4.BÖLÜM

1697 Kelimeler
4.BÖLÜM Serhat ilgiyle masanın üzerindeki paralara bakan Rüzgar'ın yüzünü incelerken gülümsüyordu. Sonunda dayanamayarak: “Ödeseydin kim tuttu ellerini ödeme diye.” dedi. “Serhat sus, ben bilmiyor muydum ödemesini ama ödeyemezdim.” Serhat “Neden peki?” diye sorarken hâlâ Rüzgar’ın sinirlerini bozan gülümsemesi mimiklerinde dans ediyordu. “Kaç tane inşaat işçisi Türkiye'de dolarla hesap ödüyor? Kredi kartlarımın olduğu kartlık, arabada kaldı. Muhasebeciye, dün şirketten çıkmadan nakit getirmesini söylemeyi unuttum. Kısacası her şey sanki ben bu duruma düşeyim diye planlanmış gibiydi. Her yurtdışına çıktığımda bu hatayı yapıyorum.” “İnşaat işçisi mi?” “Evet, bugün bir yalan konuştum hem de isteyerek değil, biraz istemiş de olabilirim.” derken yüzünde ne yapacağımı bilmiyorum ifadesi vardı. “Şu işi baştan anlat bakayım, böyle anlamıyorum.” “Tamam en baştan anlatıyorum, şu mimar kız var ya.” “Evet.” “İşte o bugün işe başladı, inşaatta karşılaştık ve işler çığırından çıktı. Kızla her karşılaştığımda benliğimden çıkıyorum.” “Başka ne zaman karşılatınız ki?” “Trabzon'da toplantıdan önce, sokakta çantasına basmıştım.” “Başka!” “Çarşıda damarına bastım bir de. O sebeple toplantıyı bile konferans aracılığıyla yaptım.” dedi ve kahkahayla gülmeye başladı. “Adamım ben sana neden hesabı ödemedin diyorum senin anlattıklarına bak, asıl derdin ne sen onu anlat!” “İnşaattan sorumlu olduğumu söyledim beni ustabaşı sandı, sahibiyim diyemedim.” dedi yüzünü buruşturarak. “Deseydin sen de neden demedin, ben biliyorum ama neyse.” “Ne biliyorsun?” “Tamam boş ver!” “Şimdi kız seni usta başımı sanıyor.” “Evet.” “Ne yapacaksın peki?” “Böyle devam edeceğim.” “Bu gidişat hayra alamet değil, benden söylemesi sonra uyarmadı deme, sevince deli seviyorsun senle uğraşamam haberin olsun.” “Ne sevmesi, sadece biraz eğlenmek istiyorum o kadar. Sinirlenip üzerime doğru coşmasından delicesine keyif alıyorum.” “Yine bir Hale vakası olmasında.” “O bir kez olur kardeşim, kadınlar benim için olsalar da olurlar, olmasalar da.” “Peki ya sana kafa tutan mimar kız?” dedi sesi imalıydı. “Diğerlerinden daha eğlenceli olacağı kesin!” dediğinde buna kendisi de inanmamıştı. “Ateşle oynuyorsun Rüzgar! Seni uyarıyorum.” “Bir kez bile olsa sinirlenmesine değer, o sinir oldukça ben keyif alıyorum.” “Sadist misin oğlum sen? Seni uyarıyorum kız seni yolundan edecek!” Rüzgar “Daha öyle bir kıza rastlanmadı.” derken kendinden emin görünüyordu. “Ya da zamanı geldi.” "Yalan olan bir şeyin zamanı gelmez Serhat, aşk diye bir şey yok! Ve sana söz veriyorum o kız benim ben olduğumu bilmeden benimle gerçek manada ilgilensin, ikinci haftasında nikâhı basacağım! Ben Allah’tan daha ne isterim.” “Bak sen, demek bir kadınla ömrünü geçirmeyi göze alacaksın öyle mi?” derken tek kaşını yukarıya kaldıran Serhat, olacaklardan arkadaşı adına korkuyordu. “Aynen öyle kardeşim ama inan bana böyle bir şey olmayacak tüm kadınlar aynıdır!” “Nenen olsa ne derdi şimdi sana?” dedi ve güldü. “‘Hayatla celbelleşiruken zuğulis olabilursun, sakın düşüpte forforis olma, işte o zaman mungarabis edersin!’ derdi,” dedi ve birlikte kahkaha atarak güldüler. (Hayatla uğraşırken mahvolabilirsin, dikkat et uyuyup ayağın kaymasın. İşte o zaman inek gibi bağırırsın.) ... Sabah saat yedi buçuk gibi evden çıkarken Esila, bugünün düne göre daha rahat olacağını düşünüyordu. Çünkü ayağında spor ayakkabıları, kot bir pantolon üzerine bol bir tişört giymişti. Ne de olsa erkeklerle aynı ortamda çalışıyordu, kötü bir göz hissetmemişti ama yine de usturuplu olmanın iyi olacağını düşünüyordu. Şantiyeye geldiğinde saat sekizi on geçiyordu, çalışmalar çoktan başlamış makine sesleri oldukça rahatsız ediyordu. En çok dün çalıştığı adamlarla karşılaşıyordu, çünkü onların da kendisi gibi ince işlerle uğraştıklarının farkındaydı. Uzaktan görebildikleri ise kaba inşaat için durmaksızın çalışıyorlardı. ‘Lazkopat ortalıklarda yok, güya bana liste verecekti, gelsin ben ona sorarım resmen işimi geciktiriyor.’ diye söylenen düşüncelerine set vurarak işine odaklandı. Vakit kaybetmektense bir üst katın ölçümüne başlamaya karar verdi, bunun için malzemelerini taşıdı ve işe koyuldu. O sırada şirketten ona verilmek üzere bir proje geldi, biraz inceleyip içinden Rüzgar’a saydırmaya başladı. Tüm ölçümler bu projede not alınmıştı, bu yüzden sadece tasarıyı yapıp ürünleri sipariş etmesi gerekiyordu. “Kendini sorumlu sanan Lazkopat, bana bunu söylemedin, resmen dün akşama kadar eşek gibi çalıştım. Bir halttan haberi yok, bir de ben biliyorum diye gerinerek geziniyor!” diye söylenirken o adam yüzünden kendi kendine konuşmaya başladığını fark etti. Bu sabahtan da tam iki saatini çalmıştı ve hâlâ görünürlerde yoktu, sitemle yukarı çıktığında adamların onun nerede olduğunu biliyor olabileceklerini düşündü. Çay molası veren adamların yanına geldiğinde, Karadenizli olduklarını belli eden çay içme ritüellerini gerçekleştiriyorlardı. Onlar kadar çay içen yoktu etrafta. Yanlarına geldiğini görür görmez içlerinden biri hızlıca ona da bir çay koydu ve yanlarında yokmuş gibi muhabbetlerine kaldıkları yerden devam ettiler. “Ne yaptu bu dedun?” diyen İdristi, henüz adını bilmediği adamı göstererek gülüyordu. “Bara ciddik akşam, benum hatun yanumda o yalağuz, bir kiza da bakayi. Cit koniş dedum demez olaydum, citti kiza dedu ki ‘Bayan yalağuz musun?’ kiz da kaçti tabi,” dedi ve gülüştüler. Esila da kendini tutamayarak güldü. Çocuğun az saf hâli vardı, ama dalga geçtikleri için Esila bir hayli gıcık olmuştu. Teselli etmek istercesine eliyle sırtını sıvazlayıp yüzüne bakarak konuşmaya başladı. “Üzülme bir daha ki sefer olur, hem benden sana bir tavsiye kadınlar esrarengiz tiplerden hoşlanırlar.” dedi. “O zaman bir dahakine, kulağuna eğililup sessizce gizlu bir şey varmiş cibi ‘Yalağuz musun?’ derum,” deyince Esila ne diyeceğini bilemezken herkes kahkahayla güldü. “Sen böyle şeylere takılma doğal ol kadınlar doğal erkekleri severler.” dediğinde arkasından gelen sesle irkildi. “Sen öyle mi yapıyorsun?” diye sorarak yanlarına geldi Rüzgar. “Beni çözmek pek kolay değildir, kör düğüm olur kalır bunu denemek isteyen, bu yüzden ben o genellemelere uymuyorum!” dediğinde yüzünde keskin bir hat belirirken hızlıca oturduğu yerden kalktı. “Bütün kadınlar aynıdır, sadece isimleri görüntüleri farklıdır.” Esila “Sizinle burada kadınların hâllerini tartışmayacağım.” diyerek aşağıya doğru yürümeye başladı. Çantasını alıp tekrar yukarı çıkacaktı ardından o adamdan hesap soracaktı. Çantasını alıp not kağıtlarını içine sıkıştırdıktan sonra yukarı çıkmak için arkasını döndüğünde o kendini beğenmiş bakışlarla karşılaştı. Esila “Şimdi sadece iki dakikan var!” dedi, iki kolu önünde bağlı dururken cevap bekliyordu. “Ne için?” “Sorularımı cevaplamak için! O lanet belgelerde ölçümlerin yapılı olduğunu biliyor muydun? Bu bir, diyelim ki bilmiyorsun o zaman burada işin ne? Bu da iki.” dediğinde Rüzgar yanına doğru gelmeye başladı. “Bir hesap vermek zorunda değilim, iki istediğim kişiyi istediğim şekilde çalıştırırım! Bakalım ne kadar iyisin işinde onu görmek istedim.” “Seni şikâyet edeceğim!” Rüzgar “Öyle mi?” dediğinde aralarında yarım adım mesafe kalmıştı, Esila istemsizce gerileyerek: “Evet öyle, bu kadar düzensiz bir sisteme ayak uyduramam ya siz bana uyarsınız ya da giderim!” “Çocuklar gibi her düştüğünde şikâyet edeceksen işimiz var seninle! Bu şirket her çalışanıyla beş yıllık bir sözleşme yapar o zaman dolana kadar sadece kendileri isterlerse seni çıkartırlar, ayrıca ben bu şirkete yıllarımı verdim arkamda olacaklardır.” “Sen lanet bir adamsın!” Rüzgar “Biliyorum.” dedi ve biraz daha yaklaştı, cebinden katlanmış bir kâğıt çıkartıp uzattığında Esila tereddüt ederek kâğıdı aldı. “Tüm firmaların listeleri orada, bir an önce siparişleri gir!” Esila “Zahmet edip gelseydin belki de çoktan siparişi girmiştim.” diyerek sitemle soludu. Rüzgar hiçbir şey demeden yüzüne bakmaya başladığında Esila ona içinden bir yığın kötü söz saydırıyordu. Sinirlerine hâkim olamazken hayatında gördüğü en güzel gözlere sahip olduğunu düşünüyordu. Kafasındaki aptal düşünceyi hızlıca kovmak zorunda hissettiğinden aynı hızda toplandı ve “Bitti mi?” diye sordu. Rüzgar rahar bir tavırla “Bitmedi.” dedi. “Daha ne var?” “Beğendiğin modelleri tek tek göreceğim.” “Sen hiç dert etme, istersen gel kendin seç, nasıl olur?” Rüzgar “Gayet güzel olur.” dedi ve yukarı doğru yürümeye başladı, Esila'nın donup kaldığını fark edince hafifçe arkasına dönerek: “E, hayde ne bekleyisun orda kilçıği çıkmuş hamsi gibi." dedi. Esila “Sen lanet bir adamsın!” dediğinde sesindeki tını yüzüne de yansırken hırsla peşinden koştu. İnşaatın çıkışına geldiklerinde sol tarafa doğru yürümeye başladı. Üç dört tane araba vardı, bir tanesi muhteşem bir şeydi kapıları yukarı açılan uçak gibi bir arabaydı, diğerleri normal modellerdi. Gri bir arabanın önünde durarak anahtarı Esila’ya uzattı. “Bu nedir?” Rüzgar “Anahtar.” dediğinde Esila gözlerini devirerek, hâlâ anahtarı uzatan adama baktı. “Ben zaten hiç anahtar görmedim.” “Şirket sana tahsis etti, git gel yaparken lazım olacak.” “İyi de ben araba kullanmıyorum.” “Kullanmıyor musun? Kullanamıyor musun?” “Neyse önemli değil, ben taksi veya toplu taşıma kullanırım.” “Hadi canım! Sen resmen araba kullanmaya korkuyorsun!” Esila “Kes sesini!” dedi ve sesi sertti. Bu konuda kendini tartışmaya açık bırakmadığı için yola doğru yürümeye başlamıştı ki arkasından gelerek elinin tutulmasıyla durduruldu. Rüzgar onu hızla kendine doğru çekerek: “Sakin ol.” dedi. “Sakin olamam!” Rüzgar yumuşak bir ses tonu ile “Tamam ben kullanırım bin.” dedi ve sabırla arabaya binmesini bekledi. Esila ondaki bir anda oluşan bu anlayışlı tavrın sebebini anlayamasa da önemsemeyerek yol boyunca da konuşmamayı tercih etti. Yapı firmalarına giderek gerekli malzemeleri seçip tedarik ederken uzaktan kendisini izlediğinin farkındaydı. Rüzgar herhangi bir yorumda bulunmayarak sadece onu takip etti, son kararlarını gösterdikten sonra huzursuzluk çıkartmadan da onayladı. Akşam saat altıya gelirken, birinci katın malzeme siparişi tamamlanmıştı. Ertesi gün için ikinci katı keşif yapmaya devam edecekti, bu nedenle kafasında bir iki tasarı hayal ediyordu ki, Rüzgar’ın sorusuyla düşünceleri bölündü. “Ev adresini söyleyecek misin? Yoksa Edirne'ye doğru gideyim mi?” “Başakşehir Melisa evleri.” dedi donuk bir ses tonuyla ve dikkatini yola verdi. Güvenlik girişine geldiklerinde Rüzgar “Birinci kısım mı? İkinci kısım mı?” diye sordu. “İkinci kısım D4.” dediğinde girişe yöneldi. Güvenlik arabanın içine bakınca başıyla selam vererek gülümsedi. Rüzgar apartmanın önüne gelerek durdu, Esila tam teşekkür edip inecekken “Neden araba kullanamıyorsun?” diye sordu. Esila “Sana ne?” diyerek terslenip kapının koluna uzandı. Kapıyı açtığında üzerinden doğru uzanan Rüzgar sertçe kapıyı çekerek kapıları kilitledi. “Sana bir şey sordum cevap ver!” “Senet mi imzaladım? Neden cevap vereyim?” Rüzgar “Fark etmez, ben bir soru sordum sen de cevaplayacaksın!” dedi, dedi ama dediğine kendi bile inanamamıştı ama Esila’yı bilmek nedensizce hoşuna gitmeye başlamıştı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE