16.BÖLÜM

2383 Kelimeler
16.BÖLÜM Serhat bakışlarını sevdiği kadının üzerinde gezdirirken “Buse... Adı gibi sıcak bir öpücük olan kadın! Ne muhteşemsin sen öyle...” diye aklından geçirdi ve derin bir nefes aldı. Bir yandan yemek yiyip bir yandan Serhat yokmuş gibi kendi aralarında muhabbet edişlerini sessizce seyreden Serhat, kısa bir bakış olsa da Esila’nın gözlerinin donuk bir şekilde yan masaya ara ara kaydığını hissetti. İstemsizce kafasını o yana çevirdi, Rüzgar ve Esin Hanım yemek yiyorlardı. “Ulan Rüzgar ne ballı bir adamsın, sen git görüşmeni bu mekân da yap, bir mesaj yazmamdan ne zarar çıkar ki.” diye düşünerek telefonu eline aldı ve ‘Sağ çapraz masaya bak dostum’ yazdı. Göz ucuyla baktığında mesajı okuyup kafasını kaldırdığını gördü ve göz göze geldiler. Tekrar telefona döndü ardından mesaj geldi. ‘Başka yer bulamadın mı dostum!’ ‘Senin hatun istedi, kalpleriniz birmiş.’ ‘Konuşmuyorum ben şu an onunla.’ diye yazarak gönderdiği mesajın sonuna burun kıvıran yüz işareti bırakmıştı. ‘Ona bir bak, öyle ise.’ yazmasıyla kafasını kaldırıp Esila’yı süzdü. Henüz bir mesaj gelmeden ‘Ne hissediyorsun?’ diye tekrar yazdı. ‘Bundan nefret etsem de şu an sadece orada olmak istiyorum.’ "Sen olmuşsun dostum." yazmasıyla mesajı okuyup Esin Hanım’a odaklandı. İkisinin yaptığı harika muhabbete tekrar dikkatini verdiğinde ikisi birlikte yüzüne baktılar. Kızlara güzel bir teklifte bulunarak onları yemek sonrası kahve içmeye götüren Serhat için bu akşam muhteşem geçmişti. *** Esila proje odasına geldiğinde cam kabinin içindeki maketi ihalenin yapılacağı otele götürmek için hazırlıyorlardı, demek ki burada yapacağı bir iş yoktu. Bu yüzden aşağı kata inerek ilk iş Emel’i buldu ve hızlıca sunumun üzerinden tekrar geçtiler. Leyla onlara fesatça bakarak Nur'a bir şeyler söylüyordu ve artık bu durum Esila’nın canını iyice sıkmaya başlamıştı. Bu kez göz yummayarak yavaşça doğruldu ardından ayağa kalkıp yanlarına gitti. Kendinden emin bir şekilde gözlerini gözlerine dikerek “Sizin derdiniz ne?” diye sordu. Leyla “Ne derdimiz olacak ki?” derken Nur sessiz kalmayı tercih etti. “Varsa bileyim, böyle üstü kapalı tacizlerle beni rahatsız edemezsiniz söyleyeceğiniz bir şey varsa kıvırmayın gelin yüzümüze söyleyin.” dedi ve umursamazca tekrar yerine oturdu. Kısa bir süre sonra masadaki telefon çalmaya başladı. Arayan Rüzgar’ın asistanıydı. On beş dakika içerisinde toplantı için çıkılacağını haber verip kapatmıştı. Yavaş yavaş toparlanıp aşağıya indiklerinde güvenlik kulübesindeki adamlardan biri, onları siyah makam aracı gibi bir arabaya yönlendirdi. Şoför bir tuşa bastığında kapı sürüklenerek açıldı. Arabanın içinde karşı karşıya konulmuş iki koltuk, sol tarafta bir masa masanın üzerinde birkaç evrak vardı. Şoför koltuğunun arkası ise kapalıydı üst kısmında televizyon hemen koltuğun altında mini bir buzdolabı vardı. Kısa bir süre sonra kapı tekrar açıldı ve Rüzgar başını eğerek içeri girip karşılarındaki koltuğa oturdu. Onun içeri girmesiyle arabanın içi parfüm kokusuyla doldu, aynı anda Emel ile göz göze gelen Esila gözlerini devirdi. İçindeki ona tokat atarak kendine getirme isteğini zor da olsa bastırarak başını camdan yöne çevirdi. Emel eğilip kulağına Rüzgar ile ilgili bir şeyler söyledikçe Esila sinirleniyor ve bir şey dememek için kendini zor tutuyordu. Gerçi onu tek sinir eden Emel değildi asıl onu sinir eden Rüzgar’dı, dünden beri yeni gelin gibi surat asıyordu ona. Esila düşüncelere dalmışken çalan telefonu onu kendine getirdi, elindeki telefona baktı. Ekranı kaydırarak açtı “Efendim.” dedi, arayan Burak’tı “Nasılsın Esila?” “İyiyim Burak sen nasılsın?” diye sorarken karşı taraftan gelen sesin duyulduğundan bihaberdi. “İyiyim ben de bugünkü iş için şans dilemek istedim.” “Teşekkür ederim.” “Ben iyi geçeceğini biliyorum ve bu akşam bunu kutlamak için seni yemeğe davet ediyorum.” “Sonuçlansın görüşürüz o zaman.” “Tamam.” dedi ve kapattı. Emel’in “Sevgilin mi?” diye sormasıyla karşıdan gelen sesin duyulduğuna emin oldu. Emel’in sorusunu, donuk bir şekilde gülümseyerek yanıtsız bıraktı. Bir müddet sonra araba durdu ardından kapı açıldı. Kızlar ilk önce Rüzgar geçsin diye yol verdi fakat Rüzgar eliyle geçin işareti yapınca mecbur önden onlar geçmek zorunda kaldı. İlk inen Emel oldu ardından Esila dizlerini kırarak inmeye koyuldu. Eğilirse bacaklarının büyük bir kısmı açıkta kalacaktı. Tam adımını atmıştı ki Rüzgar tüy gibi bir dokunuşla parmaklarını kalçasında gezdirdi. Emel’in arkasının dönük olması büyük bir şanstı yoksa bu durum asla gözünden kaçmazdı. İndiğinde yönünü Rüzgar’a çevirip ters ters baktı. İhalenin yapılacağı salonun önüne geldiklerinde, birçok firmanın temsilcileri kahve içiyorlardı. Makinanın başına geçerek, bir kahve alan Esila cam kenarına doğru yürüdü. Araya biraz mesafe aldıktan sonra oradaki insanları izlemeye başladı. Herkes kendi hâlinde bir şeyler yapıyordu, Emel ise Rüzgar’ın yanında boy gösterip insanlarla konuşuyordu. İhale başlamak üzereyken salonun kapıları açıldı, şirketi temsilen projenin olduğu masaya doğru geçerek yerlerini aldılar. Diğer kişiler onların yaptığı gibi yerlerini aldığında yavaş yavaş firma sahipleri gelmeye başladı. Geçen akşamlarda Rüzgar’ın kavga ettiği Tarık Başaran da oradaydı ama ihalenin başlayacağı esnada oradan çıkarak ihaleden çekileceğini söyledi. Ardından herkes sırayla sunumunu yapmaya başladı. Aralarında gerçekten iyi projeler vardı ve sonuç ne olacak merak konusuydu. Onlara sıra geldiğinde sunumun ilk kısmını oteli anlatarak Emel yaptı ardından Esila kalkarak konuşmaya başladı. “Öncelikle tüm katılımcı firmalara başarılar diliyorum.” dedi ve ardından devam etti, “Biraz önce Emel Hanım’dan da dinlediğiniz gibi otelimiz yüzde yetmişlik bir oranla deniz manzaralı olarak tasarlanmıştır, devasa kaya parçasının üzerine tasarladığımız temsili maket hepinizin de gördüğü gibi, bir tırmanma parkurudur. Üzerine inşa edeceğimiz spor kompleksi, yüzme havuzu ve kafemiz otelde kalan misafirlere farklı bir deneyim yaşama imkânı sunacaktır. En önemlisi bu tarz bir çalışma dünya üzerinde gerçekleşmemiştir, bu da değişikliği seven on insandan altısını bu tesise çekmek için biçilmiş kaftan olacaktır.” dedi ve oturdu. Esila’dan sonra iki firma daha projelerini sundu ardından ihale bitti ve ara verildi. Dışarı çıktıklarında ilk konuşan Emel oldu. “Kesin biz alacağız, bizim kadar iddialı kimse yok!” “Bence de.” diyerek onay veren Esila kahve makinasına doğru ilerledi. Keyifle kahvesini içerken bir aksilik olmazsa kesinlikle ihaleyi kendilerinin alacağını düşünüyordu. Tekrar salona girdiklerinde Süha Bey konuşmayı başlatarak ihalenin sonucunu söylemeye hazırlandı. Ceyhan holdingin ismi hoparlörlerden yankılandığında birçok kişi sonucu bekliyor gibi şaşırmamıştı. Şirket görevlileri maketi devralırken Rüzgar firma sahibi ile görüşüyordu, genel prosedürlerle ilgili bir konuşmaydı. Saat neredeyse dört buçuk olmak üzereydi. Esila işe geri dönmeye gerek görmediği için buradan rahatça eve gidebilirdi. Tabi bir de Burak engeli vardı, çok yorgun olduğunu söyleyerek onu da atlattı mı bu iş tamamdı. Eve gider ve harika bir uyku çekerdi. En nihayetinde saat beşe gelirken çıkmak için Rüzgar ve Esila şirketin önüne doğru yürümeye başladılar fakat Emel görünürlerde yoktu, muhtemelen önden gitmişti. Arabanın yanına geldiklerinde şoför kapıyı açıp içeri girmelerini bekledi onlar binince kapı sürüklenerek kapandı. Esila şaşkın bir ifade ile Rüzgar’a dönerek "Emel gelmedi." dedi. “Onun başındaki işleri bitirip çıkması bir saatini alır, o kadar bekleyecek vaktim olsa kalır ben hallederdim.” “Tamam, ben öyle ise uygun bir yerde ineyim.” “Hayır inemezsin! Burak denen o kıl kuyrukla yemeğe gitmene müsaade edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun.” “Bakın Rüzgar Bey sizi bir daha uyarmak istemiyorum arabayı durdurur musunuz?” “Hayır Bayan Esila durdurmuyorum.” demesiyle Esila şoförle irtibata geçmek için tasarlanmış tuşa basmak için bir hamle de bulundu ama bu çabası Rüzgar’ın onu tutarak oturduğu koltuğa çekmesiyle son buldu. Debelenmesi Rüzgar’ın tek bir hamleyle onu altına alıp üzerine uzanmasıyla sona erdi. Rüzgar çözemediği bir ifade ile gözlerine baktığında gözlerini kaçırarak kafasını yana çevirdi. Rüzgar üzerine doğru geldiğinde kalkmak istedi fakat müsaade etmedi. Esila ciddi bir tavır takınarak “Beni rahat bırakır mısınız?” dedi. “Tabi Esila Hanım sizin rahatınız benim için önemli, şimdi rahat ettireceğim ben sizi dedi ve eliyle başını kendine çevirerek yavaşça dudaklarıma yaklaştı tam öpeceği sırada Esila başını hafifçe geri çekip hızla öne doğru getirdi. Ve kaçınılmaz son, Esila’nın alnının Rüzgar’ın burnu ile buluşması oldu. Araba durup kapı açıldıktan sonra inmek için ilk harekete geçen Esila düşmemek için yere bakarak indiğinde deniz kokusu ciğerlerini doldurmaya başlamıştı. Nereye geldiklerini anlamak için yavaşça kafasını kaldırıp baktığında bahçe kapısında içeri girmeleri için kapıda bekleyen güvenlik görevlisini fark etti. Belli ki evine gelmiştiler, daha bunun hesabını soramadan yavaşça kolundan tutarak içeri doğru çektiğinde ayaklarını sürüye sürüye peşinden gitmek zorunda kaldı. Zili çaldığında otuz beşli yaşlarda bir kadın kapıyı açtı ve "Hoş geldiniz efendim. Dilediğiniz gibi akşam yemeği hazır efendim, servisi başlatmam için sizi bekliyor olacağım.” dedi. “Yarım saat sonra başlayabiliriz.” dediğinde kadın başını öne eğerek çekildi. Onlar da salona doğru geçti, camlarda perde yoktu ve deniz sanki salonun içerisindeymiş gibi duruyordu. Manzara ise muazzamdı. “Seni burada yalnız bırakırsam gideceğini bildiğim için benimle yukarı geliyorsun.” diyerek elini tutu ve peşinden sürüklemeye başladı. Üçüncü kata çıktıklarında sağdan ilk odaya girdiler, odaya girdiklerinde kapıyı kilitleyerek anahtarı aldı ve cebine koyup odanın içerisindeki bir odaya girdi. Muhtemelen soyunma odasıydı. Rüzgar’ın yokluğundan faydalanarak etrafa göz gezdirmeye başlayan Esila kendi salonundan büyük olduğunu düşünüyordu. Sağ taraftan açılan bölmeye geçtiğinde bir oturma grubu ile karşılaşmayı beklemiyordu. Kısa bir süre oturup balkona çıkarak karşında sanki onu bekliyormuş gibi duran boğaz tüm canlılığıyla bana katıl der gibiydi. Manzarayı izlerken insanın böyle evi olsa dışarı kahve içmeye gitmesine gerek kalmaz. Kitabını kahveni alacaksın ve manzaranın tadına vararak kitabını okuyacaksın, diye düşünürken Rüzgar’ın arkasından sessizce geldiğini duymadı. Beline sarılıp başını omzuna doğru götürdü ardından boynundan derin bir nefes çekip öptü daha sonra onu kendine çevirip iyice sokuldu. Tekrar boynuna eğildi bu kez kokusunu içine çekerek nemli dudaklarını boynunda gezdirdi. Şu an Esila tüm tabularının yıkılmaya başladığını hissetti ve bu yüzden onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. O dakikaya kadar üzerinde sadece bornozla yanında durduğunu anlamamıştı. Demek ki duş almıştı, saçları da hafif nemliydi ve o müthiş parfüm kokusu tüm hücrelerini dolduruyordu. Farkında olmadan derin bir nefes aldı, bunu hissetmiş olacaktı ki o beklenmedik soruyu yöneltti. “Denemek ister misin?” Tereddüt ederek “Neyi?” dedi. “Kokumu yakından hissetmeyi.” dediğinde neredeyse kaçarcasına odanın içine döndü, ardından gelerek kolundan tutup kendine çevirdi ve “Sadece bir kez bunu benimle deneyimle söz veriyorum istediğin bir şeyi koşulsuz yerine getireceğim.” demesiyle aklına şu lanet sözleşmeyi feshetmesini istemek geldi ve tamam anlamında başını öne arkaya salladı. Ondan beklenmedik bir sakinlikle “Şimdi senden istediğim tek bir şey var kokumu içine çek ve bir kez öp olur mu?” dedi. Sesi şefkat doluydu. Esila, bunu gerçekten istediğinin farkında değildi ve sözleşmeyi iptal ettiririm bahanesinin arkasına sığınmıştı. Rüzgar elini Esila’nın saçlarının arasına götürüp sertçe kendine çekti ve kafasını boyun boşluğuna yaklaştırdı. Esila şimdi tenine yakışan kokusunu içine çekiyordu, bir koku bir adamın tenine ancak bu kadar yakışırdı. Yavaşça dudaklarını tenine değdirdi, buna pek öpmek denmezdi sadece dokundurmuştu. Derin bir nefes alıp kesik kesik geri verdi ve istemsizce kalkan ellerinin beline dolanmasını engelleyemedi. Kafası Rüzgar'ın boynunda ince bir noktaya yerleştiğinde bu kez hissedeceği şekilde öptü ve kokusunu içine çekti. Bunu hissetmekten nefret etse de teninin erkeksi kokusu Esila’yı içine almıştı ve tekrar derin bir nefes alıp titrekçe geri bırakmıştı. ruzgar onun kafasındaki elini beline götürerek sertçe çektiğinde Esila’nın ayakları yerden kesildi ve aynı anda yatağa doğru usulca Rüzgar tarafından bırakıldı. Rüzgar sanki yıllardır bunun zamanını bekliyor gibi üzerine uzanıp onu tutkuyla öpmeye başladı. Rüzgar elini bacaklarına doğru götürüp sakince gezdirmeye başladığında Esila, içinden ona lanetler okumaya başladı. İlk kez bu kadar ileri gidiyordu ve o şu an deli gibi korkuyordu. Eteği iyice yukarı çıktığında belli belirsiz bacağına değen bedenini hissediyordu. Rüzgar, Esila’nın gömleğini eteğinin içinden çıkartarak göbeğini açtığında dudaklarını bir saniye bile bırakmadan öpmeye devam ediyordu. Esila bedeninin sızladığını hissederken aklı buna mâni olmasını söylüyordu, lanet olsun bir adamı böylesine istemek hem muhteşem hem de berbat hissettirebilir miydi? Evet hissettirirdi ve Esila öyle bir noktada kendi ile cebelleşip duruyordu. Ve bu adam onu daha önce kandırmışsa, kendini toparlayıp buna odaklanmaya çalıştı ve istediği sonunda oldu. Aklı koruma kalkanlarını üzerine çekmişti, zor bela başını sağa çevirip ellerini göğüslerinde birleştirip “Lütfen dur.” diyebildi. Aynı anda göz göze geldiler ve Esila o gözleri ilk kez böyle görüyordu, bunun adı tutkudan başka bir şey değildi. “Sana bir kez öp demiştim boynumu istila edip beni baştan çıkartmanı değil.” “Seni baştan çıkartmak istemedim, lütfen dur artık ve bırak beni.” Ruzgar “Durmamı mı istiyorsun?” diyerek kısık gözlerle yüzünü incelemeye başladı. “Evet durmanı istiyorum.” “Peki.” dedi ve doğruldu ardından kapıyı açıp “Aşağıya in balkonda beni bekle ben de giyinip geliyorum.” diyerek geçmesine müsaade etti. Aşağıya balkona indiğinde adının Hülya olduğunu öğrendiği kadın onu masaya yönlendirip başında beklemeye başladı. Çok geçmeden Rüzgar geldi ve genç kadın servisi yapıp onları balkonda yalnız bıraktı. Esila zamanını bulduğu an dileğini isteyecekti, bu yemek tantanasına da sırf bunun için katlanmış ve o aşağıya inmeden gitmemişti. Hiç konuşmadan harika bir yemek yediler çünkü konuşmalarının sonu mutlaka kavga ile bitiyordu. Hülya Hanım tatlıları getirmeden konuya girmeye karar veren Esila “Evet, artık isteğimi söyleyebilirim.” diyerek Rüzgar’ın dikkatini üzerine çekti. “İsteğini söyledin ve ben de gerçekleştirdim.” Esila “Nasıl gerçekleştirdin?” derken gözlerini fal taşı gibi açıp ona bakmaya başlamıştı. “Durmamı istedin ben de durdum ve hâlâ deli gibi seni isterken, ayrıca nenem burada olsa ‘Kemençem ince telden, zilden edeyi zilden, sen sarıl boğazıma ben sarilayum belden.’ derdi, yani bırakmamı istemezdi. Dua etki sana söz verdim istediğin bir şeyi yapacağıma dair!” “Pis! Lazkopat! Kandırdın beni. Senden nefret ediyorum ve seni bunu yaptığına pişman edeceğim.” diyerek kalktı. İki dakikada uslu kız tavrını bırakmıştı, zaten o hâli suyuna gitmek içindi. *** Rüzgar odasına çıktığında yatağı ona Esila’yı hatırlatmıştı, içindeki kötü tarafını unutup yavaşça yatağa uzanıp Esila’nın yattığı yastığı başının altına aldı. Ardından yüzünü yastığa gömdü belki kokusu sinmiştir diye düşünmüştü ama içini doldurmaya yetecek kadar kokusu yoktu. Sadece derin nefes alarak hissetmeye çalıştı ve derinden de gelse onun kokusuyla uykuya daldı. Sabahın beş buçuğunda telefonunun çalmasıyla yerinden sıçradı ve tereddütle telefonunu açtı. Uykulu bir şekilde cevap verdiği telefonun karşısındaki kişi Esila’nın yaşadığı sitenin güvenlik görevlisiydi. Güvenlik görevlisi adam Rüzgar’ın ona yaptığı iyilik karşısında Esila hakkında bilgi göndermeyi kendisine görev edinmişti. Esila’ya bir şey olduğunu düşünen Rüzgar, gece Esila’nın evine bir adam geldiğini öğrendiğinde deliye dönmüştü. Gece gece gelen kimse Rüzgar’ın karşısına çıkmamalıydı. Rüzgar o sinirle daha fazla evde duramayarak hızlıca hazırlanıp kendini dışarı attı. Sabahın köründe İstanbul’da canlanan hayat şu an Rüzgar’ı sinir etmekten başka hiçbir işe yaramıyordu. Sanki bütün İstanbul yataklarından kalkmış ve işe gidiyordu. Rüzgar güvenliğin onu siteye almasına minnetle teşekkür ederek sitenin içine girip arabasını uygun bulduğu bir yere park etmişti. Sinirleri biraz da olsa yatışmış bir şekilde apartmana girdiğinde saat yedi buçuğa geliyordu. İçindeki sıkıntıyla dairenin kapısına geldi ve tereddüt etmeden zili çaldı. Kısa bir süre sonra genç bir adamın üzerinde bornozla kapıyı açması Rüzgar’ın beklediği bir şey değildi. Eğer gittiği yerlere bornozunu taşımıyorsa Esila’nın evinde ona ait bir bornoz vardı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE