Hira'nın üzerine prangaların vurulup zindanlara atılacağının resmi belgesi karşısında duruyordu.
Nikâh davetiyesi...
İstemsizce kutunun en üstündeki kelebekli ruloyu alıp açtı ve içindeki sıkıntıyla okumaya başladı.
Hira & Mircan
Birbirlerini seven ve evlenmeye karar veren iki gencin trajikomik evlenme hikâyesi. Sakın kaçırmayın!
Aileleri
Karadağ ve Maran
20.08.2015
PAZAR
Florya tesissleri
"Vay pislik demek birbirlerini seven ve evlenmeye karar veren iki gencin trajikomik evlenme hikâyesi. Sakın kaçırmayın! Heee sorarım ben sana"
Sesli sesli söylenirken hiç düşünmeden telefonu aldı ve numarasını tuşladı, iki kez çalmadan sonra açıldı.
"Alo, Mircan Ağa şimdi beni iyi dinle bu davetiyelerin yenisi ve o saçma giriş sözü değişmiş olarak bu akşama kadar elimde olacak, sen beni çevremdekikere madaramı edeceksin?"
"Hakkediyorsun, bana bırakacağına kendin ilgilenseydin," dedi ve kapadı telefonu.
Pislik herif yine yüzüne kapamıştı telefonu, "Sen göreceksin ağa bozuntusu." diyerek kısa bir çığlıktan sonra beş kez aradı açmadı, açana kadar arayacaktı.
Altıncı aramasında telefon açılmıştı ama Hira söylenmekten fark etmemişti ve odada hem söylenip hem dört dönüyordu.
"Bunu hesabını vereceksin, kaba herif, aptal, ağa bozuntusu, yobaz ayı."
Mircan'ın, "Bu söylediklerine layık olmaya çalışacağım, demesiyle söylediklerini duyduğunu anlayan Hira çabuk toparlandı.
"Bana bak Mircan Ağa telefon öyle değil böyle kapatılır!" deyip kapadı telefonu suratına.
Aramasını bekledi ama Mircan aramadı bir iki dakika sonra mesaj geldi gelen kısmında Mircan Ağa yazıyordu, keyifle açtı, cesaret edip arayamamıştı çünkü...
Mircan Ağa,
"Diğer davetiyelere bak."
Diğer davetiyelere bak mı? Bu da neydi şimdi diye düşünüp alltan bir davetiye aldı, henüz rulo yapılmamışlardı. En üsteki örnek davetiye olurdu alttaki ne alaka diye düşünürken okumaya başladı.
Hira & Mircan
SoIuk kentin aIın yazısı vuruIur dağIara, İçinde kumraI bir çınardır sevdiğim, EğiIip yüreğinden ezgiIer içtiğim, birIikte mutIuIuğa karar verdiğim...
Düğün Törenimizde bizimIe beraber oImanızdan mutIuIuk duyacağız.
Karadağ ve Mardan
Aileleri
20.08.2015
PAZAR
Florya tesissleri
Gıcıklık olsun diye mi yapmıştı bunu yani?
İşte şimdi gerçekten korkuyordu bu adam cidden tehlikeli bir adamdı...
Yarın bir gün neler yapar kim bilir acaba? Taktik değiştirip uslu bir kız mı olsam diye düşündü ama bu onun fıtratına ters bir durumdu.
Düşüncesi bile kanını dondurdu cin olmadan şeytan çarpmaması gerektiğini ona öğretecekti...
**************
Mircan...
"Senin o eteklerindeki taşları bir bir yere dökeceğim yedi tepeli şehrin cadısı ve itaat etmeyi öğreneceksin...
Bütün benliğini alacağım senden ve arabamdan öyle rest çekip gitmenin, ukalalıklarının hepsinin cezasını çekeceksin...
Süt dökmüş kuzu olana kadar damarına basa basa kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacağım seninle...
Demek öyle değil böyle kapanır hee telefon..."
Söylenmeyi bırakıp onun sözlerini düşünürken istemsizce gülümsedi ve bu vermemesi gereken bir tepkiydi.
Hayatında ilk kez biri telefonu yüzüne kapamak için onu aramıştı ve bu vahşi kadın kimin yüzüne kapattığının farkında değildi, ya da farkındaydı ve görmezden geliyordu.
Karşısındaki cesareti ve cüretine kızamıyor aksine hayret ediyordu çünkü ilk kez biri karşısında bu kadar cüretkârdı ve sonuçlarının ne olacağını düşünmeden onu tahrik ediyordu.
Ama o da öğrenecekti Mircan'ın karşısında nasıl davranması gerektiğini
o da nasıl itaat etmesi gerektiğini öğrenecekti, ister zorla ister güzellikle ama öğrenecekti...
Kapının tıklanmasıyla düşüncelerinden sıyrıldı gelen Hasandı "Hallettin mi?" diyerek içeri girmesini izledi.
"Evet ağam akşam sekiz uçağı," dedi ve elindeki zarfı uzattı.
"Cuma akşamı için kaç kişilik bilet aldın?"
"Otuz kişilik ağam, sadece yakın akrabalar için aldım dediğiniz gibi ve otelden yer de ayarladım."
"Tamam, sen de onlarla gelirsin."
"Seninle gelseydim ağam belki bir yardımım dokunurdu."
"Her şey tamam zaten elden vermem gereken davetiyeler var onları vereceğim başka bir iş yok."
"Tamam ağam ben çıkayım o zaman," dedi ve çıktı.
Mircan, vakit kaybetmeden konağa gitti ev halkı orta katın balkonunda çay içiyorlardı Mirzan Ağa onu görünce "Hele gel oğlum çay iç." dedi.
Yanlarına çıktığında Yüksa hemen çay koydu "Hoş gelmişsen ağam." diyerek gülümsedi.
Her zaman ki gibi bu mutlu aile tablosuyla az konuşuyordu, Zişan'a dönerek, "Cay içmeyi bırak Zişan Hanım bu akşam İstanbul'a gidiyoruz." dedi.
Zişan hemen ayağa kalktı hazırlanmak için odasına yürüyordu ki anası olacak o kadın zehir diliyle tıslamaya başladı. "Bize sordun mu Zişan hemen ayaklandın de hele?"
Mircan düşünmeden araya girdi ve olduğu yerde duran Zişan'a seslenerek, "Hazırlan Zişan yarım saate kadar çıkacağız." dedi, Zişan pörtlek gözlü anasına kedi yavrusu gibi bakarken "Zişan benimle gelecek daha fazla konuşmaya gerek yok, ne zamandan beri benim sözüm üzerine laf söylenir oldu?" dediğinde tam bir şey söyleyecekti ki Mirzan Ağa elini tutarak onu susturdu.
Mircan sakince çayını bitirip üçüncü kata odasına çıktı, bu katta bir yatak odası ve oturma odası vardı son yaşadıkları olaylardan sonra sadece Zişan aileden biri olarak yukarı çıkıyordu onun dışında hiç kimseye müsaade etmiyordu.
Zişan hazırlanıp yukarı geldiğinde "Abi beni de getirdiğin için çok mutluyum İstanbul çok güzel." dedi.
"Daha çok gideceksin Zişanım İstanbul'a, şimdi bunları boş ver çok işin var."
"Ne işim var abi?" diyerek gözlerini kocaman açtı.
"lk işini veriyorum sana."
"Ne işi?"
"Bu iki odayı güzel dizayn edeceksin yarın istanbul'dan tüm istediklerini alacağız."
"Gerçekten mi?"
"Tabi gerçek, geleceğin mimarı değilmisin sen?"
"Abim yaaa," diyerek boynuna sarılınca "Hadi hadi oyalanma geç kalıyoruz." diyerek çıkışa doğru yürümeye başladı.
************
Bugün Hira'nın son seansı saat ikideydi seanstan çıkar çıkmaz alışverişe gidecekti, bir daha uzun zaman fırsatı olmaya bilirdi.
İstinye parka geldiğinde sakindi, havanın güzel oluşu ve haftaiçi oluşu en büyük etkendi bu yüzden rahat rahat alışveriş yapıyordu.
Her zamanki gibi ilk önce iç çamaşırı mağazasında aldı soluğu, yeni streç taytlardan zarar çıkmazdı yani, üç dört takım victoria secret takım alsa ne olurdu sanki, hiçbir şey tabi ki...
İki karton çantayla oradan çıkıp bir başka mağazaya geçti, sadece bir elbise beğendi, düz kalem saksmavisiydi.
Birkaç mağazadan da kıyafet aldıktan sonra bir kahve molasına karar verdi, bir hayli yorulmuştu çünkü.
Kervan mağazasının önünden geçerken tanıdık bir sesin "Yenge..." diye seslenmesiyle duraksadı.
Zişandı bu, mağazanın önünde tek başına duruyordu. İçten gülümsemesini yüzüne yerleştirip yanına yaklaştı.
"Zişan! Nasılsın, ne işin var burada?
"İyiyim biraz alışverişe çıkmıştık," dedi mahçup bir tavırla galiba Hira'dan çekiniyordu.
"Harika bir yer seçmişsin canım o zaman, burada her ne istersen bulabilirsin?"
"Evet kocaman burası," derken etrafını işaret etti.
"Nasıl bir şeyler almak istiyorsun var mı kafanda bir şeyler."
"Düğün için, nasıl bir şey güzel olur ki? İstanbul'da hiç düğüne gitmedim."
"Takılma böyle şeylere ben yardım ederim sana."
"Çok teşekkür ederim çünkü ne alacağımı bilmiyorum ve de sabahtan beri bir sürü yer dolaştık buradaki işimiz de bittiğine göre sıra bana geldi."
Çoğul konuştuğuna göre buralarda bir yerlerde o kötü bakışlı kadın da olmalı, diye düşünürken içerde birkaç adamla konuşan Mircan Ağa'yı fark etti, demek oda burdaydı. Yasaklı yüzüne aldırış etmeden başını çevirdi.
Mircan Zişan'ın seçtiği dekorları da aldıktan sonra adamlara gerekli talimatları verdi mobilyalarla birlikte hepsini Mardin'e götüreceklerdi.
Çıkışa yürüdüklerinde Zişan biriyle konuşuyordu biraz yürüyünce Hira'yı gördü, burada ne işi var diye düşünürken kollarının arasındaki karton çantalara verdi dikkatini.
Allah bilir kaç saattir burada alış veriş yapıyordu.
O da neydi? Çantalardan biri victoria secret çantası miydi? Evet kesin öyleydi, demek vamp bir kadındı. Acaba içinde ne var diye düşünmeden edemedi ve sonra bu düşünceyi hızlıca kafasından defedip yanlarına:
"Güzelim." diyerek geldi. Zişan'a baktı abisinden böyle bir laf beklemediği için o da şaşkın bir ifadeyle kısa bir bakış attı Mircan'ın gözlerine ve hemen çekti bakışlarını.
"Abi, bak yengem de buradaymış."
Mircan'ın, "Çantalarından pek görünmüyor," demesiyle Hira ateş saçan gözlerini üzerine dikti ama bir şey demedi.
İçeriden adamlar çıkarken onları durdurdu ve Hira'nın dolu olan kollarını tek tek boşalttı, Hira onun ne yaptığını anlayana kadar Mircan çoktan çantalarını almıştı.
İki victoria secret çantasını alıp diğerlerini adamlara verip Karadağların evine götürmelerini söyledi, itiraz etmesine fırsat vermeden kulağına eğildi ve "Bunlar sende kalsın." diyerek iki çantayı koluna taktı.