9. BÖLÜM

1023 Kelimeler
Hira baş parmağını dişlerinin arasına getirip damağını kaldırdıktan sonra, "Ne işin var senin burada?" diye sordu. "Heveslenme senin için gelmedim." "Geçerken uğradım derlerler hep(!)" Sesi alay doluydu. "Tabi, gecenin köründe kafama vurdun ondan geldim." Mircan da onun yanında utanmaz sayılırdı. "Yine ne yumurtlamaya geldin?" "Yarım saattir içerdeydim Levi'nin yanında, bir dosya göstermem lazımdı." "Tabi, eminim sadece onun için gelmişsindir. "Kendini bu kadar abartma, senin için burada değilim saat bir buçuk uçağıyla Yunanistan'a gideceğim bir sorun çıktı Levi'ye geldim yani!" Hira, "Aaa Yunanistan mı?" dedi gözlerini açarak ve devam etti: "Hazır gitmişken, ıssız bir yunan adasına düşsen, yanına da o üç şeyi almayı unutsan nasıl olur?" "Komik misin sen? Bence değil çabalama beceremiyorsun bu işi ayrıca heveslenme cumartesi buradayım, düğüne geç kalmam," dedi sinir bozucu bir şekilde. "Gidip de dönemeyesin inşallah Mircan Ağa." "Sana bu zevki yaşatmayacağım Hira Maran." Hira'nın, "Bana şöyle seslenme." demesiyle arkasını dönüp gitmeye başladı, yine laf sokup gidiyordu pislik. Hira hızla yerinden kalktı ve koşarak yanına yetişip önüne geçti, Mircan kenardan geçmeye çalıştı. Hira tekrar önüne geçti ve gözlerini onun gözlerine dikip, "Böyle gidemezsin, sen kimsin ki benim ağzıma lafı tıkayıp kaçıyorsun, ağalığına güvenme." dedi. "Ben sadece Mircanım ama damarıma basarsan Mircan Ağa olmasını da bilirim, o hâlimle karşılaşmayı asla istemezsin şimdi çekil önümden." "Ne yaparsın çekilmezsem, ağalığının verdiği gücü mü kullanırsın?" "Hira çekil!" "Çekilmiyorum, ne yapasın söylesene hadi söyle?" Mircan elini kaldırdı, Hira vurmasını bekliyordu ve geri adım atmıyordu, diğer elini de kaldırıp Hira'nın yüzünü ellerinin arasına aldı. Hira işte bunu hiç beklemiyordu... Aralarındaki bakışma gözlerini delip geçiyordu sanki ve ilk konuşan Mircan, "Yapma! Benim damarıma basma, kendimden bile korkacağım duruma sokma beni, inan bana bu hallerime şükredersin," dedi, sesi buğulu bir tonda çıkmıştı, hiçbir şey demeyince aynı ses tonuyla tekrar devam etti konuşmaya. "Sen ne kadar zorlandıysan, ben de o kadar zorlandım bu evliliğe seni anlamaya çalıştıkça üstüme geliyorsun, yapma!" dedi ve ellerini yüzünden çekti ve arkasını dönüp tekrar yürümeye başladı, üç beş adımdan sonra dönüp "Tom ve Jerry, güzelmiş." dedi ve gülüp tekrar döndü. Gıcık! Hira ev ayakkabısının tekini çıkardı ve hızlıca sırtına attı geldi ama hiç aldırış etmedi. Arkasına hiç bakmadan elini kaldırdı önce başına hafifçe değdirip sonra çekti ve yavaşça salladı. *** Mircan, nakliye raporlarını Levi'ye vermek için onların evine gittiğinde Hira'nın bahçede salıncakta oturup gökyüzünü seyrettiğini fark etmişti... İşler büyümüştü ama hiç hoşuna gitmiyordu. Birine danışmak, belki de iyi olacaktı kim bilir. Saat on ikiye gelirken Levi'nin yanından çıkmıştı Hira ise hâlâ salıncakta oturuyordu, biraz takılmak istemiş ve yanına gitmişti, üzerinde şortlu tom ve jerryli takım vardı, o çocuksu takımın içinde bile buram buram seksilik kokuyordu, başka şartlarda karşılaşmayı diledim o an, yıllar önce daha hiç aşkla tanışmadan önce. Belki o zaman bir şansları olurdu ama şuan bunun imkanı yoktu. Aralarında bir çekim vardı bunun farkındaydı ama sadece fiziksel bir çekimdi, aşkta ikinci şans olur muydu bilmiyordu ama eğer olsaydı o da bu kendisini delirten kadına karşı olurdu. Aşkın ikinci şansı olmayan kalbinde prangalar vurulu beklerken, gözlerinin günahı büyüktü. Kalbi başka kadına aitti, ve yıllardır yangını içinde dinmiyordu, Hira ise yangınına soğuk olmaktansa daha çok alev olurdu. Mircan yanardı yanarken onu da yakardı... Düğün sabahı... Saat sabahın yedisiydi ve Hira hâlâ uyanmamıştı normalde altı buçuk denilince uyanan Hira yatağa yapışıp kalmak istiyordu. 'Offf bu lanet güne uyanmak istemiyorum...' Abisi geldiğinde pikeyi yüzüne çekti, abisi de açmak için pikeye asıldığında kısa bir süre çekiştiler. "Hadi bakalım beyaz atlı ağan gelir birazdan." "Abi ya, ben burada yatağa gömmüşüm kendimi dediğine bak," dediğinde Levi onun burnunu sıkıp "Seni güldürmeye çalışıyorum, hadi kalk." derken dayısının oğlu Burak girdi içeri. "Bırak Levi istemem yan cebime koy yapıyor." "Kuzen!" "Yalan mı? Seni bahçede bulduğumda adama türkü yakıyordun. "Burak bak fena olacak, o türküyü ben okuldaki o lanet koroda öğrendim." "Tabi tabi," dediğinde Burak ve Levi gülmeye başladılar. "Hain! Az daha ağzından kaçırıyordun konuştuklarımızı." Burak'ın "Korkma kuzen, yakışıklı dediğini söylemeyecektim," demesiyle Hira yastığı aldığı gibi kalktı ve kafasına geçirdi. Onlar da Hira'ya yastık attı ve artık uykusu da kaçmıştı. Odadan ikisini de itekleyerek dışarı attıktan sonra duşa girdi ve sıkı bir duştan sonra aşağıya indi, kahvaltı yaptıktan sonra odasına çıkıp kuaföre gidecek eşysları son kez kontrol etti ve ardından aşağıya indi. Zişan ve Mircan Ağa salonda oturuyorlardı, rahat olmak için spor giyinmişti, bugün her türlü rahatlığa ihtiyacı olacaktı. Müsaade isteyip kalktılar, biraz daha bu çantaları ve gelinliği elinde tutarsa bayılacaktı. Mirca Ağa kapıdan çıkmadan elindekilere uzandı, demek isteyince kibar ve centilmen olabiliyordu. Mircan arabanın arkasına en son gelinliği de koyup kapıyı kapadı, henüz binmemiş olan Hira'ya baktığında ayakkabısının bağcığını bağlamak için eğilmişti. Biçimli poposu havada duruken giymiş olduğu sitreç tayt bütün kıvrımlarını ortaya çıkartıyordu, kısa bir süre izlemekten kendini alamadı içinden kendine sövüp sürücü koltuğuna oturdu ve onun da binmesini bekledi. Kuaföre geldiklerinde saat onu geçiyordu, Mircan onları bırakıp kendi de kuaföre gitti. İstanbul'da her zaman geldiği yerdi gittiği kuaför. İlk önce kişisel bakım ardından traşı yapıldı, hazır olduğunda saat on bir buçuktu. Çok trafik olmadığı için kısa sürede kızların olduğu kuaföre geldi ama hâlâ işleri bitmemişti. Bekleme salonunda otururken yanına ilk gelen Zişan oldu, güzel olduğunu düşündüren bir mutluluk vardı yüzünde. Mircan ayağa kalktı, demek gideceğiz artık diye aklından geçirirken Hira eteklerini tutarak yanlarına geldi. Zişan neşeyle "Harika görünüyorsun yenge." dedi, Hira Mircan'a hiç gülümsemeyen o muhteşem gülüşünü teşekkür ederek Zişan'a gönderdi. Kuoför çalışanları arşive koymak için zorla resimlerini çektiler. Zişan önden çıkarken onlar da arkada kalmıştı, yavaş yavaş arabaya yürüyorlardı ki Hira, "Ne o Mircan Ağa sus pussun." diyerek dikkatini ona vermesini sağladı. Evet sus pustu çünkü, bu evcilik oyunu onu gerçekliğine çekiyordu... "Evet nutkum kesildi karşında," dedi. Sesi ise ima doluydu. "Demek o kadar beğendin beni?" "Beğendiğim için değil." "Ne için peki? Bence gayet sadece güzel oldum." "Sade mi? Fazlalık bile var üstünde." "Yok ya neymiş fazlalık, üzerime yapıştırılan sen mi?" "Hayır! Gelinliğin etekleri onları da kestirip kısa yapsaydın daha iyi olurdu fazla gelmiş." Mircan onun teninin böyle görülecek olmasından hoşlanmamıştı. "Sırt dekoltesi yeterli." "Yeterli olmasa kısa yapacaktın yani?" "Neden olmasın? Hem sanane ki seni ne ilgilendirir?" "Gelinliğinin her zerresi beni ilgilendirir." "Yok ya neden miş o?" "Çıkartma kısmı beni ilgilendirdiğine göre, bu konuda rahatlığımı düşünmek zorundayım." "Tabi ya, balayına da dubaiye gideriz." "Yok Hilton otelde kalacağız bu gece." Hira, "Sen ciddisin?" diyerek dehşete düşümüş gibi gözlerine baktı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE