Mavi Yılmaz Afran bavulumu avluya indirirken saat sabahın dördüydü. Bu saatte mi gidilirdi ya! Esneye esneye merdivenleri inerken üzerimde gri eşofman takımlarım vardı. Saçlarımı ise gelişi güzel topuz yapmıştım. Afran'ın da üzerine lacivert eşofman takımları vardı. Belli ki ikimizde rahatımıza düşkündük. Emir ve Kumru bizden önce davranmış ve havalimanının yolunu tutmuşlardı. Arabaya biner binmez başımı cama yasladım ve tekrar uyumaya başladım. Arabanın uykumu getiren sallanması, sesi derin uykuya dalmamı daha kolay bir hale getirmişti. Ta ki Afran'ın alnıma kondurduğu buseye kadar. "Uyan güzelim," dediğinde homurdandım. "Beş dakika daha," dedim gözlerimi açmadan. "Sana beş dakika verirsem uçağı kaçırabiliriz!" Neden? Uçak beşteydi, biz dört çıkmıştık! İster istemez gözlerimi aç