2. BÖLÜM

1004 Words
2. BÖLÜM 1 AY SONRA Uçak hava trafiği sebebi ile İstanbul semalarında dolaşırken yolcular da Boğaz’ın enfes görüntüsünün tadını çıkarıyorlardı. Nisan ayının ortalarıydı ve artık kış iyice geride kalmıştı. Günler sonra İstanbul’a gelecek olan Beril kendini rahatlamış hissediyordu. Ufak da olsa bu tatil ona iyi gelmişti, son zamanlarda yaşadığı sıkıntıların üzerine hatta muhteşem hissettirmişti. Onun gözünde dünyanın çivisi çıkmıştı zaten ve boşuna toplamaya çalışıyordu hayatı. Bu düşüncelerle boğuşurken banttan çıkacak valizini beklemeye başladı, valizi geldiği sırada gözleri bir duvar dibine çekilmiş kendisini izleyen adamla karşılaştı. Adam aşırı derecede tanıdık geliyordu, onu nereden tanıdığını hatırlamaya çalıştı. Düşünceler kafasına üşüşmüşken kafasında bir ampul yandı ve onu nerede gördüğünü anımsadı. Danimarka’da bir restorandan çıkarken karşısına çıkmış kısa bir süre de gözlerine bakmıştı ama şimdi burada ne işi vardı? Sebepsiz olmadığını ve kendisine boşa bakmadığını düşünerek işkillendi ve valizini aldıktan sonra hızla çıkışa doğru yöneldi. Bu kalabalık içerisinde kendisine yaklaşamayacağından emindi o nedenle havaalanından çıkıp izini kaybettirmeliydi. Belli ki adam onu yakından takip ediyordu, kim bilir neyin belasıydı başına açtığı. Bunu öğrenmek istemedi, uğraşacak zamanı yoktu, her önüne gelen bela ile uğraşsaydı bir adım bile yol alamazdı. Umursamadı ve gözden kaybolmak için adımladı. Şu an yapacak daha iyi bir şeyi varmış gibi de durmuyordu. Serin kanlıydı ve tehlike anında nasıl davranması gerektiğini iyi bilirdi. Sakince etrafına bakındı, istediğinde başarılı olmuştu. Görünürlerde kimse yokken bir taksiye bindi ve vakit kazanmak için de valizini oturduğu koltukta yanına aldı. Taksiciye gideceği yeri söyleyerek arkasına yaslandı ve rahatlamaya çalıştı. Sakince eve ulaşmayı beklerken akşamki davet için ne giyineceğini düşünmeye başladı. Katılmayı hiç istemediği sıradan bir düğündü, annesi ve babası olmasa asla görüşmeyi isteyeceği insanlar değillerdi. Bütün akrabalarında tarifini yapamadığı bir uzaklık hissediyordu. Bu nedenle hiçbirini sevmiyor mecbur olduğu için görüşüyordu. Bir sıkıntı yoktu çünkü karşılıklı olarak birbirlerini sevmiyorlardı. Taksi evinin önüne geldiğinde aynadaki tutara baktı ve ödemeyi yapıp aşağıya indi, sakince binaya doğru ilerlerken valizini de peşinden sürüklüyordu. Asansörden inip kapıya ulaştığında apartmanın içindeki tuhaf sessizlik ürpermesine sebep oldu. İçinde bir sıkıntı vardı. Yavaşça kilide anahtarı soktuğunda çevirme sesi apartmanda yankılandı. İçeri girip kendini odasına attığında yaşadığı sıkıntı anında kayboluverdi. Hiç düşünmeden kendini duşa attı ve rahatlamaya çalıştı, bu yol yorgunluğu ile hazırlanıp bir de düğüne gidecekti. *** Klasik düğün tüm ihtişamıyla devam ederken Beril çevresinde olan hiçbir şeyden keyif almıyordu. Oldu olası düğünlere gitmekten nefret ederdi. O kendi düğününe bile, olursa nasıl o kadar saat dayanacağım diye düşünenlerdendi. Gelinle damat mutlu görünüyordu ama bu tantana bitip baş başa kaldıklarında her şeyin yataktan ibaret olmadığını bir gün mutlaka anlayacaklardı. Beril aşkın varlığına inanmayan içi soğumuş bir insandı ve bunun değişeceğine olan inancı da neredeyse hiç denilebilirdi. Düğünün sonlarına doğru iyice sıkılarak annesinin yanına gitti, birkaç dedikoducu uzak akrabanın arasında mahsur kalmış görünüyordu. Yanlarında boş sandalye olmasına rağmen oturmadı ve zoraki bir kibarlıkla annesine, “Bir dakika bakar mısın?” dedi ve kadının kalkmasını bekledi. Yaşlı ve bakımlı kadın oturduğu sandalyeden kalkarak hemen köşeye çekilen Beril’in yanına geçti. Beril lafı uzatmadan, “Anne ben çıkıyorum. Önemli bir telefon aldım.” dedi, engele takılmak istemediği için bir bahane uydurmuştu. Kadın kızını çok iyi tanıdığı için başıyla onay verince Beril eliyle uzaktan bir öpücük atarak oradan ayrıldı. Ayağındaki topuklu ayakkabıların yerde çıkardığı seslere aldırmadan kaldırıma doğru adımladı ve yavaşça yürümeye başladı. Neredeyse saat on bir olmak üzereydi. Bir ara arkasından gelen adım sesleri duydu ve arkasına baktı ama kimse yoktu. Takip ediliyormuş hissine kapılmıştı ve bu içine derin bir korku salmıştı. Adımlarını hızlandırdı ve yürümeye devam etti aynı his tekrar içine geldiğinde arkasına tekrar baktı hiç tanımadığı bir adam peşinden geliyordu. Pek de iyi niyetli gibi durmuyordu. Daha hızlı hareket etti adam da onun hızına göre adımlarını hızlandırmıştı. Beril arkasına son kez bakıp önünü döndüğünde kaya gibi sert bir adama çarparak durdu. Peşindeki adam ona yetişmesin diye adamın sağından geçmeye çalıştı ama adam sol koluyla onu engelleyerek bile isteye durdurdu. Beril korkuyla adamın yüzüne baktığında hava alanındaki adam olduğunu anladı. Adama sinirle bakıp, “Sen…” diyecek olmuştu ki arkasından ağzına kapatılan eterli bez ile zihni kapanmaya başladı. Son gördüğü ise yanlarında duran büyük siyah bir minibüstü. *** Genç adam yaklaşık bir aydır bu anı bekliyordu ama sanki son saatler hiç geçmiyor gibiydi. Evinin kış bahçesinin aşağısına yapılmış gizli bölmede yaklaşık on iki saattir tuttuğu kadın aldığı eterin de etkisiyle saatlerdir uyanmamıştı. Daha fazla tahammülü yoktu, bir an önce onu konuşturup hiçbir skandala karışmamış olan adını temizleyecekti. Polisler o gece herhangi bir delil bulamamışlardı ama genç adam emindi mekânında o gece eroin satışı bu kadın tarafından yapılmıştı. Kamera görüntülerinin nasıl silindiği hakkında bir fikri olmasa da bulduğu cüzdan ve yanında olan eroinler ispatlayamasa da bu kadına aitti. Muhtemelen içeride o kayıtları silecek bir adamı vardı ama çok yakında onu da bulacaktı. Bilgi işleme aldığı özel adamlar görüntüleri geri yükleyebilmek için günlerdir çalışıyorlardı ve bulacaklarına neredeyse emindiler. Adam artık iyice bunalmıştı, daha fazla kendini tutamayarak önündeki görüntüde olan kadına baktı. Kalkmaya pek niyeti yok gibi duruyordu. Hızlıca oturduğu koltuktan kalktı ve çalışma odasından çıktı. Evin giriş katına inerek arka bahçeye geçti ve kış bahçesine girdi. Kaçmak için bazen yer bulamadığı zaman bu özel girişi kullanırım diye yaptırmıştı ve bugün ilk kez işine yarıyordu. Yoğun iş temposu sebebiyle bir türlü fırsat bulamamıştı, bulacağa da pek benzemiyordu. Kafa dinlemek için yaptırdığı bu mekâna bu şekilde girecek olmak onun için hiç de hoş sayılmazdı. İçindeki hırsla kış bahçesinin içinde bir tur attı. İçerisinde modern saksıların olduğu kaktüsler ve rengarenk fenerler olan sıcacık bir ortamdı. Tam ortasında da hasır masa takımı duruyordu. Hemen dekora uygun tablo arka duvarda duruyordu. O duvara yaklaşıp hemen yanında duran paneli çevirdi ilk bakışta aksesuar gibi görünen panel adamın çevirmesiyle tablodaki kilidi açtı ve tablo birkaç santim ileri çıktı. Genç adam tabloyu sürükleyerek içeri girdi ve ardından tekrar kapattı. İçine girmiş olduğu portatif bir asansördü, sağ tarafta duran tuşa bastı ve asansör aşağı yöne gitti. Bu iniş 5 saniye kadar sürdü ardından kabinin kapısı sürüklendi ve büyük bir salona açıldı. Genç adam salonda biraz oyalandıktan sonra masanın üzerindeki su dolu sürahiyi aldı ve yatak odası tarafına geçti. Ortada sandalyede bağlı olan Beril’e doğru hızla yaklaştı ve hiç tereddüt etmeden bir sürahi suyu yüzüne çarparcasına attı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD