8.BÖLÜM

1054 Kelimeler
8.BÖLÜM Rüzgar son bakışlarını Serhat'a sabitlerken masadakiler kendi aralarında konuşuyorlardı. Kısa bir süre düşündükten sonra mesaj bölümüne girdi ve ‘Bir sakıncası mı var?’ yazdı ardından gönder tuşuna bastı. Telefon elinde beklediği kesindi çok geçmeden ikinci mesaj geldi. "Rüzgar kaşınıyorsun, sana bir soru sordum benim yanım yerine neden oradasın? Bak ortalığı karıştırırsan fena olur!" Aynı anda müzik başladı ve yemek eşliğinde dinlemeye başladılar fakat Serhat'ın rahat durmaya hiç niyeti yoktu. Önce masaya garsonla bir kâğıt gönderdi ardından oturduğu yerden kalkarak onların masasına doğru geldi. "Merhaba!" diyerek ilk önce Rüzgar'a baktı. Rüzgar kısa ama anlamlı bir bakış atarak “Merhaba!” dedi. Bu yaptığının hesabını vereceksin oğlum bakışlarıydı onlar. "Gördüm bir selam vereyim dedim, nasılsın Rüzgar? İnşaat çalışmaları nasıl gidiyor?" "İyi çalışıyoruz, bildiğiniz inşaat işleri Serhat Bey!" "Yakında görmeye geleceğim!" “Tabi her zaman bekleriz." demesiyle masadaki daha yeni tanışmış olduğu kıza dönerek konuşmasını öyle sürdürdü. "Merhaba Buse Hanım, keyfiniz yerindedir inşallah!" "Yarın daha iyi olacağını umuyorum." "Orası belli olmaz!" "Mutlaka iyi olmanın yolları vardır Serhat Bey!" “Yollarınız açık olsun Buse Hanım.” dedi ve başıyla herkesi selamlayarak masadan uzaklaştı. Serhat'ın gitmesinin ardından Buse Serhat'a arkasından ağzına geleni söylemeye başladı. "Hani bazı durumlar vardır ya eşeğe dayı dersin hah işte bu adam da o örneğe tam manasıyla uyuyor." "Kim bu adam kuzum? Ve neden böyle imalı konuştu? Ayrıca çok da kendini beğenmiş Rüzgar'a da kibirli tavırlar takındı." diyerek arkadaşına cevap verdi Esila. "Aslında iyi bir adamdır." dedi savunma mekanizmaları devreye girmişti seviyordu o adamı. "Kim o adam Rüzgar? İnşaatı da sorduğuna göre işlerimizi iyi biliyor, bizim patron mu yoksa?" "Hayır bizim patron değil ama çok yakından arkadaşı, o işletmecilikle uğraşıyor Türkiye'nin her yerinde ve bazı ülkelerde otelleri var." "Allah onu kahretsin!" diyerek Buse tekrar araya girdi. "Beddua etme kuzen!" diyen dakikalardır konuşmaları dinleyen Rüzgar'a göre savsak adamdı. Esila'yı kesmekten konuşmaya ancak fırsat bulabildiğini düşünen Rüzgar adama oldukça sinir olmuştu. "O adam daha fazlasını hak ediyor kuzen tamam mı? İnatçı, aptal, kendini beğenmiş!" "Ne yaptı sana peki?" dedi adam ilgisini kıza vererek. "Müvekkilime karşı hakaret davası açtı, müvekkilim para teklif etti kabul etmedi ve ben ikisinin arasında gidip gelmekten çok sıkıldım, ukala ukala cevaplarıysa beni çileden çıkartıyor!" "Böyleleri paralarıyla insanları kendilerine esir etmeyi severler kuzum sen onu kafana takma ve eğlenmene bak!" dedi Esila ve sahneyi işaret etti ardından masa sakinleşti. Gecenin sonuna gelindiğinde oldukça sıkıldığını fark etti Rüzgar çünkü masada hiç kimse konuşmuyordu, Adı Burak olan adamsa neredeyse kızı yiyecekti, nenem olsa "Çak oğa bidane dağut muncurlaruni uşağum!" derdi ama ben onun dediğini yapmayacağım, diye düşünürken yumruğunu sıktığının farkında değildi. Grup toplanıp insanlar dağılmaya başladığında onların masalarında da bir kıpırdanma oldu. Önden kalkıp kapıya yakın bir kısımda Asımı bularak: "Dostum gidiyor musun?” diyerek elini uzattı. "Evet, yarın iş var daha Serhat’la buluşacağız!" dedi ve güldü. "Ne karıştırıyorsunuz siz? Neden masa değiştirdin?" "Benim tanıdığım, Serhat'ın da tanımaması gereken insanlar vardı masada." "Neyse ben çok kurcalamayım, bu gece gösteri var diye masalar ön rezervasyon ile alındı seninkiler hesabı ödemiş o yüzden bunu saymıyorum tekrar bekliyorum." "Yakın bir zamanda geleceğim, şimdilik görüşürüz!" diyerek çıkışa yöneldi, çok geçmeden Esila ve arkadaşları da dışarı çıkmıştı. Buse ve Burak valenin getirdiği arabayla uzaklaşırken Esila Rüzgar'ın yanına geldi. "Ben bırakayım seni!" diyerek o müthiş gülümsemesini yerleştirdi yüzüne. "Bu gece bir işim var." "Kâğıdı gönderen kızla mı?" "Evet kâğıdı gönderenle." "Merak etme seni tanıyınca kaçacaktır!" "Komik misin sen?" "Öyle ama yalan mı?" "Kızlar peşimi kolay kolay bırakmazlar." "Aptal!" dedi ve arkasını döndü gideceği sırada Rüzgar kolundan yakaladı ardından sertçe kendine çevirdi. "Kim o aptal ben mi? Hemen özür dile!" "Sen becerip bir teşekkür edememişken ben neden özür dileyecekmişim ki hem aptalsın hem de kaba." "Teşekkür ederim." dedi sesini sakin çıkartmaya çalışarak çünkü onunla konuşurken kendine engel olamıyordu. "Hiç etmeseydin!" dedi sinirle gözlerine bakarken. "Teşekkür ettim sen de şimdi özür dile!" "Asla dilemeyeceğim bırak kolumu, biraz daha bırakmazsan zaten kız gelecek bu geceki avından olacaksın!" "Kadınlar benim için av değiller." "Buna inanmamı bekleme, bu gece de bu yüzden buralardaydın değil mi?" "Fişin nerede? "Ne fişi?" "Valeden arabayı istemeyecek misin?" diye sertçe sorduğunda çantasından tek eliyle karıştırarak fişi çıkartı, elinden sertçe çektiği fişi sakinlikle valeye uzattı. Vale ortalama beş dakika sonra döndü, hâlâ bırakmadığı kolundan çekerek ön kapıyı açtı ve binmesini bekledi, arabanın arkasından sert adımlarla yürürken cebinden bir miktar para çıkarttı. Vale de kapıyı açmış bekliyordu, önce arabanın içine baktı Esila camdan tarafa sitemle bakıyordu ardından adama parayı uzattı ve arabaya bindi. Apartmanın önünde boş yer olmadığından alt otoparka doğru sürdü arabayı, yüzüne baktı gereksiz sinirlenmesinin hiçbir belirtisi kalmamıştı yüzünde. "Zahmet oldu artık gidebilirsin!" "Hiç sanmıyorum, bu geceki buluşmamı senin tezini çürütmek için yok saydım karşılığında bir kahve yaparsın artık!" diyerek indi arabadan ardından Esila'da indi ve ota parkın bina asansörüne doğru yürümeye başladılar. "Neden? Babamın hayrına mı bıraktın kızı?" "Heyhat!" dedi ve derin bir nefes alıp devam etti konuşmasına. "Sen yoksa beni kıskanıyor musun?" "Ne kıskanacağım ben seni be! Adammışsın gibi davranıyorsun ben ona kızıyorum sadece!" "Ne dedin sen? Bir daha de bakayım!" "Adam mısın sen be? Lafa gelince mangalda kül bırakmıyorsun ama...” derken sözünü kesti ve üzerine doğru yürümeye başladı. "Sana şimdi bir kez söyleyeceğim bir daha asla söylemeyeceğim sakın ama sakın benim sabrımın sınırını zorlama!" "Zorlarsam ne olur?" "Sonuçlarına katlanamazsın!" "Şimdi ben sana bir şey söyleyeyim, defol!” dedi altını çize çize ve asansöre bindi ardından tuşa basıp kapının kapanmasını bekledi. Tam kapanacağı sıra da elini uzatarak kapanmasını engelledi ve içeri girdi "Sana defolmanı söylemiştim bu gece yeterince başıma bela oldun!" diyerek ona arkasını döndü. Asansör durduğunda kapıya doğru yaklaşan Esila ona hiç aldırış etmeden yanından geçip kapıya doğru yürüdü, anahtarı çevirdiğinde bir adım mesafe ile arkasında duruyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğinde kapamasına fırsat vermeden ardından Rüzgar da içeri geldi, sinirle ona döndü ve "Sana defolup gitmeni söyledim ama gitmemekte ısrarcısın! Bu devirde istenmeyen yere simitçiler bile gitmiyor ama sen sorgusuzca evime girme cesaretini nereden alıyorsun bilmiyorum." diyerek vereceği cevabı beklemeye başladı ama konuşmuyordu. "Sana diyorum defolup gidecek misin? Yoksa güvenliği mi çağırayım?" "Ben sadece gitmek istersem giderim." "Sen kendini ne sanıyorsun, Karadeniz'in efendisi falan mı? Bence hayır sen tam bir Lazkopatsın!" "Yeter sus!" "Ya susmazsam! Ne yaparsın?" "Kadın beni delirtme!" "Daha ne kadar delireceksin ki, demesiyle arkasında duran portmantoya doğru sertçe itekledi Esila'yı. "Pis Lazkopat ne olacak, aptal kaba herif vereceksin bu yaptığının hesabını bana, diyerek çemkirmeye başlamıştı ki üzerine doğru gelmesiyle çenesini kapattı. ‘Bu sinirle umarım beni dövmez!’ diye düşünürken imalı bir şekilde gözlerine bakıyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE