5. BÖLÜM

1036 Words
i********:; yazar semra İmamoğlu 5. BÖLÜM Yavuz, onun bacaklarının arasında ifadesiz biçimde dururken aklından geçen şeylere kulaklarını tıkamak istedi ama bir türlü olmuyordu. Başını biraz yana çevirip dilinin ucunu baldırından başlayarak ayak bileklerine kadar onun bacağında gezdirmek istiyordu. Faka basmıştı ama bundan zerre kadar pişmanlık duymuyordu. Uzun zamandır hiç böyle heyecanlanmamıştı, bu duygu berbat bir şeydi üstelik işlerini zora koşan ne olduğu belli olmayan bir kadın için daha da berbattı. Beril bacaklarının arasında kıpırdamadan duran adama sakince bakarken elleri ile saçlarına uzandı. Çok da uzun olmayan zincirlerin el verdiği kadar uzanmıştı ama yetmişti de doğrusu. Saçlarının çekilmesinden ötürü acı hisseden Yavuz kendine gelmişti. Bunun için ona teşekkür etse yeriydi. İçine düştüğü girdaptan onu kurtaran bu hamle olmuştu. Beril ona gücü yetmeyeceği için ellerini çözse bile yapacak bir şeyi olmadığını biliyordu. Bunu bilse bile zora koşacaktı çünkü öyle kolay bir lokma olmadığını görsün istiyordu. Saçına biraz daha asılınca Yavuz'un başı arkasından Beril'in bacak arasına yaslandı. Onun sıcaklığını hissettiğinde buna kayıtsız kalamayan Yavuz gerilmişti, sıkıntıyla başını iki yana salladı ve başını kurtarmaya çalıştı ama pek başarılı olamadı. Boynunda Beril'in seksi bacağı onu zorlarken, kafasının altında da sıcaklığı duruyordu. Onun kıvranan başının bedeninde bıraktığı etkiyi henüz yeni yeni hisseden Beril ne yaptığını anladığında iş işten çoktan geçmişti. Hemen toparlanmak adına saçlarını bıraktı ve "Şimdi söyle bırakacak mısın beni?" diye sordu. Sormuştu sormasına ama Yavuz'un bunu algılaması birkaç saniyesini almıştı, öyle ki saçlarını bıraktığını bile henüz fark edememişti. Rahatladığında bunun farkına vardı ve yavaşça başını kaldırdı. Derin bir nefes alarak bedenindeki sızlamaya gözlerini kapattı ardından, "Hayal kurma sanki elinde bir kozun varmış gibi. Ellerini çözdüğümde sanki buradan ellerini kollarını sallayarak çıkabilecekmişsin gibi." dedi ve dudaklarını belli belirsiz bacaklarına değdirip kısa bir süre bekledi. Beril'in ise dokunduğu bacağı buz tutmuş gibi ürpermişti. Bu his ile ayağını biraz olsun gevşetirken Yavuz hiç düşünmeden bacağını ısırdı. Fakat yapmak istediği bambaşka şeylerdi. Beril o acı ile inlerken ayağını da çekince Yavuz oturduğu yerden kalkarak hiçbir şey demedi ve arkasından bağıran Beril'e aldırış etmeden oradan çıktı. Duyduğu son şey ise, "Buraya gel pislik herif!" diyen sesi oldu. *** Yavuz ofisine girdiğinde hâlâ kendine gelememişti, daha önce çok kadın tanımıştı ama hiç böyle oyuna gelmemişti. Resmen bacaklarının arasında kapana kısılmış bundan hoşlandığı için de tepki verememişti. Onunla yakınlaşmak yapabileceği en büyük hata olduğu için duygularına set vurdu. Hayatına giren kadınların haddi hesabı olmamıştı ama iki yıldır da tek gecelik bile olsa kimseyle birlikte olmamıştı. Gece kulüplerinde kadınların binlercesi onun peşindeydi. O ise bu kapıyı tamamen kapatmış kimse ile ne duygusal ne de bedensel bir yakınlığa girmiyordu. Bugüne kadar bir kez dahi âşık olmamıştı. Ne gençlik yıllarında ne de daha ilerisinde. Onun için kadınlar birer seks objesinden farksızdılar, sevginin aşkın varlığına da inanmıyordu. Aslında fazlasıyla aşk dolu bir ailede büyümüştü ama bu durum onda etkili olmamıştı. Bir ablası ve bir kız kardeşi evli ve iki çocuklu bir aileye sahiptiler. Belki güvensizlik belki de başka sebeplerle o hayatına kimseyi alamamıştı. Hayatında kim kendisine neden yaklaştı bilmediği için korkuları da vardı. Belki de yıllardır aradığı tek şey samimiyetti ama onu da kimse de görememişti. Ofisinin camından İstanbul'u seyrederken gergin hissediyordu. Kapısının tıklanmasıyla kendine bir nebze de olsa geldiğinde sakince geçip masasına oturdu. Onun oturmasıyla gelen yakışıklı genç adam da hemen onun masasının önündeki koltuklardan birine oturdu. Siyah gözlerini iş vereninin gözlerine dikerek önce derin bir nefes aldı. Ona istediği cevabı tam olarak veremeyecek olmanın rahatsızlığı yüzünden anlaşılıyordu. "Seni dinliyorum, Kemal. Bir gelişme var mı?" Onun konuşmayacağına kanaat getiren Yavuz onu cesaretlendirmek adına kendisi sordu. Kemal de biliyordu, Yavuz olumsuz yanıt almaktan iyice sıkılmıştı. "Bir gelişme yok efendim yalnız ufak da olsa bir ipucu yakaladık. Bir motor tespit ettik, şu an plakayı araştırıyoruz. O akşam bir yolcuyu otel yakınlarında bir yerden almış. Bunu da bir restoran kamerasından yakaladık ama sadece ayak kısmına kadar görüntü vardı. Kameranın açısı biraz yukarıda olsa en azından kimlikteki kız olup olmadığını doğrulayabilirdik. Siper oturumdan arkadaşlar şimdi o motorun o geceki güzergâhı üzerine çalışma yapıyorlar. En azından birkaç güne kadar ya olumlu ya da olumsuz sonuca varılacak. Bir yandan otelin kamera görüntülerine ulaşma çalışmaları devam ediyor. Olumsuz bir sonuç alacağımızı düşünmüyoruz." Adam hep olumlu konuşuyordu ama Yavuz eşeğini sağlam kazığa bağlamadan arkasına yaslanamazdı. Aldığı cevaplar onu hiç de tatmin etmemişti. Tek kaşını havaya kaldırarak Kemal'in gözlerine baktı. Genç adam onu ikna edemediğini bakışlarında görmüştü. Tekrar bir çabaya girerek: "Yavuz Bey, siz hiç merak etmeyin. Otelin çevresindeki kameraların silinmesi iyi bir hamle olsa da çalışmalarımız olumlu yönde ilerleyecek. O gece olası tüm araçlar incelendi ve bir tek bu motor kaldı, olumlu sonuç alacağımıza inanıyoruz." Yavuz sıkıntılı bir nefes alıp verdikten sonra, "Umuyorum lakin çok da sabrımın kalmadığını bilmenizi isterim. Benim başımdaki tek iş bu değil ve ben artık diğer işlerimle de meşgul olmak istiyorum." dedi. "Bir kuşkunuz olmasın efendim, size somut delillerle gelmemiz çok yakın." "Peki, o zaman gidebilirsin." Kemal başıyla Yavuz'u onaylayarak ofisten çıktıktan sonra Yavuz diğer şubeleri ile konferans görüşmelerine girişmişti. Bu süreç neredeyse iki buçuk saatini almıştı. Günün belli saatlerinde mutlaka diğer oteller ve kulüpler ile durum değerlendirmesi için görüşmeler yapardı. Haftanın her günü günde yalnızca beş şube ile görüşme yapacak vakti olurdu ve her gün ayrı ayrı işletmenin müdürleri ile görüşmelere katılırdı. Hayatında hiçbir zaman kontrolü başkasına bırakmaz, mutlaka en iyi şekilde işlerini takip ederdi. Kimseye güvenmemek onun elinde değildi, bu ruhunda vardı. Telefonunun tiz sesiyle içine gömüldüğü dosyalardan başını kaldırarak ekrana baktı arayan annesiydi. Onunla görüşmeyeli neredeyse on gün olmuştu. Muhtemelen bunu hatırlatarak sitem edecekti. Sesinin tonunu iyi bir tona ayarlayarak ekranı kaydırdı ve ilk önce annesinin konuşmasını beklemeye başladı. "Sonunda açabildin, yaşıyor musun acaba?" İşte tam da beklediği konuşma buydu. "Elbette yaşıyorum anne ve inan bana çok yoğunum." "Sen ve senin bitmeyen işlerin, Sedat Bey ve ailesi yarın akşam bize yemeğe gelecekler, seni de bekliyorum." Bu ufak da olsa bir emrivakiydi ama Yavuz bundan asla hoşlanmazdı. Annesi bunu bildiği hâlde her defasında aynı şeyi yapardı. "Tamam, bakarım." Annesinin daha fazla itiraz edeceğini bildiği için hızlıca ondan kurtulmak adına onayladı. "İyi o zaman görüşürüz." "Görüşürüz." Sade bir vedanın ardından telefonu kapatan Yavuz son işlerini de hallederek otelin kulübüne çıktı. Mekân yavaş yavaş dolmak üzereydi, bu gece için ünlü bir sanatçı gelecekti. O sebeple yoğunluk erken başlamıştı. Eve gitmek zorunda olduğunu biliyordu, mecbur gidecekti çünkü Beril açlıktan ölsün veya odasına pislesin istemezdi. Çıkmadan on dakika önce otelin mutfağına evine götürmek için sipariş vermişti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD