2. BÖLÜM: ASMÎN ÇELEBİ

1070 Words
ASMÎN ÇELEBİ: “Bugün buraya ben bakıyorum Ağam.” Diyerek gözlerimi kaçırdım. Keşke o kadar çemkirmeseydim, Allah’ım diye geçirdim içimden, benim şansım niye böyle oluyordu. Sanki hayat daha da dibe batmam için el birliğiyle bana kumpas kuruyordu. Nefesim boğazımda kalmış ondan bir cevap bekliyordum. “Başka biri baksın” dedi sert bir tonlamayla, neye uğradığımı şaşırmıştım. Böyle bir tepki beklemiyordum. Hiç kimseden ses çıkmıyordu, tüm dikkatler bizim üzerimizdeyken konuşamıyordum da. “Başkasına söylerim” diyerek hızla yanından geçip odadan çıktım. Nasıl çıktığımı bilmiyorum, ayaklarımı bile hissetmiyordum. Sanki bedenim benden bağımsız gibiydi. Hareket etmekte güçlük çekiyordum. Başka biri yok, ben bakıyorum diyemedim. Kendi kendime sıralayıp aşağıya indim. Bir anda dilim lal olmuş, ben Asmin Çelebi ne diyeceğimi bilememiştim. Normalde görülmüş şey değildi, ne olursa olsun cevabını verirdim ama az önce sanki biri ağzımı kapatmışta konuşmama izin vermemişti. Mutfağa girmeyerek avluda nefes almaya çalıştım. Tepsiyi daha çok göğüsüme bastırarak derin derin soluklar alıp verdim. Az önce ben ne yaşamıştım. Hayal gibi geliyordu. Sanki hepsi hayaldi, Ezmanda… Ezman Dirijan da hâyal gibiydi, bu gece onu kendime bağlayacağıma yemin etmiştim ama şimdiden bedenim put kesilmişti. Nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum. Kafam durmuştu, normalde zehir gibi çalışan kafam şu an Ezman’ı görür görmez durmuştu. Kendime gelmem gerekiyordu, eğer ilgisini çekmezsem burada kalmaya mahkum olurdum, sorun burada kalmakta değildi zaten, ömrüm boyunca gocunmadan hizmet eder yaşardım. Sorun babamın bizi kuma vermesiydi. Bunu kaldıramazdım, yetmişti yaptıkları bu saatten sonra hayatıma kendim yön verecektim. İyide olsa kötüde olsa ben yapacaktım. “Asmîn..” diyen annem ile gözlerimi kırpıştırıp kendime geldim. “Ne dikilmiş kalmışsın, gel şunları yukarı taşı..” diye bağırdı. Mutfağa hızla geçip hazırladığı çorbaları tepsiye dizip çıktım. Gidecektim, Ezman’ı dinlemeyip gidecektim. Daha ilk dakikadan ilgisini çekmeyi başardıysam devamı da gelmeliydi. Ya onu dinleyip gitmeyecektim ve o da unutacaktı ya da gidip kendimi gösterip dik başlılığımı gözler önüne serecektim. Hayatım için her şeyi yapardım. Merdivenleri yavaş yavaş çıkıp büyük salonun önünde derin bir soluk aldım, bir çok ağa da gelmişti. İçerisi kalabalıklaşmıştı artık, gözlerimi yere indirip içimde ki cesaretle birlikte içeriye girdim, zaten artık Ezman’ı tanımıştım. Kafamı kaldırıp göz süzmeme gerek yoktu. O da gayet beni tanımıştı. İkimizde tanışmış sayılır mıydım bilmem ama ben onu tanımak için elimden gelenin fazlasını yapacaktım. Tüm çorba kaselerini tek tek yerlerine yerleştirip, eğildiğim yerden doğrulurken, yüzüm yerde olsa da gözlerim kısaca etrafta gezdi. Ezman Dirijan… Göz göze gelmememizi beklemiyordum. Kara kaşlarını derince çatmış, sadece bana bakıyordu. “Afiyet olsun..” diyerek baktım. “Sağolun sağolun.” Diyen başka bir adam ile Ezman Ağa kaşlarını daha derin çattı ve ayaklandı, onun ayaklanması ile birlikte kendimi büyük salondan dışarıya attım. Gün çoktan çökmüş, koca Mardin’i karanlık esir almıştı fakat gündüzün sıcağı hâla yakıyordu, bedenim cayır cayır yanıyordu sanki, midem düğümlenmişti. “Ben sana ne dedim?” Ardımdan gelen sert ses ile merdivenlere yönelen bedenim kalakaldı, kafamı çevirip ardımda ki iri yarı adama baktım. “Ne dedim?” Diye kafasını iki yana sallayıp boynunu kütletti. “Anlamadım Ağam?” Diye titreyen parmaklarım ile tepsiyi sıkıca tutarak kaşlarımı havalandırdım ve bedenimi tamamen ona doğru döndüm. Şimdi aramızda mesafe de olsa karşı karşıyaydık. “Neyini anlamadın yukarıya erkekler bakacak dedim az önce!” “Konakta erkek çalışan sadece koruma vardır ağam, biz hizmet ediyoruz. Bir sorun mu vardır, kaç gündür böyle gidiyor bu.” Diye üste çıktım ve geçen iki günün üstüne de bastım. Kaç gündür kızlar bakıyordu buraya, bir sorun yoktu. Şimdi ben mi batmıştım gözüne. O benden iki merdiven üstte olduğundan birde boyu benden uzun olduğu için sanki üstüme geliyor gibi hissettim. Ellerini rahatça pantolonun cebine yerleştirip “Gelmeyeceksin” diye konuştu. “Buraya bir daha adım dahi atmayacaksın anladın mı?” Diye üstüne basa basa konuştu. “Erkek çalışan yok ağam.” Diye yineledim. Buraya bakacak sadece kızlar vardı. Erkek yoktu, korumalarda hizmet ederse kapıda koruma kalmazdı. “Başkaları baksın” dediğin de kaşlarım çatıldı, sertçe yutkunarak “Bir sorun mu var” diye pat diye sordum. Hayır yani benim bakmam mı sorundu. Yoksa hayal ettiğim gibi dikkatini çekememiş ve beni bir daha görmek istemediğini mi söyleyecekti. Nefesim sıkıştı, zaten ne bekliyordun ki Asmin. Adam sana aşık mı olacaktı. “Tamam” dedim kabullenerek, daha fazla uzatmaya mecalim yoktu, duymakta istemiyordum. “Ne tamam, ne diyorsun sen” diyerek o iki basamağı da inerek bu sefer tam karşımda durdu. “Başka kızlar bakar, sorun benim” diyerek hiç teklemeden konuştum. Ama burdan gidince darmadağın olacaktım. Hayallerim resmen çer çöp olmuştu. “Evet sorun sensin. İn aşağı bir daha da gözüm görmesin.” Deyince sinirle dişlerimi sıktım ve daha fazla uzatmadan ayaklarımı vura vura aşağı indim. Ben bu plandan dönemezdim, beni itse de ötelese de mecburdum. Babamdan tek kurtuluşum Ezman Dirijan’dı. Hiç tanımadığım adamdan medet umuyordum. Kuma gitmektense Ezman Dirijan’ı tercih ediyordum. Ben asla kuma falan gitmezdim, bu zamana dek susmuştum, boyun eğmiştim ama bu saatten sonra olmazdı. Arîn zaten bir şekilde Berzan’la evlenince anam ve babam tüm kinini bana kusacaktı, en fazla para veren bir yaşlı adama da gözü kapalı vereceklerdi. Aşağı mutfağa inerek, düşüncelerimin arasında boğuşa boğuşa işleri görüp, çayları hazır ettim. Bir sürü yardımcı gelmişti ekstradan. Kalabalık bir misafir gelmediği sürece anam, ben ve Arin konağın tüm işlerini görürdük. Ama kalabalık olduğunda ekstradan gelenler oluyordu. Bu da benim işimi hafifletiyordu, en azından birazda olsa dinlenme şansım oluyordu. Çaylar demlenince, tatlıları tabaklara tek tek koyup, işimi bitirince mutfaktan gitmek için gözüm annemi aradı. O olunca asla mutfaktan çıkmama izin vermezdi. Bir de üstümde ki kıyafet yüzünden daha bi sinirliydi. Annem mutfakta yoktu, arada Müştemilata gidiyordu, o yokken bi nefes almak için mutfaktan çıkarak avluda ki sedire geçip oturdum. Bugün iki katı yorulmuştum, evin temizliğini tek başıma yapmıştım. Yemeklere yardıma gelen kızlar olmasa yemekler yetişmezdi. Birde anamın söylenmeleri bitse daha da az yorulacaktım. Yaptığım işi birde anama gösteriyordum, beğenmeyince iki kez aynı yerleri silmek zorunda kalıyordum. Oflayarak sedirde geriye doğru yaslanıp, derin bir nefes aldım. Bu işkence ne zaman bitecekti. Ben ne zaman istediğim gibi bir hayat yaşayacaktım. Havanın serinliği yüzümü çarptıkça gözlerim kendiliğinden kapandı. Mardin’in gündüz olan sıcaklığı geçmişti. Şimdi saat epey geç olmaya başladığı için serinlik vardı. Bu havaları daha çok seviyordum. Bu saatlerde oturup çay içmek varken, annem akşamları bile iş yaptırmayı eksik etmiyordu. Dinlenme saatlerinde bile sürekli bi şey yaptırma peşindeydi. Bir dakika bile oturmayı çok görüyordu. Güçlü ayak sesleriyle gözlerimi daha sıkı yumdum. Anam geliyor olmalıydı. Kendimi onun bağırması işin hazırladım. Kalk çabuk, işler bekliyor sen burada oturuyor musun demesini beklerken, başka bir ses kulaklarımda yankı buldu. “Asmin…” dedi. Adımı onun ağzından duymamla gözlerim otomatik olarak açıldı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD