Arkam da uyuyakalan oğluma baktım. Kızım da arada mızıldansa da tekrar uykuya dalmıştı. Geldiğim eve bakıp yanaklarımı sıkıntıyla şişirdim.
Annem ve babama gidemezdim. Eliyle koymuş gibi beni bulurdu. Burada da bulurdu ama kendimi dinlemek istiyordum. Düşünmek istiyordum.
Çocukları almadan arabadan indim. Umarım evdedir diye geçirdim içimden başka gidecek kimsem yoktu, çevrem vardı evet ama dost değillerdi hiç biri. Hepsi arkamdan iş çevirip yüzüme gülen yılanlardı.
Tek dostumun kapısını çalıp bahçeye göz gezdirdim. Çocukluk arkadaşım, sırdaşım herşeyimdi Ela. Ondan başka kimseye gidemezdim. Gitsem bir kaç saate kocaman harflerle manşet olurduk.
Ünlü çift boşanıyor...
Açılan kapı ile yutkunup gözlerimi yeşil gözlere çevirdim "Dilşah..." Diye birden boynuma sarılan arkadaşım ile bende beline sarıldım "Nerdesin kızım ya. Uzun zamandır görüşemiyoruz" diye sitemini dillendirdi. Evet en son Delfin'in doğumunda görüşmüştük. Çok zaman girmişti araya, şimdi 5 aylık bile olmuştu kızım. Bozgun'un saçma ihaleleri yüzünden dışarı çıkamamıştım. Ela'da beni zor duruma sokmamak için gelmemişti.
"Misafir kabul ediyor musun?" Dedim mırıl mırıl bir tonla. Benden ayrılan Ela kaşlarını çatıp "Saçmalama Dilşah ne misafiri sen benim kardeşimsin. Her zaman bu evde senin gelebilirsin" dedi tüm dişlerini gösterecek biçim de gülümseyerek.
"Hadi hadi yeğenlerimi özledim neredeler?" Diyerek arabaya baktı."Uyuyorlar. Ben Çakır'ı alayım sen Delfin'i al" diyerek arabaya ilerledim peşimden koştur koştur gelen Ela üst üste konuşuyordu. "Ayyy ne çok özlemişim." Deyip arabanın arka kapısını açtı ve örtünün altından Delfin'e sevgi sözcükleri sıralayarak aldı. Çakır'ın emniyet kemerini çözüp uyandırmamaya dikkat ederek kucağıma alıp arabanın kapıları kilitledim.
Ela bebek çantasını da almış ve Delfin'le gitmişti bile ardına kadar açık olan kapıdan eve girip kapattım. Bu kız deliydi.
"Ela...." Diye sessizce mırıldandım. Nereye kaybolmuştu bu kız, salondan kafasını uzatıp "Gel gel." Dedi.
Oğlumu daha sıkı tutup girdiği salona girdim. "Şuraya yatır. Ben oda hazırlayayım hemen"
"Zahmet etme.." Dedim mahcup bir halde, beni bu durumlara düşürdün ya Bozgun... İçimden tüm küfürlerimi savurdum. Yumuşak koltuğa oğlumu yatırıp başına da bir yastık koyarak bebek çantasından battaniye çıkarıp üzerine örttüm.
Hareketlenen kızım ise artık acıktığını gösterircesine yükselen sesi ile de mızıldanıyordu.
"Oy benim canım yeğenim." Diye pusetin örtüsünü tamamen açıp elini ayağını etrafa savuran Delfin'i battaniyesiyle birlikte kucağına aldı "Ay Dilşah ne kadar büyümüş. Aynı sen, enişteme hiç benzemiyor"
"Hım...." Deyip üzerime de ki trençkotumu çıkararak bebek çantasından emzirme örtüsünü çıkararak Ela'nın kucağından artık ağladı ağlayacak mız mız kızımı aldım.
"Sen minik prensesin karnını doyur. Ben de dedikodu yapacağımız çayı koyayım" deyip beni şu an üstelemeden odadan çıktı. Örtünün altından göğsüme sarılan kızıma gülümseyip emzirdim.
Ben ne yapacaktım. Aklıma söyledikleri geldikçe sinirlenmemek için kendimi sıktım. Ne demek sineye çek otur. Beni tanımıyor muydu? 3 yıldır beni tanıyamamış mıydı? Beni bırak hiç bir kadın bunu istemezdi. Acaba ben yapsam nasıl karşılardı beyefendi. Ben aldatsam ne olurdu?
Ben bu aşağılık şeyi yapmazdım ama. Nasıl bir midesizlikle bunu yapmıştı. Burnumu çekip dolan gözlerimi akmaması için havaya kaldırdım.
Yapma Dilşah yapma.
O şerefsiz için biraz daha gözyaşı dökme.
Kızımın cıvıldaması ile "annem..." Deyip çocuklarım için içim kan ağlarken gülümseyerek göğsümü kapatıp emzirme bezini çıkardım.
Çığlık atan kızıma "annem sessiz olalım..." Deyip uyuyan Çakır'a baktım. Bugün ikisinin de uyku düzeni bozulmuştu. Uyuyup uyanıyorlardı. Tepsiyle salona gelen Ela'ya bakıp "bahçeye mi çıksak" yerinde durmaya kızım, Çakır'ın uyumasına asla izin verecek gibi değildi. "Olur olur.." Diye tepsiyi sehpaya bırakıp salondan bahçeye açılan camı açarak bana döndü "Delfin'in üzerine bir şey al, esiyor biraz"
"Tamam." Diye onaylayıp kızımı pusetine yatırarak puset örtüsünü tamamen çıkarıp üzerine de battaniyesini örtüp, oyuncağını eline verip Ela'yla bahçeye çıktım. Tek başına yaşayan arkadaşım evini çok güzel dizayn etmişti. Bahçe koltuklarının birinin üzerine kızımı bırakıp yanında ki koltuğa da ben oturdum.
Önüme pasta ve çay bırakan Ela "istersen meyve suyu da getirebilirim"
"yok yok. Geç otur hadi" dedim o da bir şeyler anlatmamı bekliyordu. Buraya pat diye çocuklarımla gelmiştim. Kendine de pastasını ve çayını koyup Delfin'in diğer yanına da o oturdu. Yutkunup parmaklarımı çay bardağının etrafına sararak kendimi dinledim. Bir kadın bunu nasıl dillendirebilirdi ki.
Benim hatam değildi onun hatasıydı ama yine de ben acısını körük gibi taşıyordum. Dilimin ucuna kadar gelen sözler duruyordu. Yakıyordu. Derin derin soluklandım.
"Bozgun..." Deyip bıcır bıcır kendine birşeyler mırıldanan kızıma bir göz atıp Ela'ya baktım. "Beni aldattı" dedim kor olup yakan sözlerim sonun da intihar etti dudaklarım arasından. Sıkıca gözlerimi yumdum. Ağlamayacaktım. Ağlamayacaktım. Ağlamayacaktım. Bunu kendim için yapmayacaktım.
"Ne?" Dedi şok olmuş bir şekilde "bence biri sana iyi bir şaka yapmış. Bozgun eniştem seni aldatacak ha, görsem inanmam." Dedi gözlerini büyüterek kesinlikle redderek. Ben de duysam inanmazdım ama işte görmüştüm. Görmüştüm o'nu.
"Gördüm" dedim acıyla. Gözlerinden şaşkınlık geçti "Emin misin?" Diye tekrar onaylamak istedi, konduramıyordu ama gerçek buydu. Belki görmesem beni daha çok boynuzlayacaktı. Bu daha da sürer giderdi. Acaba ne zaman başlamıştı, düşündükçe beynime ağrılar saplanıyordu.
"Bak Dilşah-"
"Ne olur Ela...." Dedim sussun istedim o adam hakkın da kimse konuşsun istemiyordum "kafamı toparlamam gerekiyor. Boşanacağım, beni aldatmasına göz yumamam. Bu konuyla ilgili de daha fazla konuşmayalım olur mu?"
"Olur olur da. Ya çocuklar?" Dedi.
"Onlar daha çok küçük velayetlerini ben alacağım tabii ki."
"Peki baban? Yani bunları duysa"
Güldüm "Emin ol ortaklığı bozulmasın diye sus otur diyecek"
Kafasını salladı "aynen öyle bu süreçte sana çok köstek olacak"
"Umrumda değil inan Ela. İsterse batsın, ben sadece sessiz sedasız boşanıp çocuklarıma vakit ayırmak istiyorum" diyerek bana elini uzatan kızımın elini tuttum.
"Bozgun eniştemin öyle sessiz sedasız boşanacağını sanmıyorum." Dedi, gözlerimi devirip ofladım, bir kerede gerçekleri söylemese olmuyordu sanki. Ben de biliyordum ama yine de olumlu düşünmeye çalışıyordum.
Ela'nın çalan telefonu ile kafamı kaldırıp baktım "ne demiştim?" Diye bana doğru çevrilen telefona baktım.
Bozgun Eniştem Arıyor...
"Burada olduğumu söyleme" deyip elinde ki peluş küçük bebeğiyle oynayan kızıma baktım. "Söylemem ama biliyorsun"
Omuz silkip telefonu hoparlöre alan Ela'ya gözlerimi büyütüp baktım. Sesini duymak dahi istemiyordum. İğreniyordum.
"Efen-"
"Dilşah'a ver telefonu" diye gürleyen Bozgun ile kızımın kulaklarını kapattım. "N-ne Dilşah'ı enişte" diye kekeleyen Ela ile "Dilşah'a ver şu siktiğim telefonu. Beni çıldırtmasın, ne demek adamları kandırıp çekip gitmek. Nasıl bir tehlikenin için de olduğunu biliyor mu? Çabuk telefonu ver" yerim de sıçrayıp ağlayan kızıma ümitsizlikle baktım.