale eşliğinde yemeğini yerken mesaj gelip gelmediğini düşünüyordu ama bakmıyordu da. Yemeği bittikten sonra kalktı ve köprü tarafına doğru yürüdü, sonunda dayanamayarak ekrana baktığında beş mesaj iletisi görünüyordu. Mesaj bölümüne girerek açtı ve ardı ardına gelmiş olan mesajları okuyarak yürümeye başladı. "Cevap ver bana!" "Sana diyorum Asmin bir şey yaz." "Bni görmezden gelemezsin." "Hadi canı güzelim bak şu mesajlara." "Hadi bebeğim konuş benimle, senden gelen bir mesaj bile ömrüme ömür katıyor, yaz bebeğim lütfen." Son mesajı başta yazdıkları gibi tehditvari değildi aksine çelişkili bir biçimde içten ve duygulu olarak yazılmıştı, bu adamı böyle dengesiz yapanın kendisi olup olmadığını merak etti. Yoksa dediği gibi gerçekten deli miydi? Kararsızlıkla mesaja odaklanmıştı eğer bu adam gerçekten onun yüzünden acı çekiyorsa bu en son isteyeceği şeydi, insanın canının yanmasının ne demek olduğunu iyi bilenlerdendi. O tutarsızlıkla yolun karşısına geçmek için hamle yaptı ama bu hamlesi bisikletle karşıdan gelen birine çarpmasıyla son buldu. Bu mavi gözlü devdi son anda yere düşmekten Asmin'i kurtarmıştı, şu an sakar bir kızı reklam için tercih etmelerine içinden sövüyordur, sapığını düşünmek yerine yola baksaydı daha iyi olacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD