Hira, gözlerini kısarak Mircan'ın gözlerine keskin bir bakış attı ama o umursamadı. Hira küçük ellerini yumruk yaptı bunun üzerine Mircan tekrar eğilip "Senin o ellerini kırarım..." dedi, toplum içinde sabrı zorlandığında neler yapacak merak ediyordu.
Hira elini Mircan'ın koluna doğru yavaşça yaklaştırdı önce sıktı ardından sıktığı yeri büktü ve ciddi anlamda Mircan'ın canı yanınca sinirle gözlerine baktı. Hira alayla onun gözlerine bakarken otuz iki dişi dışarda "Bende kalacak tabi, sende mi kalacaktı, ayrıca biraz sıkar ellerimi kırmak." dedi dişlerinin arasından ve hâlâ gülüyorum bir sıkıntı yok havası veriyordu.
'Demek öfkeni kontrol edebiliyorsun vahşi güzel, aferin...'
Mircan hızlıca iç sesini susturarak ondan uzaklaştı, Zişan aralarındaki gerginliği fark edememişti, yavaşça önden yürüyordu..
Zişan gözüne hoş gelen bir vitrine verdi tüm dikkatini. Camın arkasında abiye elbiseler vardı, parlayan gözleriyle arkasını dönüp onay istercesine abisinin gözlerine baktı, Mircan onaylarcasına gülümseyerek iki gözünü kapatıp açtı.
Zişan önden mağazaya girdi Hira ve Mircan da ardından girdiler. Mircan oturma bölümüne geçti, oturdu ve rahatça arkasına yaslandı. Lüks bir butikti girdikleri. Mircan oturunca kısa bir süre sonra kahve getirdiler, Mircan masadaki dergiye göz atarken iki kadın hiç alış veriş yapmamış gibi reyonlara dalmıştı.
Beğendiklerini yardımcı olmak için bekleyen kadınlara veriyorlardı, sonunda kabinlere gittiler ilk çıkan Zişan oldu dizlerinin üstünde askılı bir elbiseydi, Mircan ile göz göze geldiler ona hayır diyeceğini anladığı için dıdaklarını büzdü. Mircan kardeşinin heveslenmesini anlıyordu ama onu giyecek bir yeri olmadığını da biliyordu. Zişan kabine gireceği sırada içerden Hira çıktı "Muhteşem olmuş tatlım." dedi ve onu incelemeye başladı.
Zişan, "Bu olmasın, başka deneyim." dedi üzgün bir yüz ifadesi ile.
Hira,"Çok beğenmiştin ne oldu canım?" dedi, hem de şevkatle, o kadar içten söylemişti ki Mircan buna inanamadı.
Zişan bu lafın üzerine Mircan'a bakınca, Hira da onun onay vermediğini anladı Zişan kabine dönerken, Hira kızgın bir ifadeyle onun üzerine gelmeye başladı.
"Neden bırakmıyorsun giysin kız istediğini."
"Mardin'den insanlar gelecek, kimsenin çenesiyle uğraşamam bizim oralarda kadınlar yarı çıplak dolaşmazlar, ayrıca sen şuan giydiğin elbiseyi giyebileceğini düşünüyorsan yanılıyorsun!" Mircan, Hira bunu dedikten sonra onu inceleme fırsatı buldu.
Sırtı tamamen açık çok seksi uzun derin yırtmaçlı bir elbiseydi giydiği ve içinde muhteşem görünüyordu. Mircan kısa bir afallama yaşadı, Hira'nın tekrar konuşmasıyla son buldu.
"Giyerim," dedi sitemle.
"Nerede giyeceksin tarlalara giderken mi?"
Hira inanamayarak, "Tarla mı?" dedi gözlerini açmıştı, Mircan alayla güldü bu kez.
"Tarlaya gitmem ben."
"Gidersin gidersin."
Hira, "Asla," dedi ve satış temsilcisine dönerek "Bunu alıyorum." dedi, kabine gideceği sırada Mircan kalktı kolundan hafiçe tuttu ve kulağına eğilip sessizce "Bu elbiseyi ancak yatak odanda giyebilirsin biz buna elbise değil gecelik diyoruz." dedi. Bugün sınırını fazlaca aşmıştı.
Hira da aynı sessizlikte fısıldayıp "Ben geceleri bu kadar masum şeyler giymiyorum." dedi.
İşte bunu demeyecekti Mircan kendine engel olamayarak merakla "Nasıl şeylermiş onlar?" diye sordu ama sonra pişman oldu.
"Asla bilemeyeceksin." Hira çalımını attı ve kabinlere doğru gitti.
Lanet kadın, bu kadar seksi olduğunun farkında mı acaba yoksa bilerek mi yapıyor, diye düşünen Mircan bugün gerçekten kendini kontrol edemiyordu.
Düşüncelerinden yanına gelen Zişan çıkardı onu ve turkuvaz bir elbiseyle geldi. Uzun balık bir elbiseydi o da beğenmiş görünüyordu.
Kızlar kabindeyken satış elemanı elbiselerle geri geldi "Ilk giyilen pembe elbise de olsun." deyip ödemeyi yaptı.
Üç çanta olduğunu gören Zişan'ın gözleri parladı. Abisine sıcak gülümsemeler bıraktı, Mircan biliyordu düğün için olmasa da Zişan bu elbiseyi giyeceği yeri bilirdi. Belki arkadaşlarıyla yaptığı ev oturmalarında, kim bilir?
Hira "Şimdi sıra yakkabıda." diyerek Zişan'a gülümsedi, Mircan demek gerçekten gülebiliyor diye düşünmeden edemedi.
Zişan'ın ayakkabısının ödemesini yaparken, Hira da dışarda bekliyordu. İşlem bitip çıktıklarında Hira kapıda bir adama sımsıkı sarılıyordu.
Bir dakika bile vakit kaybetmiyordu, bu ne biçim erkek trafiğiydi böyle diye düşünürken göz göze geldiler. Mircan yüzündeki ifade nasıldı bilmiyordu Hira ona bakarak paniklemişti, adama sardığı kollarını gevşeterek bıraktı.
Tepki vereceği sırada Mircan'ı engelledi ve hemen konuşmaya başladı demek rezil olmak istemediği birisiydi.
"Sizi tanıştırayım, kuzenim Burak, Zişan ve Mircan Ağa." diyerek onları tanıştırdı.
Demek kuzeni, kim olursa olsun Mircan'a ait olana öyle sarılmaya hakkı olamazdı. Genç adam, "Demek meşhur Mircan Ağa sizsiniz." deyip elini uzattı. Mircan da elini uzattı ve "Evet benim." dedi.
"Bu kadar meşhur olduğumun farkında değildim."
"Aaa Hira..." dedi ama sözünü bitiremedi, yanına gelen kız yanağından öpüp "Acelemiz var hayatım, Hiracım, görüşürüz." diyerek zoraki bir selam verip adamı onların yanından çekti ve hızla uzaklaştılar.
Mircan acaba adam ne geveleyecekti diye düşünmeden edemedi...
Hira içinden, 'Çözemedim seni Mircan ağa nasıl bir adamsın, iyi misin kötü müsün, ama hiç tekin biri değilsin.' diye söylendi.
Başka şartlarda karşılaşsaydılar eğer nasıl olurdu acaba?
Nasıl olacaktı Hira kesin onu boğardı, uyuz ağa bozuntusu, ukala diye düşünürken Mircan onu kolundan tutup durdurdu, Hira içinden geçirdiği son sözünü sesli söylediğini kendi sesini duyduğunda fark etti.
"Aptal!"
Mircan, "Asıl aptal sensin, buraya girelim diyorum duymadan aldın başını gidiyorsun," diye hafif bir ses tonuyla pat diye söyledi.
"İçimden sana saymakla meşguldüm."
"Demek bu kadar düşüncelerini meşgul ediyorum."
"Tabi, ağam... Ağam..." diye seni sayıklıyorum, dedi sesini boğuk çıkartarak ama o an pişman oldu.
Zişan masaya otururken Mircan, Hira'nın kulağına eğilip "Demek bu kadar yanıyorsun?" dedi.
Hira hiçbir şey söylemedi çünkü bu aptal ağa bugün çığırından çıkmıştı, onu sinir etmek için aptalca davranmanın boyutunu aşmıştı.
Yemek yerken çok konuşmamayı tercih etti bir kez daha karşı karşıya gelmek istemiyordu çünkü...
************
Saat on bire gelirken Hira yatağına uzanmış bugün olanları düşünüyordu, iki hafta önce hayalleri ve düşünceleri bambaşka yerlerdeydi...
Şimdi zorla evlendirildiği adamın gün içinde onu nasıl sıkıntıya düşürdüğünü anımsıyordu.
Aniden bahçeye inmeye karar verdi ve üstü başına aldırış etmeden indi, ev halkı çoktan odalarına çekilmişti. Yavaşça havuzun kenarındaki salıncağa oturup bir ayağıyla kendini sallarken gökyüzünü izliyordu.
Hava açıktı ve ay geceyi aydınlatıyordu, onun yüreğini kim aydınlatacaktı peki? Kaderine razı olmak zorunda olmak, ne kadar çarpık bir cümle kurmuş da olsa, mana birdi. Kaderi onu sonunu kestiremediği yollara çekiyordu.
Telefonuna gelen mesaj sesi düşüncelerini bozdu, saat ilk olarak dikkatini çekti on iki olmuştu çoktan ve bahçede otururken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştı.
Gelen kısmında Mircan Ağa yazıyordu. Bu saatte, başka kim düşüncelerini bölüp onu rahatsız ederdi ki?
İçeriğe girerek mesajı açıp okumaya başladı, "Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun..." yazıyordu mesajda.
'Aptal ben seni neden hayal kırıklığına uğratayım ki?' diye sesli sesli söylenirken sallandığı salıncak birden durdu.
Çığlık atmamak için kendini zor tuttu arkasını döndüğünde Mircan Ağa tüm canlılığıyla karşısında duruyordu...