1. BÖLÜM: EZMAN DİRİJAN

2151 Words
ASMÎN ÇELEBİ; Yeni gelin Gülnihal Şahmeran Turan’ı görmeye gelmişlerdi, elimde ki tepsiyle birlikte yukarıya çıktım, canım çıkmıştı resmen, kaç gündür koşuşturuyorduk. Salona girip tatlıları dağıtırken konuşmaları duydum. “Düğüne gelemedik kusura kalmayın, oğlumun işleri yoğundu, olmadı” diye diğer konakta misafir kalan kadın konuya girdi. Bunlar bir gecelik gelmişti, sadece gelin görmesi içindi. Konakta tüm odalar dolu olunca Boran Ağa bir konak daha ayarlamıştı misafirler için. Elinde kırmızı bir kutuyu gelin hanıma uzatarak, “Hediyemizi de geç verdik..” dedi mahçupça, diğerleri de bu anı bekliyormuş gibi çantalarından çıkardığı kutuları verdiler, gelmeyenler altınlarıyla gelmişti. Ne de olsa aşiretlerine laf söz gelsin istemediklerinden, dolu dolu gelmişlerdi. “Ne gerek vardı, gelmeniz yetti.” Diyen Zeliha hanım gülümsedi, “Olsun, Dirijan aşireti eli boş gelmez” dedi. Zeliha hanım bir zenginlere gülüyordu, sinirle gözlerimi devirdim. Benim kız kardeşimi ise itip kakıyordu. Niye çok değerli oğlunu seviyordu diye. “Oğlun nasıldır, 30’una basacak artık ağa da oldu ne zaman evlendirecen Didar” diye Dapir baktı kadına, sıkıntıyla soluklandı kadın. “30’unu da geçti Dapir, ne yapayım evlenmiyor” “Görücü git, bu iş böyle olmaz. Ne zamana kadar bekleyecek sanki.” Diye surat buruşturdu Dapir, kadın çaresiz gibiydi. “Her gün söylüyorum, yaşı geçiyo, çocuğu yok ama istemiyorum diyor başka bir şey demiyor.” Tatlıları dağıtınca geriye çekildim ama konuşmalardan kendimi alamıyordum. “Belki sevdiği vardır ha Didar.” Diyen başka kadın oldu, “Yoksa hangi erkek bekler” “Yok anam yok, ne sevdiği var ne sevdalandığı. Babası ağalığı ona vermiş vereli işten başka bir şey düşünmüyor.” Diye yakındı. “Artık kim olursa olsun umrumda değil, yeter ki karşıma bir tane kız getirsin de evlensin istiyorum” diyen Didar hanım ile yutkundum. Hayır Asmîn, hayır diye geçirdim. Ağa sana bakacak değildi ya. Hem bu zamana dek hiçbir kıza bakmamış adam bana mı bakacaktı. “Burada bir sürü kız vardır, gitme dur burada birkaç aşirete görücü git!” Dedi Dapir, “Ezman durmuyor ki Dapir, bu akşam Urfa’ya dönecez dedi.” Diye surat astı. “Durur durur, ben onu yanıma çağırırım, koskoca Dapir’e de karşı çıkamaz ya.” Diye güldü. “Valla Dapir sen ona bir kız bul, ne istersen yapmaya hazırım..” dedi kadın sevinçle. “Bulurum ben.” Dedi kendinden emin bir şekilde. Elimde sıkı sıkıya tuttuğum tepsi ile salondan çıktım. Kalbimin gümbürtüsü ve planlarım ile aşağıya indim. *** Didar Dirijan’ları duymuştum. Dirijan aşireti köklü ve zengin Urfa’da sözü geçen aşiretindendi. Ben 23 yaşındaydım, Arîn 21 yaşındaydı, yarın bir gün Berzan Arîn’i alacaktı. Ve evleneceklerdi. Seviyordu çünkü ikisi de birbirini, ne kadar karşı gelselerde sonuç değişmezdi ya. Asıl ben ne olacaktım, babam zaten bizi ortaokula dek okutmuş sonra kız çocuğu okumaz diyerek konağa koymuştu çalışalım diye. Çocukluğumuzdan beri hizmet edip çalışıyorduk, ama ne maaşımız vardı ne de başka şey. Bu zaman dek maaşımızı dahi babam yedi. Tek kuruş ne anamın, ne Arîn’in ne de benim elime geçiyordu. Sesimizi ise çıkaramıyorduk, anam bizi böyle yetiştirmişti. Erkek ne yaparsa doğrudur deyip susturuyordu. Ama yetmişti, babam için tüm gençliğimi heba edemezdim. Yarın bir gün köyden birini bulup başlık parası karşılığında beni verecekti. Sanki bilmiyordum. Ya sonra, sonra da gidip iki göz odada kayınvalidemin mi hizmetini görecektim. Ben bu hayatta ne için yaşıyordum ki o zaman, sadece hizmet için mi? Kararı mı vermiştim, bu akşam Ezman Dirijan’ı baştan çıkarıp evlenecektim. Gözümü karartmıştım, bu yoldan dönmezdim. Eğer dönersem bir daha ayaklarıma kadar böyle bir şans gelmezdi. Bu ilk ve sondu. Ezman Dirijan benim son şansımdı. Kendimi ona göstermek zorundaydım. Bir şekilde beni görmeliydi ama nasıl? Kafam da bir sürü soru işaretleriyle hızlı hızlı mutfağı toparladım. Anam mutfağı kalabalık görürse beni burdan çıkarmazdı. Burayı topladıktan sonra mutfaktan bize verilen Müştemilata geçtim. Anam ortalarda yoktu, büyük ihtimalle babam çağırmış olmalıydı. Misafirler çok olduğu için diğer konağa da geçip oranın temizliğini yapıyorduk. Müştemilata girdiğim de Arin karşıma çıktı. Ağlamaktan gözleri şiş bir halde “Abla” diyerek burnun çekip bana doğru hızla gelerek kollarını belime sarıp sıkıca sarıldı. Bende ona kollarımı sararak, “Ağlama” diye telkin verdim. Anam geçen gün elinden telefonu alarak Müştemilata göndermişti. Mecbur kalmadıkça Arîn’in burdan çıkması yasaktı. Berzan evlenene kadar burada duracaktı ondan sonrasına da babamla konuşup evlendirmeyi düşünüyordu ikimizi de. “Ben bittim” diye daha da ağlayıp sıkıca kollarını sardı. “Mardin’den kaçmak istiyorum” “Saçmalama” diyerek omuzlarından hafifçe geriye itip ağlayan yüzünü kendime doğru kaldırdım. “Berzan bırakmaz seni, gözü senden başkasını görmez Arin. Eğer sen pes edip gidersen Berzan ortada kalır, ne yapacağını bilmediği gibi herkesin üstüne gitmesiyle evlenir biriyle” diye doğruları yüzüne çarptım, Berzan Arîn’i daha ne kadar düşünürdü ki, bir şekil evlendirirlerdi. Olan ise Arîn’e olurdu, izin vermezdim. “Ne yapayım abla. Görmüyor musun hayatım cehenneme döndü.” “Sen bu hayata cehennem mi diyorsun asıl anam ikimizi de köyden beş parasız insanlar bulup verirse olur. Şimdi beni iyi dinliyorsun, al şu telefonu..” diye cebimde ki telefonu çıkarıp uzattım, titreyen parmakları ile alıp almamak arasında kaldığında eline zorla tutuşturdum, “konuş Berzan’la anam evlendirecek de, senin ananda beni köşeye sıkıştırıp tehdit etti de. Her şeyi anlat Arîn” diye konuştum. Bizim başka çaremiz ya da şansımız yoktu, Arîn daha küçüktü anlamıyordu ama anlayacaktı. Elbet anlayacaktı. Bu hayat böyle gitmeyecekti çünkü, asıl saçma sapan iğrenç insanlarla başlık parası için evlenirsek biz ölürdük. “Yapamam, nasıl Zeliha hanımın yaptıklarını diyeyim abla, duyarsa bizi kapıya koyar.” Dedi korkuyla, etrafa baktım, ya anam gelirdi ya babam. “Duysun. Duyacak Arîn kendine gel. Anam görücü gelmeyecek diye bizi oyalıyor ama gelecek.” Dedim, duymuştum geleceklerdi. Babam verirse, söz kesilirse bundan sonra ikimizde bir şey yapamazdık. “Ne?” Dedi şaşkınlıkla, kafa salladım hızlı hızlı, “kandırıyorlar bizi Arîn, beş paraya babam satacak. Kendine gel, gerekirse Berzan kaçırsın seni.” Dedim. Kardeşimin gözümün önünde hayatının bitmesine izin veremezdim. Zaten yıllardır itilip kakılmıştık bundan sonra da tanımadığımız, sevmediğimiz hatta bizden kaç yaş büyük adamların iğrenerek koynuna girip üstüne birde ölene kadar hizmetlerini görmek istemiyordum artık. Çok yorulmuştum, bıkmıştım. Burada nefes alamıyordum. “Ara hemen, bak anamın gelmesi an meselesi, konuş. Belki son şansın. Bugün gelmezse yarın gelecek o görücüler.” Dedim. Arin’in gözü daha da korkmuştu. “Yaşlı başlı adamlara para karşılığı satılacağız Arin bu bir gerçek anladın mı? Bu yüzden her şeyi göz önüne al hemen ara” diyerek elimle telefonu gösterdim. Arin gözyaşlarını elinin tersiyle silip, titreyen eliyle telefonu sıkıca tutup, numarayı ararken ben yanından ayrılıp odamıza girdim. Küçücük bir müştemilattı zaten. Bir oda anamların bir oda Arîn ve benim birlikte kalıyorduk. Bir de banyo, tuvalet vardı. Mutfak dahi yoktu. Küçücük yerde, hayat mücadelesi veriyorduk. Daha fazla dayanamıyordum. Bu hayatı yaşamayı ben seçmemiştim, ama mecbur bırakmışlardı. Okuyup kendi yaşıtlarım gibi olmak yerine burada görücü bekliyordum. Hemde yaşlı başlı paraları olan insanları. Ne olacaktı sanki parası olan köydeki insanların çoğu yaşlı, bilmem kaçıncı karısını alıyordu. Midem alt üst oldu. Kusacaktım neredeyse, ben ne kuma giderdim ne de babam yaşında ki birine karılık. Küçük iki kapaklı dolabımızı açarak bakındım, hepsi eskiydi, birkaç gün önce Gülnihal Hanımın verdiği elbiselerde parmaklarımı gezdirdim. Çoğu etiketliydi, elime bordo renkli belden aşağısı pileli elbiseyi aldım. Göğsü kruvaze yaka, yarım kollu elbiseydi. Tam da istediğim gibi, üzerimde ki kıyafetleri hızlıca çıkarıp üzerime elbiseyi geçirdim. Anam gelmeden tekrar mutfağa geçmeliydim, eğer müştemilatta beni böyle görseydi tekrar odama sokar etek bluz giydirirdi. Ama tekrar işin başındayken yapamaz görmezden gelirdi. Tek şansımı da anamın ellerine veremezdim. Çıkardıklarımı öylece bırakıp, dalgalı uzun kahverengi saçlarımı arkadan tokayla tutturdum, şimdi sırtımda salınıyordu. Odadan hızla çıkıp Arîn’in yanına gittim, beni görünce “Tamam Berzan..” deyip kapadı telefonu ve uzattı bana “sağol abla.” Kafamı sallayarak, “Kendine gel Arîn bir delilik etme. Berzan seni seviyor sen de onu, bir aptallık yapıpta hayatının içine sıçma” diye sertçe uyararak siyah babetlerimi giyinip çıktım. Umarım aklı başına gelirdi. Koşar adım konağa geçip mutfağa girdim, akşam hazırlıkları çoktan başlamıştı, Gülnihal hanım da bize yardım ediyordu, gerçekten göründüğü gibi asla değildi. İlk zamanlar aşiretten gelin gelecek dediklerinde üzülmüştüm, çünkü bir kişi daha bizi azarlayıp kakacak diye bekliyordum. Ama öyle olmamış gayet iyi biri çıkmıştı. Çok mutluydum. “Çok güzel olmuşsun?” Diyen Gülnihal hanım ile saçlarımı itip, “sağolun hanımım, bugün misafirler ağırdır, bizde öyle paspal halimizle çıkmayalım dedik.” Diye gülümsedim. Fazla kimsenin gözüne batmazdım, çünkü bize yardıma gelen diğer üç kızda çok süslüydü. Onun için garipsenmemiştim. Kafa salladı ve işine devam etti, ben de salataları hızlıca yapıp, mezeleri tabaklara koydum. Bugün bir şekilde erkekler sofrasına ben hizmet etmeliydim, yoksa tüm planım yanardı. Kolumun sıkıştırılması ile minik bir çığlık atıp arkamı döndüm, anam ters ters üstüme bakıp kolumu sıkıştırmıştı. Birkaç göz bize bakıp tekrar işine döndü, Gülnihal hanımın ise gözleri bizim üzerimizdeydi, “Ne bu hâl Asmîn, kudurdun mu sen keçemın?” (Kızım) Kolumu çekmeye çalışsam da daha çok etimi sıkıştırdı, dişlerimi sıkarak sessiz olmaya çalıştım. “Ne var Daye halimde?” (Anne) “Ne yok ki, her yerin ortada. Çabuk üstünü başını değiş gel!” Asla diye içimden mırıldandım. “Ana abartma, ağır misafirler vardır, o çul gibi kıyafetlerimle mi kalayım.” Diye gözlerimi kaçırdım. “Ne var kıyafetlerinde senin, hem Sanane ağır misafirlerden, sana mı geliyorlar sanki!” “Ana!” Diye yine çekmeye çalıştım kolumu, fakat bırakmadı. Eminim sıkıştırdığı yer moraracaktı, canımı fazlaca yakıyordu. Kendimi onlara bir daha yem yapmazdım. Ben Dirijan Aşiretine ne olursa olsun gelin gidecektim. Ezman’ı görüp tanımasam da en azından köydekilerden iyi bir görünüme sahip olacaklarından emindim. “Çabuk..” diye gözleriyle mutfağın çıkışını gösterdi, “git değiş şunu.” “İşim var ana, gidemem. Arîn’i de koymuyorsun tek başıma yetişemiyorum işlere.” “Arîn yarın bir gün evlenecek, şimdiden tek başına çalışmaya alış.” Dedi acımasızca, bir insan evladını hiç mi düşünmezdi. Bir hizmetçilik işinden olacağız diye neden evladını gözden çıkarırdı ki. Annemin bu davranışı ile daha da gözümden düştü. Ondan sebep daha da kararlı oldum bu yapacağım işten, en azından buradan ve bunların baskısından kurtulurdum. Arîn’de kurtulacaktı, emindim. “Alışmıyorum ana, Arîn’i sizin elinize bırakmam.” Diye dişlerim arasından tısladım. Arîn’in benden başka çıkış yolu yoktu, benim de ondan. Küçükken hep hayal kurarak büyümüştük. Buradan kurtulup masal prensimizi bulacaktık. Arîn bulmuştu, onun adına çok mutluydum ama ben bulamamıştım. Bulamadım ama bundan da vazgeçmeyecektim. Aşık olmasam da hayatımı kurtarmak zorundaydım. Benimkisi bir çıkar ilişkisi olacaktı. “Kes o dilini Asmîn, kardeşini hep sen baştan çıkarıyorsun. Boşuna hayal kuruyorsunuz, gerçekler bellidir.” Diye kolumu iterek bıraktı. Canımın acısıyla gözümden bir damla yaş düştü. “Köyden gelecek görücülere ikinizi de verip kurtulacağız. Siz iyice kudurdunuz.” “Berfo hanım?” Diyen Gülnihal hanımla arkamı dönüp akan yaşlarımı kuruladım ve bir yemin biçtim. Kurtulacaktım. Bu cehennemden bu gece kurtulacaktım. Ezman Dirijan’ı bu gece kendime bağlayacaktım. “Şunlar erkekler sofrasına gidecek..” yanımda ki kızın konuşması ile yutkunup yüzümü tamamen kurulayarak kızın elinden tepsiyi çekip aldım, “ben götürürüm. Hava alacağım hem.” Elleri öylece boşta kalan kız benim kızarmış suratıma bakarak tebessüm edip “tamam.” Dedi zorluk çıkarmayarak. Tamam demese de götürecektim ya, boşverip hemen kendimi mutfaktan dışarı attım. Daha fazla anamla uğraşamazdım, neyse ki Gülnihal hanım onu çağırmıştı da benim gidişimi görmemişti. Elimde ki tepsiyle hızlı hızlı merdivenlere doğru yürüdüm. Sadece düşündüm, bu Ezman Dirijan’ı nasıl bulacaktım, nasıl ayırt edecektim o kadar adamın içinden. Fazla da erkeklerde göz gezdiremezdim ya, ne yapacaktım ben. Bedenime çarpan iri bedenle kendime gelip tepsiyi sıkı sıkı tutarak kafamı kaldırdım, siyah gözleri öfkeyle bana dönen iri adama baktım. “Dikkatli olsanıza, her şey dökülecekti.” Diye çemkirdim. Fazlaca öfkeliydim zaten, elimde ki tepsiyi dökmek en son isteyeceğim şey bile değildi. “Önüne bak o zaman, kafan yerde gidiyorsun” diye azarladı. Gözlerimi kocaman açarak, “Gördüyseniz ne diye çarptınız o zaman?” Diye bağırdım. Zaten sinirliydim, öfkeliydim. Bu adamdan çıkaracaktım öfkemi. “Canım istedi, tövbe yarabbim. Geç hadi.” Diye merdivenleri gösterdi. Kafamı iki yana sallayıp ağzımın içinden öküz diye mırıldanarak merdivenleri hızlı hızlı çıkıp erkekler için hazırlanan salona girdim, birkaç kişi gelmiş sohbet ediyordu, fazla eğilmemeye dikkat ederek yer sofrasına tabakları koydum teker teker, çatal, kaşık ve su bardaklarını da dizerek boş tepsiyi alıp doğruldum. “Ooo hoş geldin Ezman Dirijan.” Diyen orta yaşlı adam ile ellerim titredi, beklediğim an gelmişti. Arayacağımı, bulamayacağımı düşünsem de şans ayağıma gelmişti resmen. İlk defa şans benden yana olmuştu. Titreyen bedenimi zoraki zapt ettim. Dik duran bedenimi daha da dikleştirdim, Ezman Dirijan tam ardımdaydı şimdi ve ben onu birazdan görecektim. Umarım yakışıklı ve gençtir diye geçirdim. “Hoşbuldum ağalar.” Diyen bariton ses ile kaşlarım çatıldı, parmaklarımı sıkıca tepsiye geçirerek ardımı döndüm. Ezman Dirijan… Kaba saba, öküz adam Ezman Dirijan’dı öyle mi? Az önce şans aşağıda ayağıma gelmişti ve ben tepmiş miydim? Adamı azarlayıp çemkirerek çekip gitmiştim. Aklıma sıçayım. Gözlerinin benimle çarpışmasıyla öylece kaldım, hızlı hızlı soluklandım. Kalbimin atışını dahi oradakiler duyacak gibiydi, gözlerinin açıkta kalan gerdanıma oradan da göğüs oluğuma kayan bakışları sertleşti. “Gel otur da bir sohbet edek.” Diyen arkada ki adamlar ile kafa sallayan Ezman gözlerini kaçırıp, “Buraya erkekler bakmıyor mu? Aşağı in, yukarda görmeyeyim!” Diye gürleyen adam ile kaşlarım derince çatıldı. Bunu Ezman mı söyledi, her gün buraya bir kız hizmet ediyordu. İlgisini çekmiş miydim yani?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD