15. BÖLÜM

811 Words
Uçak İzmir'e inmek üzereyken şehrin ışıkları mükemmel görünüyordu ama Medusa'nın gözü hiçbir şey görmüyordu. Şu an yaşadığı acı İzmir'den daha büyüktü. Elinde sadece bilgisayarı ve çantası vardı, iner inmez dedesinin yanına gitti. Fakat görünürlerde kimse yoktu güvenlik davetsiz misafir karşısında yerinden kalktı. Ama onu görünce ''Hoş geldiniz Medusa Hanım.'' dedi. "Hoş bulduk, dedem uyudu sanırım yarın süpriz yaparım." "Anneniz de burada, babanız Fransa'ya gitmiş." "Teşekkürler." dedi ve evin kapısının açmasını bekleyip sessizce annesinin odasına gitti ve hissettirmeden yanına yattı... Sabah annesinin çığlıklarıyla korkarak uyandı, yaşlı kadın onu görünce çok mutlu olmuştu, sesleri duyup gelen dedesi de ona sımsıkı sarılmıştı... Yaşadıklarından sonra ailesinin yanında olmak ona çok iyi gelmişti fakat uzun süre duramazdı burada yoksa bir sıkıntısı olduğunu mutlaka anlarlardı, bu mesele onun meselesiydi onları da sıkmaya gerek yoktu. Bir ay sonra... Artık hayatı biraz da olsa rutine dönmüştü ama Mirza hâlâ aklında taptaze duruyordu. Ondan uzaklaştığı için çok şanslı olduğunu düşünüyordu kaçmayıp orada kalsa çok canım yanacaktı. İstinye Park'ta tekbaşına dolaşırken keyifle alışveriş yapıyordu, her zaman gittiği mağazaya sparişini almak için girdi ve o âşık olduğu ayakkabılar sonunda gelmişti. Denediğinde hiçbir hayal kırıklığı yoktu yüzünde. Ayakkabılarını çıkartıp paketlenmesini beklerken parayı ödüyordu ki tanıdık sese arkasını döndü, ''Medusaaa, seni kaçak!'' dedi arkasındaki ses Nilay'a aitti ve yaşadığı tüm anıların gözünden geçmesine sebep olmuş, sanki aradan bir ay geçmemişti. "Nilay, ne işin var burada?" "Geziyorum, seni göreceğimi bilsem daha erken gelirdim," dediğinde işlemi tamamlandı. Medusa kartını alıp çantasına atarken, ''Seni görmek çok güzel.'' dedi. "Bence de öyle, yemek yiyecektim eşlik edermisin?" Medusa sakince, "Tabi." dedi ve muhabbet ederek yukarı kata çıktılar. Nilay sürekli Medusa habersiz gittiği için ona sitem ediyordup... Restoranlardan birine oturup spariş verdiler. Daha sonra ilk konuşan Nilay, "Eee anlat bakalım neler yapıyorsun?" diye sordu. "Bu ara biraz geziyorum." "Farkındayım, haber vermeden gittin seninle görüşmek isterdim." "Çok önemli bir gelişme oldu alelacele çıkmak zorunda kaldım." "Bu kez unutmadan telefonunu alayım öyleyse." "Tamam." Medusa onaylanmıştı ama biraz da kararsızdı. "Ben de senin arkadan hemen döndüm." "Yaaa, kalmayı düşünüyordun." "Olmadı, annem çağırdı derneğin yemeğine bir daha dönmedim." "Ben de İzmir'e ailemin yanına gittim, sonra İstanbul'a döndüm." "Harika ben de buradayım, görüşürüz diye umuyorum." "Tabi, görüşelim." "Bu ara az işlerim var, abim bana yıktı birkaç işini bu yüzden yoğun çalışıyorum." Abim mi demişti? Dememeliydi, onun içini yakan o adamdan hiç söz etmemeliydi. "Hayrola ne işi yıktı başına?" Kayıtsız kalamayarak sormuştu. "Demin beraberdik beni buraya bırakıp havaalanına geçti, iki gün sürecek toplantıları var İtalya'ya gitti. Burada da bir başka firmayla anlaşma yapıldı, onu temsil etmek için ilgileneceğim. Demek İtalya'ya gidecekti ve biraz önce de yakınlarındaydı. Medusa onu düşünürken o hayatına bakıyordu. Bundan sonra o da öyle yapmalıydı. İçinden, "Yardım et Allah'ım unutmak istiyorum." diye dua ediyordu. "Numaranı kaydedeyim bu arada aklımdayken." "Tamam vereceğim ama benim için önemli bir konu var, yaşamım sebebiyle kimse hakkımda çok şey bilmiyor, seninle yakın hissediyorum kendimi ve görüşmek istiyorum ama seninle her ne yaşarsak yaşayalım ikimizin arasında kalması için bana söz verir misin?" "Tabi, ama sen de bu kadar esrarengiz olmanın sebebini açıklayacaksın." "Tamam, söz bir gün bunu da söyleyeceğim." dedi, aralarında kalacağına inanmış ve ona güvenmişti. Nilay'a numarasını verdikten sonra yemeklerini yediler ardından Medusa vedalaşıp kalktı... Uzun bir süre sonra Mirza'ya ait bir şeyleri duymak heyecanlanmasına sebep oldu ve delice bir istek duydu onu görmek için... Bir ay sonra... Saat sabahın yedisi ve günlerden pazardı Mirza bugünü kendine ayırmıştı ve dinlenecekti. Fakat sabahın köründe çalan bu telefon da neyin nesiydi şimdi? Arayan Medusa'nın peşine taktığı adamıydı. Bir Umut hızlıca açtı telefonu ve uykulu bir ses tonuyla "Efendim..." dedi. "Mirza Bey bir haber var." "Ne haberi?" Mirza gelen haberle doğruldu ve pür dikkat kesildi. Sabırsızca ne söyleyeceğini beklemeye başladı. "Bizim İstanbul'daki ForSee otelde pazar günü bir tarihi eser açıkartırması var." "Bu ne biçim bir haber?" "Tamam ilk bakışta pek bir şey ifade etmese de tesadüfen davetli listesi geçti elime." "Eee, söylesene be adam geveleme!" diye bağırdı. Sabrı tükenmişti. "Davetli listesinde Medusa Tunç diye bir isim var." "Araştır bakalım kimmiş bu Medusa?" "Olma ihtimali yüksek efendim." "Bu kez ümitlenmeyeceğim, senden bir saat içinde haber bekliyorum." dedi ve kapadı telefonu... 'Umarım sensin sevgilim, Sensiz gecen günlerimi artık saymıyorum, lütfen bu kez doğru bir iz olsun...' diye sessizce söylendi. İki aydır buldukları tüm sonuçlar boş çıkmıştı ve Mirza eli boş dönmüştü her kapıdan, eğer bir kez daha eli boş dönerse sabrı buna dayanamayacaktı. Hesapta dinlenecekti, Medusa gittiğinden beri ne kadar uyuyabiliyorsa o kadar uyuyabiliyordu, ya da ne kadar dinlenebiliyorsa... Kısacası o gittiğinden beri yorgun, huysuz ve çekilmez bir adam olmuştu, çalan telefonu iyi bir haber olur umarım diyerek açtı. "Hiç istihbarat yok efendim çağıran kişi bile bilmiyor kim olduğunu, özel bir davetliymiş, size de birini hatırlatmıyor mu?" "Evet hatırlatıyor, bu kez doğru bir haber sanırım." "Öyle umuyorum efendim." "Ne zaman bu mezat?" "Cumartesi günü." "Tamam." Mirza telefonu kapattı ve Antalya'daki işlerini halletmek için işe koyuldu, tamamladığında ilk iş olarak havaalanına gidip İstanbul'a döndü. Sevdiği kadının oralarda bir yerlerde olduğunu düşünerek burada duramazdı artık...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD