2. BÖLÜM: KURALLAR

1218 Kelimeler
ŞİMAL YILMAZ: Bir elimi beyaz gömleğinin üstünden göğsüne koyup, tüm cesaretimle "İstiyorum, kuralları söyle." İçime öyle bir cesaret gelmişti ki şuan ben bile kendi kendime şaşkındım. Biraz düşünsem eminim ki bu teklife hayır diyip arkama bile bakmadan burdan koşarak uzaklaşacaktım ama işte kendime laf anlatamıyordum. Bir kere bu işin peşine düşmüştüm, yarı yolda bırakmayı istemiyordum. "O zaman gel..." diyerek arkasını dönerek az önce kalktığı yerine oturduktan sonra önünde ki masasında ki beyaz yazılı kağıdı bana doğru masadan uzattı. "Otur." dediğinde yerimden harekete geçerek karşısında duran yere geçip oturdum. "Oku bunları, kabul ediyorsan imzala." "İmzala derken?" dedim. "İtiraz istemiyorum Şimal. Eğer soru soracaksan git burdan." Kafamı hemen iki yana sallayarak itiraz ettim. "Hepsini oku, imzala." dediğinde önümde ki kağıda dikkatimi verdim. Madde 1- Bu sözleşmeyi yapan iki kişi haricinde hiç kimse ama hiç kimse bilmeyecek. Duymacak. Madde 2- Bu sözleşme yapıldıktan sonra, her hafta sonu itirazsız villaya gelinecek. Madde 3- Kırmızı odada yalnızca Kara Şah'ın sözü geçer. Ve itirazsız her sözüne itaat etmek zorunlu. İtiraz edilirse ceza alınır. Her maddede tüm bedenim yandı, sıcak basmıştı. Sertçe yutkunup maddeleri okumaya devam ettim. Madde 4- Kara Şah'ın her sözü bir madde niteliğidir. Madde 5- Kara Şah sözleşmeyi iptal edene kadar sözleşme iptal olmaz. Bitmişti. En sonunda da ad soyad ve imza yeri vardı. Ellerim titriyordu, son maddeden sonra kafam da dönüp dolaşan kararsızlıkla kalakaldım. Ne yapacağımı bilmiyordum. Düşündüm, düşündüm, düşündüm. İki yıldır bir gün bile ara vermeden Kara Şah'ı araştırmış, onu aramıştım. Şimdi isteklerimi karşılayacak adam beni korkutuyordu. Ya umduğum gibi olmazsa ya her şey daha da kötü olursa. O zaman ne yapacaktım ben? Kendi düşüncelerimin arasında kaybolmuşken, o sert ve baskın sesin kulağıma dolmasıyla yerde duran bakışlarımı çekerek, karşımda ki adama baktım. "Seni zorlamıyorum Şimal, istersen imzalama ama eğer imzalayacaksan da bu kuralları her birini yerine getirmek zorundasın. Mecbursun." dedi son kelimenin üstüne basa basa. "Hazırım ama..." diyerek son maddeyi tekrar okudum. Madde 5- Kara Şah sözleşmeyi iptal edene kadar sözleşme iptal olmaz. Bu madde beni nedense tedirgin ediyordu. İçimde tuhaf bir his vardı. Korkuyor muydum? Evet ama istiyordum da. Yaptığım tamamen delilikti, kendi kendimle kumar oynuyordum. Bir iddiaya girmiştim, hırs yapmıştım. Kara Şah'ı bulup kendime köle edeceğim demiştim ama şimdiden yenilmiş gibiydim. Bulmuştum ama.... Aması vardı işte. "5. Madde beni korkutuyor" diyerek gerçeği dillendirdim. Yalan yoktu bende, kendi içimde cebelleşmek yerine bunu ona söylemek daha mantıklıydı. "Nasıl yani?" diyerek oturduğu sandalyede geriye yaslanarak rahat bir pozisyon aldı "Sorun ne?" "Sorun şu..." diyerek önümde duran kağıdı havaya kaldırarak elimle son maddeyi işaret ettim. "Neden sözleşme tek taraflı bitiyor. Bunda söz hakkının bende de olması gerekmez mi? Belki benim tarafımdan sorun oldu anlaşamayacağım, bırakmak isteyeceğim. Neden senin iptal etmeni bekleyeyim ki." Elini çenesine yerleştirip yamuk bir gülüşle yüzüme baktı. Bu gülüşün altında tehdit yatıyordu, bunu gözlerinden bile anlıyordum. Alttan alttan bakmassının ardında bir tehdit mevcuttu. " İstersen imzalama Şimal" dediğinde şaşırarak baktım. Bu kadar uzun uzun konuşmama daha farklı bir yanıt bekledim ama o hiç kendinden ödün bile vermeyerek imzalama diyerek geçti. "İmzalamayabilirim bu benim hakkım zaten ama ben başka bir cevap istedim." dedim tekrar ederek "Bu maddeyi değişmeni istiyorum. Her iki tarafında bu maddede hakkı var." "Benim kurallarım, benim anlaşmam. O zaman çek git" diye bir anda öfkelendi. Sandalyemde geri çekildim, iyice küçüldüm, bu korkutucu bakışları karşısında elimden başka da bir şey gelmedi. "Sadec-" diye mırıldanmamı böldü. "Ya imzala ya da git. Bu kadar konuşmam bile fazla" diye egosunu konuşturdu resmen. Saçmalıktı, şuan ki her şey saçmalıktı aslında. Benim burada ne işim vardı? Ya da bu egolu adamı neden hala çekiyordum. Çekip gitmem gerekiyordu. Neden ama neden hala olduğum yerden bile kalkmıyordum. "Şey..." diyerek kendi kendime mırıldanıp önümde ki kağıda bir kez daha baktım. Ya imzalayacaktım ya da gidecektim. "Eğer ki..." diyerek beni daldığım düşüncelerden çekip alan adama baktım. "İmzalamazsan, bir daha buraya giremezsin. İlk ve son haberin olsun. Sonrası yoktur bilmiş ol." diyerek kestirip atmasıyla yutkundum. "Nasıl yani, tekrar -" Sertçe lafımı keserek "Tekrar mı?" dedi hafif bir kahkaha atarak. "Tekrarı yok Şimal anlamadın mı? Tekrar diye bir şey yok benim hayatımda." dedi sonlara doğru ciddi bir tavra bürünerek "Eğer aklından bu gibi bir şey geçiyorsa unut, sil at." dedi. "Bir kere buraya kadar geldin. Hatırla istersen, iki yıldır tam iki yıldır peşimde gezdin ve şuan buradasın. İlk ve tek olur hayatımda." dediğin de ciddiyetle baktım. O ciddiydi, şakası yoktu. Zaten olmazdı Böyle bir adamdan da şaka yapmasını beklemek saçmalık olurdu zaten. "En uzun süren sözleşmen kaç yıl sürdü?" diye en azından küçükte olsa bir bilgi almak istedim. Kaşları çatılan Kara Şah'ın cevabını bekledim, "Yıl mı?" diye üstten bir soru sordu. Kafamı salladım yalnızca, konuşacak gücüm yoktu. Hızlı bir karar vermem gerekiyordu sadece bunu biliyordum. "En uzun sözleşmem 2 gün" dedi. Şaşkınlıkla kalakaldım. Ciddi mi? Gerçekten iki gün müydü? "2 mi?" dedim şaşkınlık sesime de yansımıştı. Eğer iki günse bu sözleşmeyi imzalamam da herhangi bir sakınca yoktu. İki gün çok kısa bir süreydi zaten, istediğimi aldıktan sonra bırakıp giderdim. "Aynen iki gün." dedi onaylayarak. İçimde ki merakı bastıramadığım için "Neden o kadar kısa sürdü?" "Çok soru soruyorsun." dediğinde dudaklarımı büzüp kağıda baktım. "Tamam." dedim ani gelen bir cesaretle "İmzalıyorum." Derken çoktan adımı soyadımı yazıp imzalamıştım. "Bitti." diyerek kalemi ve kağıdı masa da Kara'ya doğru uzattım. "Güzel." diyerek kalemi kağıdın üstünden çekip, kağıdı masasının çekmecesine koyduğun da "Bugün kırmızı odayı gezdireceğim. Yarında zaten cumartesi. Bu gece burda kalıyorsun. Yarın ne yapman gerektiği hakkında bilgi kağıdı gönderirim odaya." "Bugün mü? Hemen mi?" dedim. Bu kadar hızlı beklemiyordum ki. En azından haftaya kadar kendimi toplardım, bu olaya kendimi hazırlardım. "Aynen bugün burdasın. Biliyorsun benim sözüm bir emirdir senin için." diyerek az önce ki imzaladığım kağıdı hatırlattı tekrardan. "Tamam sorun yok." dedim. Beni merak edecek bir ailem yoktu. Aslında hiç olmamıştı bile, ben küçükken yurda bırakmışlardı. Hiçbir zaman da onları aramadım çünkü beni öylece bırakan bir aileyi ben hiç istemiyordum. Birde yakın arkadaşım Büşra vardı, o da şuan yurtdışında kısa süreli eğitim de olduğu için sorun yoktu. "Şimal." Diye sesli bir bağırışla kendime geldim. "Efendim." dedim onun aksine daha kısık bir sesle. "Sana diyorum, ne düşünüyorsun sen benim sesimi duymayacak kadar?" "Hiç, hiçbir şey." diyerek hızla konuyu değiştirdim. "Odayı şuan mı gezdireceksin?" "Evet." diyerek oturduğu yerden ayağı kalktığın da bende ayağı kalktım. "Gel benimle." dediğinde onunla birlikte odadan çıktım. Yavaş yavaş bir heyecan basmaya başlamıştı bile beni. Kalbimin sesini duyacak diye aklım çıkıyordu. O kadar sesli atıyordu ki, kelimelerle anlatamıyordum. Simsiyah merdivenlerden iki kat aşağıya indik. Dört katlı bir villaydı. Biz şuan bodrum kattaydık. Ama bodrum kat gibi değildi. Giriş kata benziyordu, özellikle boydan camlar öyle gösteriyordu sanırım. Sıra üstüne üç kapı vardı. Hepsi de siyah kapıydı. Zaten bu evde, siyahtan başka bir renk görmemiştim. Duvarlar bile siyah renkti. İlk kapıyı açarak içeriye girdiğinde bende arkasından girdim. Kırmızı oda. Adı gibi her yeri de kıpkırmızıydı. Karşımda iki kişilik siyah çarşaflı bir yatak vardı. Zaten odada yatak ve dolaplardan başka bir şey yoktu. Gözlerimle etrafı kısaca süzdüm. Bir sürü şey vardı, adını bile bilmediğim. Yatağın üstünde iki kelepçelere ters bir bakış attım. Hemen yanında da siyah uzun bir kumaş vardı. "Dolaplarda ne var?" Diye sordum. Bir kaç parça eşya yalnızca vardı. "İstediğin her şey var Şimal. Onları senin üzerinde bizzat kullanacağım. Eminim her birine bayılacaksın." Gözlerim sonuna kadar açıldı desem yeriydi, korkutucuydu biraz sanki. Ben böyle hayal etmemiştim pek. Bu çok fazlaydı. Kendimle girdiğim bir iddia uğruna ne yapıyorum ben diye kendimi sorguladım. Bu adamın yatağına mı girecektim ben gerçekten. Salaktım, yemin ediyorum salak.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE