İstanbul geceleri için ışıltılı ve şaşaalı derler ama bu bir doktor için geçerli değildir. Madalyonun arka tarafında kalan doktorlar hayatın karanlık yüzünde insanlara hayat bulmaya çalışırlar. Parlak tarafı ise bambaşka insanlara aittir.
Gece neredeyse ikiye gelirken yaptığı teşhisin ardından hasta yakınlarıyla konuşmak zorunda olan Pelin teknik söylemlerin ardından anlaşılır bir dilde konuşacağı anda araya kabaca giren adam bir saniyede kimyasını bozmaya yetmişti. Dediği duyulmamış gibi tekrar:
-Sana diyorum doktor Türkçe konuş!
-Müsaade ederseniz anlatacağım beyefendi diyerek sesinin sert çıkmasına özen gösterirken karşısındaki adamın uyurken daha zararsız olduğunu düşündü.
-Uzatma doktor sadede gel! dediğinde içindeki tokat atma isteğini zorla bastırdı Pelin.
-Yaptığımız tetkikler sonucunda psikolojiye dayalı kalbin işlevlerini yitirdiğini saptadık, bu doğrultuda uygun donör bulunur bulunmaz kalp nakli yapacağız. Tek sorun hastamızın buna ne kadar dayanabileceği.
-Sen ne dediğinin farkında mısın? diyerek üzerine yürüyen adama sinirle bakıp:
-Acınızı anlayabiliyorum beyefendi ama benimle böyle konuşamazsınız, yapılan tetkikler sonucunda size gerçekleri söylüyorum. Burada beni tenkit edeceğinize sağlıklı kalbe nasıl ulaşırız onu düşünün aksi halde hastayı kaybedebiliriz, dedikten sonra ellili yaşlardaki gözünü kırpmadan Pelin'i dinleyen kadın yere yığıldı.
Yerde boylu boyuna yatan kadının yanına hızla eğilip ön cebinden kalem feneri çıkarıp hastanın gözüne tuttu, ardından elini bileğine getirerek nabzını yokladı.
-Lütfen dağılın diyerek kalabalığı dağıttıktan sonra asistanına dönerek:
-Otonom sinir sistemi çalışıyor, nabzı düşük derhal damar yolu açılıp traj için alınsın! demesiyle hareketlilik başladı ve bir iki dakika içinde kadına müşahede edildi.
***
Genç adam sinirle hastane koridorunda volta atarken beklediği telefon geldi. Hızlıca ekranı kaydırıp telefonu kulağına getirdi.
-Evet!
-Merhaba Hakan bey, dilediğiniz gibi araştırdım. Doktorun adı Pelin Aslan Avrupa'da okuyup Master yaptıktan sonra Türkiye'ye gelmiş, dört yıldır bir köyde sağlık ocağında çalışıyormuş yirmi gün önce burada işe başlamış!
-Tamam, deyip telefonu kapattıktan sonra Burcu'yu kenara çekip Pelin'in nerede olduğunu sordu.
Odasında yanıtını aldıktan sonra odanın yerini öğrenip hızlıca Pelin'in yanına gitti ve destursuz kapıyı açarak içeri girip üzerini değiştiren kadının yanında aldı soluğu. Kapını açılmasını dehşetle seyreden Pelin hızlıca tişörtünü üzerine geçirip adamın üzerine doğru yürümeye başladı. Sabaha çok kalmadığı için planında odasındaki konforlu geniş koltukta uyumak vardı sma gece pekte huzurlu geçeceğe benzemiyordu.
-Geldiğiniz yerde kapı yok sanırım! diyerek burnundan soluduğunda, adam haklıymış gibi üzerine geliyordu.
-Bana bak taşralı doktor! Eğer ona bir şey olursa bir daha sağlık ocağında bile doktorluk yapamazsın!
-Doktorluğumu sizinle tartışamam dört yılda yirmi bir kalp nakli yaptım, ayrıca yüksek lisansım psikoloji üzerineydi. Yaptığım tespitte herhangi bir hata yok! Burada benimle tartışacağınıza uygun donör için yurtdışına kadar elinizi uzatın yoksa hastanın şansı kalmayabilir.
-Acı senin acın değil bu yüzden ne kadar da rahat söylüyorsun.
-Acınızdan keyif almıyorum işimi yapıyorum siz değil miydiniz sadede çabuk gel diyen, bende öyle yapıyorum.
-Ağzın iyi laf yapıyor doktor! Gerekli belgeleri ver herbir yere haber göndereyim.
-Asistanımdan alabilirsiniz! Şimdi müsaadenizle dinleneceğim, diyerek kibarca kovdu ama adam gitmeye pek niyetli değildi.
-Ya ona bir şey olursa? Burada böyle uyumaya devam edemezsiniz!
-Bakın Hakan bey ben ne yaptığımı iyi biliyorum, nöbetim olmadığı halde burada işimin başındayım, şimdi çıkın daha iyi hizmet verebilmek için biraz dinleneyim!
-Adımı nereden biliyorsun? dediğinde nasıl böyle bir gaf yaptığını düşünen Pelin hızlıca düşünüp cevap verdi.
-Herkes gibi haber izliyorum!
-Her haber olan kişinin adını bilir misin? Yoksa başka bir şey mi var? diyen adam kuşkuluydu. Belliki her şeyden şüphelenen bir yapısı vardı.
-Üçüncü sayfa haberi değildi, üç yaşında çocuk kaybolmuş gibi her yerde sizi arayan aileniz vardı.
-Bu yüze iyi bak taşralı doktor çünkü ben senin simanı çizdim.
-Güzel bir yüzüm var sıkıntı yok! demesiyle adam ince bir bakış attı gözlerine fakat ne anlama geldiğini çözemedi Pelin.
-Belan ile tanıştın doktor! deyip çıktıktan sonra Pelin koltuğa uzanarak gözlerini kapattı fakat bir türlü gözüne uyku girmiyordu.
Adam tam bir baş belasıydı, üstelik çekincesi de yoktu. Genç kadın onu hiç tanımamış olmayı diledi.
"Köyde kendisini iyi yapanın ben olduğumu bilse ne yapar?" diye düşündükten sonra sesli bir şekilde tövbe çekti. "Adam bilse tarihi geri getirir sen bir taşra doktorusun git başka doktor gelsin" der diye düşünürken uykunun kollarına bıraktı kendini.
***
Sabah uyandığında paravanın ardındaki lavaboda elini yüzünü yıkadıktan sonra dolabından önlüğünü alarak giyindi. Muayeneleri başlamadan çıkıp hastalarını kontrol etmesi lazımdı, muayenelerin başlamasına yarım saat kala asistanının da gelmesiyle odadan çıkarak hasta ziyaretlerine başladılar.
Son olarak yoğun bakıma geldiklerinde dün akşamki kalabalığın dağılmış olduğunu fark eden Pelin, kızın başından bir an ayrılmayan adamı düşündü.
Herkes gitmiş yalnızca sandalyede kollarını önünde bağlayan Hakan vardı soğuk yoğun bakım koridorunda. Ne kadar şanslı bir kız diye düşündü çünkü kendisini sevmek yerine ilk zorlukta arkasını dönüp giden bir sevdiği olmuştu. Böylesine kaba davranan bir adamın aynı zamanda başından ayrılmayacak hassasiyeti göstermesine anlam veremese de herşey ortadaydı adam sevmesini iyi biliyordu.
Asistanı hasta bilgilerini elinde tutarken makinelere bağlı uyuyan kıza baktı. Öylesine genç ve güzeldi ki orada yatmasına ciddi anlamda üzülüyor ve onu bu hale getiren şeyin ne olduğunu düşünüyordu. Kalbindeki hastalığı gün yüzüne çıkaracak kadar nasıl bir acı yaşamış olabilirdi ki?
-Durum aynı hocam bakmak ister misiniz? diyerek dikkatini dağıtan asistanından dosyayı aldı. İncelerken isme takıldı gözü Hira Yapar...
Soyadlarının aynı olması akraba olduklarını gösteriyordu. Karısı olup olmadığını düşündü bağlılıkları aklına gelince, kimse genç yaşta eşini kaybetmek istemezdi. Şimdi Hakan yaparı da anlıyordu, belliki eşini çok seven bir adamdı.
-Kan tahlilleri eksik, dedi biraz daha dikkatli baktığında. Sorun kalp olunca gece direk o noktaya odaklanmıştı.
-Ne istiyorsunuz hocam?
-Tekrar hemogram ve beta HCG.
-İlaç kullanıp kullanmadığını sorguladık hocam, yakınları herhangi bir şüpheden bahsetmedi.
-Onlar belirtmedi diye ihtimalleri değerlendirmeyecek miyiz? Böyle bir ihmal hata kabul etmez tekrarı olmasın!
-Tamam hocam, demesiyle odadan ilk çıkan Pelin oldu.
Kapı sesini duyan Hakan yüzünü buruşturarak gözlerini açtı. Odadan çıkan Pelin'i görünce hızla kalkıp yanına gelirken "Ne oldu doktor?" diye sordu.
-Sen git Burcu, ben geliyorum diyerek kendisine meraklı gözlerle bakan adama bakıp:
-Günlük kontrol, endişelenecek bir şey yok!
-İyi, dikkat et olmasın doktor!
-Bu davranışlarınızı acınıza veriyorum, diyerek sakince karşıladı adamı.
-Bu sakinliğinde beni öldürüyor!
-Ne yapayım kavga mı edeyim? Size istediğinizi veremem üzgünüm, dedikten sonra arkasını dönüp yürümeye başladı. Bir kaç adım atmıştı ki adam konuşmaya başladı.
-Üç tane kalp bulundu, uyumlu olup olmadıkları test ediliyor! bu ciddi konuşmayı duyduğunda duraklayıp geri dönen Pelin gülümseyerek adamın gözlerine baktı.
-Sevindim, umarım iyi haber hemen gelir.
-Umarım, dedi Hakan ve ilk kez güzel baktı kadının gözlerine.
Muayenehanenin yolunu tutan Pelin zenginliğin en çok bu yanını seviyordu. Dünyanın her yanına ulaşılabilirlik! Ya durumu olmayanlar? Bunun için organ bağışçılarının çoğalmasını dilemekten başka şansı yoktu!
***
Öğleye kadar olan muayenelerin ardından ufak bir ara vermek için bahçeye çıkan Pelin bir yandan da kahvesini içiyordu. Bir kaç metre ötede bankta ağlayan biri otuzlu diğeri atmıştı yaşlardaki iki kadını fark ettiğinde ister istemez kulak misafiri oldu.
-Ne yapacağız anne? diyordu genç olan kadın.
-Baba yadigarı evi satarız kızım üzme kendini, torunumdan senden başka kimsem var mı benim?
-Kadın gelecek ama onu getirecek paramız yok! O ilik nakli için bu kadın son şansımız anne!
-En azından hastane parayı taksit yapsa! diyen çaresin yaşlı kadını içi burkularak izledikten sonra yanlarına gitmekten alıkoyamadı kendi ve hızla kalkıp yanlarına geçti.
İki kadın önlerinde duran gölgeyi fark edip başlarını kaldırdıklarında Pelin'le göz göze geldiler. Beyaz önlüğü olmadığı için kendini şanslı hisseden Pelin bir umut durumu anlatmalarını bekliyordu.
-İstemeden kulak misafiri oldum sorun nedir? diye soran Pelin'e çekinerek baktıktan sonra genç kadın cevap verdi.
-Oğlum ilik nakli için bekliyordu, sonunda beklediğimiz haber Bulgaristan'dan geldi. Kenara koyduğumuz parayla kadını buraya getirebiliyoruz hastane ve doktorun parasını karşılayacak paramız yok! Aylardır İstanbul'da yaşıyoruz, neyimiz varsa harcadık!
-Evimizi Trabzon'da bırakıp geldik diyerek araya girdi yaşlı kadın.
-Neydi oğlunuzun adı? Belki yanınıza uğrarım.
-Ali Ateş.
-Allah sabır versin derken allak bullaktı Pelin'in suratı. Yanlarından acı bir tebessümle ayrıldıktan sonra hastaneye doğru yürümeye başladı.
Cebinden telefonunu alarak hastanenin yönetim katını arayarak başhekime bağlamalarını istedi. Bir kaç çalmanın ardından telefon karşı taraftan açıldı.
-Başhekim Osman beyin sekreteri buyurun.
-İyi günler, Süha Aslan'ın kızıyım Osman beyle görüşecektim.
-Hemen bağlıyorum, dedikten sonra klasik müzik çalmaya başladı.
-Efendim, diyerek telefon açıldı.
-İyi günler Osman bey, onkoloji bölümünde Ali Ateş diye bir hasta var.
-Evet biliyorum, uygun donör bulundu.
-Hastanın hastane masraflarını almamanızı söyleyecektim, diğer ricamda doktor beyden kendi için alacağı parada makul olmasını benim adıma rica edebilir misiniz?
-İyi de ben nereden bileyim gerçekten Süha beyin kızı olduğunuzu.
-Başhekimlikten alındığınızı ben mi söyleyeyim yoksa babam mı?
-Süha bey şu an yanımda dilerseniz siz kendisine söyleyen, adama tekme tokat dalmak istemesinin ne kadar doğru olduğunu düşünüp kapattı telefonu ardından yönetim katının yolunu tuttu. Pelin'in yalan söylediğini düşünen Osman beyse halinden memnun koltuğuna yaslanarak karşısında duran adama bir sorun yok edasıyla bakmaya başladı.
Osman beye sinirlenen Pelin hastahaneye girmek üzereyken girişte bir kadınla tartışan Hakan'ı fark etti. Kadın sadece kadın değil muhteşem görüntüsü olan sarışın bir afetti. Yanlarına yaklaştığında konuşmalar netleşirken bu gün ne kadar çok şeye kulak misafiri olduğunu düşünüyordu Pelin.
-Sana söyledim Fügen bitti bu iş ve sakın bir daha buraya gelme!
-Ama aşkım!
-Sana git dedim bütün ailem burada.
-Beni onlardan saklıyor musun?
-Aramızda konuşulacak bir şey yok şimdi defol, deyip Pelin gibi hastaaneye yöneldiğinde göz göze geldiler. Pelin'in aklındaysa yukarıda yatan kızın küçük kalbinin bu adam yüzünden ritmini kaybettiğiydi.