4. BÖLÜM

1323 Kelimeler
Fırtına öncesi sessizlik hastanenin önünde içeri doğru yürümekte olan iki insanın arasında çakan şimşekle son bulurken ilk duran Pelin oldu. Pelin'in durması karşısında mecbur kalıp duran Hakansa ne var der gibi genç kadının yüzüne bakmaya kısa bir süre devam edip derin bir nefes aldıktan sonra "Söyle doktor, derdin ne? Neden öyle bakıyorsun?" dedi. -Üstelik pişkinsin! diyerek birazda olsa sinirlerini yatıştıran Pelin, adamın konuşacaklarını dinlemeden dönen kapıya yöneldi. -Hey! Taşralı doktor bekle! diye bağıran adam sinirlense de peşinden gitmedi. Pelin yönetim katına geldiğinde artık sinirleri en üst safhadaydı. Derin bir nefes alıp başhekimin kapısını tıkladıktan sonra cevap beklemeden içeri girdi. Osman bey koltuğuna kurulmuş otururken babası da karşısında oturuyordu. Pelinin yaptığını saygısızlık olarak gören Osman bey kendisini patronu karşısında aşağılanmış hissettiğinden hızlıca konuşmaya başladı. -Yeni cerrahımız Pelin, Süha beyde iş verenimiz diyerek kısa bir reverans yapan adama sinirle bakıp: -Vallaha şu an iş vereninizle konuşmaktan daha mühim bir mesele var! dediğinde adam Pelin'i kibarca dışarı çıkartmak için kalktı. -Oturun Osman bey dediğinde babası gururla kızına bakıyordu. -Pelin hanım sorun neyse hal ederiz, sakin olun! -Sakin olamam Osman bey! Ben buraya başınıza patron olmaya gelmedim ama eğer beni zorlarsanız onu da yaparım! -Sorun nedir? -Sorun sizsiniz! Saha bey burada ona soralım dediniz bende telefonla olacak bir iş olmadığından yanınıza geldim! dediğinde adam on dakika önce yaptığı telefon konuşmasını anımsadı. -Afedersiniz! diyerek önce Süha beye ardından Pelin'e baktı. -Affetmiyorum! Demek insanlar ölse başhekimliğin umrunda olmayacak! -Yanlış anladınız siz beni. -Ben anlayacağımı anladım, şimdi Ali Ateşin işlemleriyle ilgilenin ve o insanlar bu hastaneden memnun ayrılsınlar. -Tamam efendim! diyen adam tüm gardını düşürmüştü. -Unutmadan, ben buraya patronluk yapmaya gelmedim! Burada olduğum bilinmesin. -Tamam. -Senin için bu hastahaneyi boşuna yapmadığımı bana kanıtladın güzel kızım gözüm hiç arkada kalmayacak! -Öyleyse yirmi dakikalık bir aram var sana şöyle güzel bir kahve ısmarlayayım. -Bir acı kahveni içerim deyip ayağa kalkan yaşlı adam kızının koluna girdi ardından birlikte odadan çıkıp kantine indiler. Bir kaç doktor Pelin'in Süha Aslanla kahve içtiğini fark etseler de görmezden geldiler. -Anlat bakayım güzel kızım nasıl gidiyor? Yukarıdaki mevzu neydi? -İşler iyi, düzenimi oturtmaya çalışıyorum. Diğer iş ise aylardır donör bekleyen bir hasta çocuk var uzaktan gelmişler. Elde avuçta ne varsa satmışlar ve burada kalabilmek için harcamışlar. Donör bulundu ama paraları kısıtlı, evlerini satmaktan söz ediyorlardı. Yönetimi arayıp makul olmalarını istedim ama kâr etmedi. Bende gelip kendi kimliğimle konuştum. -Seni böyle adaletli yetiştirdiğimiz için şimdi daha mutluyum kızım. -Ben senin kızınım baba! dedi buruk bir tebessümle. -İşte tamda bu yüzden yıllarca ayrı kaldık demesiyle içten bir gülümseme gönderdi babasının gözlerine. Daha fazla üzülsün istemiyordu. Pelin kahvesi bitmek üzereyken telaşla yaklaşan asistanını fark etti. Başını kaldırıp Burcu'yu dinlerken artık Pelin'de telaşlıydı. -Hocam! Çok büyük bir sorunumuz var, acil değerlendirme yapmamız lazım! dediğinde hızla yerinden kalktı ve babasına baktı. -Sen işine bak sonra konuşuruz diyen babasına sevgiyle bakıp hızla odasına doğru yürümeye başladı. Kapıdan içeri girerken ilk konuşan Pelin oldu. -Sorun nedir? deyip yerine oturduğunda aynı şekilde Burcu'da karşısına oturdu. -Hocam durum biraz kritik! Hastamız Hira Yaparın kan sonuçları çıktı. Beta HCG pozitif! dediğinde hızla yerinden kalkan Pelin kısa bir tur attı odanın içinde. -Aldırmak için geç mi? Kaç aylık hamile hastamız? dedi son bir umut üç aydan küçük olmasını diliyordu. -Ortalama üç buçuk aylık hocam, buna ancak Ayla hoca net cevap verebilir. -Şimdi git bu işi hallet ama aile bilmesin! Sonuçlarını mantıklı bir şekilde konuşmamız lazım onlarla. -Tamam hocam, deyip çıkan burcunun ardından sekreteri Tansu içeri girdi. -Hocam iyi misiniz? -İyiyim bir sorun yok! -Hastaları almaya başlayayım mı? -Evet başla, sonrasında daha önemli görüşmelerim var! -Tamam hocam, dedikten sonra bilgisayarda bir şeyler yapıp içeri hasta aldı. Gelen yaşlı bir adamdı, ilgiyle şikayetlerini dinleyip muayene etti adamı. *** Saat üçe gelirken duşa giren Hakan saatin dörde yaklaşmasına rağmen kendisine huzur veren suyun altından çıkmamıştı. Aklındaysa doktorun kendisine neden pişkin dediği vardı. Fügen ile konuştuklarını duyduğuna emindi ama bunun için olsa neden pişkin olduğuna anlam veremiyordu. Bunun tek bir yolu vardı o da gidip bunu ona sormak! Duştan çıkıp üzerine rahat bir şeyler giydikten sonra eve gelip biraz da olsa dinlenmenin iyi geldiğini düşündü. Tekrar hastaneye geldiğinde ortalık sakindi, bunu muayenelerin bittiğine yorarak yoğun bakımın önüne geldi. Annesi Elif' bitap bir şekilde bekleme salonunda duruyordu. -Geldin mi oğlum? diye soran kadın yerinden kalkıp sıkıca Hakan'a sarıldı. Hakan o an karşısındaki bu emektar kadının kendisini öz annesinden daha çok sevdiğini düşündü ve tekrar sıkıca sarıldı. Bu kadın için kardeşinin yaşamasına elinden geldiği kadar yardım edecekti. Babasının iki çocuğu vardı ama bu kendisine hiç üvey gözüyle bakmayan kadının bir kızı vardı ve yaşayacaktı. Yaşamak zorundaydı! -Geldim anne! dedi uzaklaşırken. -Bir haber var mı? -Şu dakikalarda sonuçlar çıkmış olmalı arayacaklar. -İnşallah iyi haber gelir. -Merak etme gelecek ve biz bu hastaneden gülerek çıkacağız. -İnşallah oğlum, inşallah! Bekleme salonundaki sessizliği Hakan'ın telefonu bozduğunda, arayanın vereceği haber yüzünden heyecan üst safhadaydı. -Alo' -Seni dinliyorum, dedi karşısındaki kişinin hızlıca konuşmasını beklerken. -Hakan bey Amerika'dan haber olumlu geldi, ben işlemleri hal ediyorum yarın sabah on gibi orada olacağım, dediğinde koca adam derin bir nefes alıp arkasına yaslandı, sevinçten neredeyse ağlayacaktı. -Tamam bekliyoruz, deyip kapattıktan sonra annesine döndü ve gülerek: -Bulundu, yarın sabah Ahmet beyle burada olacak! -Çok şükür! dedi kadın ardından sevinçle ayağa kalkıp cam bölmeden kızına baktı. Hakan'da aynı şekilde yanına geldi ve birlikte yarı ölü yatan kıza bakmayı sürdürdüler. -Hadi artık sen eve git! Yarın uzun bir gün olacak, dinlenip daha güçlü olman lazım. -Gitmeyim! -Ben buradayım, sen git güzelce dinlen ve yarın hepimizin senin dirayetine ihtiyacı olacak! -Tamam ama bir şey olursa bana haber vereceksin! -Hiç bir şey olmayacak merak etme! Ben seni göndereyim, Turgut bey aşağıda. -Tamam, öyle diyorsan ben gideyim, diyen kadını belinden tutarak koridorun çıkışına doğru yönlendirdi. *** Pelin asistanıyla birlikte sadece did sesinin çıktığı odada sessizce uyuyan kıza bakarken derin bir nefes alıp: -Ayla hanım ne dedi? -Hocam! Çok geç çocuğu alamayız, bebek üçüncü ayını doldurmuş. -Peki durumu nasıl? -Herhangi bir sıkıntı yok! Tüm gebelik normal, dedikten sonra derin bir nefes alıp konuşmasına devam etti. -Hocam ne yapacağız şimdi? -Aylayla birlikte gireceğiz ameliyata. -Ama hocam bebeği kaybetme ihtimalimiz yüksek, eğer kaybedersek anneyi kaybedebiliriz! -Ayla hoca çocuğun kalbinin durması durumunda kürtaj yapacak! Başka şansı yok, yoksa hasta bitkisel hayata girebilir. -Tamam hocam ben çıkıyorum, Ayla hocayla durumu konuşacağım, dedikten sonra çok durmadan çıktı. Pelinse bütün olup bitenden yakınlarını nasıl haberdar edeceğini düşünüyordu. Ameliyat çok riskli bir ameliyat olacaktı. Ameliyatın riskini söylemek kolaydı zor olan daha bebeğini bilmeyen babasına onu kaybetme riskinin yüzde doksan olduğunu söylemek vardı. Bu düşüncelerle kızı odada yalnızlığıyla bırakıp çıktığında koridorun başından gelen adamı fark etti. Yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı ve aynı ifadeyle Pelin'e yaklaşıyordu. -Önce güzel haberi vereyim doktor sonra tartışırız, dediğinde önünde durmuştu. -Haberi alayım ama size tartışmak için ayıracak vaktim yok! -Uygun donör bulundu, yarın saat on gibi burada olacak! -Bu gün duyduğum en güzel haber! Hemen ameliyat için programı ayarlıyorum, dedi ama yüzünde buruk bir tebessüm vardı. -Benimde öyle. -Öyleyse bana müsaade, mesaim bitti. -Gidemezsin doktor! -Neden? diye sordu, gitmesi lazım değildi ama konuşmak için ne diyeceğini bilmiyordu. -Neden pişkin olduğumu söyledin? dediğinde Pelin cevap vermeden ilerlemeye başladı. Asansörün başına geldiklerinde: -Sana sordum doktor cevap ver! -Birde soruyor musunuz? Hastam sizin yüzünüzden yukarıda yatıyor. -Benim yüzümden mi? diye sorduğunda gelen asansöre bindiler. -Evet! -İyi de birde ne yaptığımı bilsem iyi olacak! -İşte bu pişkinliğinde beni öldürecek! Yukarıda eşin yoğun bakımda üstelik hamile ve sen metresinle bahçede kavga ediyorsun! dediğinde pişman olsa da iş işten geçmişti ve geri adım atamazdı. -Ne dedin sen doktor? dediğinde adamın yüzü allak bullaktı. Pelin o an bu ani söyleme işine içinden lanetler okudu ama geri adım atma şansı yoktu. -Gayet açık! -Doktor ne saçmalıyorsun sen? diyerek üzerine geldiğinde Pelin onunla aynı asansörde kapalı kalmanın hata olduğunu kafasında tartıyordu. Girişe bir kat kala adamın durdurma düğmesine basıp üzerine doğru gelmesiyle olduğu yere süzüldü. -Söylediklerimden hangisi sizi rahatsız etti, diyerek sesini en kibar tona gerip sordu. -Hangi saçmalamandan bahsedeyim doktor! Bir günlük ilişkime karışman mı? Kardeşimi karım sanman mı? Yoksa henüz bekar olan kardeşimi hamile sanman mı? Söyle hangisi doktor? diyerek delici bakışlarını Pelin'in üzerine diktiğinde Pelin işin içinden nasıl çıkacağını düşünüyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE